5 Temmuz 2018 Perşembe

0 İlknur Birdal - Tadımlık Aşk


~~~*~~~
Dudaklarıma bir parça aşk çalmıştı ve ben, o aşkın esiri olmuştum. 
Onun tarafından sevilmek gururumu öylesine okşamıştı ki adeta körleşmiştim. 
Yetinmeyi bilmemiş, daha fazlasını istemiştim. 
yazık ki aşkımızın ömürlük değil tadımlık olduğunu evlendikten kısa bir süre sonra keşfetmiştim. 
~~~*~~~

Satılık ve Karanlığın Külleri kitaplarıyla kalemini tanıdığım ve daha sonrasında arkadaş olup birçok keresinde bu Burçak ve Dinçer çifti ile ilgili sohbet ettiğim İlknur Birdal'ın sonunda Tadımlık Aşk kitabını okudum. 

İlknur Birdal, bu kitabıyla diğer iki kitabından daha başka bir türde yazmıştı. Tamam yine aşk ama bu sefer romantik komedi tadındaydı. Diğerleri etkileyici, damardan, yürekten vuran kitaplar iken bu kitap güldürüp, eğlendirip, zaman zaman sinir edip zaman zaman yüreğinize dokunan bir türdeydi. Tam anlamıyla yabancı artistlerin oynadığı romantik komedi tadındaydı. Zaten film izliyormuş gibi de bitiyordu. Su gibi akıp, çabucak bitiveriyordu.

~~~*~~~
Biz kesinlikle bu değildi. 
O aşktan geriye küller kalmış ve gökyüzüne karışmış olamazdı. 
Kalbim hala ona aitken böylesine dağılmayı hak etmiyorduk.
~~~*~~~

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Dinçer ve Burçak iş hayatında tanışıp birbirlerine kör kütük aşık olarak evlenen bir çift. İş hayatı dediğime bakmayın, Burçak, Dinçer'in asistanı ve birbirlerine aşık olarak evleniyorlar. Zaten kitabın asıl kurgusu evliliklerinden sonra başlıyorlar. Bekarlıkları ya da flörtleri bize aralarda geçmişe dönüşlerle sunuluyor. Genelde evliliğe giden yolu okurduk ama İlknur Birdal bu kitapta bize sonrasını göstermiş. Eeee aşıktık, çok güzel flört ettik falan filan ama sonra... evlendik... işte asıl ondan sonrası meraklandırmıyor mu insanı biraz da. Bu kitap bize onu sunuyor. Hem de tam anlamıyla Türk adetleriyle... Yani tipik erkek karakterinde olan Dinçer, her ne kadar istemese de bir yerde tipik Türk kadını olan Burçak...

Dinçer, kelimenin tam anlamıyla kravat takıntısı olan bir adam. Onlarca, yüzlerce kravatı olan ve her kıyafetine takı arar gibi kravat uyduran bir adam... Burçak da... tipik kadın işte... benim gibi görüp beğendiği ayakkabıya sahip olmak isteyen ve olan tam bir ayakkabı hastası... iki hasta bir evde düşünün birbirlerinin kravatlarından ve ayakkabılarından nefret ederken sevgilerini ve aşklarını ayakta tutmaya çalışıyorlar... 

~~~*~~~
Burçak, asistanımken onunla daha fazla an paylaştığımızı acı da olsa fark etmiştim. 
Biz hangi ara birbirimizden bu kadar kopmuştuk?
~~~*~~~

Dinçer'in işi yüzünden ve Burçak'ın artık çalışmıyor olması sonrasında birbirlerini oldukça kıran, anlaşamayan, en ufak şeylerde bile kavga eden ama her şeyden önemlisi birbirleriyle iletişimini artık bitirmiş bir çift haline gelirler... bir de bunun üzerine Burçak'ın hamileliği de gelince olaylar iyice sarpa sarar...

Kitap aslında bir yerde ilişkilerde en önemli şeylerden birinin de iletişim olduğunu gözler önüne sererken birbirinizi ne kadar severseniz sevin iletişim olmadı mı her şeyin sona yaklaştığını gösteriyor. 

Kitaba dair bu kadar detay verdikten sonra yoruma daha da derinlemesine gireyim diyeceğim ama zaten bodoslama daldım daha ne kadar derin girebilirim değil mi :) 

~~~*~~~
"Madem çekip gitmek istiyorsun ne var ne yoksa dökelim ortalığa. Ayrılmaya hep meraklıydın zaten değil mi?Sen beni böyle mi seviyorsun Allah aşkına? Neden elimi her defasında bırakan sen oluyorsun, söylesene bana?"
"Sana sarılırsam düşmem, bir yanı hep gülmeye hazır dudaklarına baksam hiç üzülmem, gözlerine sevdayla dalarsam kırılmam sandım. Düştüm, üzüldüm, kırıldım Dinçer. Beni paramparça etmekle kalmadın, her parçamı ayrı kuytulara attın. Bana sırtını dönen ilk sendin..."
~~~*~~~

Kitapta en çok hoşuma giden şey İnci ve Erdem çiftiydi. İlknur, bu kitabı yazarken üzerinde çok konuşmuştuk ve onların da ayrı bir kitabı hak ettiği konusunda hem fikiriz. Her neyse, İnci benim adımı alıyor, adaşız umarım aşk konusunda da aynı şekilde adaş çıkarız :) 

Neyse... :) :D 

Burçak ve Dinçer'in her ne kadar iletişimi zayıf olsa da tartışmaları bile çok tatlıydı. Burçak ile İnci'nin annesine bayıldığım gibi Dinçer'in babasına bayıldım. Aslında okurken bir an için iki dünürün arasını mı yapsaydık falan diye geçti aklımdan :) 

~~~*~~~
Bir süper kahraman değildim. İnsanları kurtarmak gibi ulvi bir amacım da yoktu. 
Fakat söz konusu, aklımı karıştıran şu kadın olduğunda vücudumdaki her şey ters yöne doğru akmaya başlıyordu.
~~~*~~~

Kitabın en vurucu noktası Burçak'ın Dinçer'e bıraktığı mektuptu. Aslında Dinçer'e hayattan neler kaçırdığını serdi önüne... istediği şeylerin aslıdan bir yerde bencillikten ya da şımarıklıktan değil tamamen Dinçer'in de paylaşması gereken anlar olduğunu gösterdi. Açıkçası şöyle bir baktığımda ben Burçak'a suç bulmuyorum tamamen bir kadının sevgilisi, eşi ya da hayatındaki erkekten isteyeceği en doğal şeyleri istedi ama Dinçer o kadar kendine odaklı ve kendinin mükemmel olduğunu düşünen biri ki hatayı kendinde değil hep Burçak da aradı...  bu da neredeyse Burçak'ı kaybetmesine neden oluyordu. 

Kitaba dair çok içeriğe giren bir yorum yapasım var ama bu seferde kitabın okunacak bir tarafı kalmayacak bu yüzden yorumumu kısa kesiyorum. Zaten yeterince şey yazdım. 

~~~*~~~
Sevdiklerimiz karşısında zayıf ve güçsüzdük. Söz konusu onları korumak olduğunda tüm zırhını kuşanan bünyemiz, onlar karşısında çırılçıplak kalıyordu.
~~~*~~~

Kesinlikle eğlenceli, romantik ve aşk dolu bir kitaptı. Burçak bana bir kere daha gösterdi ki erkeklerin ayakkabılara tahammülü yok bu yüzden bir kez daha evlenmeme kararımın sonuna kadar arkasındayım. Çünkü en az Burçak kadar ayakkabı takıntısı olan, beğendiği ayakkabıyı almadan uyuyamayan biriyim. Küçük itirafımı buraya sıkıştırdıktan sonra kitabı beğendiğimi söylemek istiyorum. 

Romantik komedi filmi izler gibi okuduğum bir kitaptı. Tavsiye ederim. Bu türün okurları mutlaka deneyin seversiniz bence :) 

Kitabın adı    :  Tadımlık Aşk
Yazarı           : İlknur Birdal
Yayınevi        : Mortena
 Sayfa sayısı    : 448

Kitabın tanıtım yazısı: 

“Bir dünya inatlaşma ve çekişme, bir o kadar büyük bir aşk ancak bu kadar güzel ve eğlenceli bir şekilde yansıtılabilir.” -Zeynep Saraç, Bir Parça Masal, Ceylan ve Nar Çiçeği kitaplarının yazarı- “Tadımlık Aşk, damağınızda tadına asla doyulmaz bir lezzet bırakacak…” -Aslıhan Akagöz, Çirkin Güzel, Senden Bebek istiyorum kitaplarının yazarı- Romantik bakışmalar, heyecanlı buluşmalar, kalpte kelebekler, mide de oluşan kördüğümler… Sonrası evlilik, balayı ve cicim ayları…” Dinçer ve Burçak Soysal çifti hızlı bir flörtün ardından, soluğu nikâh masasında almışlardı. Aşkın o tatlı heyecanı yerini dinginliğe bıraktığında, birbirlerine zıt olan karakterleri ortaya çıktı. Ve her şey sorun olmaya başladı. “Bir kadın mutfağa girmekten neden nefret eder? Bu kadar ayakkabıyla bir cinayet mi planlıyor? Ve nasıl bu kadar dağınık olmayı başarabiliyor?” “Bir adam nasıl bu kadar düzen hastası olabilir? İşinden başka hiçbir şey düşünmez mi? O kravatları mezara mı götürecek?” Bir kravat ve ayakkabı ne kadar sorun olabilirdi ki? “Tek sorun kravatlar.” “Bence ayakkabılar.” “Hepsini çöpe atmak istiyorum.” “Ayakkabıları mı?” “Hayır, sevgilim, kravatlarını…” Evlilik aşkı öldürüyor mu? Cevabı ararken biraz eğlenmeye ne dersiniz?

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın