28 Şubat 2014 Cuma

9 Jamie McGuire - Cehennem [Providence Üçlemesi #2]



Ve ve ve ve... sonunda bende Cehennem'i okuyanlardanım ve hayran kalıp bitirenlerdenim. Açıkçası uzun zamandır bu kadar nefes kesen ve heyecanla sayfalarını çevirdiğim bir fantastik okumamıştım çok iyi geldi :)

"Cehennem" Jamie McGurire'nin Providence Üçlemesi'nin 2. kitabıydı. İlk kitabı Araf ikinci buydu üçüncüsü ise "Eden" hangi isimle yayınlanır şimdilik bilemiyorum. 

Akıcı, sürükleyici, heyecan verici soluksuz okunan bir fantastikti ve herkese tavsiye ederim. 

Aşkı ve aşk için savaşmayı, arkadaşlığı, aile ilişkisini ve heyecan verisi savaşı ile soluksuz okunuyordu. 

Nina ve Jared'ı ilk kitaptan tanımış aşık oluşlarına ve beraber olmak için göze aldıkları şeyleri okumuştuk bunda da beraberlikleri devam ediyor ama bu sefer onların beraberliğinin bedelleri, karşılarındaki engeller ve her şeye rağmen aşkın kazanmasını okuyoruz. Ama tabi ki yine aşkın önündeki engellerle kitap bitiyor. 3. kitabı heyecanla beklememize enden oluyor. 

Ben kitap içeriğine girerek yorum yapan bir okurum ve bu kitapta sizlere bahsetmek istediğim o kadar şey var ki o yüzden bunları içimde tutamayacak ve anlatacağım. Dolayısıyla bu kısımdan sonra iki resim arasındaki yer fazlasıyla kitap içeriği olacak :) Uyarmadı demeyin sonra :)


Yukarıda kitap içeriği uyarısı verdim ve şimdi kitap içeriğine giriyorum :) 

Nina'nın kabusları çok fenaydı hele ki Jared'in yanındayken kabuslar görmesi ve o yokken huzurla uyuması ise... muhteşemdi yani dehşetti. işte öyle bir şeydi. Jared resmen aşkı için savaşıyordu gerçi Nina'da öyle ama Jared daha fazla yıpranıyor, çabalıyordu en azından benim gözümde öyle.

Kitapta benim en çok hoşuma giden Claire ve Ryan ikilisi oldu. Muhteşemlerdi ya... Claire'in şikayetleri, Ryan'ın Claire hakkındaki gerçekleri öğrenmesi, öğrendiğinde verdiği tepki... harikaydı. Keşke onları anlatan bir kitap olaydı. Gerçi dayanamadım ve kitabı bitirir bitirmez yazara mail attım bu ikiliye dair bir kitap ya da novella yazmayı planlıyor musunuz diye bakalı nasıl bir cevap alacağım :) Neyse :)

Kitabın sonlarında Shax ile olan savaş sahnesi çok güzeldi. Müthişti nefesimi tutarak okudum resmen ama Ryan'ın ölümle burun buruna gelmesi ve Claire'in de can çekişir halleri... çok fenaydı ya... cidden üzüldüm bende farkına varmadan dua ettim yaşamaları için :))


Evet kitap içeriğine giren yorumum bitti dolayısıyla rahat nefes alıp yorumumu okumaya devam edebilirsiniz ;) 

Kitapta benim en çok ilgimi çeken karaterler Ryan ve Claire oldu onların da bir kitabı olsa okumayı çok isterim dilerim olur da :)

Seriyi size tavsiye ediyor, okumanızı öneriyorum ve yorumumu bitirmeden önce iki küçük aşk alıntısı yapıyor ve bitiriyorum :)

***
"...sana, seni sevdiğimi, sana karşı hissettiğim bu aşkın, hayatım boyunca hissettiğim hiçbir şeye benzemediğini hatırlatmak istiyorum. Sana kendini değersiz ya da bir şekilde istenmediğini hissettirdiyse... aldığın her nefesin benim için ne kadar kıymetli olduğunu bilmeni istiyorum."
***
"Seni bu dünyadaki her şeyden, evrendeki her şeyden daha fazla seviyorum. Seni yaşamdan, ailemde daha fazla seviyorum. Seni, seninle bu şekilde birlikte olmaktan daha fazla seviyorum."
***

Ahhh Jared her kadına senin gibi bir adam lazım :) Kitap cidden heyecan vericiydi, beklenmedik olaylar, nefes kesek savaşlar ve hiç tahmin edemeyeceğiniz sonla dolu bir kitaptı. İlkinden daha heyecan verici daha şaşırtıcıydı. Benden 5 üzerinden 5 aldı :)

Providence Üçlemesi
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Nina Grey, şeytanlarla yaptığı savaşın yaralarını yeni yeni sarıyordu. Geçmişte olanlar çok uzakta kalmış gibiydi. Hem okuluna devam ediyor hem de babasından kalan şirketin başına geçmek için hazırlanıyordu. Her şey normale dönmüştü, geceleri gördüğü kâbuslar dışında... 
Nina ve nişanlısı Jared için bu kâbusların tek bir anlamı vardı: Yaklaşan tehlike ve Şeytanlarla yapılacak olası bir savaş… 
Tatlı Bela’nın yazarı Jamie McGuire, Providence üçlemesinin ikinci romanı Cehennem’de hem içinizi ısıtacak hem de tüylerinizi diken diken edecek!

25 Şubat 2014 Salı

0 India Grey - Emily ve Prens


Harlequin High Life dizisinin ikinci romanını da bitirdim. Bir gece biri bir gece diğeri derken iki akşam güzel sıcacık aşk hikayeleri okudum.

Normalde tanımadığım yazarları -aşk konusunda- pek tereddütlü okumama rağmen bu iki yazarında kalemlerini sevdim :) India Grey'de oldukça güçlü bir kaleme, akıcı bir üsluba ve duyguları ustaca kelimelere dökme yeteneğine sahip bir yazar.

Kitapta aslında masallardaki prenslerin, prenseslerin kralların kraliçelerin görünen hayatlarının ardındakini konu almıştı ve bu cidden aslında onlarında bir insan olduğunu hata yapabileceklerini kendileri olmak istediklerini gösteriyor!

Zaman zaman Luis'e acıdım cidden olmadığı biri gibi davranmak çok zor olmalı ama işte ne derler her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır misali Luis'i başarılı bir kral yapacak kadın Emily olacak :)

Bu kitaptaki iki hikaye de tam benim istediğim gibi, tadı damağımda kalan ve keyifle okuyup daha sonra tekrar okumak isteyeceğim tarzda hikayelerdi. Sizlere de tavsiye ederim.

Ayrıca bu kitabı bana hediye eden sevgili Duygu... çoook teşekkür ederim sayende çok güzel iki yazar ile tanıştım ve muhteşem iki aşk hikayesi okudum :)

Ayrıca Lucy Monroe - Zorlu Sınav yorumunu da blogumuzdan okuyabilirsiniz.

Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Emily peri masalına benzeyen yaşamını yalanlar üzerine kurulduğunu öğrenir öğrenmez, evini terk etmişti. Gerçek yaşamı tanımadan büyümüş olan saf ve çocuksu Emily Balfour artık iki yakasını bir araya getirmek için inanılmaz bir mücadele yürütüyordu. 
Prens Luis Cordoba Balfourlar’ın küçük kızını görür göremez tanımıştı. Zaten kendisini reddeden tek kadını unutması mümkün değildi. 
Emily beş parasız ve çaresizdi. Kendisini korumak için yapılması gereken her şeyi yapacaktı. Fakat başarabilecek miydi? 

49 İlle Kitap Çekilişi 8: EVİN HANIMI [Orkinos Yayınları]


Ve ve ve uzun bir sessizliğin ardından bir yarışma yapalım ve bu sevimli kitabı okurlarımıza hediye edelim dedik :) 

Orkinos Yayınları'nın desteği ile yeni çıkaracakları kitap; "Evin Hanımı"nı 3 kitap severe hediye edeceğiz.

Yarışma şartlarını belirtmeden önce paylaşımlarınızın herkese açık olmasına özen göstermenizi rica ediyoruz, aksi takdir de göremiyor ve size + çekiliş hakkı veremiyoruz.

Çekilişimize katılmak için yapmanız gerekenler:

1. Tabii ki blogumuza üye olmalısınız.

2. Blogumuzun ve Orkinos Yayınları'nın Facebook sayfasını beğenmelisiniz.

Bu ilk iki şartımız zorunludur. Aşağıda sıralayacaklarımızın her biri ise size parantez içinde belirttiğimiz kadar artı çekiliş hakkı kazandıracaktır.

3. Blogumuzu ve Orkinos Yayınları’nı twitterdan takip edebilirsiniz. (+1)

4. Çekilişimizi Facebook'ta duyurabilirsiniz. Yalnız duyurunuzu "herkese açık" yapmayı unutmayın! Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap üç okuruna Orkinos Yayınları'ndan çıkacak olan Evin Hanımı romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1) -

5. Çekilişimizi Twitter'da duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "@illekitap üç okuruna @OrkinosYayin desteği ile Evin Hanımı romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1)

6.  Çekilişimizi blogunuzda duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap üç okuruna Orkinos Yayınları'ndan çıkacak olan Evin Hanımı romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+2)

Yorumlarda hem karışıklık olmaması hem de bizim kontrolleri yaparken zorlanmamız için aşağıda bir metin hazırladık. Lütfen aşağıdaki metni kopyalayıp karşısını doldurarak yorum bırakın. *lı olanlar doldurulması zorunlu olanlardır. Diğerlerinden yaptıklarınızı doldurursunuz :)

Bir de lütfen, profil linkinizi değil, paylaşım linkinizi veriniz. (paylaşımızın saat/dakika/saniye kısmına basarsanız direk paylaşım linkine ulaşırsınız.)
Blogunuza üye olduğum isim*:
Facebook sayfalarını beğendiğim isim*:
Mail adresim*:
Sayfaları twitterda takip ettiğim isim:
Twitter paylaşımım:
Facebook paylaşımım:
Blog paylaşımım:

Son katılım 2 Mart, saat: 19:00'da bitecek ve kazanan arkadaşlar 22:30'da blogumuzdan ve facebook sayfamızdan duyrulacaktır!

Yarışma sonucunda 3 okurumuz kazanacak ve onları geri dönememe ihtimaline karşılık 3 yedek seçilecektir. Kazanan arkadaşlarımıza illekitap@hotmail.com adresinden mail atılacak ve 2 gün içerisinde dönmesi beklenecek eğer dönüş olmazsa yedek talihlilerden bir arkadaşımıza hakkı devrolacaktır!


DESTEĞİ İÇİN ORKİNOS YAYINLARI'NA TEŞEKKÜR EDERİZ!


24 Şubat 2014 Pazartesi

2 Lucy Monroe - Zorlu Sınav


Akşam akşam rahat duramadım canım sıkıldı ve dedim yatmadan önce bir Harlequin okunur... Beyaz dizi kısa tadı damağında kalan sıcacık bir aşk ile uyku öncesi çok iyi gider diye düşünerek elime aldım bir Harlequin ve High Life türünde çıkardığı kitaplardan birinin bir romanını bitirdim :)

Lucy Monroe kalemiyle yeni tanıştım ve yazarın ilk okuduğum romanı oldu. Açıkçası kalemini sevdim, üslubunu ve konuyu ele alış şekli beni memnun etti. Aşkı işlemesi de öyle. Damdan düşer gibi bir aşk yoktu yavaş yavaş okurun içine işleyen bir aşk vardı. Gerçi bu kitapta karakterler evliydi ama olsun!

Bir veliaht prens olmanın getirdiği sorumluluk ve görev bilinciyle bu durumu evliliğinn ve karısının önünde tutan Claudio ve kocasının segisine desteğine en çok ihtiyaç duyacağı dönemde olan Therese... Therese'nin hastalığı, Claudio'nun buna tepkisi... aralarındaki yanlış anlaşmalar, inişler çıkışlar tartışmalar... bütün her şeyle sıcacık bir aşk hikayesiydi. İhanet ve entrika olmadan bütün duru ve saflığıyla...

Romanı çok beğendim cidden akşam akşam keyfimi yerine getirip ertesi günün pazartesi olduğunu unutturan bir hikaye oldu :)

2011'de çıkmış bir kitaptı bulabilirseniz okuyun! Bayılacaksınız şahsen ben bayıldım :)
Prens Claudio Scorsolini, evleneceği kadını çok dikkatli seçmişti. Therese, bu rol için biçilmiş kaftandı. Ailesi tarafından özellikle böyle bir gelecek için yetiştirilmiş olan bu genç kadın, protokol kurallarının ve prenses olmanın getirdiği sorumluluklarının farkındaydı.  
Ne var ki, Therese’nin kocasına gizlice aşık olmasıyla aralarındaki denge sarsılmaya başladı. Bu sırada Therese, beklenmedik sağlık sorunlarıyla karşılaşmış, asla anne olamayacağını öğrenmişti. 
Evliliklerinin sürüp sürmeyeceği, önlerindeki zorlu sınavları atlatabilmelerine bağlıydı.

21 Şubat 2014 Cuma

3 Julieanne MacLean - Aşk Gelince [Amerikan Varisleri #3]



Historical Romance (Tarihi aşk romanı) seriyorum arkadaş!!! Dükler, leydiler... ımmm muhteşem bir zamana ve çok güzel aşklara yelken açmama neden oluyor!

Yazarı ilk Ephesus Yayınları ile tanıdım. Amerikan Varisleri serisinin ilk kitabını çıkararak yeni bir yazar keşfetmemi sağladılar ve hep heyecanla yeni kitabını bekleyeceğim bir yazar da oldu J.MacLean. Hatta Epsilon'dan da yeni kitabı çıktı MacLean'in her ne kadar bir yazarı bir yayın evi çıkarmalı kitaplarını diye düşünsem de yine de okuyacağım o kitabı da.

Her neyse ben bu kitabı çok beğendim! nokta bitti söze gerek yok falan dememi beklemeyin demeyceğim. Baya uzun kitap içeriğine giren bir yorum yapacağım :) şaka şaka yapmayacağım sadece bol alıntılı bir yorum olacak :)

Öncelikle yazarın dilini sevdiğimi fark etmişsinizdir yoksa yazarın 3. kitabını almazdım. Bece bu türde gerçekten iyi yazan yazarlardan biri kendisi her ne kadar McNaught ve Garwood kalemi ile kıyaslanamasa da :) Onlar benim 'number one'larım :)) onlardan sonra bu türde gözüm kapalı önerebileceğim bir yazar J.MacLean!

Kitap ise çok güzeldi. Kurgusu diğerlerinin yanında daha çok hoşuma gitti. Daha sempatik sevimli ve daha aşk dolu geldi. İmkansıza aşık olmak... müstakbel kocanın kuzenine aşık olmak... ımmm bu aşkın filizlenmesi, karakterlerin birbirinden ayrı kalma çabaları ve bütün iftiralara rağmen Adele'in Damien'a inanması... işte bu ya dedirtti.

Hani normalde kitaplarda kadın karaktere sevdiği adam hakkında atılıp tutulur sonra kadın adamı terk eder adam gelip doğrusunu söylese de inanmaz... çoğu kitaplarda hatta filmde durum böyledir ama Adele'in inanması... Damien'a inanması çok güzeldi. Tamam belki biraz inanmasında James'in payı olabilir ama olsun! :))

Damien'ın Adele'in ruhundan anlaması onun içindeki gerçek Adele dokunması hoşuma giden kısımlardı ama en çok beğendiğim kısım ise Damien'ın büyük annesi için ağlamasıydı! Düşünsenize, ulaşılmaz yakışıklı bir kahraman ağlasın, bir kadının tesellisine ihtiyaç duysun! çok güzeldi....

Serinin bu kitabı cidden diğer ikisinden daha iyiydi bence ben daha çok sevdim!

Kitabı anlatma isteğimi engellemeye çalışarak okurken post-it yapıştırdığım alıntıları sizlerle paylaşıyorum :))

Bol alıntılı bir yorum daha :)


***

Damien, “Hiç yanlış olduğunu bildiğin bir şey yaptın mı?” diye sordu.

Adele bu soruyu dikkatlice düşündü. “Pek sayılmaz. Hatalarım olmuştur, elbette. Herkesin olur.”

“Hiç yanlış bir şey yapmak istedin mi?”

Adele’in aklına, hatıralarındaki kırmızı baton şekerin görüntüsü üşüştü. Dokuz ya da on yaşlarındayken, Wisconsin’deki dükkânlardan birinde bu şekerlerden görmüştü, fakat o zamanlar hiç parası yoktu.

“Çocukken bir şey çalmak istemiştim,” dedi. “Bir baton şeker.”

“Ama çalmadın.” 

Adele başını iki yana salladı. “Hayır, çalmadım.” (itiraf ediyorum bu alıntıyı okuduktan sonra kitabın son sayfalarında Damien'ın Adele'e şekeri vermesi... çok romantikti... gel de Damien'a aşık olma :))



***

kuzeninin karısını arzuluyordu: Onu düşünmekten kendini alamıyor, onun yanına uzanarak ona sarılmak istiyordu.Bu hayatı boyunca korumak istediği kuzenine ihanet etmek anlamına gelse bile, onu bir erkeğin bir kadından isteyebileceği her yönüyle tamamen kendisine ait olmasını istiyordu.

***

Adele ona bakarak sıcak bir şekilde gülümsediğinde Damien, içinde bir şeylerin kaynamaya başladığını hissetti. Adel'n güzelliği hakkında bir şüphesi yoktu ve ona karşı fiziksel bir çekim hissetmesi gayet normaldi. Bunun üstesinden gelebilirdi. Ancak ona karşı olan hislerinde bundan çok daha fazlası vardı.

***

"Seninle birlikteyken bambaşka biriymişim gibi hissediyorum."

***

Ona baktığı zaman düşündüğü tek şey masumiyet ve iyi kalpliliği boşa çıkaran şeylerin toplamıydı. Ona karşı beslediği hisler tamamen günahkar, karanlık ve yanlıştı.



***

Kendini kaybetmişti. Artık sonu gelmişti. Yine de hala kendini durduramıyordu, çünkü ona sarılma ihtiyacı ve bunun kendisine yaşattığı hisler o kadar büyüktü ki, onu bıraktığı an öleceğinden korkuyordu.

***

"İçimdeki bir şeyler seni istiyor ama ben seni arzulamak istemiyorum."

Gerçeğin bu olduğunu bilmesine rağmen bu sözler Damien'ın canını acıttı. Kendisi de onu arzulamak istemiyordu.

Adele "Lütfen git," diye yalvardı. "Bütün bunlar geçene kadar Londra'ya git. Bu yaptığımız yanlış Damien. İkimizde bunu biliyoruz. Lütfen git."

***

Ona öfkeliydi, çünkü Damien onun için savaşmaya, Harold yerine onu seçerek Adele'in hayal ettiği ada olmaya istekli değildi. Kadınlara güvenemeyeceği konusundaki yanlış fikirlerini bir kenara bırakmaya istekli değildi.




***

"Kalbinin sözünü dinlemelisin Adele gözlerden daha iyi gören kalbini."

***

"Harold'dan vazmek istemediğini söylüyorsun ama belki de vazgeçmemen gereken kişi Damien'dır."

***

Adele olanlara inanamıyordu. Amacının saf ya da lekeli olması önemsizdi; Damien onun için savaşıyordu. Onun için savaşıyordu! Tıpkı Adele'in düşlediği, her savaştan galip çıkan o kahraman gibi.

***

"Sana olan arzum, kuzenime olan bağımlılığıma üstün geldi. Bir seçim yapmam gerekiyorsa, Harold'a ihanet edecek ve seni seçeceğim."




***

"Adele!" 

Damien bir adım ilerledi. "Bunu sana söyledim mi bilmiyorum..."

"Neyi söyledin mi?"

Damien bir an durakladı. Konuşmaya başladığında sesi uysal ve yumuşacıktı. "Seni sevdiğimi."



Sizlere bu kadar alıntı yeter diyorum ve yorumumu bitirmek için son cümlelerimi yazıyorum.

Yukarıda da dediğim gibi serinin yayınlanan 3 kitabından en çok bu kitabı beğendim :)

Eğer tarihi aşk romanı seviyorsanız ve aşkı okumayı seviyorsanız bu kitabı ve seriyi tavsiye ederim :) Bu arada kısaca seri hakkında da bilgi vereyim :) Toplamda 6 kitaptan oluşan Amerikan Varisleri Serisi tarihi aşk romanı kategorisinde yer alan dönemin özelliklerini konu alan bir kurgusal seridir.

Amerikan Varisleri Serisi'nin kitapları:
En çok merak ettiğim kitap Lily'ni kitabı bu üç kitap boyunca ağabeyinin en yakın arkadaşı Whitby'e aşık olduğunu keşfettik bakalım onda bizi nasıl bir aşk bekliyor :)

Uzatmadan kitabın konusunu sizinle paylaşıyorum:
Şu aşk denen şey, 
gerçekten bunca zahmete değer mi? 
Adele Wilson için bu sorunun cevabı gayet açıktı: Elbette hayır! Kız kardeşlerinin, hayallerini süsleyen kocaları bulmak için sürüsüyle skandal ve gönül yarasına katlandıklarına şahit olmuştu. Londra civarındaki onca balo da cabası. Kendisine talip olan ilk İngiliz lordunu kabul etmesinin nedeni buydu işte. Ayrıca, onunla neden evlenmeyecekti ki? Müstakbel eşi nazik biriydi, dürüsttü ve kesinlikle gereğinden fazla duygusal değildi. Ondan daha delişmen, daha uzun boylu, daha gizemli olan kuzeninin, yani Alcester Baronu Damien Renshaw’un tam aksiydi. 
Damien, kuzeninin nişanlısını baştan çıkarmaya çalışacak türden bir adam olsaydı, Adele’in onu görmezden gelmesi çok daha kolay olurdu. Ancak Damien apaçık bir şekilde Adele’e karşı koymaya çalışıyor ve aniden gelişen bu usturuplu davranışları, son derece edepli bir mizacı olan genç kızı daha da kışkırtıyordu. Aslına bakılırsa Damien, Adele’in atak, neşeli ve ateşli bir yanını ortaya çıkarıyor gibiydi.
Görünüşe göre kader, Adele’e tam da o aşk denen şeyin ne demek olduğunu öğretmek üzere ağlarını örmeye başlamıştı…


13 Şubat 2014 Perşembe

2 Fatih Murat Arsal - Yemin [Zoraki Koca #2]


Bir FMArsal klasiği daha bitti! Zoraki Koca Serisinin ikinci kitabı olan Yemin'de Karahan ile Tuğçe'nin aşklarını okuduk... İtiraf ediyorum daha Osman'da sinirden köpürdüm diyordum ama yanılmışım Karahan'da çok daha fenaydı durum!

600 sayfalık ansiklopedi gibi kalın kitap bir Türk yazardan asla çıkamaz muhtemelen hep aynı şeyleri tekrarlamış durmuştur diye düşünebilirsiniz ve bende size keyif olarak söylüyorum ki yanılıyorsunuz. Evet oldukça kalın ve evet bir Türk yazar ama her satırından keyif alarak okuyacağınız ve nasıl bittiğini anlamayacağınız bir kitap da aynı zamanda. Bunu söylüyorum çünkü benim gibi Türk yazarlara ön yargılı yanaşan birçok okur vardır ben bile kırdıysam bu ön yargıyı sizlerde kırabilirsiniz.Yani kitapçılarda gördüğünüzde ikinci kere düşünmeden alın derim :)

FMArsal, kalemine taptığım her kitabını ikinci kez düşünmeden aldığım, hevesle takip ettiğim bir yazar. Akıcı, sürükleyici, aşk dolu, heyecanlı, tartışmalı, kavgalı, entrikasız ihanetsiz, karakterleri mükemmelleştirmeden yazan ama okurun gözünde mükemmelleşen, kaleminde usta bir yazar... Bunları laf olsun diye söylemiyorum cidden ben bu adamın kalemine tapıyorum. Ve kitaplarını hevesle takip ettiğim nadir Türk yazarlardan biri.

Her neyse artık kitaba dair yorumuma geleyim :))

Hiç sıkılmadan 600 sayfayı okudum diyebilirim ve zaman zaman sinirlendim aslında çoğu zaman sinirlendim ve zaman zaman eğlendim ve zaman zaman da bir aşkın yeşermesini izledim. Osman ve Gülay'ın hikayesindeki gibi durgun ama iliklerine kadar aşkı hissettiren bir kitap değildi hala benim için favori kitap Şahane Gelin ve favori karakterlerim onlar ama Karahan ve Tuğçe'nin ki de fazla itişmeli kakışmalı oldu yav...

Arkadaş bir uslu durun ki düzgün laf edin ama yok kitabın sonuna kadar hep bir laf atışması laf dalaşı ayyy ben erkek olsam Tuğçe'nin gırtlağına yapışırdım ve bir bayan olarak da Karahan'ı çeker vururum! Resmen iki inatçı keçi gibiydiler... Gerçi onların bu hallerini okumak çok eğlenceliydi :)

Ama itiraf edeyim okuyan bilir Karahan'ın Tuğçe'nin durumuna dair Rasim Bey ve abilerle konuşmasını düşünüyorum da... O durumda babam ve kardeşim olsa... sanırım birer tane geçirirlerdi suratına adamın. İyi sabırlılar vallaha :)

Ahh bir de şu kız milletini anlamıyorum ya... nedir bu erkeklerin poposundan istedikleri... size ne ya ne kıskanıyorsunuz onlarındaki daha seksi daha sıkı daha güzel görünüyor diye... aaaaa :) hehehe çok eğleniyorum bu tür sohbetlerde ya :D vallaha bu FMArsal kadınları pek bir fena :)

Kitabın içeriğine dair bir yorum yapmayacağım ama okurken post-it yapıştırdığım birkaç yeri sizlerle paylaşmak istiyorum :))


***

"Bu etekle karşıya koşturmak hiç kolay olmaz. Biraz fazla dar. Yırtmacına kadar kaldırmanız işi kolaylaştırabilir ama bu sefer de trafikteki araçların emniyetini tehlikeye atmş olursunuz. Bu güzek bacaklarla herkesin gözünü kamaştıracaksınız! Buna izin veremem. Şimdi iki seçeneğiniz var! Ya siz benim koluma girersiniz, ya da ben sizinkine! Karar sizin!"

***

"Sevgi bu zaten! Canın acısa da seiyorsun. Sebebini anlamasan da seviyorsun. Bir erkeği kaba ve ilgisiz bulsan da seviyorsun. Seni terk edip gideceğini bilsen de seviyorsun."

***



***

"Ben sadece cinsellik isteseydim, önümde bir sürü seçenek vardı. Ne garip ki tehlikeli olduğunu biliyordum. Ne garip ki bunu bilmeme rağmen senden hoşlanmaya başlamıştım. Hatta komik bir şey söyleyeyim mi? Hatta seni sevebileceğimi bile düşünmüştüm. Ve senin de belki beni sevebileceğini! Evlenebileceğimizi..."

"Bunu ne zaman düşündün? Param olduğunu öğrendiğin zaman mı?"

***

"Sana seni sevindirecek bir haber vereyim bari... İçin rahatlasın. Artık ne seninle evlenmek istiyorum ne de çocuğunu doğurmak. Evlenmek için birazcık bir niyetim vardıysa bile sen bunu yok ettin. Artık kesinlikle istemiyorum. Sen dizlerinin üzerinde sürünerek gelsen de seninle evlenmem. İnan bak! Yemin ederim."

***

Onun gitme düşüncesi bile canını bu kadar yakarken o tamamen uzaklaştığında nasıl yaşayacaktı? Umursamaz gibi görünmek başka öyle hissetmek başka! Bu nasıl bir sevgiydi? Bu nasıl bir histi? Onsuz olmak istemiyordu. Olamayacağını biliyordu. Fakat başka çaresi yoktu. Onsuzluğa alışmak zorundaydı.

***


***

"Kapatıyorum ben..." diye mırıldandı. Onunla konuşmayı bile özlemişti. Onun sesini duymak ne kadar da güzeldi...

"Evet... Kapat," diye onayladı Karahan.

"İyi..." Ama parmağı bir türlü kırmızı düğmeye gitmiyordu

"İyi.. Hadi kapat!"

"Şey, akşama... görüşürüz."

"Evet."

"Kapatıyorum."

Adam güldü yine. "Kapat."

***

"Neden hayırı cevap olarak kabul etmiyorsun?"

"Evetin daha güzel bir cevap olduğunu düşündüğümden olsa gerek," 

***

***

"Tuğçe!... Ne yapacağımı bilmiyorum. Gerçekten çok zor durumdayım. İstediğin buysa... sana yalvarabilirim de! Sırf bana bir şans daha verebilmen için her şeyi yapabilirim. Her türlü teklife açığım. Ban bir yol göstermen için ne gerekirse yaparım. Yeter ki bana bir çözüm öner! Seni kaybetmek istemiyorum."

***

"Zaman zaman kavga edeceğiz?" dedi Tuğçe gülümseyerek. "Ben zor bir kadınım! Bunu biliyorsun!"

"Muhtemelen... Ama ben senin öfkeli haline de bayılıyorum!"

"Ben de senin bana ceza verme yöntemine!"

***


Bu kadar alıntı yeter sizlere :)) okuyan alıntıları tanır okumayan da meraklanır diyerek köşeme çekiliyorum...

Ben her sayfasından zevk alarak okudum ve sizlere de tavsiye ederim güzel, çekişmeli bir aşk hikayesiydi. Ama... baştan okuyacakları uyarıyorum her ne kadar Kara'ya aşık olsanız da baya bir söveceksiniz de :)

Ve bir de yorumumu bitirmeden Ephesus'u tebrik etmek istiyorum. Kapak tasarımı müthişti. Her gören bir kere daha bakıp çok güzel dedi :)

Zoraki Koca Serisinin Kitapları:
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Adı gibi "Kara" bir geçmişi olan, tehlikeli bir adamdı o... Hayat dolu bir genç kız için asla uygun değildi. Çoğu zaman insanı sinir edecek kadar kaba, yontulamayacak kadar sert, can sıkacak kadar suratsız ve... 
...ve görmezden gelinemeyecek kadar yakışıklı! 
Sığındığı karanlığı aydınlatacak bir ışığa hiç ihtiyacı yoktu. Hele güzel ve dik başlı bir sarışına asla! Ama genç kızın neşesinden etkilenmemek zordu! Onun inatçı mavi gözlerinden... Alaycı kırmızı dudaklarından… Geri adım atmayı bilmeyen cesur yüreğinden de! 
Ceza öpücüğü her ikisi için de büyük hataydı! İlişkileri bir anda karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal aldığında, kalbi kırılan genç kız büyük bir yemin etti! 
"Sen dizlerinin üzerinde sürünerek gelsen de... Seninle asla evlenmem!"
Tertemiz bir yüreğin granitten bir kalp ile mücadelesinde, belki de ilk kez bir yeminin tutulmaması için dua edeceğiniz, tarafınızı zor seçeceğiniz bir FMArsal romanı daha...