22 Aralık 2019 Pazar

0 Jennifer Royce - Aşktan Kaçış (Asil Korsanlar #3)


~~~*~~~
"Bana verebileceğin her şeyi istiyorum. Yarın yok, vaatler yok, sürekli kırmaya çalıştığım zincirlerin sonunda ne olduğunu görmek istiyorum. Özgürlüğün ne olduğu göster bana Sean! Sonra sonsuza kadar özgür olduğum yanılsamasıyla yaşamaya razıyım."
~~~*~~~

Ve Asil Korsanlar Serisi'nin son kitabı Aşktan Kaçış da okundu ve bitti. Bir seriyi daha mutlu sonla bitirmenin mutluluğu ve huzuru ile yorumumu yazıyorum. 

Kendi kültürü olmamasına rağmen historical romansı çok güzel konu alan ve kurgulayan Jennifer Royce'un son yayınlanan kitabı Aşktan Kaçış, Asil Korsanlar serisinin 3. kitabıydı ve hep merak ettiğimiz Sean ve ele avuca sığmaz Beatrice'in kitabıydı. Ama resmen karakterlere yakışan bir kitap olmuştu. 

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; biliyorsanız yani ikinci kitabı Aşka Tutsak'ı okuduysanız sonunda Beatrice'in Sean'ın gemisine bindiğine dair bir bölüm vardı. İşte bu kitapta tam olarak o şekilde başlıyor. Beatrice, Sean'ın gizemli konuşmasına kulak misafiri oluyor ve bunun üzerine merakı onu yönlendirerek Sean'ı takip ediyor. Sean'ın gemisine binerek genç adamın neyin peşinde olduğunu öğrenmeyi planlarken geminin hareket etmesi ve Beatrice'in gemide mahsur kalması bütün olay zincirini başlatan nokta oluyor. 

~~~*~~~
Ne kadar öfkelenirse öfkelensin onun canını yakmak istemiyordu. 
O, acı çekerken kendi canı daha çok acıyordu. 
~~~*~~~

Tabi Sean, genç kadının gemideki varlığını öğrenince altta kalmıyor eline geçen her fırsatı değerlendirerek kadına çok çektiriyor. 

Beatrice'in Sean'ın özel uşağı olduğu satırlarda çok eğlendiğimi söylemeliyim. Tamam Sean'ın geçmişi biraz acı olsa da ve genç adamın bu acılarla baş etme çabasını okusak da Beatrice ile ilgili olan kısımlar başlı başına eğlenceliydi. 

Sean ve Dante'nin arasındaki arkadaşlık ve iletişim süperdi. Kütüphanede konuşmaları, kavga ederken birden medeni bir şekilde konuşma moduna girmeleri falan çok iyiydi. Arkadaşlık işte bu dedirtiyordu. Gerçi bunu Fahid ve Cabir'le de yapıyor olmaları aslında dördünün nasıl da birbirlerine can yoldaşları olduklarının göstergesi. 
Eksik olan aile bağlarını resmen birbirleriyle doldurmuşlar ve bunu okumaktan çok büyük bir haz aldım.

Dean'ın son vuruşunu aslında tahmin ediyordum çünkü Sean'ı yaralamak için yapılması gereken tek şey onu en zayıf noktası ailesiyle vurmaktı ve Dean'de onu yaptı. İkizini kendisiyle vurarak intikamını aldı. 

~~~*~~~
"Lanet piç direğe kırmızı bayrak çekti!"
"Kırmızı bayrak da ne demek? Kim çekti?"
"Sean!" Dante'nin diş gıcırtılarını dışarıdan bile duyabiliyordu. "Kırmızı bayrak, intihar anlamına gelir. Denizcilikte ölümüne saldıracağım demektir!"
~~~*~~~

Beatrice'ın ele avuca sığmaz tavırlarını çok sevdim. O zamanın kurallıyla sınırlanan bir genç kadının baş kaldırır hali cidden çok iyiydi ve ona da Sean gibi birinden başkası da olmazdı. 
Tamam aha Beatrice uslanacak Dante'ye verdiği sözü tutacak dediğim noktada kadın bir şey yaptı ve yine imzasını attı olaya. 

O son kumarhane olayında açıkçası Sean'a acıdım cidden. Sean'ın inlemesini kendi inlemem gibi hissettim. Genç adam kesinlikle büyük bir günahkar olduğunu düşünmekte haklı, Beatrice gibi bir yeraltı cadısı onun en büyük cezası :D 

Lord Remington'ın kitabı olması gerektiğini düşünüyorum çünkü o adamdan güzel hikaye çıkar gibi. Aslında Beatrice ve Sean olmasaydı kesinlikle Remington olsun derdim. Nedense genç adama kanım kaynadı ;) 

Sean'ın korsanlar tarafından esir alındığı noktada adaya yapılan baskın, arkadaşlarını bırakmama çabaları falan çok iyi yazılmıştı ama şöyle küçük bir savaş sahnesine de hayır demezdim açıkçası. Ama Beatrice'in en olmadık yerlerden çıkması resmen o dört erkeğe verilmiş bir ceza olduğunu düşünmeme neden oldu :D

~~~*~~~
"İçimden bir ses, özür dilesen de yaşadıklarından bir ders almayacağını ve yaramazlıklarına devam edeceğini söylüyor. Ne mutlu bana ki senden uzakta olacağım. Dante'nin seni kendine zincirlemesi gerekecek."
"Bana olan güvenin için çok teşekkür ederim(!)"
Sean onun yanaklarını avucuna aldı. İpeksi teni parmaklarının altında ılıktı. "Bu güven sorunu değil. Senin kişiliğin Beatrice... İstesen de sıradan bir genç kız gibi boyun eğemezsin. Bunu denediğinde kişiliğini öldürürsün ve  bunu yaparsan yazık olur."
Kişiliğimden hoşlanmadığını sanıyordum."
"Sorun kişiliğinden çok hoşlanmamam değil... Tam tersine çok hoşlanıyor olmam... Sırada dışılığın, merakın, asiliğin, güzelliğin beni büyülüyor. Bu nedenle ellerimi senden uzak tutamıyorum."
~~~*~~~

Cabir ve Zahra'nın da bir kitabı olması. Çok fazla bir istek gibi geldi şuan ama onların hikayesi fazla acı ve mutlu sonlarını daha fazla okumayı çok isterdim. Sanırım bu seride en çok mutluluğu hak eden çiftti. Çok çektiler ama neyse ki birbirlerini buldular. 

Ayy böylesine güzel serilerin sona ermesi çok üzücü. Okumaya doyamıyor insan. Umarım yazarın diğer kitaplarında bu karakterleri görürüz yoksa ben bu haylaz dörtlüyü çok özleyeceğim ve bir de yeraltı cadısını ;) 

Çok severek okuduğum ve her kitabı bir diğerinden daha güzel olan bir seri. Bu türü sevenler mutlaka okumalı. 


Asil Korsanlar Serisi


~~~*~~~
İnsanlar korkaktı. Ölmekten korkarlar, yaşamaktan korkarlar, birbirlerinden korkarlar ama en çok gerçeklerden korkarlardı. Bu yüzden kendi gerçeklerini bulmak yerine başkalarının onlara sunduklarına, düşünmeden körü körüne inanırlardı. Saflığın güvenli uykusunu, farkındalığın acı veren uyanıklığına tercih ederlerdi. Güvenli dünyalarına ait olmayan her şeyden nefret ederler ve bağnaz inançlarına sıkı sıkıya bağlanırlardı. Çünkü bildiklerine dair şeylerden şüphe etmeye başladıklarında gerek uyanışa doğru bir adım atmışlardı. 
~~~*~~~

Kitabın adı    : Aşktan Kaçış
Yazarı           :  Jennifer Royce
Seri bilgisi     : Asil Korsanlar #3
Yayınevi        : Parola Yayınları
Sayfa sayısı    : 480

Kitabın tanıtım yazısı:

Cemiyet kurallarına baş kaldıran Beatrice Conner, iffetli bir genç kızın gitmemesi gereken mekanlarda bulunarak özgürlüğünü kısıtlayan prangalardan kurtulmaya çalışmaktadır. Ağabeyinin en yakın arkadaşı Leinster Dükü Sean O’Sullivan, namıdiğer İspiyoncu Dük, gittiği her yerde karşısına çıkmaya başlayıncaya kadar hayatını bu ufak tefek kaçışlarla renklendirmektedir. Geçmişe olan kırgınlığını uslanmaz, hovarda ve serserilik maskesi ardına saklayan bir adam.Gizemli, hayatı hafife alan, serseri bir adam olan Sran O’Sullivan’ın Asil Korsanlar’a katılmasına ve Majesterilerinden aldığı unvana rağmen, tek bildiği yaşam tarzı Londra’nın batakhaneleri ve denizlerdir. Gittiği berbat mekanlarda en yakın arkadaşının kız kardeşiyle karşılaşmaya başladığında dış kabuğunun altında saklanan duyarlı adam ortaya çıkar. Geçmişe yapılan yolculuk.

İrlanda’ya bir daha dönmemeye yemin etmiş olan genç adam, bu yemini bozması gerektiğinde geçmişle son hesaplaşması için gerekli olan her önlemi almıştır.

Tek şey hariç… Korumaya takıntılı olduğu be bütün zaaflarını ortaya çıkartan Beatrice Conner’in son yaptığı davranışla bu yolculuk, genç kıza duyduğu tutku ve geçmişe olan nefret arasında sıkışıp kalacaktır. 

İkisini de içinden çıkılması güç bir duruma düşüren olayların mimarı olan Yeraltı Cadısı’na vereceği dersi hayatı boyunca unutmamasını sağlayacak olan genç adam, aynı zamanda kendi tutkusunun da dizginlenemez olduğunu öğrenmek üzeredir. 




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın