Asude bu kitapta "Gül ve Avcı"nın yanı sıra daha esprili daha romantik bir kurgu yaratmış. Aslında biraz daha duygu yüklü olabilirdi, duygular biraz esprilerin ve komedinin altında sıkışmış gibiydi ancak öfke hiddet kendini çok belirgin şekilde belli ediyordu ne yalan söyleyeyim (tamam kendini belli eden Tuna'ydı) ama yazarımızın kendisi bu şekilde yazmayı uygun görmüş :) böyle dememe bakmayın oldukça eğlendim keyif aldım kitabı okurken :)
Uranüslü bir Tuna Üstüner!!! Cidden bu konuda Deniz'e hak veriyorum adam dünyalı olamayacak kadar mükemmel :) yani düşünsenize yakışıklı, zengin, uzun boylu, yeşil gözlü biraz fazla sinirli, sahiplenen, kadınını kıskanan, koruyan bir uzaylı! ahhh bende bir Tuna Üstüner istiyorum ama ne yazık ki bulamıyorum :/
Deniz ise... Deniz işte. senin, benim, onun gibi sıradan bir kız tek fark fazla çenebaz, hazır cevap ve felaket derecede yaratıcı! Cidden söyledii çoğu şeyi kırk yıl düşünsem aklıma gelmez diyeceğim şeyler. Hele taktığı lakaplar muhteşem :)
Kitabı sır Deniz'in Tuna'nın şirketine bıraktığı CV'i okumak için bile almalısınız! Tam anlamıyla yeni mezun, tecrübesiz bütün işsiz, iş arayan arkadaşların duygularına tercüman oluyordu! Çaktırmayın çoğu zaman o CV'de yazanları bende düşündüm :)
Deniz'in ev arkadaşı Yasemin'i çok sevdim tam bir arkadaş ve Deniz'i fazlasıyla tanıyan bir kızdı ve Deniz'in onu Mert'le yakıştırması ise... hmmm.... kitabın devamında onları daha fazla okumayı isterim şahsen.
Tuna'nın sinir krizi geçirdiği kısımlar benim en eğlendiğim kısımlardı neden bilmiyorum ama o satırlar gözümde Tuna'yı fena seksi yaptı :) Bir de Tuna'nın nikaha geldiği hali ve Abant'taki hali ve ve işte her zamanki hali :) adam seksiydi gözümde hem de fazlasıyla <3
Ahh bir de şey vardı... kitabı çok beğenmiş olmam rağmen bir iki detay var eleştireceğim. Birincisi bazı yerlerde imla hataları vardı ama üzerinde durmaya değmez nazar boncuğu gözüyle bakıyorum ben ona ;) diğer eleştireceğim yer ise keşke bir üçüncü ağız bir Deniz tarafından yazılmasaydı tek bir bakış açısıyla daha iyi olabilirdi ama yine de şikayetçi olamıyorum çünkü bu sayede Tuna'nın tarafını da okuyoruz :) kendi eleştirdiğim şeylere kendim cevap verdim ;)
Kıssadan hisse.
Kitabı beğendim ve kitabın sonundaki "DEVAM EDECEK" yazısı gözlerimi pörtletti. Bu daha fazla Tuna daha fazla Deniz demek ve daha fazla eğlence :D kim hayır diyebilir ki :))
Şimdi sıra geldi alıntılara :)
Ağlamak üzereydim. Dünya küçüktü evet ama bizim dünyalarımız arasındaki mesafe büyük, çok büyüktü. Ne NASA ne Houston ne de herhangi bir uzay mekiği birinden diğerine gidecek teknolojiye sahipti. O teknoloji sadece kalplerimizdeydi. Daha doğrusu benim kalbimdeydi. Eğer Tuna Üstüner de isterse onun kalbine tek gidişli, dönüşü olmayan bir bilet alırdım. Ama hayır. O, kalbini ulaşıma kapatmıştı.
"Neden Çin Lokantası?"
"Çekikleri yakışıklı buluyorum," diye sazanlama bir dalış yaptım. Bilmeyen de Çin Lokantasına gidip çekik yediğimi sanırdı!
(Ahh Deniz ahhh.... Çekik hastası bir kuzenim ve facebookda ana sayfamı dolduran arkadaşlarım var sen de onlara eklendin yani :))
"Allah'ım Tuna Üstüner'i kapımda köle, ayaklarımda minder, sırtımda yastık yap! Allah'ım onu mutfağa giren, mantı yapan, süpürge açan, saçıma fön gözüme sürme çeken bir erkek yap!"
(Allah'ım onun gibi bir erkek de bu illekitap admini İnci'ye nasip et. Amin! hehehe =) aslında bunlara gerek yok Tuna olduğu gibi gelsin kabulüm ;) )
Hafifçe oflayarak "Sıcağı boş verin siz! Burada oturup havadan ya da meteorolojiden mi konuşacağı?" diye karşı çıktım.
Tuna derinden bir bakışla, "Neden olmasın. Küresel ısınma hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu. Muzip sesinden benimle dalga geçtiğini anladım.
"Siz ve sizin gibiler yüzünden delinen ozon tabakasının küresel ısınmaya neden olduğunuzu ve bu yüzden bana borçlu olduğunuzu düşünüyorum!" diye yanıt verdim.
Tebessüm etti. Belli belirsiz... "Ben mi? Ne yapmışım ben? Sana ne borçluyum?"
"O devasa aracınızın egzozu, sonra fabrikalarınız, ürettiğiniz atıklar, neden olduğunuz zehirli gazlar... Bana temiz bir hava borçlusunuz. Oksijenimizi tüketiyorsunuz," dedim. Bu doğruydu, ona bakarken oksijensiz kalıyordum. Soluğum kesiliyordu!
Yasemin elindeki kitabı, ayraç koymadan kapatıp bana baktı. "Sonradan nasıl hatırlayacaksın kaldığın sayfayı?" diye sordum.
"Aramak hoşuma gidiyor," bilgece yanıt verdi. "Bulmak da mutlu ediyor sonra."
"Ben kaldığım yeri bulamıyorum Yasemin. Ertesi gün kaldığım yere dönmek istediğimde hiçbir şey yerinde olmuyor. Benim kitabımı berbat bir yazar yazmış."
Arkadaşım gülümseyerek beni kendine çekti. "Sanırım yazarın ismi Tuna Üstüner," dedi bir an sonra.
"Ben ucuz bir kadınla asla evlenmem Deniz Üstüner... Sen ne ucuzsun ne de basit... Aksine pahalı, aksine değerlisin..."
****
"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, biliyorsun değil mi?" diye devam ettiğinde sanki içimi okumuştu.
"Nasıl?" diye sordum.
Doğrudan yanıt verdi. "Seninle denemek istiyorum, Deniz..."
"Neyi? Nasıl?"
"Sevgili olmayı... Gerçek bir ilişkiyi? Bunu istemez misin?
"Başarıya ulaştım ve karşılığını gördüm. Maddi olarak her şeye sahip olduğumda o hedefin aslında gerçek hedefim olmadığını anladım."
"İnsanın hedefi sadece mutluluk olmalı!"
"Doğru... Ancak bana bir tür aydınlatma yaşatan sen oldun."
"Senin gibi cadaloz biri Galatasaraylı olur Deniz."
Alayla yanıt verdim. "Ve senin gibi elit biri de Fenerbahçeli olur!"
"Aynen öyle," diyerek çekici bir gülüş attı.
(ahhh Tuna bende FBliyim... beraber daha uyumlu oluruz, formalarımızı giyer oturur maç izleriz, stada gider stres atarız :) beraber maç yaparız aynı takımda oluruz :))
"Bayan Nisan! Yılda sadece bir ay. Oysa ben öyle miyim? Deniz'in bir mevsimi yok. Deniz on iki ayın her günü güzeldir."
"Ve Ankara'da Deniz yok diyenlerde yanılıyor, değil mi? Bir tane Deniz var, tam şu an karşımda."
Tuna'nın cümlesiyle kahkaha atıp, "Sen espride mi yapıyorsun?" diye sordum.
"Espri değil," dediğinde gözlerime ciddiyetle baktı. "Sen bir tanesin Deniz ve sadece bana aitsin!"
Annem dolabı yoklayıp ne var ne yok bakarken eline çürük, buruşuk bir patlıcan alıp salladı. "Bu ne kızım?"
"Sevgilisi karnıyarık olduğu için depresyona girmiş bir adet patlıcan."
(hehe aynı annem yazın tatil dönüşü eve geldiğinde dolaptaki patlıcanların son durumu gibi... :) bir ara bu cevabı bende vermeliyim :))
Onun hayatına her gün biraz daha sızıyor olmak biraz daha ona ait hissettiriyordu. Her gün milim milim hayatına girsem de bir gün kendimi tamamen orada bulacağımı biliyordum. O yeşil gözlerden çıkan her bakış bana umut veriyordu. Umuttan güzel ne vardı ki dünyada?
"Güvenmediğin biriyle sevgili olmamalısın. Hele onunla asla evli kalmamalısın. Hisselerini alana kadar bekleyeceğim. Sonra istediğin an mahkemeye başvurursun. Hiçbir zorluk çıkarmadan senden ayrılacağım.Hayatından da çıkacağım!"
"Gidebileceğini mi sanıyorsun? Beni hayatından kolayca çıkarabileceğini mi sanıyorsun?"
"Beni hayatından çıkaran sensin."
"Bunu yapamam... Lanet olsun ki yapamam Deniz."
Tuna kızın yüzünü avuçladı. Daha kısı daha içten bir sesle "Çekip gitmene hazır değilim. Asla hazır olamayacağım..." diye fısıldadı.
"Uyanmalısın" dedim ürkekçe.
"Uyanmak istemiyorum. Şu an çok güzel bir rüya görüyorum."
Gülümseyerek," Beni görüyorsun herhalde," dedim.
"Kabus gördüğümü söylemedim."
Tamam kitabı size anlattım, bitti bir şey kalmadı okumanıza gerek yok falan dermişim :) bunlardan daha fazlası var kitapta. Ben size aşk kısımlarını alıntıladım ama işin içinde mafya kısımları, silahlı çatışmalar, tehditler de vardı... Sanırım devam kitabında da o olaylar çözümlenir diye düşünüyorum :)
Tam anlamıyla romantik komediydi. Hani şu Jennifer Aniston'ın oynadıklarından olan :)
Ben beğendim ve tavsiye ederim okuyun :) kesinlikle eğleneceksiniz ve seveceksiniz.
Ayrıca Ephesus'u tebrik ediyorum tam anlamıyla konuyu yansıtan bir kapak olmuş :) çok uyumlu konuyla diyerek yorumumu bitirip sizlere iyi geceler diliyorum :) Ahh bir de Allah size Tuna Üstüner gibi bir koca nasip etsin diyorum ama önce ben tabi ki :) evde kaldım yoksam :))
Ben Deniz Akın; Fiyasko Birlik Başkanı, yirmi beş yaşında, babasının kızı, annesinin kız kurusu, ekonominin niteliksiz iş gücüyüm. Klasik bir dünyalı, yurdum insanı, fazlaca dağınık ve meteliğe kurşun değil, ancak palavra sıkan beş parasız biriyim.
Tuna Üstüner ise ‘Enler’ listesinin zirvesinde bir yakışıklı, holdinglerin genç veliahdı, titiz ve disiplinli tam bir Kurumsal Kasıntı.
Ben bir enkazsam o bir saray, ben bir köleysem o bir kral, ben bir esintiysem o bir tufan.
Ve o benim hem felaketimin, hem de kurtuluşumun adı.
Bizim hikâyemiz nefretle başlayıp, şiddetle devam ederek, aşkla yol aldı. Beni şirketinden kovması hiçbir şey ifade etmiyordu, çünkü kanunlar bizi birbirimize mecbur bırakmıştı. Tuna her gün beni görecek ve ben her gün onun aşkıyla savaşacaktım. Bu aşk çıkmazının ortasında onu mahvetmek için tutulan bir ajan olduğumu ise çoktan unutmuştum.Hem de onunla evlenecek kadar!
Yazılarınızı severek okuyorum. Gerçi yeni başladım ama yine de sayenizde bir çok kitap keşfettim. Haklı yorumlayınız ve düşüncelerinize bir çok noktada katılıyorum. Kitabımı bitirir ve yayınlarsam yorumlarınızı bekleyeceğim.
YanıtlaSil