16 Haziran 2015 Salı

4 Meral Kır - Yolum Aşka Düştü (Sancaktarlar #3)


~~~*~~~
"Sena'nın da genç adama yakın olmak gibi bir derdi yoktu. O, aşkın ille de iki kişilik olmasına inananlardan değildi. Çünkü Sena aşkı onda yaşamayı seviyordu, onunla yaşamayı değil."
~~~*~~~

Birçok okurun severek takip ettiği ancak benim şimdiye kadar tek bir kitabını okuyabildiğim yazar Linda Howard'ın aşk ve polisiyeyi müthiş bir şekilde harmanlayarak yazdığını biliyorsunuzdur. Okurken gizem ve cinayetlerle dikkat kesilip meraklandırırken aşk ile de kalbinizi pır pır ettirip yüzünüzde gülümseme oluşturduğunu... hayranlıkla kitabı bitirdiğinizde keşke daha uzun olsaydı ya da sıradaki kitabı diye beklenti içerisine giriyorsunuz... İşte insan üzerinde böyle bir etki bırakan bir yazar Linda Howard! Bunu ben tek kitabını okumuş olarak söyledim ki hemen hemen her kitabını okuyan biri daha iyi bilir.

Eminim "yorum yazdığı kitaba bak bahsettiği yazara bak kız kafayı yedi sonunda!" diye düşüneniniz vardır ama çok güzel bir bağlandı geçeceğim, siz merak etmeyin ;)

Evet, Meral Kır'ın, Linda Howard'ın Türkiye şubesi olarak gördüğümü söyleyebilirim. Tam olarak öyle bir yazımı var hele ki şu son kitap... tam anlamıyla muh-te-şem-di!

Çok iddialı oldu farkındayım ama cidden okurken düşündüğüm şeylerdi bunlar.

~~~*~~~
"Aşk, belki de sadece ön yargıları kırmaktı. Ama ne Ahmet ne de Sena o ön yargıları kırabilecek kadar cesurdu."
~~~*~~~

Aylardan Aşk ve Aşkı Seçtim kitaplarından tanıdığımız Sancaktarlar'ın erkeklerinden olan Ahmet ve onların komşu kızları, Asya ve Tanem'in arkadaşı, diğer bir deyişler kardeş gibi sevdikleri Sena'nın hikayesi Yolum Aşka Düştü.

Sena'nın Ahmet'e olan duygularını daha ilk kitaptan beri biliyorduk, şimdi sıra Ahmet'in duygularını öğrenmeye geldi. Sıradan bir aşk hikayesi beklemeyin, Meral Kır'ın diğer kitapları gibi bunda da aksiyon ve beklenmedik olaylar var.

Kitabın konusundan birazcık bahsetmek gerekirse, Sena'nın evinin yakınında işlenen cinayet sonrasında maktulün Sena'nın tanıdığı biri çıkması daha Sena ne olduğunu anlamadan kendini bu cinayet soruşturmasının içerisinde bulmasına neden oluyor. Ona en büyük destekçi ve yardımcı da o an yanında olabilecek olan tek kişi Ahmet oluyor! Derken her ikisi de bu cinayet vakasının çözülmesini canı gönülden isterken hiç de planlandığı gibi gitmez olaylar ve bu süreçte birbirleriyle fazlaca vakit geçiren Ahmet ve Sena aralarındaki kıvılcıma ve çekime engel olamayıp yenik düşerler, derken bom! İşte o an olaylar patlama noktasına çıkıyor.

Gizemli cinayetin kimin işlediği, bu cinayetin Ahmet ve Sena için önemi, sonuçları ve onları nasıl etkileyeceği derken ikisinin arasındaki gelişmeler ve bu inatçı ikilinin bu gelişmelere duygusal yakınlıklara karşı verdikleri karşılıklar... Sancaktarlar'ın bütünlüğü, her daim beraber olmaları, birbirlerine destek olmaları... atışsalar da kavga etseler de her zaman her şeyden önce birbirlerini düşünmeleri...Aşk, aile, arkadaşlık, polisiye, gizem... ne ararsanız var =)

Evet, aşk romanı! Ama... işte amalarla beraber bu kitap sıradan normal bir aşk romanı olmaktan çıkıyor bambaşka bir şey oluveriyor.

Spoiler vermeden kitabı nasıl anlatabilirim bilmiyorum ki o kadar çok anlatmak istediğim şeyler var ki... kendimi nasıl tutuyorum anlatamam! Resmen işkence çekiyorum şuanda bu yorumu yazarken amam... susuyorum!

Şimdi sizin için işaretlediğim milyon tane alıntıyı paylaşacağım :) Bu arada yukarıdaki fotoğraf Sena'nın Ahmet'e yazdığı mektup :) özellikle hoşuma giden kısmı sizin için o şekilde paylaştım :)



~~~*~~~
"İnsanın acıya boğan da, mutluluktan ayaklarını yerden kesen de tek bir şeydi: Aşk!"
~~~*~~~


~~~*~~~
Sevgi için çok uzun cümleler kurmaya, onlarca kelimeler sarf etmeye gerek yoktu. Bazen küçük bir bakış, kalbinin söylemek istediklerini senin yerine anlatabilirdi.
~~~*~~~


~~~*~~~
Aşk nedir haberi yoktu belki ama sevgi ne demekti iyi biliyordu. İşte bu yüzden, ne pahasına olursa olsun sevdiği insanları korur ve onlar için gözünü kırpmadan her savaşın içine girerdi.
~~~*~~~


~~~*~~~
Bir gün, biri çıkagelir, derdine çare bulamaz belki ama bir gülüşü ve keyif veren sohbetiyle sana güç verir, 'yıkıldım' dediğin anda, elini uzatıp seni ayağa kaldırır. 
~~~*~~~


~~~*~~~
Eğer etrafında yaşamını güzelleştiren dostların varsa, hayat sana çok da kötü davranmıyor demektir.
~~~*~~~



~~~*~~~
"Bence, ölüm dışındaki en büyük dert aşktır. Aklın başka şeylerle meşgul olmak istese bile, kalbin ona izin vermez. Düşünmeye başlarsın ya da eyleme geçersin ama sonra bir bakarsın ki aklında yine onun gülüşü, onun sesi var. Sen daha ne olduğunu, ne zaman karar verdiğini bile anlamadan dönüp dolaşıp kendini onun yanında bulursun."
~~~*~~~


~~~*~~~
Bir insanın canını en çok yakan, dilindeki keşkeleridir. Zehir olur, tüm benliğini ele geçirir. Çünkü onlar asla değiştiremeyeceğin zamanı hatırlatır sana. Fakat yaraların sana güç verir. Denediğini, mutlu olmak adına her şeyi yaptığını hatırlatır.

Aşkı, aşk yapan uğruna verilen savaş, açığa çıkan değer katansa aldığı yaralardır.
~~~*~~~


~~~*~~~
Yanlışa düşmekten öyle çok korkuyordu ki mükemmel olmaya çalışırken hata üstüne hata yapıyordu. Oysa ki insanı kusursuz yapan yanlışlardan edindiği dersler ve duyduğu pişmanlıklardı. 
~~~*~~~


~~~*~~~
Akıl ve kalp, asla bir araya gelmeyecek şekilde yol alıyordu. Doğu ve batı gibi, biri doğarken diğeri hükmünü kaybediyordu.
~~~*~~~




~~~*~~~

"Eleştirilmekten hoşlanmadığını bilecek kadar, seni iyi tanıyorum."

"Kimse eleştirilmekten hoşlanmaz, sadece bunu itiraf edemezler.Ama ben kendime yalan söylemem."

"Hah! Tabi bir de yüksek dozda egon var."

"O, ego değil, kendini bilmek."

"Her lafa verecek bir cevabın muhakkak vardır."

"Bu da zeka ile alakalı ki çok şükür işte o bende yüksek dozda var."

~~~*~~~


~~~*~~~
Hayatına yön vermeye çalışırken en büyük yardımcısı, yaşadığı ve tanıştığı yepyeni duygulardı. İnsan zamanla değil, yaşadıklarıyla büyüyor ve değişiyordu.
~~~*~~~


~~~*~~~
Öğrendiği iki önemli şeyden biri, başta ailen olmak üzere seni olduğun gibi kabul etmelerini beklemen gerektiğiydi. Seni sevmeleri için farklı biri olmaya çalışmanın yararından çok zararı olurdu ki aile denilen şey, seni zaten olduğun gibi kabul eden tek birimdi. Aksi is düşünülemez ve asla kabul edilemezdi.

Öğrendiği iki şeyden bir diğeri de, aşk bazen sevdiğin için yine sevdiğinden vazgeçebilmekti.
~~~*~~~


~~~*~~~
Başını adamın göğsüne yasladı ve "Bu hayal gibi," dedi.

Kollarını sıkıca dolayan Ahmet ise, "Sen hayal kur ve onları gerçekleştirme işini bana bırak" diyerek Sena'yı hiç bırakmayacağının garantisini dokunuşlarıyla verdi.
~~~*~~~


Bütün bu alıntıları okuduysanız kitabı okumanıza gerek kalmadığını anlamanız gerekiyor :P 

Biliyorum çok fazla alıntı paylaştım ama şöyle bir durum var bunlar elenmiş kısımlar bir de... daha fazlaydı :) 

Kitabın tanıtım toplantısında Meral ablaya dediğim gibi üç kitabın en iyisi buydu! Evet, Dorukçu olarak Aşkı Seçtim benim için bambaşka olabilir ama dürüst olmak gerekirse bu bir değil birkaç tık daha üst seviyeydi. Bu durumda beklentiler tavan yaptı Meral abla Mehmet'ten dehşet bir şeyler bekliyoruz haberin olsun ;) 


Sancaktarlar Serisi Kitapları:


Kitaba dair yorumumu kitabın son cümleleriyle bitirirken sizlere bu seriyi şiddetle tavsiye ediyorum. Bence okumayarak çok şey kaçırıyorsunuz! Bir Türk yazardan böylesi büyük bir başarılı kalem çıkıyorsa mutlaka okumalısınız.


~~~*~~~
Eğer döktüğünüz gözyaşları için  pişmanlık duymak yerine sevmeye devam ediyorsanız bu mutluluğu sonuna kadar hak ettiniz demektir. Çünkü aşk korkakların değil, cesurca sevmeyi bilenlerin işidir.

Her kalbe yakışan aşka şekil vermekse sevilenin değil sevenin işidir.
~~~*~~~




Kitabın tanıtım yazısı: 


"Bir daha dünyaya gelirse âşık olacağı adamı insan ırkından seçmeye karar veren, şaşkın akademisyen Sena Tekin ve önce Sena'yı öpüp sonra, "Pardon, ben senin ağabeyin sayılırım," diyen Ahmet Sancaktar'dan soluksuz okuyacağınız bir roman… Aşk, zor oyunları severdi ama bu bir oyun değildi; bu, tutkuya yenik düşenler ile yolu aşka düşenlerin savaşıydı.

Severek yaptığı bir işe, harika bir nişanlıya ve güzel dostlara sahip olan Sena'nın tüm hayatı televizyonda izlediği bir haberle alt üst olur. Özenle kurduğu dünyası yavaş yavaş yıkılırken, hayatını geri alacağına dair tüm umutlarını kaybetmenin eşiğine gelir. Ancak Sena'yı asıl korkutansa, yıllardır âşık olduğu Ahmet Sancaktar'ın onu korumak için her şeyi göze almasıdır. Çünkü artık genç kızın hem hayatı hem de kalbi tehlikededir… 

Ünlü ve zengin Sancaktar Ailesi'nin hırçın, asabi ve ukala olarak tanınan üyesi Ahmet Sancaktar'ın sevdikleri için yapamayacağı şey yoktur. Ancak girdiği amansız kovalamacanın içinde Sena'yı korumak için yaptıkları kendisini bile şaşırtırken, Ahmet'i asıl korkutan şey ise ayağına dolanan aşktır. Karanlıktaki düşmanla savaşmak mı, yoksa aşka karşı gelmek mi daha zordu? Yaşayıp görmekten başka şansı yoktu… 




=> Dip Not: Alıntılı görseller Meral Kır Facebook Sayfasından Alıntılanmıştır. 


4 yorum :

  1. Şu an bende yabancı bir polisiye roman okuyorum. Olaylar karışıyor, kişiler tamamen birbirine girdi. Bence polisiye Türk yazarlardan okunmalı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türk yazarlardan polisiye okumuşluğum var en iyi örnek Osman Aysu, cidden müthiş kurgular çıkarıyor Türk yazarlarımız da :)

      Sil
    2. Birdaha yabancıdan polisiye roman okumam, açar bir Sandra Bullock filmi izlerim :) Cidden kitap tıkandı zor ilerliyor ama inat ettim bitirecem. Çünkü romanın içinde ara ara katilin günlüğü var. Ben günlüğün devamında neler var onu merak ediyorum. :))

      Polisiye olarak Ahmet Ümit i duymuştum daha önce. Osman Aysu yu da sizden duymuş oldum. görürsem alırım. Tavsiyen için teşekkür ederim.

      Sil
    3. Rica ederim, hatta bir tane daha önereyim, Şevket Devrim - Ana Karargah İstanbul. Cidden mükemmel bir kurguya sahip polisiye.

      Dilerim benim beğendiğim kadar sizde beğenirsiniz.

      Sil

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın