Bu kadın hep yazsın! Yemesin... içmesin... konuşmasın... kalkmasın otursun yazsın! Çevirmenlerde durmadan çevirsinler olmadı yayınevleri orjinallerini burada da yayınlasınlar bizlerde yemeyip, içmeyip hep bu kadını okuyalım :D Nasıl fikir? Bence muhteşem! :)
Garwood'un kalemini seviyorum. Konusunu okumadan, çıktığında hemen aldığım nadir yazarlardan biri kendisi... Beni bu yazara kim alıştırdı merak ediyorum fena halde fanı oldum sanki :)
Neyse...
Kitaba geri dönelim değil mi? :)
Tarihi aşk romanı (historical romance) türünde bir kitaptı ama bu sefer alışılagelmiş bir kadın karakter yoktu karşımızda. Kızılderililer tarafından yetiştirilmiş bir kadın vardı. Dolayısıyla fazlasıyla cesur, cüretkar ve özgür hareket ediyordu ama bunun yanında çok da güzel konuşuyordu. Lyon yani erkek karakterimiz ise bir marki olmasının yanında bir savaşçıda... yani en azından Christina'nın deyimiyle öyle :) Christina annesinin dileğini yerine getirmek için İngiltere'ye geliyor ve Marki Lyon ile tanışıyor o an anlıyorlar ki bu ikisinin "kaderi" beraber olmak...
Christina ve Lyon arasındaki her sohbetten çok keyif aldım. Christina'nın davranışları ile çok eğlendim ama bir de Lyon'ın en yakın arkadaşı Rhone'da var... onunla da çok eğlendim.
İlk defa bir kitabı okurken sinir olacağım hareketler yapmadı bu karakterler.. Eğlenceli sohbetler, muhteşem bir kurgu ile birleşince yeme de yanında yat misali bir tat oluşturmuştu.
Bir de bölüm başlarında Christina'nın annesinin günlüğünden satırları okumak hem değişik hem de geçmişe dönüş gibi oldu. Normalde bu tür kitaplarda olmuyor bunlar; cidden çok hoş ve okuru tatmin eden bir bir detaydı.
Beğendim! :)
Şimdi gelelim beğendiğim alıntılara :)) Biraz fazlacalar ama olsun =)
"Savaş bu manzara için daha doğru bir tanım olur."
"Söylesene dostum. Leydilerle karşı karşıyayız öyleyse?"
"Evet öyleyiz."
"Peki istedikleri ne? Bizi fethettikten sonra ne elde etmeyi umuyorlar?"
"Evlilik elbette."
"Sanırım vücutlarını silah olarak kullanıyorlar. Savaş planları her şeyi teklif edecek hale gelmemiz için şehvetle başımızı döndürmek mi yoksa?"
"Tek kozları bu."
(Lyon... tüm tarihi aşk romanlarındaki erkeklerin düşüncelerine tercüman olan bir adamsın :) hehe :) eee bir kadınla baş etmek zor tabi :))
"Beni neden görmeye geldiğini biliyorum," diye fısıldadı Christina ürkekçe.
"Öyle mi?" diye sordu Lyon. "Nedenmiş?"
"Benimle olmak hoşuna gidiyor."
Lyon uzun süre bir süre sessizce baktı. Sonra ayağa kalktı. Christina ne yaptığını anlayamadan onu kollarının arasına aldı. Onu kendisine doğu çekip çenesini başının tepesine koydu. "Seni ya boğacağım ya da öpeceğim," dedi. "Seçim senin."
"Beni öpmeni tercih ederim."
Lyon gerçeğin farkındaydı. Tanrı yardımcısı olsun, ona çoktan aşık olmuştu.
***
Eve vardığında mantıklı gerekçelerinin hiçbirinin öneminin olmadığını kabullendi. İstese de istemese de Christina'ya mahkumdu.
"Bayım, hangisi Prenses Christina?" diye sordu Andrew, Rhone gülmekten öksürmeye başlayınca.
Anlaşılan Rhone da Christina'yı izliyordu.
"Bayım?"
"Sarışın olan", diye homurdandı Lyon kafasını sallayarak. Christina zarifçe ağzına bir yaprak daha atarken giderek artan bir şaşkınlıkla onu izledi.
"Hangi sarışın?" diye üsteledi Andrew.
"Çalıları yiyen."
(burada kahkaha atmıştım. Christina en çok eğlendiğim Garwood karakteri oldu resmen :))
Christina hayatın mucizelerini görmesini sağlamıştı.
Ve aşkın mucizesini. Evet,onu seviyordu, hatta bu o kadar şiddetli bir sevgiydi ki onu neredeyse korkutuyordu. Ona bir şey olursa, Lyon hayatına nasıl devam edebileceğini bilmiyordu.
Aşk dolu satırlar, güldüren sohbetlerle beğenerek, keyifle okuduğum bir kitap oldu. Rhone'a eğlenirken Christina tam bir bomba oldu. Çok sevdim onu... çok eğlendim onu okurken...
Küçük, 2 yaşındaki Christina'yı okurken onu seveceğimi anlamıştım ama bir Leydi olan Christina'yı daha çok sevdim :)
Tavsiye ederim okuyun! Garwood kitapları şimdiye kadar beni hep memnun eden ve keyifle sayfaları çevirten kitaplar oldu. Bu da onlardan biriydi. Bir iki yerde hatalar vardı onlarda olmayaydı iyiydi ama olmuş bir kere yapacak bir şey yok ne yazık ki :(
Şiddetle tavsiye ediyorum! Okuyun!
Crown's Spies Serisi Kitapları
Kitabın konusunu aşağıda belirtiyorum:
New York Times çok satanlar yazarı Julie Garwood okurlarını bir kez daha nefes kesen sürükleyici bir aşk hikâyesinin derinlerine çekiyor...
Christina Bennett Londra sosyetesini kasıp kavurmaktaydı. Göz alıcı güzel, Lyonwood Markisi Lyon bir gece ona etkileyici ve duygusal bir öpücük verene kadar gizemli geçmişinin sırlarını herkesten saklayabilmişti.
Bir korsanın tutkusuna sahip kibirli bir soylu olan Lyon, sakin duruşunun altında için için yanan vahşi ateşin tadına baktığı an Christina’ya sahip olacağına dair ant içti..
Fakat cesur ve cüretkâr Christina o kadar kolay fethedilmeyecekti. Kalbinin ve kaderinin efendisi olan Christina markinin baştan çıkarıcı okşamalarına karşı koymalı mıydı?
Aşkına teslim olmaya cesaret edemiyordu. Çünkü o zaman değerli sırrından ve çizilen kaderinden vazgeçmek zorunda kalacaktı…
“Olağanüstü... Konusu ve karakterleriyle eşsiz bir şekilde kaleme alınmış bir hikâye.” - Johanna Lindsey
“Büyüleyici bir aşk hikâyesi. Uzun zamandır okuduğum en iyi kitaplardan biri.” - Judith McNaught
yeni mi ki bu?
YanıtlaSilEvet, Garwood'un son çıkan kitabı
Siliyi oldu o zaman , hiç haberim yoktu :)Teşekkür:)
SilOkumak için deli oluyorum. Garwood ayrıcaloğı sanırım bu ;)
YanıtlaSilOkumak için deli oluyorum. Bu sanırım Garwood ayrıca lığı
YanıtlaSil