28 Mart 2014 Cuma

1 İbrahim Öksüz - Evvel Sevda İçinde


Şu an blogumuzda bir ilk yapıp bir şiir kitabı yorumlayacağım :) Ancak roman okumak konusunda kendimizi "iyi okur" kategorisinde görebilecek olsak da şiir okuma konusunda bir o kadar acemiyiz. Yine de hissiyatıma eriştiği ölçüde, kitap hakkındaki fikrimi söyleyeceğim sizlere...

Evvel Sevda İçinde 94 sayfalık, kısacık bir kitap. Kendisini okumam yalnızca 40 dakikamı aldı :) Ve evet, bitene kadar elimden bırakma gereği hissetmedim. Sayfayı hevesle çevirdim bir diğer sayfa için...

Açıkçası, "gözlerim doldu, çok hislendim," diyemem. Dürüst olmam gerek. Ama severek okudum ve zaman zaman da içten tebessümler ettim.

Acemi bir şiir okuru olarak benim severek okuduğum bir şiir kitabını, şiir severlerin çok daha fazla beğeneceğini düşünüyorum. Kitabı okumak isteyenler için çok fazla detaya girmek istemeyerek hoşuma giden bir kaç ufak alıntı paylaşacağım :)


Sevgili beşinci yönüm
                          beşinci mevsimim
Bugün yine seni çok sevdim
                            yorgunum
                                        dinlenmeliyim


Söylenecek birkaç sözüm vardı sustum
                      çünkü ben bu dünyanın üvey çocuğuyum 

Çekicisiniz
Boyalı kuşlar gibi akıl çelicisiniz
Lakin ben şuurumu sizinle
Renklileri kırk derecede yıkadım
Öyle komik ki bu hayat dedikleri
Gülmekten bilinçaltıma kaçıracağım


“Haliç büyülü gölüdür İstanbul’un” diyorsun
Gözlerin her gün Haliç’i görüyor,
                                             büyüsü ondandır…

Geç kaldın
          savaş boyalarını sürdü insanlık
Erkencisin
             daha sökmedi işçiler


Eskiliğini hissettiğim tek nokta, biraz noktalama oldu aslında, vurgulama anlamında. Onu da belirtmek isterim. Ama genel anlamda okumak keyifti benim için.

Ayrıca kapağı gerçekten beğendiğimi söylemek istiyorum. Kitaplığınızı görsel anlamda da şenlendirecek olan bir çalışma olmuş. Kitabın arka kapak yazısını da sizinle paylaşlım. Benim son derece hoşuma gitti... :)
Bir evde çiçek varsa şiir de var demektir.
Onlar sadece yerlerini sevmez, sana aşkı da sevdirir.
Evin içinde akan ırmağı hissedebilirsin ama sesini duyamazsın.
Beri yandan duvar saatinin çıkardığı ses sana sürekli bir masal anlatır.
"Evvel Sevda İçinde, çok güzel bir kız varmış. hani sonsuza bir eklersen sen olur ya, işte o kadar güzel," diye başlayan.
 
Kendi masalının 'bir varmış'ını bu kitapta bulacaksın.
Bir de bakacaksın, şiirlerde bir'i yokmuş...
 
Şiir, edebiyatla ilgilenmeye başlayan ya da yazmak isteyen insanların ilk haşır neşir olduğu türdür aslında. Ancak ne yazık ki yayınevleri tarafından da okurlar tarafından da daha az ilgi gören tarafta kalır hep. Aslında dünyası çok daha farklıdır. İçine girmeyi başarabildiğinizde hızla alır, hızla sürükler, aynı hızla da bırakıverir sizi.

İçindeki şiir severi keşfedememiş okurlarımıza, o keşfi adına ön ayak olabilmek dileğiyle... :)

24 Mart 2014 Pazartesi

1 Asude - Papucumun Ajanı ( Papucumun Ajanı #1)

Immm.... hmmm.... ummm.... nasıl bir kitaptı bu ya :D çok eğlendim okurken. Hele Deniz'in yaratıcılıkları çok iyiydi. Hazır cevaplığı, yaratıcı cevapları, düşünceleri, insanlarla sohbetleri muhteşemdi. Hiç sinmeyip devamlı karşılık veren tavrıda öyle diyerek konuya Deniz'den girdim :) Yoruma da biraz balıklama dalmış oldum :)

Asude bu kitapta "Gül ve Avcı"nın yanı sıra daha esprili daha romantik bir kurgu yaratmış. Aslında biraz daha duygu yüklü olabilirdi, duygular biraz esprilerin ve komedinin altında sıkışmış gibiydi ancak öfke hiddet kendini çok belirgin şekilde belli ediyordu ne yalan söyleyeyim (tamam kendini belli eden Tuna'ydı) ama yazarımızın kendisi bu şekilde yazmayı uygun görmüş :) böyle dememe bakmayın oldukça eğlendim keyif aldım kitabı okurken :)

Uranüslü bir Tuna Üstüner!!! Cidden bu konuda Deniz'e hak veriyorum adam dünyalı olamayacak kadar mükemmel :) yani düşünsenize yakışıklı, zengin, uzun boylu, yeşil gözlü biraz fazla sinirli, sahiplenen, kadınını kıskanan, koruyan bir uzaylı! ahhh bende bir Tuna Üstüner istiyorum ama ne yazık ki bulamıyorum :/

Deniz ise... Deniz işte. senin, benim, onun gibi sıradan bir kız tek fark fazla çenebaz, hazır cevap ve felaket derecede yaratıcı! Cidden söyledii çoğu şeyi kırk yıl düşünsem aklıma gelmez diyeceğim şeyler. Hele taktığı lakaplar muhteşem :)

Kitabı sır Deniz'in Tuna'nın şirketine bıraktığı CV'i okumak için bile almalısınız! Tam anlamıyla yeni mezun, tecrübesiz bütün işsiz, iş arayan arkadaşların duygularına tercüman oluyordu! Çaktırmayın çoğu zaman o CV'de yazanları bende düşündüm :)

Deniz'in ev arkadaşı Yasemin'i çok sevdim tam bir arkadaş ve Deniz'i fazlasıyla tanıyan bir kızdı ve Deniz'in onu Mert'le yakıştırması ise... hmmm.... kitabın devamında onları daha fazla okumayı isterim şahsen. 

Tuna'nın sinir krizi geçirdiği kısımlar benim en eğlendiğim kısımlardı neden bilmiyorum ama o satırlar gözümde Tuna'yı fena seksi yaptı :) Bir de Tuna'nın nikaha geldiği hali ve Abant'taki hali ve ve işte her zamanki hali :) adam seksiydi gözümde hem de fazlasıyla <3

Ahh bir de şey vardı... kitabı çok beğenmiş olmam rağmen bir iki detay var eleştireceğim. Birincisi bazı yerlerde imla hataları vardı ama üzerinde durmaya değmez nazar boncuğu gözüyle bakıyorum ben ona ;) diğer eleştireceğim yer ise keşke bir üçüncü ağız bir Deniz tarafından yazılmasaydı tek bir bakış açısıyla daha iyi olabilirdi ama yine de şikayetçi olamıyorum çünkü bu sayede Tuna'nın tarafını da okuyoruz :) kendi eleştirdiğim şeylere kendim cevap verdim ;)

Kıssadan hisse.

Kitabı beğendim ve kitabın sonundaki "DEVAM EDECEK" yazısı gözlerimi pörtletti. Bu daha fazla Tuna daha fazla Deniz demek ve daha fazla eğlence :D kim hayır diyebilir ki :))

Şimdi sıra geldi alıntılara :)


Ağlamak üzereydim. Dünya küçüktü evet ama bizim dünyalarımız arasındaki mesafe büyük, çok büyüktü. Ne NASA ne Houston ne de herhangi bir uzay mekiği birinden diğerine gidecek teknolojiye sahipti. O teknoloji sadece kalplerimizdeydi. Daha doğrusu benim kalbimdeydi. Eğer Tuna Üstüner de isterse onun kalbine tek gidişli, dönüşü olmayan bir bilet alırdım. Ama hayır. O, kalbini ulaşıma kapatmıştı.


"Neden Çin Lokantası?" 
"Çekikleri yakışıklı buluyorum," diye sazanlama bir dalış yaptım. Bilmeyen de Çin Lokantasına gidip çekik yediğimi sanırdı! 
(Ahh Deniz ahhh.... Çekik hastası bir kuzenim ve facebookda ana sayfamı dolduran arkadaşlarım var sen de onlara eklendin yani :))



"Allah'ım Tuna Üstüner'i kapımda köle, ayaklarımda minder, sırtımda yastık yap! Allah'ım onu mutfağa giren, mantı yapan, süpürge açan, saçıma fön gözüme sürme çeken bir erkek yap!" 
(Allah'ım onun gibi bir erkek de bu illekitap admini İnci'ye nasip et. Amin! hehehe =) aslında bunlara gerek yok Tuna olduğu gibi gelsin kabulüm ;) )


Hafifçe oflayarak "Sıcağı boş verin siz! Burada oturup havadan ya da meteorolojiden mi konuşacağı?" diye karşı çıktım. 
Tuna derinden bir bakışla, "Neden olmasın. Küresel ısınma hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu. Muzip sesinden benimle dalga geçtiğini anladım. 
"Siz ve sizin gibiler yüzünden delinen ozon tabakasının küresel ısınmaya neden olduğunuzu ve bu yüzden bana borçlu olduğunuzu düşünüyorum!" diye yanıt verdim. 
Tebessüm etti. Belli belirsiz... "Ben mi? Ne yapmışım ben? Sana ne borçluyum?" 
"O devasa aracınızın egzozu, sonra fabrikalarınız, ürettiğiniz atıklar, neden olduğunuz zehirli gazlar... Bana temiz bir hava borçlusunuz. Oksijenimizi tüketiyorsunuz," dedim. Bu doğruydu, ona bakarken oksijensiz kalıyordum. Soluğum kesiliyordu!


Yasemin elindeki kitabı, ayraç koymadan kapatıp bana baktı. "Sonradan nasıl hatırlayacaksın kaldığın sayfayı?" diye sordum. 
"Aramak hoşuma gidiyor," bilgece yanıt verdi. "Bulmak da mutlu ediyor sonra." 
"Ben kaldığım yeri bulamıyorum Yasemin. Ertesi gün kaldığım yere dönmek istediğimde hiçbir şey yerinde olmuyor. Benim kitabımı berbat bir yazar yazmış." 
Arkadaşım gülümseyerek beni kendine çekti. "Sanırım yazarın ismi Tuna Üstüner," dedi bir an sonra.


"Ben ucuz bir kadınla asla evlenmem Deniz Üstüner... Sen ne ucuzsun ne de basit... Aksine pahalı, aksine değerlisin..."  
**** 
"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, biliyorsun değil mi?" diye devam ettiğinde sanki içimi okumuştu. 
"Nasıl?" diye sordum. 
Doğrudan yanıt verdi. "Seninle denemek istiyorum, Deniz..." 
"Neyi? Nasıl?" 
"Sevgili olmayı... Gerçek bir ilişkiyi? Bunu istemez misin?


"Başarıya ulaştım ve karşılığını gördüm. Maddi olarak her şeye sahip olduğumda o hedefin aslında gerçek hedefim olmadığını anladım." 
"İnsanın hedefi sadece mutluluk olmalı!" 
"Doğru... Ancak bana bir tür aydınlatma yaşatan sen oldun."


"Senin gibi cadaloz biri Galatasaraylı olur Deniz." 
Alayla yanıt verdim. "Ve senin gibi elit biri de Fenerbahçeli olur!" 
"Aynen öyle," diyerek çekici bir gülüş attı.  
(ahhh Tuna bende FBliyim... beraber daha uyumlu oluruz, formalarımızı giyer oturur maç izleriz, stada gider stres atarız :) beraber maç yaparız aynı takımda oluruz :)) 


"Bayan Nisan! Yılda sadece bir ay. Oysa ben öyle miyim? Deniz'in bir mevsimi yok. Deniz on iki ayın her günü güzeldir." 
"Ve Ankara'da Deniz yok diyenlerde yanılıyor, değil mi? Bir tane Deniz var, tam şu an karşımda." 
Tuna'nın cümlesiyle kahkaha atıp, "Sen espride mi yapıyorsun?" diye sordum. 
"Espri değil," dediğinde gözlerime ciddiyetle baktı. "Sen bir tanesin Deniz ve sadece bana aitsin!"


Annem dolabı yoklayıp ne var ne yok bakarken eline çürük, buruşuk bir patlıcan alıp salladı. "Bu ne kızım?" 
"Sevgilisi karnıyarık olduğu için depresyona girmiş bir adet patlıcan." 
(hehe aynı annem yazın tatil dönüşü eve geldiğinde dolaptaki patlıcanların son durumu gibi... :) bir ara bu cevabı bende vermeliyim :))


Onun hayatına her gün biraz daha sızıyor olmak biraz daha ona ait hissettiriyordu. Her gün milim milim hayatına girsem de bir gün kendimi tamamen orada bulacağımı biliyordum. O yeşil gözlerden çıkan her bakış bana umut veriyordu. Umuttan güzel ne vardı ki dünyada?


"Güvenmediğin biriyle sevgili olmamalısın. Hele onunla asla evli kalmamalısın. Hisselerini alana kadar bekleyeceğim. Sonra istediğin an mahkemeye başvurursun. Hiçbir zorluk çıkarmadan senden ayrılacağım.Hayatından da çıkacağım!" 
"Gidebileceğini mi sanıyorsun? Beni hayatından kolayca çıkarabileceğini mi sanıyorsun?" 
"Beni hayatından çıkaran sensin." 
"Bunu yapamam... Lanet olsun ki yapamam Deniz." 
Tuna kızın yüzünü avuçladı. Daha kısı daha içten bir sesle "Çekip gitmene hazır değilim. Asla hazır olamayacağım..." diye fısıldadı.


"Uyanmalısın" dedim ürkekçe. 
"Uyanmak istemiyorum. Şu an çok güzel bir rüya görüyorum." 
Gülümseyerek," Beni görüyorsun herhalde," dedim. 
"Kabus gördüğümü söylemedim."


Tamam kitabı size anlattım, bitti bir şey kalmadı okumanıza gerek yok falan dermişim :) bunlardan daha fazlası var kitapta. Ben size aşk kısımlarını alıntıladım ama işin içinde mafya kısımları, silahlı çatışmalar, tehditler de vardı... Sanırım devam kitabında da o olaylar çözümlenir diye düşünüyorum :)

Tam anlamıyla romantik komediydi. Hani şu Jennifer Aniston'ın oynadıklarından olan :) 

Ben beğendim ve tavsiye ederim okuyun :) kesinlikle eğleneceksiniz ve seveceksiniz. 

Ayrıca Ephesus'u tebrik ediyorum tam anlamıyla konuyu yansıtan bir kapak olmuş :) çok uyumlu konuyla diyerek yorumumu bitirip sizlere iyi geceler diliyorum :) Ahh bir de Allah size Tuna Üstüner gibi bir koca nasip etsin diyorum ama önce ben tabi ki :) evde kaldım yoksam :))

Papucumun Ajanı Serisi

Kitabın tanıtım yazısı:
Ben Deniz Akın; Fiyasko Birlik Başkanı, yirmi beş yaşında, babasının kızı, annesinin kız kurusu, ekonominin niteliksiz iş gücüyüm. Klasik bir dünyalı, yurdum insanı, fazlaca dağınık ve meteliğe kurşun değil, ancak palavra sıkan beş parasız biriyim. 
Tuna Üstüner ise ‘Enler’ listesinin zirvesinde bir yakışıklı, holdinglerin genç veliahdı, titiz ve disiplinli tam bir Kurumsal Kasıntı. 
Ben bir enkazsam o bir saray, ben bir köleysem o bir kral, ben bir esintiysem o bir tufan.
Ve o benim hem felaketimin, hem de kurtuluşumun adı. 
Bizim hikâyemiz nefretle başlayıp, şiddetle devam ederek, aşkla yol aldı. Beni şirketinden kovması hiçbir şey ifade etmiyordu, çünkü kanunlar bizi birbirimize mecbur bırakmıştı. Tuna her gün beni görecek ve ben her gün onun aşkıyla savaşacaktım. Bu aşk çıkmazının ortasında onu mahvetmek için tutulan bir ajan olduğumu ise çoktan unutmuştum.Hem de onunla evlenecek kadar! 


19 Mart 2014 Çarşamba

3 Alice Taylor - Evin Hanımı


Ve ve ve... bu ilgi çekici, sevimli kapaklı kitabı... Evin Hanımı'nı okudum ve cidden çok sevdim :)

Gerçekten güzel bir kitaptı, film izler gibi akıp gitti... 
Okuru sıkmayacak, kolay okunan, dili akıcı ve konusu ilgi çekici bir kitaptı. Ki yazarın dili kadar çevirmenin de bunda katkısı olduğunu düşünüyorum, kusursuz bir çeviri sunmuş bize çevirmen.

Hatırlar mısınız bilmem ama okurken bana hep küçükken severek izlediğim "Küçük Ev" dizisini hatırlattı. Komşuluklar, yardım severlikler, diyaloglar, okul, eğitim... Bu yüzden şahsen kitabı çok daha keyif alarak okudum diyebilirim. Hatta zaman zaman o diziye gidip geldim :) 

Şu zamanda olmasa da ve bizim ülkemizde yaşanmamış olsa da eski zamanlarda diğer ülkelerde böyle hayatlar vardı bunları hep duyduk ya da okuduk ve bu durum kitaba gerçeklik hissi katıyor ve bir okur olarak kitaba ayrı bir sempati duymamı ve ayrı bir değer vermemi sağladı. 

Martha'nın ve Cornway'lerin davranışlarını sinir bozucu, çocukların davranışlarını sevimli ve Ned'in ölümünü üzücü ve Nellie&Jack'in Mossgrove'u yaşatmak için verdikleri emekleri ve Kate'in Kitty için yaptıkları ise hayranlık uyandırıcydı... 

Kitapta kısaca Ned Phelan öldükten sonra Mossgrove'daki hayatı konu alıyor ama bununla kalmıyor oradaki diğer insanları da anlatıyor. Kate Phelan'ın çevresindeki insanları, küçük Nora ve Peter Phelan'ı...
Çiftlik hayatlarını, insanların günümüzde neredeyse hiç tanık olmadığımız komşuluklarını okuyoruz. Babası ölen iki küçük çocuğun bir çiftliği ayakta tutmak için çalışması, annelerine çiftliği satmamasrı için karşı çıkmaları bunun yanında Kate'in bir ortaokul yapılması için çabası, çiftliği isteyen Cornway'leri ve bir çiftlikte hayat nasıl onu okuyoruz. 

Okurken aynı anda birçok duyguyu hissettiren nadir kitaplardandı. Kendimi elime çekirdiğimi almışım karşıma Küçük Ev'i açmışım ve onu izliyormuşum gibi hissederek keyifle okudum. 

Bu türdeki kitapları severim, şimdi bilmeyenler türünü sorabilir diye diyorum çağdaş kadın edebiyatında kategori edilebilecek bir kitap.

Tavsiye ederim okuyun, beğeneceğinize eminim ben şahsen çok beğendi :)
Ansızın gerçekleşen bir kaza ve ölen bir baba… Koca çiftlikle nasıl baş edeceklerini bilemeyen çocuklar… Satılık bir çiftlik… Küçük bir kasabada birbirine düşman iki ailenin nesiller süren mücadelesi… Kilise pederine rağmen yapılabilen bir okul… Evin Hanımı, Alice Taylorın sizi çepeçevre saracak, elinizden düşüremeyeceğiniz ilk romanı. 
"O lanet olası yataktan çıkmak zorunda. Nora her sabah okula yorgun bir şekilde gidiyor; bugün uyuyakaldı ve o adi Bayan Buckley onu müdürün odasına gönderdi. Sen de bütün işlere tek başına yetişmeye çalışmaktan bitap düştün. Ben bu lanet olası yastan bıktım artık."-Evin Hanımı- 
-Evin Hanımı, haftalarca İrlandanın en çok satanlar listesinde en başta kaldı.-The OBrien Pres- 
-Güzel bir hafta sonu geçirmek için mükemmel bir kitap. -The OBrien Press-  
-Alice Taylor, son romanıyla yine kendini aşmış. Evin Hanımı merakınızı her zaman üst düzeyde tutacak ve bu merakı dizginlemekte zorlanacaksınız. Başladığınızda kendinizi okumaktan alamayacaksınız. -Monica K. Van Ness-  
-Her yaşa uygun gerçekten güzel bir kitap. Yazarın bütün kitaplarını okudum, hepsi de derinden etkiliyor okuyucuyu. Yazarın tüm anlatımları İrlandanın günlük köy yaşantısının derin izlerini taşıyor.  
-Harika bir hikâye ve yazar. Kitabı okurken çok keyif aldım. Yazarın tasvir kabiliyeti her şeyi gözünüzün önünde canlandırıyor. Sue Clancy  
-Alice Taylorun anlatımı yaşadığı kasabayı evrenselleştiriyor ve onu İrlandanın son derece güçlü olan hikâyecilik geleneğinde önemli bir yere oturtuyor."-Los Angeles Times- 
-Alice Taylorın 20. yüzyılın ortalarındaki İrlandaya ait anıları onu ülkesinin en çok satan ve en sevilen yazarlarından biri haline getirdi. Son derece yetenekli bir yazar olan Alice Taylor ilk romanıyla gelenekleri ile güncel değerler arasında kalan İrlandalı bir ailenin hikâyesini anlatıyor okuyucularına. Kuşaklar boyunca İrlandanın küçük bir kasabasında aynı çiftlik evinde yaşayan Phelan ailesi, maddi sıkıntılar nedeniyle daha önce de topraklarını ve evlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. 1950li yıllara gelindiğinde aile bir kez daha aynı sorunla yüzleşir ama bu kez tehdit ailenin içinden, Ned Phelanın eşi, ailenin gelini Marthadan gelmektedir. Nedin kardeşi Kate için bu sorun başa çıkabileceğinden çok daha büyük olabilir.  
Samimi ve mizahi üslubuyla Evin Hanımı, dünyanın her yerindeki insanların aslında benzer hikâyeler yaşadıklarını hatırlatıyor okuyucularına.

16 Mart 2014 Pazar

2 Fatma Erdek - Kara Kış Beyaz Düş

Bir kitaba ilk defa yorum  yapmak istemiyorum çünkü insana okurken o kadar çok duygu yaşatıyor ki bu kitap ne desem bilemiyorum şu anda! Beğendim hatta bayıldım! ama... işte amalar... okurun içinde, yüreğinde burukluk bırakan bir kitap. Melekler Zamanı'ndan etkilenen okurlar bu kitabın daha etkileyici olacağını söyleyebilirim. Hatta ben çok daha fazla sevdim bu kitabı!

Fatma Erdek kalemine taptığım Türk yazarlardan biri... Güçlü kurgusu, kelimeler üzerindeki kusursuz gücü ile birleşince ortaya çıkan, insanı etkileyen yürek burkan, buruk tebessümle her şeye rağmen mutlu dedirten ama çaresizliği, umutsuzluğu, savaşmayı, karanlığın içindeki minicik bir kıvılcım yakalama hissiyatını ustaca aktaran bir kalemi var yazarın. Sevdiğim her kitabını keyifle ve zevkle okuyacağım bir yazar.

"Kara Kış Beyaz Düş"... adı gibi karanlığın içinde beyaz bir sayfa açma çabası ve başarı ile sonuçlanan bir hikayeydi. 

Zeynep'in geçmişinde hapsolması, hiçbir zaman yeniden başlayamaması ve bir gün annesinden başkakalbinde yer ayırabileceği bir erkek bulması ve geçmişinin karanlık tarafını o adamdan saklama çabası... 16 yaşında, henüz hayatının başında ama o yaşına rağmen omzunda çok ağır bir yük olan Akgül'ün Zeynep ile aynı olan kaderi... Yollarının kesişmesi, birbirlerini etkilemeleri ve ortak olan geçmişlerine birbirlerinden güç almaları... Ustaca kelimelerle dokunmuş okurken gülümseyen ama aynı zamanda göz doldurtan bir kitap. 
Mutlu sonu bile yüreği uçsuz bucaksız bir coşkuyla dolduramadan burukluğuyla mutluluğu yaşatan bir son!

Kitabı ancak bu kadar özet geçebilir ve ancak bu kadar kitap içeriğine girebilirim. Aslında kitap hakkında söylemek istediğim çok şey var... Zeynep'in durumu, Selim'in şerefsizliği, adiliği ve Güven'in güçlü duruşu, karakteri hakkında söylenecek o kadar çok şey varken bir şey söyleyemiyorum! Çünkü o zaman kitabı anlatmak durumunda kalırım. :( 

Ama... 

Sizlere bol bol alıntı yazacağım! :)

Alıntılardan önce demek istediğim birkaç şey daha var. Öncelikle kapak tasarımı çok fena güzel olmuştu. Özellikle konuya kurguya o kadar uygundu ki... hele ki kulak kısmında -aşağıdaki resimdeki- karlar içindeki kadın figürü cuk diye oturmuş kitaba.

Ve Fatma Hanım, sizi ayakta alkışlıyorum. Aşk romanı seven, okuyan biri olarak daha önce okuduğum hiçbir kitapta aşkı bu kadar güzel tarif eden ve farklı açılardan baktıran bir yazar tanımamıştım. Özellikle yasak aşkın tarifi... benzetmeler... muhteşemdi!


Yok demek ya da yok olmak neye yarar? Kir,
bulaştığı yerde işlemeye devam eder. Büyür, genişler,
çoğalır. Gün gelir temiz tek bir hücre dahi kalmaz.
İnsan, bilincinin üstüyle ne kadar çabalarsa çaba-
lasın faydasız. Hiçbir şey unutulmaz!

Sesi ılık, pürüzsüz, kadife bir nehir gibi kulaklarımdan içeri
akmıştı. Göğsüm bir kafes, gönlüm içinde bir kuş olmuştu.

Boş yere suçluyordum onu. Sorun ne gülümseme-
sinde ne de gamzesindeydi. Bütün suç bendeydi.
Etkilenmiştim ondan. Bunu saklamak, onu suçla-
mak, dürüstlükten uzak, boş ve yarasız bir kaçış-
tı. Güven, onu ilk gördüğüm günden beri, zihnimde
tasarladıım ve ne acı ki; gerçekleşmesini hem iste-
yip hem de kaçındığım beyaz bir düştü.

Diyeti olmalıydı aşkın, bedeli ödenmeliydi. Ömrün hangi
mevsiminde içileceği belli olmayan bir zehirdi aşk. 

Bir adım atıp gitmek, bir adım dönüp kalmak...
Gidersem annem kalırsam ben yanacaktım. İki
ateşten birini seçmek zorundaydım. 

Selim, ben merkezli yaşıyordu. Kimi üzdüğü, kimi kırdığı 
umurunda değildi. Ona göre aşk, bir tür delilik haliydi.



"Dağıtıyorsun beni, Reis Hanım," dedi kollarıyla beni kuşatırken. "Düşünürken, yoruyorsun. Mesai saatimden işimden alıkoyuyorsun. Gece uyuyamıyorum, uyusam bile rüyalarıma giriyorsun. Aklımdan çıkaramıyorum. seni."

"Ama haftalardır beni aramıyorsun."

"Kırıyorsun beni, üzüyorsun."

"Biliyorum Güven. Bu gece, eğer sen uzak dursaydın, ben gelecektim yanına."

"Zeynep," dedi ve başını hafifçe geriye atarak yüzüme baktı. "Seni seviyorum."


"Aşk unutulacak bir şey değil. Aşk insanın kararlarıyla
gelen ya da giden bir şey değil Zeynep. Aşk, gerçek 
anlamda bir zehir. Bir kez içtikten sonra, geriye dönüş 
yok."

"Ben adımı ve kim olduğumu çoktan unuttum Zeynep, 
artık basit bir mecnundan başka bir şey değilim. Ben
sana olan aşkım dışında, koca bir hiçim."


"Ben seninle her şeye varım Zeynep. Bana mutluluk da senden gelsin, acı da, kahır da."

"Ben seninle mutlu olmak istiyorum."

"Olacağız da. İnanıyorum ben Zeynep."

"Beni de inandır Güven. Hasta kabul et beni, iyileşmek isteyen bir hasta olarak gör, öyle davran. Lütfen vazgeçme, umudunu kesme benden. Pek çok şey beni korkutuyor Güven ama bunların içinde en büyüğü, canımı en çok yakacak olan, seni kaybetmek."


"Kötü ruhlarda aşık olur Zeynep. Hades ve Persephone, 
örneğinde olduğu gibi."

O gece Selim'in gözlerinde, inanmak istemediğim gerçeği 
okumuştum... Bütün varlığıyla doğru söylüyordu. Bana    
karşı hissettiği yasak aşk, onun kıblesi olmuştu. Bu aşka 
ibadet ediyordu. Söyleyeceğim, yapacağım hiçbir şey    
bunu değiştiremezdi. Yaşamaya ya da ölmeye 
aldırmıyordu.



Alıntılarımı da paylaştıktan ve biraz da olsa kitabın duygusallığından çıktıktan sonra sizlere şiddetle öneriyorum alın ve okuyun! Hatta okutun!

Daha fazla bir şey söylemeye gerek yok bu kitap için! Ben çok beğendim, Türk yazarlar rafımda yer alacak olmasının yanında favori kitaplarım, ve en etkileyici bulduğum kitaplardan biri de olacak!

Yorumumu bitirirken sizler için kitabın tanıtım yazısını paylaşıyorum: 
O gece Selim'in gözlerinde, inanmak istemediğim gerçeği okumuştum... Bütün varlığıyla doğru söylüyordu. Bana    karşı hissettiği yasak aşk, onun kıblesi olmuştu. Bu aşka ibadet ediyordu. Söyleyeceğim, yapacağım hiçbir şey bunu değiştiremezdi. Yaşamaya ya da ölmeye aldırmıyordu. 
~~~~ 
Annesinin mutluluğu için,iki ateş arasında kalmış bir genç kız...Ortak kaderi paylaşan, iki yaralı yürek...


12 Mart 2014 Çarşamba

0 Katie McGarry - Sınırları Zorlamak (Pushing the Limits #1)


Aspendos Yayınları'dan çıkan okuduğum ilk kitap "Sınırları Zorlamak". Aşk romanı olduğunu gerek konusunu okuduğunuzda gerekse kapağını görünce de anlarsınız ama sadece aşk değil bu aynı zamanda çok duygusal bir kitap.

Öncelikle yazarın kalemine değinmek istiyorum.Cidden akıcı ve merak uyandırıcı yazmış. Okurken sıkılmıyor kitabın akışına kapılıp gidiyorsunuz. Ayrıca kusursuz bir çeviri olmasının da etkisi var bunda. Cidden çevirmenimizi Tuğçe Nida'yı tebrik ediyorum :)
Ve küçük bir itirafta bulunayım normalde o kadar almak istediğim kitap varken bunu biraz sallardım ama kitabın çevirmeninin Tuğçe olması hemen alma sebebim oldu! Çevirisine güveneceğim bir çevirmen ve dilerim serinin diğer kitapları da onun çevirisi ile okuruz :) Çünkü yazarın dili kadar çevirmenin de dili önemlidir şahsen onun çeviri dilini çok sevdim akıcılığı bozmadan belki daha da akıcı yaparak kitabı bizim önümüze sundu ve diğerlerinde de aynısı bekliyorum :)

Aspendos Yayınları'nı güzel bir yazar ve güzel bir seri seçtikleri için tebrik ediyorum ama keşke orijinal kapak kullansalardı şahsen ben onu daha çok sevmiştim ve bu kapaktansa o  kapak tasarımı daha uyuyordu kitabın konusuna :) Bunu demeseydim içimde kalırdı ;) Kadın ve erkek figürü hayalimdekine göre biraz fazla 'kart' kalmışlar :)

Kitapta, sorunları olan bir genç kızı, aile sevgisi yaşayamamış, annesine ihtiyacı olduğu zamanlarda annesi ile olamamış, babasını üvey anne ile paylaşmak zorunda kalmış, tek desteği ağabeyini kaybetmiş yaralı bir genç kız... ailesini kaybeden, kardeşlerinden ayrı düşmüş tek amacı kardeşleriyle beraber olmak olan dışlanmış koruyu aileler içinde büyümüş, hayata umutla bakamayan, kendi önceliklerini önemsemeyip kardeşlerini düşünen yaralı bir genç adam...ve ikisinin tanışmaları, arkadaş olmaları, aile ilişkileri, sorunları ve daha fazlasını okuyoruz bu kitapta.

Sıradan bir aşk romanı değil! Ha sorunlu bir badboy, popüler bir genç kız ve aralarındaki aşk... tarzında basite indirgeyebileceğimiz bir kitaptan çok daha fazlası var bunda!

Zaman zaman gülümsetirken zaman zaman sinirlendiren ve bazen hiç beklemediğin bir anda olan olaylarla gözlerini dolduran bir kitap!

Kitaba başlamadan önce alıntılarla dolu bir yorum yapmak istiyordum vazgeçtim yapmayacağım aslında yapamayacağım çünkü biraz bir şeyler gizli kalsın ve sizde gidip hemen bir tane edinin bu kitaptan! :)

Ama...

Bu kitap içeriğine giremeyeceğim demek olmuyor :))

Dikkat!

Kitap içeriği =)

***

Bu uyarımı verdikten sonra rahatlıkla konuşabilirim:) aslında çok fazla girmeyeceğim kitap içeriğine ama yine de demek istediğim bir iki şey var :)
Noah cidden aşık olunası bir karakter ve Echo için yaptıkları ama en çok da erkek kardeşleri için yaptıkları çok güzeldi. Erkek kardeşlerinin yaşadıkları hayatları onlara sunamayacağını anlayıp vazgeçtiği o zaman Joe ile yapılan konuşmalar o evdeki davranışlar gözlerimi yaşarttı.Cidden bambaşka bir karakter çıktı bu Noah! Badboy desek değil ama sanki bu görüşün ardına saklanmaya çalışan yumuşacık saf bir yüreği olan bir delikanlı! Echo'ya da üzüldüm annesi cidden hasta! Ya o son karşılaştıkları sırada hiç tahmin etmemiştim böyle olacağını ya sen annesin! Nasıl bu kadar soğuk ve bencilce konuşabiliyorsun! Owen'ın Echo'ya kitabın sonundaki davranışları varya... işte baba ya.... :) Benim gibi babasına düşkün biri o satırları okuyunca fazla duygusallaştı dolayısıyla ;)

Beth ve Isaiah en sevdiğim bir diğer karakterlerdi çok eğlendim onları okurken. Onlarında kitapları varmış ama beraber oluşlarının değil de başkaları ile oluşlarının... meraklardayım Tuğçe umarım senin çevirinle kısa zamanda okuruz onları da :)

***

Yalnız bildiğiniz dayanamadım bir iki tane alıntı paylaşayım dedim :) 



"Bu sonbahar sirenleri okumuştuk; sesleriyle erkekleri büyüleyerek
istediklerini yaptıran, çok güzel kadınlar hakkında Yunan mitolojisi 
zırvaları. Görünen o ki, mitoloji saçmalığı gerçekmiş, çünkü onu her
gördüğümde aklımı kaybediyordum."

Luke beni heyecanlandırırdı. Noah heyecandan
 aklımı kaybetmeme neden oluyordu.

Onu omzuma atıp spor salonundan çıkarmalıydım. Onun yerine
 tam bir aptal gibi, ona bir seçenek sundum. 
Kalbimi yerinden söküp, bana geri verme seçeneği.

Büyümek zor seçimler yapmak demektir ve doğru şeyi 
yapmak her zaman iyi hissettireni yaptığın anlamına gelmez.

"Beni seçtiğini söyle Echo."
"Seni seçtim."
"Hiçbir zaman pişman olmayacaksın. Söz veriyorum."


Bilmeyenler için kısa bir bilgi vereyim. "Sınırları Zorlamak" kitabı şuanda 4 kitaptan oluşan bir serinin ilk kitabıydı. Hepsi genç yetişkin, günümüz aşk romanı türünde yer alıyorlar.

Pushing the Limits Serisinin Kitapları:
Ben kitaba bayıldım. Cidden güzel bir kurgu ve kusursuz çeviri birleşince ortaya çıkan lezzet paha biçilemez! 

Şiddetle tavsiye ederim okuyun okutun sonra tekrardan okuyun :)


Birbirleri için çok yanlış… ve bir o kadar da doğrular. 
Echo Emerson'ın, sporcu sevgilisi olan popüler bir kızdan, hakkında dedikodular dönen, kollarında 'tuhaf' yaralar olan dışlanmış bir kıza dönüştüğü akşam neler olduğuna dair kimsenin bir fikri yoktur. Echo bile o korkunç akşama dair tüm olanları hatırlayamıyordur. Tek bildiği, her şeyin tekrardan normale dönmesini istediği.
Oldukça yakışıklı ve siyah deri ceketli çapkın ama yalnız Noah Hutchins, şaşırtıcı anlayışıyla hayatına girdiğinde Echo'nun dünyası asla hayal edemeyeceği bir biçimde değişir. Oysa ortak hiçbir noktaları olmaması gerekirdi. İkisinin de tuttuğu sırları düşünürsek, beraber olmaları oldukça imkânsızdı. 
Fakat aralarındaki çekim bir türlü geçmek bilmez. Echo, sınırları daha ne kadar zorlayabileceklerini ve ona sevmeyi yeniden öğretebilecek tek bir adam için neleri göze alabileceğini kendisine sormak durumunda kalır.

8 Mart 2014 Cumartesi

0 J.S.Scott - Ethan's Mate (The Vampire Coalition #1)


Arada sırada da olsa İngilizce kitap okuyup bitirebiliyorum. En son Colleen Hoover okumuştum İngilizce olarak şimdi de hem yeni bir yazar hem de yeni bir seri diyerek bir kitap daha okudum ama bana zaman kaybı gibi geldi :( Beğenmedim. 

J.S.Scott kaleminden "The Vampire Coalition" serisinin ilk kitabı Ethan's Mate yani Türkçe olarak söylemek gerekirse Ethan'ın Eşi kitabını okudum. 

Bir vampir ve kapaktaki can alıcılığı duyunca ve görünce hemen saldırdım kitaba ama bana beklediğimi veremedi aslında hiçbir şey veremedi. Oldukça vasat bir kitaptı! 

Yazarın kalemine değinmeyeceğim çünkü kitap o kadar durgun, sıradan basitti ki böyle bir kitabı okuyup yazarın kalemine dair bir yorumda bulunmak... yapamam... 

Kitap, Vampir Ethan'ın eşini bulmasını konu alıyor. Bir gece bir kadının sesini duyuyor ve vampirler sadece eşi olacak kadınların seslerini bu şekilde duyuyorlar. Eşi Brianna'yı bulmak için kardeşlerinden yardım istiyor sonra bir bakmışsın ki Brianna'yı bulmuş ve olaysız, adrenalinsiz, duygusuz bir şekilde kitap puf diye bitti! 

Güya Brianna Ethan'a seslendiğinde yardım istiyordu... hani nerede tehlike? Nerede olay? Nerede kötüler? Güya Ethan'ın kardeşleri yardım edecekti... yardımın "y"sini bile edemediler. Bir anda Ethan ve Brianna aşık oldu, bir anda seks sahnesine geçiş yaptılar bir anda Brianna iyileşti falan filan... 

Çok basit sıkıcı bir kitaptı! Hiç tavsiye etmem açıkçası! Konuya ve biraz da tamam biraz değil tamamen de kapağa aldanarak indirdim ve e-book olarak okudum ama yanılmışım! Zaman kaybı gibi geldi! 
Halbuki uzun zamandır vampirli kitap okumamıştım baya bir heveslenmiştim :/

The Vampire Coalition Serisinin Kitapları:
  • Ethan's Mate
  • Rory's Mate
  • Nathan's Mate
  • Liam's Mate
  • Daric's Mate
Bu kitaplar kısa hikayeler şekliden yazılmış. Yani Kindle edisyonular ve sayfa sayıları oldukça az diyebilirim aslında az olması belki de bu kadar duygudan olaydan yoksun yazılmasına neden oldu bilemiyorum. 

Neyse kitabın konusunu İngilizce olarak paylaşıyorum. Zaten yukarıda kısaca değinmiştim konusuna o yüzden Türkçe'ye çevirmeyeyim.Okuyup anlamak ayrı çevirmek ayrı sonucunda =)


"Ethan Hale is a vampire with a mission. Together with his three brothers and a few other unmated members, he fights with The Vampire Coalition to protect humans from fallen vampires. His life is fairly simple. If he has a problem...he solves it. If it's an evil problem...he kills it. But his uncomplicated life is about to end when his mate unexpectedly calls him to her. 
Brianna Cole is weak, her life force fading away. She thinks she is suffering from a rare form of leukemia. Little does she knows that her illness is much more complicated. She's dying because she has not united with her vampire mate and given him his soul that she has been guarding since birth. 
Ethan finds Brianna and knows he needs to convince her to mate or watch her die. He's waited for her for five hundred years and he has no intention of letting her go, but she is not in any shape for the dominate, volatile mating ceremony with a vampire. He will have to win the race against time to strengthen Brianna and a battle with a stalking fallen to claim his mate. He is also at war with his mating instincts that make him burn to dominate and conquer her. But Ethan is determined, and the stubborn vampire will do whatever is necessary to possess his soul bonded mate...forever."



2 Mart 2014 Pazar

1 Evin Hanımı Çekiliş Sonuçları

Evet, bir çekilişimizin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz :) Çok uzatmadan işte talihlilerimiz diyorum:


Çekilişimizi her zaman ki gibi cekilisyap.com sitesi aracılığı ile yaptık. Kazanan arkadaşları tebrik ediyor ve illekitap@hotmail.com adresinden gönderdiğimiz e-mail'e 2 gün içerisinde geri dönüş yaparak bize iletişim bilgilerini bildirmelerini rica ediyoruz. 2 gün içerisinde dönüş olmazsa şansları yedek talihlilere geçecektir.

Ayrıca kitap henüz yayınlanmadı dolayısıyla yayınlandığı gibi size kitap gönderilecektir, sizler aynı zamanda kitabın ilk okurları olacaksınız. :)

Kitabınızın keyfini çıkarın. Yorumunuzu bizimle paylaşmak isterseniz de burada olacağız, unutmayın :)

Katkılarından dolayı ORKİNOS YAYINLARINA bir kez daha teşekkür ederiz :)