~~~*~~~
"Hayatın, kendi sınavlarını yapmak açısından tuhaf yöntemleri var. İnsanın yüreğini ağzına getirecek öyle şeyler yapar ki seni, planladıklarınla tam bir tezat oluşturan şeyleri yapmaya, düşünmeye ve hissetmeye zorlar ve sadece siyah ve beyaza göre davranmana izin vermez."
~~~*~~~
Bir Küçük Yalan...
On Küçük Nefes kitabından tanıdığımız Livie'nin hikayesi bize kucak açıyor. Serinin ilk kitabını çok beğenmiştim ve 2. kitabın çıkmasını büyük bir hevesle bekliyordum ki kitaptaki kurgu beni şaşırtmadı. Yine çok güzeldi.
K. A. Tucker'ın ülkemizde yayınlanan birkaç kitabı olsa da ben yazarın kalemini bu seriyle tanıdım. Beğenimi kazandığından dolayı da her kitabını almaya başladım. Henüz okumamış olsam da Yabancı Yayınları'ndan çıkan Causal Enchantment Serisi'nin de kitaplarını almış bulunuyorum. - Seri bittikten sonra okuyacağım :) - tabi serinin kitapların tamamı yayınlandıktan sonra ;) -
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Livie ailesinin ölümünden sonra ablasını aksine kendini dağıtmamış, alkola uyuşturucuya veya gece hayatına vermemiş... onun yerine sadece eğitimine odaklanarak babasının gurur duymasını amaçladığı bir yol çizmiş o yolda ilerlemeye başlamıştı. Ancak kendine itiraf edemediği şey ise o yolun kendi seçiminden çok ailesinin seçiminin olacağını düşündüğü yol olması... Kendisine tutturduğu bu hayat döngüsünde yollarının kesiştiği okulunun kürek takımı kaptanı Ashton, Livie'nin kendini sorgulamasını ve hayatında bir şeyleri değiştirmesine neden oluyor. Bu sırada kapısını ansızın çalan aşk ise... Livie'nin hayatını karmaşıklaştırıyor ve hissetmediği duyguları karşısına çıkarıyor.
~~~*~~~
"Pişmanlık duyduğum tek şey bitmiş olması."
~~~*~~~
Livie'nin ne kadar kabul etmek istemese de ailesinin ölümünden bambaşka etkilenen hayatını okuyoruz. Tabi bu hayatta kendi yolunu bulma çabasını... kendini tanıma, neyi istediğine karar verme çabasını... aşkı öğrenmesini, tatmasını...
Ashton'ın hayatı cidden çok fenaydı. Üzüldüm ona da... ama o da kendisi için doğru olan yolu çizdi. Reagen ve Grant ikilisini sevdim hatta Ty'ı bile sevdim :D Connor'a da üzüldüm ama onunda mutlu olduğunu görmek güzeldi.
Kitaptaki arkadaşlık çok güzeldi. Bu kitapta da Trent ve Kasey'i görmek süperdi. Onları hep daha fazla okumak istemiştim. Şimdi onları mutlu ve beraber okumak kadar güzel bir şey yok :)
Aile ve arkadaşlık ilişkilerini bu kadar ön planda tutup işleyen kitapları seviyorum.
~~~*~~~
"Sen tek gecelik kız değilsin, İrlandalı. Sen benim, ömürlük kızımsın."
~~~*~~~
Güzel bir kitaptı, zevkle okuduğum ve 3. kitabı bekleyeceğim bir seri olduğunu söylemeliyim. Tek şikayetim kitabının anlatımının şimdiki zaman olmasıydı. O anlatım okurken beni yoruyor. Sizler nasıl hissediyorsunuz bilmiyorum ama ben yoruluyorum ve daha da önemlisi kitap bir nebze kitap gibi hissettiriyor. Kendimi kaptırmamı engelliyor nedense...
Ben öyle hissediyorum şimdiki zamanlı anlatımlarda. Sanırım bu yüzden kitapların hep geçmiş zamanda anlatılması gerektiğini düşünüyorum.
Neyse...
Kitabın kurgusunu beğendim, gereksiz yere uzatılmadı ve gereksiz entrikalar falanlar filanlar da olmadı. Tadındaydı, uzamadı ve olması gerektiği gibi de bitti. Bu yüzden daha çok sevdim. Ha evet biraz daha uzun olsa okurdum ne yalan söyleyeyim :) ama yine de şu kitabı daha kalın olması için yazmak da uzatmak olurdu sanırım.
~~~*~~~
Hayatım, zor seçeneklerle dolu ve bunların içinde sadece bir tanesi çok kolay - o da Ashton.
Ve Ashton, benim sahip olamayacağım tek seçenek.
~~~*~~~
Beğendim! Seriyi tavsiye ederim. Sadece anlatım şeklinin şimdiki zaman olması pek tercih etmezdim.
Acaba çevirmenler bu tür anlatımları geçmiş zamana çeviremiyorlar mı çevirilerini yaparken merak etmiyor değilim.
Ten Tiny Breaths Serisi'nin Kitapları:
- On Küçük Nefes
- Bir Küçük Yalan
- Four Seconds to Lose
- FiveWays to Fall
Kitabın adı : Bir Küçük Yalan
Orijinal adı : One Tiny Lie
Yazarı : K.A. Tucker
Seri / Sıralaması : Ten Tiny Breaths #2
Çevirmen : Zeynep Ünalan
Yayınevi : Hyperion Kitap
Sayfa sayısı : 432Kitabın tanıtım yazısı:
Cleary kardeşler arasında olgunluğu ve güçlü kişiliği sayesinde ailesinin trajik ölümünün ve ablası Kacey'nin kendi kendine zarar verdiği dönemin üstesinden gelmeyi başaran ve daha dengeli olan kız kardeş, her zaman Livie oldu. Ama bu dış görünüşün ardında, babasının ona söylediği son sözlere tutunmuş küçük bir kız çocuğu vardı.
Babası ona, "Seninle gurur duyayım," demişti. Küçük kız da böyle olacağına söz vermişti. Ve geçen 17 yıl boyunca her seçiminde, her sözünde ve her davranışında, elinden gelenin en iyisini yaptı. Livie, sağlam bir plan ile Princeton Üniversitesine adım attığında amacına ulaşmakta kararlıydı: Derslerinde çok başarılı olacak, tıp fakültesine yönelecek ve bir gün evleneceği iyi ve saygın bir adamla tanışacaktı.
Planının bir parçası olmayanlar ise Jell-O fondipleri, hayır diyemediği cana yakın ve parti delisi oda arkadaşı, tabii bir de erkek kürek takımının muhteşem kaptanı Ashton'dı. Kesinlikle Ashton'dı. O, Livie'nin olmayan sinirlerini zıplatan kibirli bir pislik ve Livie'nin bir erkekte istemeyeceği her şeydi. Daha da kötüsü Ashton, Livie'nin ölçütlerine tam da uyan kişinin -yani Connor'ın en iyi arkadaşı ve evini paylaştığı kişiydi. Peki, o zaman Livie neden Ashton'ı düşleyip duruyordu?
Livie kendini, artık üstesinden gelemeyeceğini düşündüğü vasat notlar ve kariyer düşleri ile Ashton'a karşı hissetmemesi gereken duygular içinde buluverdiğinde babasına verdiği sözden ve bildiği tek kimlikten vazgeçmek zorunda kalacak mıydı?
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın