2 Ekim 2024 Çarşamba

0 ALINTILAR // Gökçen Koçan - Onsra Hün (Onsra Serisi #2)

 



Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Varlığına," dedim gözlerimi gözlerine odaklayarak. "Varlığına canım feda, Hevybanu ama daha fazla merhametinle ezme, olur mu?"

"Onu da nereden çıkardın?" dedi gülümseyerek. "Melih, hep aç geliyor..." Çocukça omzu silkti. "Gerçi o hep aç, sen de haklısın."

"Yanlış anladın," diyerek avuç içine bir öpücük daha kondurdum. "Rahatsız olmadım, sadece," dedim ve kucağındaki tepsiye bir bakış attım. "Alışık değilim, birinin ben istemeden bir şey yapmasına. Ne bileyim..." Başımı esefle iki yana salladım. "Annemden görmedim şu hareketi. Fazla özel geldi."

Elini elimden kurtarıp, tekrar çorba kasesine daldırdığı kaşığı dudaklarıma uzattığında ağırca yutkunmak zorunda kaldım. "Özel olduğun içindir o," diyerek uyarırcasına kaşların havalandırdı. Sıradan bir yemek olan, çoğu kişinin burun kıvırdığı sebze çorbası, hayatımda yediğim en lezzetli aş oldu... "Sen de birinin özeli olmaya alışırsın, fena mı?"

*****

"Alp Aslan!" diyerek sözünü kestim. Ben eşyaya anlam yüklemeyen bir insandım. Eşyaya kıymet vermezdim. Bu yüzden, maddi değeri ne olursa olsun her eşyaya bakışım aynı olurdu. "Senden bir beklentim yok benim. Ben senden tek bir şey istiyorum..." İsteğimin merakıyla kaşları çatıldı. Hem beklentim yok deyip hem de üstüne bir şeyler istemek şaşılacak bir olaydı tabi. "Sana 'beni önceliğin yapma' demiştim ya," dedim ve derin bir nefes alarak kaşlarımı havalandırdım. "Yapma, bana yeter. Adımı andıklarında duraksama. 'Burada' dediklerinde kanma. Arkana dönüp bakma, bana yeter..."

Kollarını iki yana açtı ve "Canımı iste, Hevybanu," dedi bezgin bir nefes vererek. "Canımı iste, vermem daha kolay olur."


*****

"Seninki," diyerek ağırca yutkununca, meraklı gözlerimi kendisine çevirdim. "Kafayı yedi, Jülide." İki elim öylece havada dondu kaldı. Elini sağ dirseğime atıp hafifçe okşadı sakinleştirmek ister gibi. "Gitme, dedin..." Yanlış bir şey yaptığımı söylemeye ama beni de kırmamaya çalışıyor gibiydi. "Gitme, dedin. Dememen gerekiyordu ama dedin." Gözlerimi yumdum. İsteyerek yaptığım bir şey değildi ve bunu en iyi bilen de Melih'ti ama yanlış yaptığımı söylemekten de yine geri duramıyordu. "Jülide", diyerek sağ dirseğimdeki parmaklarını usulca hareket ettirdi. Gözlerimi açtığımda herkesin bize baktığını biliyordum. "Adam kafayı yedi. Sen gitme dedin, o gidemedi." Başını olumsuz manada iki yana sallayarak sıkıntılı bir nefes verdi. "Bağ," dedi ve hızlıca dudaklarını ıslattı. "Bağ adamı boğar. Alp Aslan'ı tek bir kelimenle darağacında sallandırdın sen. Ayağına dolandı tüm prangalar..."



*****

"Sen benim sana zerre zarar vermeyeceğimi biliyorsun..." Hevybanu ağırca yutkunarak, başını aşağı yukarı salladı ama o kadar zor ayakta duruyordu ki, titreyen bedeni ben iki metre uzaktan görüyordum. "Ama Alp Aslan bilmiyor," diyerek bana döndürdü gülen yüzünü. Benim yüzüm ise beton gibiydi, soğuk ve hissiz. "Sen beni tanıdığın kadar Alp Aslan'ı da tanıyorsun. Ben sana bir şey yapmam ama seni zorladığımda Alp Aslan'ın gelip üzerime çullanacağına da adın kadar eminsin. Başı yanmasın, aramız kötü olmasın diye kendi ayaklarınla girdin o mezara..." ki elini başının arkasında bağlayıp, sesli bir nefes aldı. "Sevdiklerin için fedakarlık yapmak çok güzel şeydir, Jülide. Aferin." İşittiğimle kaşlarım havalandı ama daha ben havalanan kaşlarımı indiremeden, hırsla Hevybanu'yu sol kolundan kavrayarak, bana doğru çevirdi. "Çok mu seviyorsun bu herifi?" dedikten sonra Hevybanu'yu bana doğru hoyratça itti. "O zaman s*ktir git, evinde otur!" Öfkeyle iki yana açtığı ellerini, göğü yaran sesi devleşti. "Çok seviyorsan, evinde kocanın dönmesini bekle, Jülide!" Havybanu'yu nasıl kendime doğru .ekip ardıma aldım, bilemedim. "Evinde otur, çocuğuna bak, kocanın yolunu gözle! Ama bu adamın hayatını s*kme!"



*****

"Gömmem gereken bir çocuğum vardı," dediğinde, çocuğumuzla birlikte beni ve kendi ruhunu da gömüğü belliydi. Annesinin unuttuğu bebeğini, babasının unutmadığı için sevinmeli miydim* "Onun da yükü sana kalsın istemedim," diye tutunduğu gaddar tonunu bırakmadan devam etti. "Şimdi de onu gömmeme neden olanların, kesmem gereken nefesleri var..."

Seri hareketlerle önüne dönüp çantasını hazırlamaya devam etti. "Hemen mi?" dedim sinir bozucu bir tonda. "Derhal? Peşi sıra?"

Bana doğru öyle bir hamleyle döndü ki, bir adam geri kaçtım ve kalçam camın pervazına çarptı. Kollarımı kendimi dizginlemek adına göğsümün üzerinde bağladım. Alp Aslan'ın yüzünden sinirli bir gülümseme geçti. "Yüzüne bakamıyorum," dedi heceleyerek. Konuşurken yüzüme de bakmamıştı. "Aynada kendi yüzüme bakamıyorum! Aynadaki yüzüme bakamazsam senin nasıl yüzüne bakacağım ben?" Kaşlarım anlamazlığın getirdiği etkiyle çatıldı. "İstiyorsun ki karşında boyun bükeyim..." Sinirlie gülümsemesi, sinirli bir kahkahaya evrildi. "kabulleneyim istiyorsun! 'S*kip attılar bizi, sen de kabul et,' diyorsun!" Eli kolu hırsla sağa sola savruldu. "Kırk yılın başında bir hayal kurdum, onu da kana buladım!" 





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın