Harlequin'in sevdiğim yazarlarından biri Diana Palmer... İlk kez Büyük Yalan kitabı ile tanımıştım yazarı ve anlatımını kalemini sevince ve baktım bir de yeni kitabı hemen aldım ve okudum... Harika bir kitaptı. Olaylıydı ve hareketliydi. Aşk romanlarında biraz hareketi severim ve bunda da vardı o hareket...
Delia, tamamen sıradan Marcus ise tam anlamıyla dikkat çekici bir erkek... Hani biz kızların vardır ya muhteşem erkek tanımlarımız... Onlardan işte. :)
Delia ile Marcus'un arasındaki aşkın resmen dokunmasını okuduk ve bayıldım. O kadar güzeldi ki resmen gülümseterek okuttu... Hatta bazı yerlerinde sinir oldum, silahların patladığı yerlerde heyecanlandım, Deluca'nın kızının nişan muhabbetine sinirden köpürdüm ama yine de aşk çok güzel dokunmuştu... Adı gibi bir aşkı dokudu Marcus ve Delia...
Kitabı ben çok sevdim hattas bayıldım. Umarım Harlequin, Diana Palmer kitaplarının devamını getirir... Severek alıp okuyacağım... Sizlere de tavsiye ederim seveceksiniz okuyun :)
Hatta sizlere sevdiğim kısımlardan birinden bir alıntıyı paylaşmak istiyorum.
"Hiçbir zaman bir erkeği öldürecek cazibeye sahip olmadım ben."
"Bu senin fikrin," diyerek sırıttı Marcus.
Delia'nın gözleri parıldamıştı. "Ama öyle uzun uzun bakılacak bir tip değilim," diye karşı çıktı.
Marcus, ona sıkıca sarıldı ve gülümsedi. "Sana daha önce de söylemiştim. Güzellik, sahibinin gözlerindedir. Benim için sen hayranlık uyandırıcısın."
Kitabın konusunu aşağıda belirtiyorum:
Marcus Carrera, on iki yaşında babasını yitirince, annesi maddi açıdan yetersiz kaldığı için erkek kardeşi ile evlat edinilme tehlikesi altında kalır. O vakit Marcus çareyi bambaşka yollara sapmakta bulur. Bu yolla iyi para kazanıp ailesinin hayatını kurtarabileceğini düşünürken ne yazık ki erkek kardeşi, içinde bulunduğu sistemde bir uyuşturucu lordunun kurbanı olur. Marcus uzun yıllar "tehlikeli adam" şöhretine sahip olacak bir yaşam sürer. Kadınlar, onun sahip olduğu karanlık güçleri ve parayı severler. Artık son bir hesabı kalmıştır. Annesini yeni kaybetmiş olan ve ablası tarafından hep bir koza içinde yetiştirilmiş genç ve deneyimsiz Delia için Marcus ile bir kesişim, olabilecek en uzak ihtimal gibi görünmektedir.
Ancak aşk yolunu bulup da kapıyı çaldığında mucizeler zamanıdır. Tam da bu yerde bir kelebek kozasından özgürce kanatlanırken en kurak topraklarda başına buyruk yediverenler açmaya başlayacaktır.
Açıkçası ben o kadar beğenmedim hatta sıradan buldum. Fakat zamanı olanlar için sıkılmadan okunabilecek bir kitap. Bu kitabı beğenenler "Kürk Mantolu Madonna" ya bayılırlar...
YanıtlaSil