Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Bir ihtiyacın olursa lütfen bana söyle," dedi okuma gözlüğün alıp takarken.
"Birkaç sorum var."
Gözlüğünün üzerinden bana baktı. "Evet?"
"Yakışı... oğlunuz beni kovabilir mi?" diye sordum.
Bir kedi gibi gülümsedi. "Hayır, Dominic seni kovamaz."
"Tamam o zaman. Peki ona iyi davranmak zorunda mıyım?"
Düşünceli şekilde arkasına yaslandı. "Bence oğlumla kendini en rahat nasıl hissediyorsan o şekilde iletişim kurmalısın"
***
"Biliyor musun, arada bir gülümsesen çok daha hoş biri olurdun," dedi kirpiklerini kırpıştırarak.
Kadınların, bunu söyleyen erkeklerden nefret ettiğini anlıyordum.
"Gülümsemeye vaktim yok."
"Gülümsemeye vaktim yok," diye sinir bozucu bir tonda taklidimi yaptı.
"Olgunluğun anaokulu düzeyinde kalmış."
"Ayy, Somurtkan Surat'ın duyguları mı incindi?"
"Kovuldun, Malefiz."
"Bu konuda iyi şanslar, Yakışıklı."
"Senden nefret etmiyorum, Ally." Sesi alçak, boğuk çıkmıştı.
Nasıl gerçekleştiğinden emin olmamakla birlikte, aniden birbirimize çok yakın durmaya başlamıştık. Bu tuhaf çekimden iyi bir şey çıkmazdı, yine de kendime engel olabildiğim söylenemezdi.
Soğuk davranması gerekiyordu. Buna rağmen ondan birkaç santim uzakta durduğum yerden hiç soğuk görünmüyordu.
"Güzel çünkü karşı konulmaz biri olduğum açıkça ortada, artık mücadeleden vazgeçsen iyi olur."
"Seni karşı konulamaz bulmayı göze alamam."
***
"Beni ne kadar çok tanırsan, o kadar az çekici bulacaksın. Ben, seni ne kadar iyi tanırsam bana o kadar itici geleceksin."
Kendimi tutamayarak kahkaha attım. Komik Dominic arada bir beni şaşırtıp güldürmek için gizlice yanıma geliyordu. Neyse ki, zamanın geri kalan yüzde doksan sekizinde dayanılmaz bir pislikti.
"Yapma. Hakkımda ne kadar çok şey öğrenirsen, gözümü alamayacağım kadar büyük bir pırlanta nişan yüzüğü seçmeye o kadar hızlı gideceğini ikimizde biliyoruz. "
Gözlerini devirdi. "Çok beklersin."
"Ben çok hoş bir insanım."
"Sen çok hoş bir baş belasısın," diye karşılık verdi.
Parmaklarımı önümdeki masaya vurarak tempo tuttum. "Masayı bilerek mi aramızda tutuyorsun?"
"Evet," diye yanıtladı anında.
"Beni mi yoksa kendini korumak için mi?"
"Henüz karar vermedim."
***
"Hayatının geri kalanında beni görmezden mi geleceksin?"
"Tam olarak bunu yapacağım çünkü daha iyisini hak ediyorum. Benden fiziksel olarak etkilenmekten dehşete düşmeyen bir erkeği hak ediyorum."
"Bu hiç adil..."
"Kapa çeneni, Yakışıklı. Önümüze bakmak için şunu yapacağız, kesinlikle hiçbir şey yokmuş gibi davranacağız. İşyerinde nazik olacağız. Mesaj atmayacağız, e-posta göndermeyeceğiz, sohbet etmeyeceğiz, tartışmayacağız veya kavga etmeyeceğiz. Hiçbir zaman yalnız kalmayacağız. Asla birlikte kahve içmeyeceğiz."
"Bende korkuyor musun, Ally?"
"Seninle aynı odada kalırsam kendimi kontrol edememekten korkuyorum."
Telefonun diğer uzundan nefes alışını duydum, elindeki telefonu kırıp kırmadığını merak ettim.
İncil okuyan kadın şimdi yüksek sesle bir ilahi okuyor, beni susturmaya çalışıyordu.
"Kendini kontrol edememekten mi?" Dominic'in ses tonu yanıltıcı derecede doğal çıkmasına rağmen biliyordum, kesinlikle öyle hissetmediğini biliyordum.
"Evet, Dom. Korkarım üzerine atlayıp burnunu kırabilirim."
Kuru gülüşü mizahtan yoksundu. "Sen müthiş bir kadınsın, Ally."
"Öyleyim."
***
"Dom?"
"Evet?"
"Bir saniyeliğine gözlerini aç."
Melek Ally'min istediğini yaptım.
"Sen babana benzemiyorsun. Hiç benzemedin, hiçbir zamanda benzemeyeceksin. Sen iyi bir adamsın. İhtiyacı olan insanlarla ilgileniyorsun. Onları koruyor, yardım ediyorsun. Birgün bri kadına da bu şansı yaşatacaksın."
"Keşke o kadın sen olsan."
***
Duygularım beni ele geçirirken, "Hiçbir şey aramıyorum," dedim ısrarla.
"Ben de aramıyordum, yine de buldum."
"Ne demek istiyorsun?" dedim tiz bir sesle.
"Seni bulduğumu söylüyorum ve artık bununla savaşmayacağım. Sen benimsin."
***
"İkimizden başka her şeyi unut. Tam burada, şu anda..." Onu kendimden uzaklaştırmak için harcadığım onca haftadan sonra onu tutup kendime çekmek çok iyi hissettiriyordu. "Birlikte miyiz?"
Sessizce beni incelerken o viski rengi gözlerinin ardında bir savaş vardı.
"Bunu başarabiliriz. Her şeyi yoluna koyabiliriz. Sana söz veriyorum. Sadece kelimeleri söylemen ihtiyacım var, Malefiz."
Parmakları kol kaslarımda küçük daireler çizerken dudağını ısırdı. Ona hiçbir sebep vermediğim halde bana güvenmesini istiyordum. Onun bana güvenmesine ihtiyacım vardı.
"Bana bir dakika ver," dedi.
Başımı eğerek dilimi kulak memesinin üzerinde gezdirdim. "Dün geceyi düşün, Ally. Bu gerçekti, biz gerçeğiz. Sen istersen, bunu başarabiliriz."
"Ama nasıl?"
Başımı iki yana salladım. "Şu an nasıl olduğunun önemi yok. Önemli olan bunu isteyip istemediğin. Bizi isteyip istemediğin."


Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın