26 Haziran 2025 Perşembe

ALINTILAR // Vi Keeland - Son Bir Dilek


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Seyahatlerimde yerel yemekleri ve viskileri denemeyi severim. Manhattan'da yaşıyorum. Herhangi bir bara girip yudum başına iki yüz dolar vereceğim bir Macallan alabilirim. Ama Hillcrest Reserve alamam."  
Gülümsedim. "Bakış açını sevdim."
"Şaşırmış görünüyorsun. Anladığım kadarıyla seçimim, olduğumu tahmin ettiğin erkek tipiyle uyuşmuyor."
"Evet, pek uyuşmuyor."
"Ne içtiğimi sanıyordun?"
Gülümsemem genişledi. "Her yerde bulabileceğin, yudum başına iki yüz dolar verilen bir Macallan."

***

"Birini kaybedeceğini bilmek korkutucu. Bunu çok iyi anlıyorum. Ama sana yemin ederim, büyükannen ölmeye çalışmıyor. Sadece yaşadığını hissetmek istiyor ve bunu, ölüme kendi şartlarıyla yaklaşarak sağlıyor."
"Bunun üzerinde çalışacağım."
"Sürekli senden bahsediyor, biliyor musun?"
"Eyvah."
Nora gülümsedi. "Çoğu zaman iyi bir şekilde. Yine de ona yarasa atlayışı yapmasını yasakladığında seni tokatlamak istedi. Bazı kadınlara bir şeyi yapamayacağını söylediğinde, bunun o şeyi daha çok yapmak istemelerine neden olduğunu bugüne kadar anlamadın mı?"
Dudağımı ovuşturdum. "Bazı kadınlara, ha? İçimden bir ses bu yolculukta o kategoriye giren tek kişinin büyükannem olmadığını söylüyor."
"Olabilir," dedi gülümseyerek.
Ona doğru eğildim. "Benimle seks yapmanı yasaklıyorum."

***

Onu başka bir adamla düşünmenin beni rahatsız etmesinin bir kırmızı bayrak işareti olması gerektiğini düşünüyordum ama Nora biraz risk almaya değecek türden bir kadındı.


***
"Bence senin sorunun ne biliyor musun?" diye sordum.
"Hayır. Ama beni aydınlatacağını tahmin ediyorum." 
"Sen kontrol manyağısın ve büyükannenin ne yaptığını kontrol edememekten nefret ediyorsun."
"Bunu kötü bir şeymiş gibi söylüyorsun. Kontrol manyaklarından iyi lider olur. Mükemmeliyetçi ve çalışkandırlar."
"Taviz vermezler ve kötü dinleyicidirler."
Beck elini kulağına götürdü. "Pardon. Söylediğini duyamadım?"
"Sadece çeneni kapatıp güzel görün, olur mu? İyi olduğun tek şey bu."


***

"Torunun çok yakışıklı ve bu akşam da iyi bir arkadaştı. Ama birden fazla nedenden dolayı eşleşmemizin akıllıca olduğunu düşünmüyorum."
Louise eliyle beni savuşturdu. "Bence ikiniz birbirinize iyi gelebilirsiniz. Onun biraz rahatlamaya ihtiyacı var, senin de seninle ilgilenecek birine."
"O New York'ta yaşıyor. Ben ise yaz sonunda Kaliforniya'ya geri taşınacağım. Ayrıca doğru zaman değil, Louise."
"Bazen doğru kişiyi yanlış zamanda buluruz. O zaman sadece kadere güvenmemiz gerekir."

***

Beck beni kollarına aldı. Yatağına doğru yürüdü ve beni bir hamlede yatağın ortasına yatırdı.
"Tanrım, ne yapıyorsun?"
Yatakta yanıma tırmandı. "Kapa çeneni ve uyu."
"Kapa çeneni mi?"
Bir kolunu belime dolayarak k*çımı kendisine doğru çekti. "Ben sana istediğini problem çıkarmadan verdim. Şimdi sen de benim istediğimi almama izin ver."
"Benim istediğim seksti! Bunun senin için bir sıkıntı olduğunu mu söylüyorsun?"
"Hiçbir şey söylemiyorum çünkü gözlerim kapalı ve uyuyacağım. Şimdi bırak da sana sarılayım, bana sonra bağırırsın."
Bırak. 
Sana. 
Sarılayım.
Birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Bundan ne anlam çıkarmam gerektiğinden emin değildim. 
Ama... oldukça iyi hissettirmişti.


***

"Geçen hafta seni birkaç kez aradım..."
Nora teslimiyetle gülümsedi. "Biliyorum."
"Cevapsız aramalarda adımı gördüğün için mi, yoksa sesli mesaja düşene kadar adımın ekranda yanıp sönmesini izlediğin için mi biliyorsun?"
Yüz ifadesi sorumu cevaplıyordu. Başımı salladım. "Anladım."
Nora başını iki yana salladı. "Özür dilerim. Sadece... sana hayır demek çok zor. Bu yüzden sorudan kaçmak daha kolay."
"Belki de bu hayır dememen gerektiği anlamına geliyordur."


***

"Vazgeçme zamanının geldiğini düşündükleri için sevdiğim iki insanın ölmesine seyirci kalamam!"
Büyükannemin yüzü yumuşadı. Bir an için nedeninden emin olamadım.
Elini kaldırıp kalbinin üzerine yerleştirdi. "Ona aşık olmaman gerekiyordu, Beck."



***

Nora'ın gözlerinde yaşlar birikti. "Üzgünüm."
"Ne için üzgünsün?"
"Bu ilişkiyi hiç başlatmamalıydım. O zaman her şey daha kolay olurdu... ben..." Başka tarafa baktı.
Yutkundum. "Nora?"
Gözleri tekrar benimkilere döndü. Beni net bir şekilde duyduğundan emin olmak için ellerimle yanaklarını kavradım. "Bu ilişkiye hiç bulaşmamış olmaktansa, sana açık olup incinmeyi tercih ederim." 
Karşı koymaya çalıştığı gözyaşları yüzünden aşağı süzüldü. Onları başparmaklarımla sildim ve iyice yanına yaklaştım, neredeyse burun buruna gelmiştik. 
"Açıklığa kavuşturmak için söylüyorum," dedim. "Sana aşık oldum."



***

"Louise, torununu gerçekten önemsiyorum."
"Onun da aynı şeyi hissettiğine eminim. O adam kalbini birine açmayalı uzun zaman oldu."
İç çektim. "Sorun da bu zaten. Böyle bir şeyin olmasını, onun incinmesini hiç istemedim."
"Aşk laftan anlamaz."
"Evet, kesinlikle anlamıyor. Başka bir hayatta olsaydım, mutluluktan havalara uçardım. Tanıştığımız andan itibaren Beck'e karşı bir çekim hissettim ama tüm o şatafat ve kibrin altında yatan adama aşık oldum. Beck onunla ilk tanıştığımda beklediğim gibi biri çıkmadı. Onun güvenli biri olduğunu düşündüğüm için gardımı indirdim, asla aşık olmayacağım biri sandım."
Louise gülümsedi. "Bazı erkekler kuzu rolü yapan kurtlar gibidir. Benim torunum ise kurt rolü yapan bir kuzu."
"Bu çok iyi bir benzetme."
"Torunumu iyi tanırım. Pek fazla insanı hayatına almaz ama aldığında da çok sever. Kalbini, ruhunu ve sahip olduğu her şeyi verir."



***

"Seni çok seviyorum, Nora. Kaç gününün kaldığı ya da sonunda ne kadar acı çekeceğim umurumda değil, seni sevdiğim için asla pişman olmayacağım." 


***

"Vay canına. Bu..."
Beck üzerime eğilip dudaklarını benimkilere bastırdı. "Aşık olduğum kadınla sevişmekti."
Ne diyeceğimi bilemiyordum, o yüzden başımla onayladım. "Teşekkür ederim. Bu gece buna ne kadar ihtiyacım olduğunu fark etmemiştim."
"Sadece bu gece mi?"
"Beck..."
Hüzünle gülümsedi. "Biliyorum. Ama bu gecelik, gün doğunca beni bırakıp gitmeyecekmişsin gibi davranabilir miyiz?" 


***

"Bekle. Bir dilek tutmalıyız."
Beck'in alnı kırıştı. "Dilek mi?"
Başımı salladı. "Louise su berraklaştığında ve yansımamızı gördüğümüzde bir dilek tutmamız gerektiğini söylerdi." Elimle suyu işaret ettim. "Bak." 
Ana şelale biraz yavaşlamış, suyun yüzeyinin durgunlaşmasına neden olmuştu. Parlak güneş yansımamızı gün gibi berrak bir şekilde bize geri yansıtıyordu. 
Beck gülümsedi. "Kulağa tam da büyükannemin söyleyeceği bir şey gibi geliyor."
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak uzun zaman önce dilemeyi bıraktığım bir şeyi diledim. Gözlerimi açtığımda Beck bana bakıyordu. 
"Bir dilek tutman gerekiyordu."
"Diledim." Gözlerimin içine baktı. "Ne istediğimi çok iyi biliyorum, bu yüzden uzun sürmedi."
Kalbim sıkıştı. İçimde ikimizin de aynı imkansız şeyi dilediğine dair bir his vardı.

 






 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın