~~~*~~~
"İnan bana, bir kez kendini bırakıp hata yaptığında ve bunun dünyanın sonu olmadığını fark ettiğinde... İşte o zaman gerçek sihir ortaya çıkar."
~~~*~~~
Red Zone Rivals Serisi'ne devam ederek üçüncü kitabı okudum. Aslında her ne kadar ilk kitabı çok sevemesem de ikinci kitabı çok sevmiştim ve bu kitabı da çok sevdim. Sanırım serinin tek kötü diyebileceğim kitabı ilk kitaptı. Zaten ona bakıp seriyi bırakırsanız yazık edersiniz söyleyeyim.
5 kitaplık bir seri olan Red Zone Rivals serisinin üçüncü kitabıydı Oyun Kurucu ve adından da anlaşıldığı üzere futbol takımının oyun kurucusunun hikayesiydi.
Her kitabı bir karakteri anlatıyor ancak kurgusal bütünlük ve ilişkisel olay döngüsü için sıralı okunması daha iyi olur.
Kitaplar ve hatta seri spor romans türünde. İçeriğinde spor detayları olmasının yanında arkadaşlık, aile ilişkilerine de değiniyor. Bunun yanında da tutkulu bir aşk da içeriyor. Kitapta yetişkin içerik olduğunu da dile getirmeliyim.
~~~*~~~
Bir şeyin kesin olduğunu düşündüğünde bile, asla kesin değildir.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Holden, Amerikan Futbolu Takımının oyun kurucusudur. Bütün takım arkadaşlarına da her türlü manevi desteğini de sağlamaktadır. Ailesinin kaybından sonra amcası ile yoluna devam eden Holden'in elinde sadece futbol kalmıştır. Bütün dünyası ve odak noktası futbol olarak kendine gelecek planlamaktadır. Ancak eski koçlarının daha iyi bir teklifle gitmesi ve yerine gelen yeni koç ile yollarının nasıl gideceğinin belirsizliğiyle önlerindeki maçlara ve şampiyonaya odaklanmalıdır. Koç kendi otoritesini kurmaya çalışırken aynı zamanda Holden ile de bazı noktalarda çatışmaktadırlar ama bir şekilde işleri yoluna koymanın da yollarını kendi içlerinde aramaktadırlar. Ancak Koç Lee'nin kızı Julep ise ortalığı karıştırırcasına kendini göstermektedir. Koç Lee daha kendini takıma tanıtırken en keskin kırmızı çizgisini çekip kuralını koyarak hiçbirinin kızı Julep ile bir ilişki, flört tarzında yaklaşımı olmamasını dile getirmiştir. Holden daha ilk gördüğü anca etkilendiği Julep'ten başta uzak dursa da sonra aralarındaki çekim, Holden'ın sakatlanması ve tedavisiyle de Julep'in ilgilenecek olması ikiliyi birbirine yakınlaştırır. Bir de her ikisi de geçmişlerinde yaşadıkları acıları konusunda birbirini anlamaları ve hayata tutunmak için odaklandıkları şeyler konusundaki iletişimleri de hem arkadaşlıklarını ilerletirken hem de kalplerinde aşkın filizini yeşertmeye başlar. Ancak gizli başladıkları ilişkinin ortaya çıkması ortalığı karıştırır. Çünkü Koç Lee'nin tek kuralı çiğnenmiştir. Holden'in profesyonel futbol hayatı riskteyken Julep'in de geçmişinden yaşadıkları şeylerden sonra toparlanmaya başlamasına rağmen hayatı riske girer. Birbirinden uzakta yollarına gitmeye çalışsalar da bir şekilde birbirlerinden ayrı kalamamaları da ortalığı iyice karmaşık hale getirir. Önlerinde iki seçenek var ya aşklarını kalplerine gömecekler ya da Koç Lee'ye meydan okuyup her şeyi riske atıp dolu dizgin aşklarını yaşayacaklardır.
~~~*~~~
İçten içe bir şüphe ve korku denizinde debeleniyordum.
Dışarıdan ise her zamanki Holden Moore'dum; aklı başında, kendinden emin ve bir o kadar sakin, yüreklendirici.
Öyle olmak zorundaydım.
Kaptan olmak, devam etmemi sağlayan ve beni boğulmaktan kurtaran can simidiydi.
~~~*~~~
İlk kitaptan beri Holden merak ettiğim karakterlerdendi. Oyun kurucu olmasına rağmen takım arkadaşlarının yeri geldiğinde sırdaşı, yeri geldiğinde ağabeyi modunda olması, hep desteklemesi, düştüklerinde kaldırmak için çaba harcaması ve bunun yanında takımın da en saygı duyduğu kişi olması çok güzeldi. Bunu iki kitapta okuyup da Holden'ı görünce bu kitaba dair beklentim çok yüksekti. Daha doğrusu Holden'ın hikayesine dair beklentim çok yüksekti. Tam olarak bu konuda beklentimi karşılayamadı ama yine de kitabı da sevdim.
Holden'ın yaşadığı aile kaybı, henüz küçük bir çocukken baş etmek zorunda kaldığı şeyler çok zormuş. Onları okumak yürek burkuyordu. Bu zamanda amcasından ve eşinden gördüğü destek ise çok güzeldi. Hatta sonrasında da onların Holden'ın hayatındaki varlığı, desteği bence Holden'ın en büyük güçlerinden biriydi. Bu aile ilişkisini ve bağlılığını çok sevdiğimi söylemeliyim.
Julep'in ise, ablası Abby ile yaşadıkları, onun ölümünün yarattığı yara çok ağırdı. O suçluluk psikolojisiyle yaşaması çok fenaydı. Üstelik ne annesi ne de babasından bu konuda tam destek görmemişken. Her şeyle tek başına baş etme şekli, dibi vurması, sonrasında yine de çıkmak için çaba harcaması ve buna rağmen ara ara girdiği depresif halleri çok yürek burkuyordu. Annesinin onu suçlaması, babasının da her ne kadar bir kızımı daha kaybetmek istemiyorum dese de destek olmadan onu kurallara boğması da Julep'in en büyük yara aldığı kısımlardı bence.
Holden ile Julep'in acılarını birbirleriyle paylaşmalarını, birbirlerine destek olmalarını çok sevdim. Üstelik benzer bir acıyı yaşarken birbirlerine farkına bile varmadan destek olmaları çok güzeldi.
Holden'ın ne istediğini bilir halde Julep'i ikna etme çabası buna karşılık Julep'in korkuyla geri adım atmaları da güzel detaylardı. Adam oyun kurucu başarıya giden yol konusunda çok ısrarcı peşini bırakmayacağı ve seni ikna edeceği belliydi Julep. Boşuna kaçtın 😂
Holden'ın ev arkadaşları aynı zamanda da takım arkadaşlarıyla ilişkisi çok güzeldi. O kısımları çok severek okuduğumu söylemeliyim. Birbirlerine karşı tavırları, birbirlerini tanımaları çok güzeldi. Hatta öyle ki partileyecekleri zaman bile Holden'ı dinlemeleri, kuralları bilerek hareket etmeleri de öyle.
~~~*~~~
Sevdiği birini kaybetmenin acısını tekrar hissetmek istemiyordu.
~~~*~~~
Her ne kadar hep yaramaz çocuk modunda olsa da Kyle'ı de sevdim. İlk kitaplarda biraz sinir bozucuydu belki ama... bu kitapta bir özelliğini daha gördük ki... asla düşmüş, bilinci yerinde olmayan bir kızı kullanmayacağıydı. Her ne kadar bunu bilmek bazı durumda Holden'ı durdurmasa da bunu bilmek güzel oldu Kyle açısından.
Koç Lee'yi sevmedim. Bir kız babasının olması gereken özelliklere sahip olduğunu da düşünmüyorum. Bir kızını kaybetmiş bir adamsın, diğer kızını da kaybetmenin sınırındayken böyle davranmak pek de doğru bir hamle değildi ama tabi gel de bunu Koç Lee'ye anlat. Resmen zaman zaman Julep'i kendisi sınırlara sürükledi.
Düşünsenize karısı, Abby'nin ölümü için Julep'i suçluyor. Julep de kendini suçluyor ve bununla baş edemeyip dibi vuruyor. Kendini toparlaması için Julep'i alıp yeni okul diyerek buraya geliyorsun sonra Noel'de kızı yalnız bırakıp karına gidiyorsun. Abby'nin ölüm yıldönümünde Julep'i bırakıp karının yanına gidiyorsun. Kızın psikolojik olarak sınırlarda dolanırken bu yalnız bırakmaklar niye Koç? Sonra da kalkıp senin iyiliğini düşünüyorum Holden'dan ayrılacaksın. Oldu paşam başka emrin?
Kısacası Koç Lee'yi sevmedim!
Son maç sonrasında ve şampiyonluğu aldıklarında Holden'ın artık canına tak edip de Koç Lee'nin karşısına geçip meydan okuması ve kızını sevdiğini dile getirdiği sahneler çok güzeldi.
~~~*~~~
Kaybettiği sevdikleri için yaşıyordu.
Bense kaybım için kendimi yok ediyordum.
~~~*~~~
Kitapta sevmediğim kısımlar cinsel içerikli olan sahnelerdi. Açıkçası şu kitapta aşkı daha duygusal hissetmeyi tercih ederdim. Ancak ikilinin cinsel çekiminin daha ön planda tutulmuş hissindeydi. Bu yüzden bunu çok sevemedim.
Geçmişleri dolayısıyla yaşadıkları acıları iyileştirecek şey cinsellik değil duygusallık, duygusal sadakat, duygusal bağlılık olması gerektiğini düşünüyorum ama bu kitapta ne yazık ki onu bulamadım. Bu durumdan da hoşlanmadığımı itiraf etmeliyim.
Kitap aslında çok da Holden karakteri için beklediğim kitap değildi. Bu konuda beklentimi karşılamadı ne yazık ki. Ancak okunması keyifli, akıcı, zaman zaman eğlenceli ve tutkulu bir romans okuduğum için de sevdim. Çok arada kaldığım bir kitap gibi ama hoşuma giden şeylerin daha çok olması puanımı ona göre etkileyecek.
Normalde kitaba üç vermeyi planlıyordum, benim nazarımda ortalama bir kitaptı. Ancak Holden'in Koç Lee'ye meydan okuması, Julep konusunda ısrarcılığı ve son bölüm kitaba artı puan vermeme neden oldu.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟
~~~*~~~
"Bazı hatalar yaptın mı? Belki ama hepimiz yaparız. Önemli olan hala burada ve çabalıyor olman. Bunu düzeltemeye çalışıyorsun. Yapabileceğimiz tek şey bu."
~~~*~~~
Red Zone Rivals
Kitabın adı : Oyun Kurucu
Orijinal adı : Quarterback Sneak
Yazarı : Kandi Stainer
Çevirmen : Melis Sarı
Seri Bilgisi : Red Zone Rivals #3
Yayınevi : Martı Yayınları
Sayfa sayısı : 320
Kitabın tanıtım yazısı:
Oyun kurucu Holden Moore istediği her kıza sahip olabilirdi. Ben hariç… Çünkü ben koçun kızıydım.
Delici yeşil gözleri, devasa kol kasları ve karşı konulamaz gamzeleriyle kampüsteki her kızın en büyük hedefiydi. Takım arkadaşlarına göreyse hayatının tek aşkı futboldu. Holden onların lideri, bir numaralı oyun kurucuları ve takımlarının kaptanıydı. Boş oyunlarla vakit harcamayan ve işini fazlasıyla ciddiye alan biriydi.
Peki ya benimle birlikteyken ? Bay Ciddi, hiç de o kadar ciddi değildi. Damarıma basıyordu ve onun seksi bakışlarına hapsolmamı sağlayana kadar beni kızdırmayı seviyordu. Ona yasak bölge olduğumu defalarca kez hatırlatmıştım. Bana sahip olamazdı. Zaten ben de ne onu ne de bir başkasını istiyordum.
Birbirimize yaklaştığımızda etrafımızda şimşekler çakıyor olsa da pes edemezdik. Ben koçun kızıydım. Holden ise Profesyonel Lig’e girmek için bu oyunu babamın kurallarına göre oynamak zorundaydı. Yoksa takımdan atılırdı.
Ve kaybedecek bir şeyleri olan tek kişi o değildi.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın