Sunday, June 29, 2025

ALINTILAR // Rabia Gümüş - Sevda Karası (Sevda Karası #1)


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Eylem!" 
Aramızdaki sessizliği bozan kişiyle bakışlarımı ondan çekmedim. Olduğu yerde gözlerini kapatıp geri açtı. Onun nişanı vardı ama o benim peşime takılıp gelmişti. Kendi nişanında eski nişanlısının karşısında duruyordu. 
"Ona git. Ne zaman bana gelsen canımı daha fazla yaktın. Ben artık yanmak değil, sönmek istiyorum. Yemin olsun Eylem, unutacağım. Kalbimi zehrinden arındıracağım."

***

"Sevmek önemli. İnsan sevmediği her şeye karşı dik durabiliyor ama söz konusu sevdiklerimiz olduğunda ayaklarımız gitmiyor, ellerimiz titriyor, altından kalkamıyoruz. Bazen sevmediklerinden çok sevdikleri yük oluyor sırtında." 

***

İnsan başına gelmeyince bilmiyordu bazı şeyler yaşayarak öğrenmek gerekiyordu. Ben de bu hayatın o zorlu yollarından geçmek zorunda bırakılmıştım. Üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin bazı şeylerin izi kalıyordu. Düşmüştüm, yaralarım kanıyordu. Bir süre sonra kabuk bağlamış, kapanan yerler tekrar açılmıştı. İnce ince akan kan sızlamıştı. Şimdiyse kabuğu düşmüş, izi kalmıştı. Ben aynı yerde tekrar düşüp yaralanmak istemiyordum. Ben artık izlerimin üstünü kapatmak istiyordum.
"Sevda," dedim ismini sesli söyleyerek. Sevda, acaba bana da sevda olacak mıydı? 


***
"Onu sevecek misin?"
Titreyen ellerini bana doğru uzattığında parmağında olan yüzüğe rağmen bana bunu sordu. Yüzümde alaycı bir gülümseme oluşurken gözlerinin içine bakarak cevap verdim.
"Günler, haftalar, aylar sonra ilk defa bugün nefes aldığımı hissettim... Ve ben, nefes almak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Sevda bana nefes olursa ben ona yar olacağım. Beni darağacına çıkartanı değil, boynumdaki ipi keseni seveceğim. Şimdi git, ben senden vazgeçtim. Senin yolların bana çıkmaz artık, benim sokaklarıma bir başkası çiçekler ekiyorken."


***

"Ben içeceğim, sen anlatacaksın. Sen anlatacaksın, ben unutacağım." Cebinden arabanın anahtarını çıkarıp masada benden tarafa koydu. Bardağındaki rakıdan büyük bir yudum aldı. 
"Ben anladım ki sevmek yetmiyor, acı çekiyorum. Bitsin istiyorum ama bitmiyor. Canım yanıyor. Bir sevgi, bir aşk, bir kalp dilenmek birinden ne kadar zor biliyor musun?" Titrek bir nefes aldım dolan gözlerim, akmayan gözyaşlarıma inat acı bir tebessüm eşliğinde. 
"Canım acıyor, kanıyorum. Ben en çok onun beni görmediği yerlerde ölüyorum."
Bana dediğini yaptım. İsmini vermedim ama her şeyi anlattım ona. "Bir adam sevdim," dedim. "Ama beni hiçbir zaman görmedi."

***

"Git," diye fısıldadım tenimde bedeninin sıcaklığını, nefesinin esintisini tenimde hissederken.
"Gidemiyorum," dedi içini çekerek. "Beni sana getiren iradem, gitmeme izin vermiyor. Bir adın geri atsam cehennem çukurlarına düşecek gibi hissediyorum, bir adım önümde cennet beklerken bana git deme. Gidemem Sevda, gidemem."
Öyle bir gidemem diyordu ki kal diyesim geliyordu her defasında. Yine de bana yalan söylemese bile doğruyu anlatmamıştı. O kadını o gece eve almıştı, beni tanıyorken hayatına almak için adım atmışken onun yanındaydı. Kabul edemiyordum bunu, kabullenemiyordum. Bunca yıldan sonra böyle olması ihanetti kalbime, sevgime.
"Böyle olacaksa şimdi başlamadan bitsin. Ben, başka bir kadının gölgesinde yaşayacak birisi değilim."


***

"Seviyorum, öyle çok seviyorum ki uğruna her şeyi yapacak kadar çok büyük içimdeki bu aşk. Gözüm kör olacak kadar, kendimden geçecek kadar, her şeyi feda edip herkesi üzecek kadar çok seviyorum. En kötüsü de ne biliyor musun? Ben, sevdiğim kadını başkasını severken izliyorum."


***

"Gideceksin ama aklım sende kalacak." Bal rengi gözleri bana doğru döndüğünde benim için endişe ediyordu.
"İyi olacağım, her şey istediğimiz gibi gidecek." Tebessüm ettim, bugün en azından birimiz güvende olacaktı.
"Bir şey olursa eğer ara, s*ktir et planı. Gelirim Sevda, sen ararsan gelirim." Elinin tersiyle yanağıma dokunup usulca okşadı tenimi.
"Biliyorum, gelirsin," dedim sözlerine içten bir şekilde inanarak.
"Aramazsın ama değil mi?" Beni tanımaya başladığını hissediyordum çünkü biliyordu ki onu tehlikeye atacak bir şey yapmazdım.
"Aramam."



***

Teni, sözleri, beni benden eden bal rengi gözleriyle her defasında şu kalbimin yerini hatırlatıyordu bana. Şimdi bana baktığı gibi bakması için yıllarımı vermiştim. Alev alev yanan gözleri her defasında içimi titretiyordu. 
"Bana bir kez dokunman yetiyor, seni kollarımın arasına almama. Gözlerin neden ağlayacak gibi bakıyor anlamıyorum mesela ama bilmek isterdim. Küçük bir kız çocuğu gibi oluyorsun. Seni öyle bir saklamak istiyorum ki şu kederli bakan gözlerin bir daha böyle bakmasın diye. Bakma Sevda, böyle acı dolu gözlerle bakma." Elimi alıp kalbinin üstüne koydu. "Sen böyle bakınca buraya bir ağırlık çöküyor, nefes aldırmıyor." Ses tonu öyle sıcaktı ki sanki görmüştü içimde onun için yanan yangını.
"Bakmam Kara, yeter ki buraya o ağırlık çökmesin."



***

Bal rengi gözleri benim üstümden bir milim bile ayrılmadı. Ona baktığımda göz göze geldik. Sıra ondaydı.
"Söyle hadi, Eylem'in sorusuna cevap ver. Neden çok sevdiğin halde ona değil de bana dokundun?" Zorlukla yutkunup boğazıma dizilen her bir acıyı yok saydım.
Madem herkes sorularına cevap istiyordu, o zaman cevapları da herkes vermeliydi.
"Çünkü ona dokunacak kadar güvenmedim, çünkü onu kendim yapacak kadar içimde hissetmedim. Sevmek değildi konu, kendini adamaktı. Ben sana dokunmadım ki Sevda, ben sana kendimi adadım." 



***

"Sessizsin," diyerek gözlerini bana çevirdi.
"İçimde bir savaş var." Sözlerimle duraksayıp hafifçe kaşlarını çattı.
"Gel bana zaferlere ulaştırayım seni." Yüzüme dökülen saçlarımı kulağımın arkasına itip elinin tersiyle yanağımı okşadı. Gözlerimi kapatıp başımı eline yaslamamak için yanağımın çini ısırdım.
"Ya seninle savaşıyorsam?" Gözlerine ciddiyetle baktığımda elini geri çekti.
"O zaman kutla zaferini. Sana çoktan mağlup oldu karşındaki adam."


***

"Sana bakarken ne kadar geç kaldığım görüyorum. Ben sana geç kalmışım Sevda, bu ne kadar acı biliyor musun?" Sessiz fısıltısının altında yatan ciddiyet ürküttü beni. 
O an ağzımı açıp geç kaldığını söylemek istedim ama yapamadım. Söyleyemedim ona kendimi bildim bileli hep onun kapısına geldiğim, söyleyemedim baksaydı ilk beni göreceğini. Canım yandı, canımın acısı canım kadar çok sevdiğim adamdı. Tek bir sözü bile yetiyordu beni böyle dağıtmaya. Görmüyor muydu onun için yanan beni? Kalbim onunla doluyken  bile görmemişti ki. Usulca göğsünden kalkıp yatağın diğer tarafına oturdum. 
"Geç kalsaydın yanında olmazdım, parmağımda senin yüzüğünü taşımazdım. Bazen geç kalmak hiç gelmemekten iyidir. Sen bana ihtimaller imkansız olduğunda geldin"


***

"Bu his güzelmiş." Yüzüme konan tebessüm dünden beri ilk defa içtendi.
"Sana zorla yemek yedirecek olmam mı?" Benim gülümsememe takılan bal rengi gözleri yavaşça gözlerimle buluştu.
"Birinin seni düşündüğünü bilmek, yanında olduğunu hissetmek... Ben hep bir şeyleri kendi içimde ya da tek başıma hallettim. Sen yanımda oldukça anlıyorum aslında yanımda birinin olmasının, destek vermesinin gerçekten iyi geldiğini." Ona karşı hep açık olmuştum, ne kadar geçmiş bir sır olsa da aramızda ona hiç yalan söylememiştim.
"Biri mi ben mi?" Elini çenesine dayayıp ciddiyetle sorduğunda, "Sen," dedim bir an bile düşünmeden.

 




 

No comments:

Post a Comment

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın