Bu kitapta iki roman bulunuyordu ve Chantelle Shaw romanını Abby Green'inkinden daha çok sevdim. Duyguları ona nazaran daha hissedilir boyuttaydı.
Chantelle Shaw'ı da daha önce hiç okumamıştım ve bu ilk okuduğum kitabıydı ama hem kalemini hemde bu romanını beğendim. Akıcı ve duyguları hissettirebilecek şekilde kelimeleri kullanmış romanında.
Abi kardeş ilişkileri ya da abla kardeş... çok güzeldi. okurken bir abla olarak duyguları bana hissettirebildi yazar. Kitabı sevme sebeplerimden biri... Aşkı yavaş yavaş dokumasına rağmen ilk başta Loukas ve Belle arasındaki elektiriği okurken hissettirdi. Daha kitabın en başından duyguları oturtmaya hisettirmeye başladı yazar bu yüzden de sevdim...
Bu şekilde sevdiğim birçok şeyi sıralayabilirim. En çok da kurguyu sevdim. Loukas'ın Belle'i koruma çabasını, baba olma heyecanını, aralarında sır kalmaması için çabalamalarını... her şeyi... çok severek okurum.
Harlequin kitaplarında uzun uzadıya yorum yapamıyorum çünkü kitaplar zaten tadı damağında kalan kitaplar dolayısıyla yorumum da kısa oluyor. Eğer bu kitap daha uzun olaydı hiç sıkılmadan şüphesiz ki okurdum diyerek ve tavsiye ederek yorumumu bitiriyorum :)
Kitabın konusunu aşağıda belirtiyorum:
Milyarder işadamı Loukas Christakis, bir kadına güvenmemesi gerektiğini, bedeli ağır bir deneyimle öğrenmişti. İlgilendiği tek kadın yakında evlenecek olan küçük kız kardeşiydi. İşte bu yüzden, kız kardeşinin gelinliğini yapması için, işinde canını dişine takan tasarımcı Belle Andersen’i özel adasına getirmekte bu kadar isteksizdi. Bu sevimli güzelle nasıl başa çıkacaktı? Saf ve utangaç Belle, Loukas’ın muhteşem villasında çalışmaya başladığında, bu seksi Yunanlı için beklenmedik bir cazibe kaynağı haline geldi. Oysa sıradan gibi görünen bir gecelik ilişkinin ne gibi sonuçları olabileceğini kim bilebilirdi ki? Belle hayatının en büyük şokuyla yüzleştiğinde, Loukas da kendisine ait olduğuna inandığı şeyi almaya karar verecekti.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın