29 Kasım 2013 Cuma

1 John Green - Kağıttan Kentler


John Green... uzun zamandır adını duyduğum ve okurların çok sevdiği bir yazar haline gelen John  Green'in son çıkan kitabı "Kağıttan Kentler"i okudum. Açıkçası hiç tarzım olmayan bir türdü ama yazar hakkında öyle yorumlar okudum ki Tüyap'ta stantta görünce de tereddütlerimi bir kenara attım ve aldım...

Öncelikle yazarın ülkemizde bu kitabı haricinde iki kitabı daha var yayınlanmış. Biri "Alaska'nın Peşinde" diğeri de "Aynı Yıldızın Altında". 

Hmm... yazarın diline yönelik nasıl bir yorum yapsam bilemedim. Evet sade bir dili var bu değişmez bir gerçek ama nedense ben bu kitapta... ımmm... pek sürükleyici ve merak uyandırıcı bir kalem göremedim. Belki de kurgudandır bilemiyorum. 

Her neyse... Ben şahsen bu kitabı sevdim mi sevemedim mi bilemiyorum. Evet bazen okurken çok sıkıldım ve kitabı yarım bırakma safhasına kadar da geldim ama bazı noktalarda da merakımı uyandırdı devam ettim. Yine de  herkesin bu yazarı neden bu kadar sevdiğini anlamadım cidden. Belki de yazarı tanımak için yanlış bir kitap seçtim belki de okuduğum yorumlardan sonra çok fazla bir beklenti içine girdim... bilemiyorum... 
Tam yoğun bir iş programındayken okumaya başladım kitabı belki de yorgunluğun ve yoğunluğun sonucunda kitabın durgunluğu da sıkıcı gelmiş olabilir bilemiyorum... çözemedim nedenini... :(

Bu yüzden kitaban dair çok uzun bir yorum yapamayacağım. Ancak demek istediğim bir şey o da Margo'nun kayboluşu ve bir bulmaca yapar gibi Margo'nun ipuçlarının takibi cidden çok iyiydi... 

Çeviri çok güzeldi, kusursuzdu. Kapak tasarımı, ciltli oluşu, kılıfı, sayfaların kalitesi ve kitabın iç tasarımı takdire değerdi... İlk defa böyle bir kitaba sahip oldum ve cidden çok güzeldi :)


Kitabı tavsiye edebilir miyim bilemiyorum... ve cidden yazarı tanımak için kötü bir seçim yapıtğımı düşünüyorum ve bir şans daha vererek Aynı Yıldızın Altında kitabını alıp okuyacağım... Kitabı okuyup okumamayı... sizlere bırakıyorum. Tercih sizin ama kesinlikle kitaplıkta havalı duracak bir kitap diyebilirim :))

Kitabın konusunu aşağıda sizinle paylaşıyorum:
Kendini ararken kaybolmanın ve yeni bir başlangıçla hayat ile aşkı keşfetmenin hikâyesi 
Quentin Jacobsen tüm hayatını, maceraperestliğin kitabını yazmış Margo Roth Spiegelman’ı uzaktan severek geçirmiştir. Bu yüzden Margo tıpkı bir ninja gibi giyinmiş halde penceresine tırmanıp zekice planladığı intikam savaşına onu davet edince Quentin, Margo’nun peşine düşer. 
Genç kızla sabaha kadar ortalığı karıştırdıktan sonra okula giden Quentin, her zaman bilinmezlerle dolu olan Margo’nun artık tam bir gizeme dönüştüğünü keşfedecektir. Fakat kısa süre sonra ipuçları olduğunu ve bunların kendisi için bırakıldığını fark eder. Birbirinden bağımsızmış gibi görünen ipuçlarının peşinde inatla ilerlemesine rağmen Quentin, Margo’ya ne kadar yaklaşırsa, tanıdığını sandığı kızdan o kadar uzaklaştığını görecektir… 
“Hem kahkaha attıracak kadar komik hem de gerçekten dokunaklı.” —Kliatt 
“Green’in kalemi hayret verici… Bir şeyin nasıl hissettirdiğini, göründüğünü, etkilediğini sayfa sayfa belgeliyor. Büyüleyici, zekice kurgulanmış ve fazlasıyla duygusal.” —School Library Journal 
“Green sadece sıradışı bir zekâya sahip değil, aynı zamanda derinlemesine düşünen ve duygusal biri. Ayrıca muhteşem üslubu, eğlenceli ve aydınlatıcı metinleriyle mükemmel bir uyum içinde.” —Booklist 
“Printz ödüllü Green ne yapması gerektiğini iyi biliyor; derin ve zeki bir oğlan ile bu oğlanın sevgisini, okurları tatmin edecek bir üslupla sunuyor: İçten ve gerçekten komik diyaloglar, iç içe geçmiş ancak inandırıcı bir gizem ve tadından yenmeyen yan karakterler.” —Kirkus Reviews 
“Keyifli, zekâ dolu diyaloglar ve insanı şaşırtacak derinlikte bir sezgi yeteneği… Gerçekten etkileyici bir kitap.” —VOYA 
2009 Edgar En İyi Genç Yetişkin Roman ÖdülüNew York Times bestsellerUSA Today bestsellerPublishers Weekly bestseller


26 Kasım 2013 Salı

0 Jamie McGuire - Araf [Alıntı]


Kitabı yeni okuyup bitirdiğimi biliyorsunuz ve sizlere söylediğim alıntılardan birkaçını daha paylaşacağım. 
Ondan önce hatırlatayım okumayan arkadaşlarımız kitabın yorumuna buradan ulaşabilirsiniz

***
"Normal bir hata ihtiyacım olduğunu söylemiştin." Devam etmekte tereddüt ettim, bir sonraki cümlem onu mahvedecekti. "Seninle normal bir hayatım olamaz." 
Gözlerinin rengi birden bire koyulaştı. "Bana yalan söyleme Nina. Ayrılmak istiyorsun çünkü birlikte olmaya devam edersek, ailemin başına geleceklerden korkuyorsun. Söylüyorum sana, hiçbir şey olmayacak. Bana güvenmeni istiyorum." 
"Bir şey olacak. Başka ne yapabilirim bilmiyorum Jared. İkimizin de hayatına devam etmesi gerekiyor." 
"Sensiz bir hayatım olamaz. Sensiz yaşam istemiyorum," diyerek yutkundu. Yüzünde hiç gitmeycekmiş gibi görünen bir ıstırap vardı. 
"Böyle yaşamak istemiyorum. korku,suçluluk, sürekli arkamı kollamak zorunda olmak... Birlikte ile olamıyoruz." 
... 
"Ne yapmam gerekiyorsa yapacağım Nina. Eğer uzaklara gitmek istiyorsan, gideriz. Birlikte olmak istiyorsan, yakınlık istiyorsan, seninle sevişeceğim. Sana istediğin her şeyi vereceğim. Sahip olduğum her şeyden vazgeçeceğim. Ailemden vazgeçeceğim. Hemen şimdi arabaya atlayıp gidebiliriz... Arkama bile bakmam. Ama yalnızca benden bunu isteme. Bunu yapamam... yapamam..."
***

21 Kasım 2013 Perşembe

3 Jamie McGuire - Araf (Providence Üçlemesi #1)



Kalemiyle "Tatlı Bela" ve "Ayaklı Bela" kitapları ile tanıştığım, akıcı üslubu, güçlü kurgusu ve eğlediren ve kitaba bağlayan kalemini çok sevdiğim yazar Jamie McGuire'nin yeni çıkan kitabı "Araf" bitmiş bulunuyor :)

Kitabı Tüyap'tan almış ve fazla bekletmeden okudum. Fantastik türde olan "Providence Üçlemesi"nin ilk kitabı "Araf". 

Yazarın kalemine dair bir yorum yapmayacağım çünkü Tatlı Bela ve Ayaklı Bela kitaplarının yorumlarından yazarın kalemini sevdiğimi anlamışsınızdır. Gerçi onlar günümüz aşk romanıydı fantastik değildi ama şu anlaşıyor ki Jamie McGuire'nin fantastik kalemi de yeterince güçlü :)

Kitap kısacası, Nina adında bir kız ve ona atanan bir meleğin, Jared'ın, tanışmaları, birbirlerinden etkilenmeleri, aşık olmaları, ilişkilerinin imkansızlığı ve buna rağmen beraber oluşlarını konu alıyor. Aile ilişkisi, arkadaşlıklar ve sırların olduğu normal bir hayat ile gizemli meleklerin şeytanların olduğu bir hayatın kapılarını açıyor kitap.Yanlış anlaşılmasın şeytan falan dedim ama kitap kesinlikle korku değil!

İtiraf ediyorum kitaba başlarken kitaptan bu kadar hoşlanacağım ve seriyi merakla bekleyeceğimi tahmin etmemiştim. Beklentilerimin baya üstünde bir kitap çıktı. Klişeleşmiş fantastik kitaplardan farklı olması benim için ayrı bir yere sahip olmasına neden oldu :)

Şimdi buradan sonraki yorumlarımda kitap içeriğine gireceğim :)

Nina ve Jared'in kitabın başlarında devamlı karşılaşmaları ve bunun ardındaki nedenleri öğrenene kadar merakla okuduğumu söylemeliyim. Nina'nın saldırıya uğradığı ve Ryan'ın koruduğu ve buna rağme bıçaklandığı zamanlarda sayfaları soluksuz okudum.

Kitapta favori sahnelerim vardı :) Jared ve Nina'nın ilişkisini onaylamayan Nina'nın annesinin yaptıklarından sonra Jared'ın ayrılık kararı alması ve Nina'nın görüşme taleplerini reddetmesi bunun karşılığında da Nina'nın yagmurun altında donuyor olmasına rağmen Jared'ın gelmesini beklemesi... İşte bu sahne benim favori sahnemdi! Okurken içimde bir şeyler kıpırdadı ve gülümsedim ve o sayfaları tam 3 kere okudum. 

Jared'ın evinde akşam yemeğinde saldırıya uğramaları ve Nina'nın ayrılı kararı almasında.. yemin ederim ki Nina'ya aklıma gelen her küfrü saydım! Jared'ın yaşadıkları... insan nasıl kıyar Jared gibi birine ya.... 

Sonunda Claire'ın gelip Nina'nın aklını başına getirmesi... çok güzeldi!

Ben bu gidişte kendimi tutamayıp bütün kitabı anlatacağım ama onda önce söylemek istediğim bir şey var :) Ryan'a çok üzüldüm. Birini seviyorsunuz ve biliyorsunuz ki o başkasını seviyor onunla mutlu oluyor ve senin hiç şansın yok... Tanrım... cidden çok zor, kalp kırıcı bir durum.. 

Neyse... Kitabı okurken o kadar çok yere post-it yapıştırdım ki sizlerle paylaşmak istediğim yerleri unutmamak için kitap rengarenk post-it doldu :) Hepsini değil ama birkaçını paylaşacağım. Diğerlerini de ayrı bir alıntı başlığında paylaşacağım :) 



Yukarıda gördüğünüz resim kitabın içinden... ilk ve son sayfasında bu resim var... Bence oldukça hoş :)) ne de olsa baş erkek karakterimiz bir yarı melek :)

Neyse sizlerle sevdiğim birkaç alıntıyı paylaşacağım :)

***
"Jared?" Bana baktı. "Benden ne istiyorsun?" diye sordum bıkkınlıkla.
Yüzüme bakmıyordu. "Güvende olmanı, mutlu olmanı istiyorum. Gerisini ben hallediyorum."

***
"Benim var olduğumu bile bilmiyorken sen, sana aşıktım ben. Saatelrce etrafında olup seni rahatlatamamak, sana dokunamamak ve hatta seninle konuşamamak çok zordu."

***
"Seni özledim" diye fısıldadım. "Ne yapıyorsun? Birlikte yaşlanmak ve dürüst olmakla ilgili yaptığımız onda konuşmadan sonra... Şimdi onu dinleyip beni bırakıp gidecek misin?" 
"Lütfen... sadece..." konuşmak için çabalıyordum. "Lütfen sadece benimle konuşur musun? Lütfen?"

***

Yukarıda paylaştığım alıntı Nina'nın annesi Jared ile konuştuktan sonra Jared, Nina'dan ayrılıyor ve Nina'da bu sözleri odasındaki dinleyiciye karşı söylüyor. Jared'ın kendisini o aletle dinlediğini biliyor. 

 ***
"İstediğim her şey burada, kollarımın arasında."

***
"Eğer bir gün seninle birlikte olma şansına sahip olsaydım, beklediğim bütün zamanların buna değeceğini biliyordum."

***
"Seni bir seçim yapmaya zorlamayacağını söyledi. Ama eğer bir seçim yapmazsan, kaybede ben olacağım. Bu yüzden senden bir seçim yapmanı istiyorum Nina. Beni seç. Lütfen... beni seç. Sensiz yaşayamam ben."

***
"Mucizemiz için kabusla savaşmamız gerekmiyordu. Sen Nina... Benim mucizem sensin. Her zaman sendin."

***

Kitaba dair bir alıntım daha var ama çok uzun göründü gözüme onu da sizinle paylaşacağım ama ilerleyen günlerde :) Şimdilik bu kadar :)

Kitabı cidden çok beğendim ve Yabancı Yayınları'na bugün merakıma yenik düşerek ikinci kitabın ne zaman çıkacağına dair mesaj attım ve öğrendim ki çok fazla beklemeyecekmişiz :)

Ben çok beğendim kitabı ve sizlere de tavsiye ederim okuyun! Bayılacaksınız!

Providence Üçlemesi
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:

IŞIĞIN OLDUĞU YERDE, KARANLIK DA VARDIR. 
Nina, babasının ölümüyle kendisini Providence’ta varlığından hiç haberdar olmadığı bambaşka bir dünyanın içinde bulur. Babasının cenazesinin olduğu gün otobüs durağında tesadüfen karşılaştığına inandığı çekici, karşı konulamaz Jared ile yakınlaşmasıysa Nina’nın hayatını tamamen altüst eder. 
Jared ile Nina’nın birbirlerine âşık olmaları işleri tamamen zora sokar. Jared, Nina’yı sadece babasının düşmanları olan insanlardan değil, kendi soyundan olan yarı meleklerle Cehennem’deki Şeytanlar’dan da korumak zorunda kalır. Jared ile Nina’nın birlikte olabilmek için kaderlerine karşı gelip düşmanlarını alt etmeleri gerekir. 
Tatlı Bela ve Ayaklı Bela romanlarıyla olay yaratan Jamie McGuire, bu kez farklı bir seriyle karşımıza çıkıyor. Providence üçlemesinin ilk romanı Araf, devamını merakla bekleyeceğiniz fantastik bir aşka sahne oluyor.


16 Kasım 2013 Cumartesi

2 Asude - Gül ve Avcı


Yeni bir Türk yazarı daha tanıtım ve kalemini sevdim diyerek yorumuma başlıyorum.

Öncelikle sizlere yazarımızı tanıtmak istiyorum :) Asude, facebookda paylaştığı hikayelerle tanınan ve kısa sürede çok sevilip hayran kitlesi oluşturan, henüz acemi ama kaleminde usta olan sevimli güler yüzlü sıcacık ve samimi davranan hanım hanımcık bir kızacağız :) Kendisi ile tanıştığım ve sohbet ettiğimden dolayı bu kadar kişisel bir şekilde tanıtabildim yazarımızı :) 
Kalemine değinmek gerekirse, akıcı ve merak uyandırıcı bir kalemi var yazarın, biraz yabancı karakterler ve 1800'lü Londra'yı yazması tereddüte düşürse de bunu ustalıkla başardığını okuyunca görebiliyoruz. Güzel bir aşk romanıydı.

Özellikle kitapta hoşuma giden bir yer vardı o da Shakespeare'in sonelerinin ve sözlerinin yer aldığı satırlardı. O satırlar işte bu kız şimdi gerçekten üst kademeye ulaştı dedirtti bana. 

Evet ön yargıyla başlamıştım kitaba ve itiraf ediyorum ki beklentilerimi karşılamayacağını da düşünüyordum ama merakıma yenik düşerek okudum ve ne kadar yanıldığımı anladım. Dilerim Asude, bu yorumumu okuduğunda bu sözlerim için beni affeder. 

Kitapta en çok hoşuma giden karakter Albert'tı. Şimdiye kadar okuduğum kitaplarda özellikle tarihi aşk romanlarında çocuklu bir dük, kont vs bir şey okumamıştım "Gül ve Avcı" bu konuda benzer türdeki kitaplardan ayrıldı diyebilirim. 

Jullian ve Rosa arasındaki çekim, aşkın alevlenmesi, hiddet, öfke çok güzel aktarılmıştı. Duyguların aktarımını da yeterince iyi yapıldığını düşündüm :) 

Kitaptaki yer betimlemeleri, benzetmeler süperdi hele bazı benzetmeler de güldüğümü hatırlıyorum. 

Biraz fazlaca alıntı paylaşacağım için kitabın içeriğine giren bir yorum yapmayacağım ama şunu da söylemeliyim ki normalde Türk yazarları okumayı sevmediğimi ve beklentilerimi karşılamadıklarını hep söylerim ancak sevdiğim kalemine taptığım birkaç Türk yazardan sonra Asude'de onlardan biri oldu. Dilerim başarılarının devamı gelir kendisiyle gurur duydum :) Asude'yle tanıştığım için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum :)

Sizlere de tavsiye ederim. Kapak tasarımı müthiş, kitabın konusunu müthiş, kitap müthiş daha ne olsun ama değil mi? :)



Sizlerle en eğlendiğim, en duygusal olan, en beğendiğim yerleri sizlerle paylaşacağım:

***
“Seni arabadan indirmemi beklemelisin. Tanrı aşkına Rosa, eteklerini kucağında toplayıp arabadan atlayarak bir leydi olamazsın! Ancak bir soylunun ayak işlerine bakan hizmetçisi olursun!” diyen yaşlı adamın kıza kötücül bir bakış attı. 
Evelyn sesli bir şekilde oflayarak “Peki, bir daha olmaz,” dedi.  
Desmond Simmons da bastonu yardımıyla arabadan indiğinde “Leydiler ulu orta oflamazlar!” diye bir kez daha kızı ikaz edince Evelyn artık dayanamayarak “O zaman leydi sen olsaydın,” diye tısladı.
***
“Sana bir mürebbiye tutacağım Albert. Artık her an başında bir bakıcın olacak.” 
Zavallı çocuk tırnakları kapıya kadar uzamış, kırmızı saçlı, siyah dişli bir kadını gözünde canlandırırken yorganı korkuyla üstüne çekti. Artık oyun saatleri bitmişti! Artık her an lanet olası matematik, o garip Fransızca, fizik ve atlarla ilgilenecekti. Cocos ise kim bilir nasıl bir hale düşecekti! 
Albert en son uykuya dalmadan önce canavar mürebbiyenin insan eti yediğini düşünmeye başlamıştı.
***
"Gidiyorum!" dedi kadın. 
Elinin tersiyle kabaca yanağını silti ve çektiği acıdan ötürü boğuklaşmış sesiyle konuşmaya devam etti. "Yarını beklemeden, hemen şimdi gidiyorum! Benden kurtuluyorsun Lord Wharton! Hayatından sonsuza kadar çıkıyorum. Soran olursa öldüğümü söylersin çünkü beni bu defa gerçekten öldürdün. Şimdi dilediğince mutlu olabilirsin!"

***
Jullian kadına baktı. Ne kadar da karşı konulmaz görünüyordu. Tam bir deliydi ve onun az önce yaptığı şeye hala inanamıyordu. Rosa'nın gözlerindeki o kararlı ifadeyle, dudaklarından dökülen o yakıcı sözlerle onu kaybettiğini düşünmüştü. Bu öldürücü derecede korkunç his, içini tam anlamıyla deşip geçmişti. Onun her şeyi silip kaçtığını fark ettiği an genç adam durmamış ve karısının ardına düşmüştü. Kendisinden sevgisi hariç hiçbir şey talep etmeyen, hatta onu bile dile getirmemiş olan bu kadının yokluğu o an ölümcül bir humma gibi her yanını sarmıştı. O cesur sözleri ise aklını başına getirmiş ve onu kaybetme korkusunu başka bir şeye benzemediğini ayırt ederek Rosa'sının peşine düşmüştü.

***
"Sende bana ait misini, Lord Wharton? Her şeyini bana vermeye hazır mısın? Ah, paranı ya da unvanını istemiyorum. Sadece o taş kalbini, hileyle dolu kafanı, kibirli dudaklarını, küstah bakışlarını, bir piç kurusundan farksız olan bu enfes bedenini... Sadece bunları istiyorum."

***
Harewood Dükü öfkeli çehresini Bayan Harris'e çevirdi. Evelyn'e bakmayarak sinirden kalınlaşmış sesiyle konuşmaya başladı. 
"Şu kadın..." dedi öncelikle. Kadın demekten bile imtiha eder gibiydi. Daha kaba bir kelimeyi sarf etmekten son anda dönmüş gibi dişlerinin arasından tıslamaya devam etti. "Şu kadının oğluma dokunmasına, ona yaklaşmasına bile izin vermeyeceksin! Onu derhal evimden kovacaksın!"
***
"Ailemize yeni biri katılacak..." 
"Bir misafir mi? Akrabalarından biri mi? Amcandan başka akraban olduğunu bilmiyordum," diyen Julian bu havadisle pek de sarsılmışa benzemiyordu. 
Genç kadın başını salladı ve "Hayır, öyle değil. Daha küçük bir şey... Şu kadarcık..." 
Karısının iki avucunu uzatıp küçük bir şeyi tutar gibi yaptığını gören Lord Wharton "Bir kedi mi? Bir kedi mi istiyorsun?" diye sordu. 
"Ah, Tanrım, hayır sevgilim... Senden ve benden bir parça..."
***

Bu kadar alıntı yeter. Bana bıraksanız size kitabın yarısını alıntılardım sanırım :) Sevdiğim kısımların bir kısmını sizlerle paylaştım ve şimdi de kitabın konusunu paylaşıyorum. Ahh bir de en alttaki resim bu sene Tüyap'tan Asude'nin imza gününden bir kare :) Sevgili yazarınız İnci'nin kitabını imzaladı :)

Bir başkaldırıştır aşk... Önce isyancısını yıkar.
Bir Erkek… 
Varlığı hem tehlikeli ve korkunç, hem de sonsuza değin güçlü ve korunaklı… Onun karşı konulmaz etkisine kapılan bir kadın sıcak bir gülüşüyle ısınabilir, mavi gözleriyle sonsuz bir denize açılabilir, siyah saçlarıyla zifiri bir geceye korkusuzca dalabilirdi. 
Ona yaklaşmak ise ateşe çırılçıplak yürümek demekti. 
Bir Kadın… 
Hem bir Tanrıça kadar sarsılmaz, hem de titremeye hazır bir yaprak gibi ürkek ve utangaç… Bir erkeği masumiyetiyle prangasız tutsak edebilir, incindiğinde ise bütün dünyaya kafa tutabilirdi. Kalbi ve masumiyeti acımasızca ihlal edildiğinde artık onun için ateşe yürümek zamanı gelmişti.  
Kadın ateşten korkmuyordu, çünkü çoktan yanmıştı. 
Evelyn Rosa Drummond, en değerli varlığı olan kalbini bu tehlikeli adama sunduğunda onun aşkına erişebileceğine inanmıştı. Oysa tüm varlığını emanet ettiği Harewood Dükü Julian Benedict Wharton tarafından bir fahişe olarak görülmek gibi korkunç bir yanılgının kurbanı olmuştu. 
Ve talih, karşısına dayanılmaz bir intikam fırsatı çıkardı. Herkesin çekindiği bu tehditkâr ve gizemli adama yapılan cinayet suçlamasını ispatlayacaktı. Oysa Julian’ın en yakınına kadar sızmayı başardığında, kalbinin müthiş bir sınanmaya tabi tutulacağından habersizdi. 
Gönlünü bir kez daha bu cazibeli adama kaptırmayacağına söz vermek ise gölgesine sığındığı bir yalandan öteye gidemeyecekti!



12 Kasım 2013 Salı

4 İstek, Öneri ve Şikayetleriniz



Merhaba arkadaşlar,

Uzun zamandır açmak istediğimiz bir konuydu bu. Bir yılı geçkin bir süredir sizlerle beraberiz ve keyif aldığımız bir iş yaparak kitap aşkımızı sizlerle paylaşıyoruz :)

Ama şu ana kadar hiç sorma fırsatımız olmadı. İstek, öneri ve şikayetleriniz var mı? Eğer varsa dinlemeye ve elimizden geldiğince eksiklerimizi gidermeye hazırız.

Yorumlarınızı bekliyoruz.
İlgilenen ve desteğini esirgemeyen herkese teşekkürler :)


9 Kasım 2013 Cumartesi

3 Böğürtlen Kışı Çekiliş Sonuçları

Yine yeni ve yeniden bir çekiliş sonucu ile daha sizlerle birlikteyiz :) Size çekiliş sonuçlarını 22:30'da açıklayacağımızı söylüyoruz çünkü olası aksilikleri göz önüne alıyoruz. Bu kez de bir aksilik veya iki saatimizi alacak bir işimiz olmadığı için çekilişimizi erkenden yaptık. İşte sonuçları:


Kazanan arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz ve kendilerine illekitap@hotmail.com adresinden gönderdiğimiz maile 2 gün içerisinde yanıt vermelerini rica ediyoruz. Eğer asıl talihlilerimizden yanıt alamazsak yedek talihlilerimizle iletişime geçeceğiz.

Sayfaları su gibi akıp geçecek olan bir roman kazandınız. Keyifle okuyun :) Kazanamayan arkadaşlarımıza da kitabı şiddetle tavsiye ediyoruz. Yorumuna buradan ulaşabilirsiniz.

Arkadya Yayınları'na hem bize bu şahane kitapları sundukları için hem de katkılarından dolayı  çok teşekkür ediyoruz. :)


Bu çekilişimize katılım gerçekten çok güzeldi. Burada bizlerle olan herkese bir kez daha teşekkürlerimizle :)

7 Kasım 2013 Perşembe

7 Sarah Jio - Böğürtlen Kışı



Sarah Jio cidden aşırı akıcı bir üslupla yazıyor ve kitaba kendinizi o kadar kaptırıyorsunuz ki sanki yaşıyor hissediyormuş gibi akıp gidiyorsunuz sayfalarda. Jio'nun kalemine dair bir yorum yapmak imkansız. Asla sıkılmayacağınız, elinizden bırakamayacağınız, bitmesine üzüleceğiniz bir kaleme sahip. Geçmişe gidip gelemeleri o kadar iyi ayarlamış ki kopukluk yaşamıyorsunuz. O an geçmişi yaşıyorken bir sonraki bölümde geleceği yaşıyorsunuz. 
Mutlaka bir kitabını alıp okuyun ve yazarı tanıyın! Hatta bu kitabı da tanımak için mükemmel bir tercih olabilir  ya da Mart Menekşeleri

Kitaba dair yorumuma gelirsek, ben kitaba bayıldım! İşe giderken yolda ve akşam eve geldiğimde okurken hiç elimden bırakmak istemedim. Düşünün bütün iş yorgunluğunuzla bir kitabı elinize alıyorsunuz ve o an bütün yorgunluğunuz sıkıntılarınız baş ağrılarınız uçup gidiyor! Muhteşem bir kitap!

Buradan sonraki yorumlarımda kitap içeriğine gireceğim şimdiden uyarıyorum. :)



Öncelikle bu resim kitabın kulak kısmından çektiğim bir kare... Kitabı okuyan bunun anlamını çözecektir diyerek bu kısmı gizemli bırakıyorum :)

1933 yılında üç yaşındaki çocuğu kaybolan bir anne... 2013 yılında bebeği henüz doğmamışken geçirdiği kaza sonucunda kaybeden bir anne... Her iki kadınında ortak noktası evlat acısını yaşamış olmaları... ve iki kadının hikayesi öyle bir noktada kesişiyor ki bir yerde gözleriniz dolarken bir yerde sırlar artık ortaya döküldü diye seviniyorsunuz. Etkileyici, hüzünlü, umut dolu sıcacık bir hikaye "Böğürtlen Kışı".

Çok iddialı bir yazı gibi gelebilir paragraf ama bence kitabın kısaca özeti aynı zamanda! 

Kitapta Vera'nın yaşadığı hayat şartları iç acıtıcıydı okurken için sızladı ama oğluna, Daniel'e olan sevgisi ve onun için yaptığı şeyleri düşününce bir anneden de bunlar beklenir zaten diyorsun. 

Claire'inde yaşadığı şey çok zordu. Sanırım her iki kadında bir şekilde bebeklerini kaybetmiş olmalarından kendilerini suçlu tutuyorlardı. Ama yine de Claire daha şanslıydı yanında kocası vardı her ne kadar ilgisiz, evlilikleri sallanıyor olsa da bir şekilde devam edebileceği bir hayatı vardı ama Vera... onun için hayat daha acımasızdı! Tabi yaşadıkları yılların verdiği hayta şartları da var işin içinde ama yine de Vera'ya hayat daha acımasız davrandı! 

Claire sonunda ortaya çıkardığı gizem ve sırlara çok şaşırmadım. İtiraf ediyorum bir şeylerden şüpheleniyordum  yani olayların bir şekilde Claire'in ailesinden birilerine bağlantılı olacağından şüpheleniyordum ama bu kadarını değil! Daniel'in hep öldüğünü düşünmüştüm. Onun asla Claire'e bu kadar yakın olacağını düşünmemiştim. 

Claire ve Ethan'ın arasındaki ilişkinin gidişatı biraz üzücüydü. Ethan'a kızmadım değil, kızdım! Hem de çok... Sonucunda senin karın bebeğini kaybetmiş tamam seninde acı olabilir ama asla bunu bir kadın kadar hissedemez bence erkekler. Sonucunda onlar karınlarında 9 ay taşımıyor kendilerinden bir parça olmuyor ve sen bu kayıp sonucunda karına destek olma! Acını azaltabilmek adına başka şeyler yap! 

Ama her şeye rağmen güzel olan kısımsa sonunda aşkında kazanıyor olması ve küçük Daniel'in isminin yeni bir bebeğin paylaşacağı ve yeni bir hayatta o ismin devam edecek olması... :) 


Bütün kitabı okurken yer yer hüzünlendiğim kısımlar oldu ama tek bir yerde gözlerim dolduğunu itiraf etmeliyim. Bu kısmı yazmaktansa kitaptan resmini çektim. Okumak için resme tıklarsanız büyür ve daha rahta okursunuz diye düşünüyorum. Bu kısım, Vera oğlu kaybolduktan sonra bir gün bulur umuduyla oğluna yazdığı mektup. 

O kadar kapılıp gitmiştim ki kitaba gözümden asi bir damlanın kayıp gitmesine engel olamadım bu mektubu okurken. Şimdi okurken pek önemli gelmeyebilir ama kitaba kapılıp gidip de Vera'nın hikayesini okuduğunuzda bu satırlar size çok şey ifade ediyor. 


Bunda konuşmadan sonra kitapta hoşuma giden birkaç yeri not almıştım onları da sizlerle paylaşıp yorumumu bitireceğim :) İlk alıntım size neden "Böğürtlen Kışı" olduğunu açıklasın.

***
"Frank" dedim bir iç çekerek, "hava durumu hakkında aşırı duyarlılığın hayranlık uyandırıcı ama bu kadar heyecana kapılma. Hala kardan adamlar hakkında nasıl altı bin kelime yazacağımı merak ediyorum."
"Böğürtlen kışı," diye mırıldandı Frank.
"Efendim?"
"Fırtına," diye devam etit. "Ona böğürtlen kışı diyorlar. Meteorologlar, mevsim sonu görülen ani soğukları böyle adlandırıyorlar"
***
Zavalı Daniel, ısınmak için sadece incecik bir örtüsü var. Dün gece üşümüş müdür? Oğlum gürültülü bir tavernanın üst katındaki dairede, yatağında, tek başına üşüyorken, şehrin zenginleri - milyonlarca kuş tüyünün altında sıcacık ve rahat olanları, gece yarısı pasta yiyenleri- düşünerek irkildim. Neyi var bu dünyanın böyle? 
***
Herkes kendi hayat yolunda acılar çekip iyileşir.
***
"Bee yengem her zaman der ki, çoğu insanın sandığının aksine gerçek arkadaş, sen zor dönemden geçerken yanında koşan değildir," diyerek başını iki yana salladı. "Bunu herkes yapar. Yengeme göre gerçek arkadaş, kendisi mutlu değilken senin mutlu olmana sevinen - hatta mutluluğunu kutlayan- kişidir."
***

Ethan cebinden anahtarlarını çıkardı. Anahtarın sesi, aynı zamanda 'birlikte' yol alan iki insanın sesiydi.

***



Vee yorumumu bitirirken size Sarah Jio imzalı olduğunu söylediğimiz sayfanın resmini çekip paylaşıyorum :) Türklere hitafen yazılmış yazıyı da okudum ve gururlandım bizleri düşünerek yazması çok ince bir davranıştı bence artık sizlerde kitabı alında okursunuz o kısmı :)

Kitabı sizlere tavsiye ediyorum. Mutlaka okuyun. 5 üzerinden 5 vereceğim bir kitap ve yazar. Her kitabı okunası bir yazardan harika bir kurgu :)

Kitabı okumak isteyen arkadaşlar, Arkadya Yayınları'nın desteği ile 2 kişiye hediye edeceğimiz "Böğürtlen Kışı" çekilişimiz devam ediyor. Katılmak isteyenler linke tıklayarak katılabilirler. 

Kitabın arka kapak yazısını aşağıda sizlerle paylaşıyorum:

Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı, tek kelimeyle nasıl dile getirirsiniz? 
“Canım Daniel’ım,Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum…” 
Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel’ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel’ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı… 
Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera’yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir… 
Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.

79 İlle Kitap Çekilişi 7: Böğürtlen Kışı


Merhabalar,

Yeni bir çekiliş ile tekrardan karşınızdayız. FMArsal çekilişi bittikten sonra ara vermeden hızla devam ediyoruz. Bu kez hediye kitabımız Arkadya Yayınları'ndan çıkan Sarah Jio'nun yeni kitabı "Böğürtlen Kışı". Üstelik kitap Sarah Jio tarafından imzalı olacak. Ahh bir de sevgili yazarımız kitaba başlamadan önce Türk okurlarına hitafen iki paragraflık bir yazı yazmış. 

Daha önceden kitabın yarışmasını yapacağımızı duyurmuştuk ve şimdi şu dakika yarışmamız başlıyor! 
Kitap hakkında bir bilginiz yoksa tanıtım yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

Bu kitabı biz İlle Kitap yazarları olarak henüz okumaktayız tahminime göre bu akşam yada yarın akşam kitabın yorumunu da okuyabilirsiniz. 

Çekilişimize katılmak için yapmanız gerekenler:

1. Tabii ki blogumuza üye olmalısınız.

2. Blogumuzun ve Arkadya Yayınlarının Facebook sayfasını beğenmelisiniz.

Bu ilk iki şartımız zorunludur. Aşağıda sıralayacaklarımızın her biri ise size parantez içinde belirttiğimiz kadar artı çekiliş hakkı kazandıracaktır.

3. Blogumuzu ve Arkadya Yayınları’nı twitterdan takip edebilirsiniz. (+1)

4. Çekilişimizi Facebook'ta duyurabilirsiniz. Yalnız duyurunuzu "herkese açık" yapmayı unutmayın! Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap iki okuruna Böğürtlen Kışı romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1) -

5. Çekilişimizi Twitter'da duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "@illekitap iki okuruna Böğürtlen Kışı romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1)

6.  Çekilişimizi blogunuzda duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap iki okuruna Böğürtlen Kışı romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+2)

Yorumlarda hem karışıklık olmaması hem de bizim kontrolleri yaparken zorlanmamız için aşağıda bir metin hazırladık. Lütfen aşağıdaki metni kopyalayıp karşısını doldurarak yorum bırakın. *lı olanlar doldurulması zorunlu olanlardır. Diğerlerinden yaptıklarınızı doldurursunuz :)

Bir de lütfen, profil linkinizi değil, paylaşım linkinizi veriniz.
Blogunuza üye olduğum isim*:
Facebook sayfalarını beğendiğim isim*:
Mail adresim*:
Sayfaları twitterda takip ettiğim isim:
Twitter paylaşımım:
Facebook paylaşımım:
Blog paylaşımım:

Son katılım tarihi 9 Kasım, saat 20:00'dır. Sonuçlar da aynı gün 22:30'da açıklanacaktır.

Yarışma sonunda 2 okurumuz kazanacak, 2 okurumuz ise yedek olarak seçilecektir. Katılımınızı bekliyor, desteğiniz için teşekkür ediyoruz :)

Ayrıca Arkadya Yayınları’na katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz.





5 Kasım 2013 Salı

3 İmzalı Fatih Murat Arsal Romanları Çekiliş Sonuçları

Yeniden merhabalar :) 6. çekilişimizin de sonuna geldik. Çok güzel bir katılım oldu. Bunun için hepinize teşekkür ederiz.  Çekilişimizi cekilisyap.com sitesinin aracıığı ile yaptık. Çok uzatmayalım. İşte kazananlar:




Kazanan arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz ve kendilerine illekitap@hotmail.com adresinden gönderdiğimiz maile 2 gün içerisinde yanıt vermelerini rica ediyoruz. Eğer asıl talihlilerimizden yanıt alamazsak yedek talihlilerimizle iletişime geçeceğiz.

Çok güzel bir hediye kazandınız gerçekten. Şimdiden keyifli okumalar dileriz! :)

                           

 KATKILARINDAN VE DESTEĞİNDEN DOLAYI SAYIN FATİH MURAT ARSAL'A ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUZ.



4 Kasım 2013 Pazartesi

3 Cathy Lamb - Şans Bilekliği


Okurların bu yazarı neden bu kadar sevdiğini anladım... çünkü karakterleri bizlerden biri... mükemmel değiller... kusursuz değiller...

Ülkemizde ikinci kitabı yayınlanan Cathy Lamb'in kalemine dair bir yorum yaptıktan sonra kitap yorumuma geçeceğim. Yazarın kalemi akıcı ve kendinizi kaptırarak okuyabileceğiniz bir kitap. Duyguları kelimelerle çok iyi ifade ediyor ve okura bu duyguları hissettiriyor. Hiçbir şeyi yüzeysel geçmiyor derinlemesine inceliyor. Beğendim cidden güçlü bir kurgu güçlü bir kalemle birleşmiş ve ortaya "Şans Bilekliği" kitabı çıkmış!

Imm... yorumuma nasıl başlasam bilemiyorum.Çok nadirdir bir kitaba dair diyecek pek bir şeyimin olmaması. Lütfen, yanlış anlamayın sevmediğimden değil sevdim hemde çok sevdim kitabı. Cidden çok güzeldi ve şiddetle tavsiye edebileceğim bir kitaptı ama bazen bazı kitapları anlatmaktan çok okumak ve okurken de yaşamak lazım işte "Şans Bilekliği" kitabı da bu tür bir kitap.

Ama ufak tefek söylemek istediğim şeyler var. Genelde okuduğumuz romanlarda kusursuz görünüşte kadınlar ya da erkekler okumaya o kadar alışmışız ki buradaki karakterlerin bu görüntüde olmayıp bizden biri gibi olması, her an her yerde karşılaşabileceğiniz özelliklerde olması kitabı diğer kitaplardan ayıran bir özellik. 

Arkadaşlık, aile ilişkileri o kadar iyi işlenmişti bu tür hayatlar var dünyanın bir yerlerinde diyorsunuz. Kitap belki kurgu olabilir ama aralardaki bazı detaylar o kadar gerçekçi ki... işte bu okuru daha fazla etkiliyor. En azından beni... 

Lance, Stevie ve Polly arasındaki sohbetlerde zaman zaman eğlendim, hatta Stevie'nin Jake'ten kaçma eğilimi ve onunla karşı karşıya geldiğindeki davranışları beni eğlendirdi ama geçmişe dönen yerlerde insanın içini o kadar buruyordu ki... Bir an eğlenerek okuduğun kitap bir an için acıları sana gösteren bir kitap haline geliyordu! 

Çok uzatmayacağım ve kitabı sizlere tavsiye edeceğim. Güzeldi ve gelecekte bir gün tekrardan okumak isteyeceğim bir kitap oldu. İşe giderken yollarda, akşam eve geldiğimde yorgunlukla okuduğum bu kitaba inanıyordum ki daha bir özenle okursam asıl o zaman hak ettiği gibi okunmuş olacak diye düşünüyorum.

Yine çok uzattım. Kısa keserek sizlere kitabı tavsiye ediyorum. :)

Kitabın tanıtım yazısını aşağıda paylaşıyorum:
Rüzgarla Gelenin yazarından yüreklerde iz bırakacak yepyeni bir hikâye... 
Bu sıcacık, eğlenceli ve içtenlikle anlatılmış öyküde eski yaşamını tamamen bir kenara bırakan ve ilk kez kendini keşfetmeye çalışan unutulmaz bir kadın bulacaksınız. 
Uzun zamandır obeziteyle mücadele eden Stevie Barrett, neredeyse hayatını kurtaracak bir operasyon geçirmek üzere, tekerlekli sandalye eşliğinde ameliyathaneye götürülür. Operasyonun ardından hırıldamadan yürümeyi başarabilen, kendi kendini iyileştirmek için bir bahçe yetiştiren ve tahtadan muhteşem sandalyeler yaparak onları boyayan yepyeni bir Stevie doğar. 
Fakat hayatında değişen onca şeye rağmen, aynı kalan ufak birkaç detay vardır. Stevienin utangaçlığı, yakasını bırakmaya pek niyetli değildir. Bu nedenle, yakışıklı komşusuna duyduğu ilgiyi gizlemek zorundadır. İşler tıpkı onu küçük bir kızken yanına alan ailesinde olduğu gibi, çalışmakta olduğu hukuk bürosunda da yolunda gitmemektedir. Üstelik bir zamanlar en iyi arkadaşı olan kişi, verdiği kilolar yüzünden kendisine farklı davranmaya başlamıştır. 
Stevienin yeni hayatında karşılaştığı en zorlu mücadele kendisini tanımayı öğrenmek olacaktır. Kendisinin aslında kim olduğu, kim olmak istediği ve eski Stevienin bu günlere nasıl geldiği hakkında şaşırtıcı cevaplarla karşılaşmaya başlayacağı bu içten ve eğlenceli yolculuk sizleri bekliyor.