Kitabın yorumu için tıklayınız!
"O çocuk yıllarca gözümün önünde o kadar yalnızdı ki... Ben sadece bir yuvası olsun istedim. Onu seven biriyle mutlu olur dedim ama... Sen geldiğinde ben bambaşka bir Yusuf gördüm Eylül," dedi şefkat oldu sesiyle. "Gözleri parlayan, kendine acımayan, hatta umur eden bir Yusuf... O zaman anladım aslında onun sevmekten kaçmadığını. Yalnızca doğru insanı bekliyormuş kalbi. Seni bekliyormuş..."
***
"Ben... Onun yanındayken tamamlanıyorum sanki. Hayatım boyunca hep bir parçam eksikmiş de onunla tamamlanmış gibi," deyip hüzünle devam ettim. "Anlam veremiyorum aslında bu hisse ama böyle. Hep varmış gibi o, hep içimdeymiş gibi. Hiç yabancılamadı yüreğim. Utansam da kendimi suçlasam da istedim onu. Elini tutmayı bu hayatta hiçbir şeyi istemediğim kadar çok istedim aa yapamadım," derken bir hıçkırık kaçtı dudaklarımın arasından. "Başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk kurmaktan korktum."
"Öğretmen hanım..." diyen sesindeki titremeyi duyduğumda kalbime bahar geldi bir anda. Hala ondaydım. Sesinde, bakışlarında yüreğinde...
O titreyiş kaybettiğim tüm cesareti geri verirken, "Yusuf Komutan... "diye fısıldadım ben de. Belki acele ediyordum ama daha fazla beklemeye, daha fazla ondan uzak kalmaya tahammülüm kalmamıştı.
"Gitmeden evvel bana bir şeylerden bahsetmiştiniz. Sonra da hiç var olmamış gibi çekip gittiniz. Ben..." dedim dilim damağım kurumuş bir halde yutkunarak.
"O günden beri geri döneceğiniz günü bekliyorum. Belki sizin için her şey o gecede kaldı. Kalbinizde hala bir yerim var mı bilmiyorum ama ben..." dediğimde, "Sen.." diye heyecanla fısıldamasıyla yere eğdiğimde başımı kaldırıp aylardır yüreğimde bir çiçek gibi büyüttüğüm aşka gülümsedim.
"Ben varım. Eğer hala istiyorsan elini tutmaya hazırım.
***
Saçlarımı geriye doğru tarayan elleriyle yüzümü biraz daha kendine çekerken alnını alnıma yaslayıp, "Seni kaybedemem, Eylül," dedi çaresizlik kokan sesiyle. "Herkesin gidişine, yokluğuna dayandım ama sen... Seni kaybedemem," deyip başını eğerek dudaklarıma kapandığında sırtındaki ellerimi ensesine kaydırıp daha çok çektim onu kendime. Tutunur gibi...
***
"Gitmek zorunda kaldığım zamanlar olacak," demesiyle gülüşüm buruklaştı. Biliyordum. Bile isteye sevmiştim bu adamı.
"Bu zamana kadar giderken ardımda kimseyi bırakmadım ama artık çok zor. Belki bencillik bu biliyorum ama... giderken beni evimizde beklediğini bilirsem," dediğinde, "Bana dönersin," diye fısıldadım aşk dolu bir tebessümle.
Evimize...
***
"Ca... Cansu," dedi Cüneyt.
"Hı?" diyen Cansu hipnotize halde sevdiği adama bakarken, Cüneyt zorlukla elini kaldırdığında Cansu yüzüne biraz daha yaklaştı. Genç adam bir süre gözlerinin içine aktığında orada her ne gördüyse dudakları hafif bir tebessümle kıvrılırken, "Doktor dedi ki..." dediğinde cansu merakla biraz daha yaklaştı ona.
"Ne dedi?"
"Kalbim parçalanmış... Her yana... Sen saçılmışsın."
Genç kız duyduğu sözler karşısında bir an için afallasa da bir an sonra boşlukta kalan ele tutundu ürkerek. "Hala mı?" diye emin olmak istercesine fısıldadığında gözyaşları maskenin altından yanaklarını ıslatırken, "Gittim, geldim. Yine de hala," diyen adamın sesiyle alnını sevdiği adamın eline yasladı.
***
Kalbim de ruhum da aklım da hep onu aradı durdu. Sonunda bulduğumda da bu yüzden hiç zorlanmadım onu severken. Çünkü ben bu adamı yeniden sevmedim. Ben zaten kendimi unutmuşken bile onu sevmeye devam ettim. Anladım ki insan anılarını unuturmuş, geçmişi unuturmuş hatta bazen kendini bile unuturmuş ama yüreğinde iz bırakan birini unutamazmış.
***
"Derya?" diyen şaşkın fısıltısı ruhunu okşarken, genç kız titreyen dizleriyle yatağın kenarına oturup, "Bana hoşça kal deme Üsteğmen," diye fısıldadı.
"De... Derya...
"Ben..." dedi genç kız heyecanlı soluğu yanı başındaymış gibi genç adama ulaşırken. "Tek başımayken kendime iyi bakamıyorum. Belki bundan sonra... Sen bana iyi bakarsın," dediğinde İSmet de volta attığı salonun zemininde dizleri üzerine düştü bir anda.
"Sen istersen... Hayatın, hayatım olur."


Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın