2 Ekim 2024 Çarşamba

0 Gökçen Koçan - Onsra Hün (Onsra Serisi #2)



~~~*~~~
Kazanırım sanmıştım, kaybettiklerim büyük oldu ve bu kaybettiklerimin arasında, kazanmaya çalıştığım sen de oldun. Bu aşkın bir galibi olmadı ama mağlubu ben oldum...
~~~*~~~ 


 Son sürat Onsra Serisine devam ediyorum. İlk kitaba 2,5 vermişken ikinci kitabı niye okuyorsun diye sorabilirsiniz ama değişik bir şekilde merak etmemek mümkün değil. Eksikleri var evet ama merak da ettiriyor şimdi bu konuda yazarın hakkını yemeyelim de lütfen. Ayrıca ikinci kitabı almıştım ve okumadan kenarda durmasına da izin veremezdim zaten kendi kendime de ikinci kitaptaki düşüncelerime göre üçüncü kitabın siparişini vereceğimi söylemiştim. Size şöyle söylemeliyim ki üçüncü kitabın siparişini verdim. 

Onsra Serisi'nin ikinci kitabı Onsra Hun'da Jülide ve Alp Aslan'ın hikayesi devam ediyor. Sakın ola ki ayrı ayrı okuyabilirim gibi bir düşünceye kapılmayın çünkü sıralı okunması gereken serilerden üç kitapta birbirinin devamı... Bu yüzden oturun ilk kitaptan okuyun ama bu seride ilk kitaba göre devam edip etmeyeceğinize karar vermeyin. 

Şahsi fikrim olarak eğer ikinci kitabı almasaydım ilk kitapla seriyi bırakırdım ama şuanda üçüncü kitabı bile siparişini vermiş bulunuyorum bu yüzden ikinci kitaba mutlaka şans verin. 

Yine de altını çizerek özellikle söylüyorum çok büyük beklentilerle de okumayın! 


~~~*~~~
Bir şahinin kanatlarının altında ilk uçuşum değildi; son da olmayacaktı, emindim. Çünkü kanat çırptığım engin gökyüzü, benimdi...
~~~*~~~ 


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Alp Aslan, girdiği bir operasyonda rehine olarak Jülide'nin tutulduğunu düşündüğü noktada operasyonda izlemeleri gereken yolların dağılmasına sebep olur. Aslında sebep tek o değildir çünkü 'yenge' diye bağırıldığında Alp Aslan, Jülide sandığında ekipteki Muhsin de kendi karısını görür içeride. Bütün uygulanması gereken çizgi bozulduğunda Muhsin'i şehit olarak verirler. Muhsin'in ölümü bütün ekibi etkilerken en çok da Alp Aslan etkilenir çünkü emri altında bulunan tim üyelerinden biridir. Bunun yasını tutarken aynı zamanda hayatına da devam etme zorunluluğunda olması Jülide ile olan ilişkisini biraz zor sokmasına sebep olur. Jülide bunların hepsini anlayarak en büyük desteği de yine de kendisi verir. Ancak olaylar asla durulmaz çünkü timden Veysel sevgilisi ile nişanlanırken olan olaylar sonucunda yaralanınca ve o anlarda Jülide'nin yaşadığı travmalar da ikili arasındaki dinamikleri iyice arşa çıkarır. Çünkü Alp Aslan'ın zayıf noktası haline gelen Jülide ve onun zayıflıklarını bilerek hareket eden genç adam öncelik konusunda iyice ikileme düşer. Bunun en büyük sorununu da gönüllü olarak çalıştığı arazi çalışmalarında Jülide tekrar bir göreve gittiğinde Alp Aslan geride kalmaktan hoşlanmayarak genç kadını kendi ekibindeki doktor ekibine dahil etmesi ve bir çatışmanın ortasında kalmaları işleri iyice yoldan çıkarır. Çünkü bu sefer Melih de olaylara dahil olur ve sonucunda Jülide'nin arazilerde olmasının Alp Aslan'ın hayatını ve timi hayatını riske etmesi gerçeğini genç kadının anlamasını sağlar. Bunun sonucunda da hastanedeki görevine geri dönerek evde sevdiği adamı görevden dönmesini bekleyen biri halini alan Jülide, daha acı bir gerçekle sınanır çünkü bütün tim geri dönmesine rağmen Alp Aslan dönmez. Daha da önemlisi ne naaşına ulaşılabilirken ne de kendisinden haber alınabiliniyor. Melih ise her yerde Alp Aslan'ı aramaya başladığında da işler iyice karışır. Jülide'nin her ne kadar öldüğüne dair inancı olmamasına rağmen herkes o şekilde davranırken bir de bunların yanında Jülide'nin de hamile olması işleri iyice kızıştırır. Çünkü Alp Aslan, esir düşmüştür ve onun tek zayıf noktası Jülide ve karnındaki bebeğidir. Bütün bunlar ve sonucunda olan olaylar ise Alp Aslan ile Jülide'nin ilişkisini de geri dönüşü olmayacak şekilde hasar vermeye başlar. 

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Yorumun başında dediğim gibi ilk kitaptan daha iyiydi. Evet yine bence eksikleri vardı ama ilk kitaba göre eksiklerin baya bir kısmı tamamlanmıştı özellikle de Askeri bir kurgu olmasının hakkını bu kitapta baya verilmişti bu yüzden de eksiklerin bence çok önemli bir kısmı tamamlanmıştı. Açıkçası bu durum biraz da yazarın gelişmeye açık bir kalemi olduğunu da düşündürttü. 


~~~*~~~
Umutlarım tükendikçe ve ben bu diyarda yaşamaktan vazgeçtikçe; içimde can bulan, hayata daha çok tutundu.
~~~*~~~ 


Jülide'nin kitapta zaman zaman çok şımarıkça hareketleri olduğunu düşünmedim değil. Tamam geçmişten yaşadığın travmalar, sevgi eksikliği ve aile oluşumuna karşı duyduğun eksikliği, kimsesizliği doldurma ihtiyacını anlıyorum ama bazen kelimenin tam anlamıyla Melih'in operasyonda dedikleri gibi düşündüm bende. Alp Aslan'ın zayıflığıydı ve bunu farkında olmasa da çok iyi kendi çıkarına kullanıyordu. Alp Aslan'da zaten Jülide için ölüme bile gidebilecek modda garibim fena kapılmış durumda. 

Alp Aslan'ın duygularını, kelimeler döküşünü ilk kitapta çok iyi görmüştük ve burada da duygularının hareketlerine yansıması da çok iyiydi. Özellikle de kitabın sonlarına doğru tam olarak bu durum arşa çıkmıştı. 

Melih'i ilk kitaptan beri çok sevdim ve bu kitapta da daha da çok sevdim. Onun da aşık olduğunu ve kendi mutlu sonunu yakaladığını görmeyi çok isterim. Sanki Bilge'yle... tamam Alp Aslan karşı çıkmam ama bir hamle de yapmam dedi falan ama yakışırlar yaaa... 😉

Melih'in Jülide için göze aldıkları, onu silkelemesi, kendine getirmesi ve en büyük gücü haline gelmesi güzel anlatılmıştı. Özellikle de son bölümlerdeki olaylardan sonra kitabın sonunda gelmesi...  Tam her ne kadar kırgın, öfkeli de olsan kardeşin düştüğünde kaldırmak için oradasın durumundaydı. 

Alp Aslan'ın esir düşmesi, o zamanlarda Jülide'nin yaşadıkları, etrafındaki insanların yaklaşımı güzel anlatılmıştı. Özellikle de Alp Aslan'ın babasının tavırları çok iyiydi. Jülide'nin ise bebeğe dair yaklaşımları ve bütün paylaşımlar için Alp Aslan'ı beklemesi... güzel detaylardı. 

Jülide ve Alp Aslan'ın küçük Ceren ile olan sahneleri çok tatlıydı, o sahneleri sırıtarak okudum hep ve Alp Aslan'ın hep çocuk istemesine karşılık nasıl olacaklarını gözümde canlandırmak hiç zor olmadı. 



~~~*~~~
O kapıyı kapatmıyor, aralık bırakıyordu ki; arsız bir kedi gibi, yılmadan içeri sızabileyim... Çünkü kapıyı kapatırsa; ne ben, gidip bir pençe vururdum kapısına ne de o, gururundan, ardını dönüp kapısını bir kez daha açardı...
~~~*~~~



Karakterler arasındaki atışmalar, takılmalar, laf sokmalar falan çok güzel anlatılmıştı. O satırları eğlenerek okudum açıkçası. 

Hatta Veysel ve Begüm nişan kısımlarında takılmalar da çok tatlıydı. Ama tabi Begüm'den hep bir hinlik çıkacak diye de bekledim. Veysel'e üzüldüm. Bunun yanı sıra Muhsin'e de üzüldüm. Hele ki öleceksem seni de yanımda götüreceğim dediği kısımlar... 

Dicle ise.. ilk kitaptan beri diyorum bu kızdan bir şey çıkacak diye... yanıltmadı da... onca olan şeyden sonra Alp Aslan'ın annesine sormak istiyorum gelin olarak belirlediğin kızın nasıl da hain olduğunu gördün mü? Oğluna böyle birini mi layık gördün? Bak oğlunu esir düşürüp, işkence edenlerin yanında diye... 

Bütün bunların yanında o son sahneler çok fenaydı. Alp Aslan'ın yaşadıkları, acısı çok fenaydı. Ama hastane odasında uyanmaları falan da onca işkence hallerine karşılık Alp Aslan çok fazla erken ayaklandı. Jülide'nin de onu anlamadan, neler hissettiğini, travmalarını anlamadan yargılaması da olmadı. Ki şöyle bir şey var ki Melih'de benzer durumlarda geçmişken Alp Aslan'ı en iyi anlayanlardan biri de oyken Jülide'nin bazı konularda haksızlık ettiğini düşünüyorum. 

Alp Aslan bana göre en doğru tepkiyi verdi ki ben de olsam aynısını yapardım dedim. Ama diğer taraftan da Jülide'yi de acısıyla yalnız bırakması da yanlış mıydı evet ama ne bekliyordu ki Jülide... 

Kitabın sonu... o son bölüm keşke üçüncü kitap elimde olsa da hemen başlasam modu yarattı bende ama henüz gelmediği için araya başka kitap sokacağım el mahkum. Geldiğinde de hemen başlayacağım. Çünkü ikilinin sonunu merak ediyorum. O yıkımdan nasıl çıkıp toparlanacaklar. 

Eksikleri var mıydı? Daha iyi olabilirdi bence. Daha detay görmek adına değil de bazı konularda bazı detayların fazla hızlı çözümlendiği hissi oldu. Ama genelinde ilk kitaba göre daha iyiydi. Dolayısıyla da üçüncü kitaba dair beklentim daha yükseldi bakalım nasıl olacak. 

Kitaba dair puanım 5 üzerinden 3,5 veriyorum. 🌟🌟🌟 / 🌟 



~~~*~~~
Sen, hayatımda tanıdığım en merhametli adamsın ama bir bana değilsin...
~~~*~~~



Onsra Serisi

  • Onsra - Nar
  • Onsra - Hun
  • Onsra - Kam


Kitabın adı    : Onsra - Hün
Yazarı           : Gökçe Koçan
Seri Bilgisi      : Onsra #2
Yayınevi         : Dokuz Yayınları
Sayfa sayısı    : 512

Kitabın tanıtım yazısı: 

Toprağı tutmak istedim, toprak altımdan kaydı. Bu öyle bir kaymaydı ki, yüzümden her bir toprak tanesi asice geçerek tenimde iz bıraktı. Kapalı gözlerimin arasında bir görüntü belirdi.

Hevybanû, neşeyle gülümsüyordu ama bana değil... Yanında boncuk gözlü bir kız çocuğu vardı.

“Ölüyorsun, Alp Aslan,” dedi iç sesim. “Ölüyorsun...” İç sesim bile hâlime acır bir şekilde gülümsedi.

 “Senin kızın olmaz... Ondan kız çocuğu görüyorsun...”

Ardından o kız çocuğu büyüdü, kırlar arasında kelebek kovaladı. Kovaladığı kelebeğin, babasının ruhu olduğunu bilemeden... “Ölüm Allah’ın emri de Aslan’ım, yolun sonunda Hevybanû’dan ayrılmak olmasaydı...” Bilincim kapanmadan son gördüğüm, zihnimin bana gösterdiği mutlu görüntüler olsun isterdim ama benim naaşım bir hayvan ölüsü gibi bir yere atıldı. Oysaki şehit cenazesine böyle muamele yapılmazdı...




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın