9 Eylül 2013 Pazartesi

0 Jill Monroe - Savaşçı Ruh (Royal House of Shadows #2)


Daha dün kitabı aldım bugün başladım ve aynı gün içerisinde bitirdim kitabı. Uzun zamandır oturup saatlerce kitap okuduğum olmamıştı. İş hayatının yoğunluğundan sonra bu o kadar iyi geldi ki. Sanırım kitabın da elden bırakılmayacak kadar iyi olmasının da payı var bunda :)

Savaşçı Ruh, Royal House of Shadows Serisinin ikinci kitabıydı. İlk kitabının yorumunda seriden bahsetmiştim ama tekrardan bahsediyorum yorumumu okumamış olanlar için. 
Royal House of Shadows Serisi 4 kitaptan oluşan, paranormal aşk romanı. Vampirler, kurtadamlar, büyücüler, cadılar, ruhlar vs türünde aklınıza gelebilecek her türlü yaratığın içerisinde bulunduğu bir seri. Ama tabi aynı zamanda sınırsız ve iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir aşkın da olduğu bir seri. Seri toplamda 4 kitaptan oluşuyor ve her kitap Elden Krallığı'nın varislerini konu alıyor. 4 kardeşin, Elden Krallığı'nın Kan Büyücüsü tarafından işgal edildikten sonraki hayatlarını ve krallığı geri alma çabalarını okuyoruz diyerek kısa bir özet geçtim seri hakkında.

Ahh bir de söylemeyi unuttum. Serinin 4 kitabını da 4 farklı yazar tarafından yazıldı. Her bir kitapta farklı bir yazarın imzasını göreceğiz. İkinci kitap olan "Savaşçı Ruh"ta Jill Monroe'nun imzasını taşıyor.

Jill Monroe'nun daha önceden ülkemizde bir kitabı yayınlandı mı bilmiyorum ki bu yazarın kalemiyle tanıştığım ilk kitaptı ve açıkçası ben çok beğendim. Akıcı, sade ve sürükleyici bir kalemi var yazarın belki de kitabın kurgusundan ben öyle hissettim bilmiyorum ama yine de ben yazarın kalemini çok beğendim.

Kitap ise bambaşka bir kitaptı. İşte şimdi kitap içeriğine girer bir yorum yapabilirim uyarmadı demeyin :)

Breena ile Osborn'un rüyalarda tanışması ve daha sonra da gerçekte karşılaşmaları çok güzeldi. Bu kurguyu beğendim ve farklı olmasında oldukça hoşuma gitti. Osborn'ın bir serdengeçti olması ve bunun kurgusu da çok özgündü.Yazar bütün özgünlüklerini bu kitapta konuşturmuş gibiydi.

Osborn'un isterim istemem davranışları her ne kadar sinir bozucu görünse de benim için oldukça sevimli geldi. Breena'nın da prenses edalarının yanında içindeki savaşçı ruhu da tam Osborn'a eş olması çok iyiydi. 

Breena'nın rüyalarında geçmişini hatırlaması ve Osborn'un onun yanında yer alması,ona destek olması çok romantikti. Ama asıl romantik olan evlenme şekilleriydi. 

Osborn'un yüzünde ciddi bir ifade belirdi. "Breena aşkım.Hayatımı senin hayatınla birleştiriyorum." 
Bu kadar basitti işte. Ne abartılı yeminler, ne de süslü sözler vardı. Erkek, sevdiği kadına doğanın kucağında yıldızlarla aynı ayın altında yüreğini açıyordu. Breena çok duygulanmıştı,gözleri doldu. Ama ağlamayacaktı. Savaşçısı bir savaşçıyı hak ediyordu. 
"Osborn aşkım," dedi güçlü ve berrak bir sesle. Savaşçısının kahverengi gözlerinin içine bakıp gülümsedi. "Hayatımı senin hayatınla birleştiriyorum."
Çok romantikti. Gerçi bu evlenme şekli bir prenses göre değildi ama Osborn'ın klanı mı demeliyim halkımı demeliyim emin olamadım ama onun yaşadığı insanların arasındaki evlenme şekli olunca tamamen aşk ve sevgi üzerine romantik bir evlenme şekliydi.benim için. Bayıldım! Aslında kitabın bu şekilde bitmesi benim yüzümde bir gülümseme oluşturdu. :)

Ahh bir de Breena'nın sevdiğini söylediğindeki kısımda çok eğlendim. :) onu da alıntılamak isterdim ama çok uzun olur o yüzden onu daha sonra sizlerle paylaşacağım mutlaka :)

Neyse çok konuşmadan ve kitap içeriğine girmeden yorumumu bitiriyorum ama önce sizlere şiddetle bu seriyi okumanızı tavsiye ediyorum.Sonra cidden çok üzülürsünüz, niye daha önce okumadım diye kendinizi yer bitirirsiniz, ondan sonra da İnci demişti dersiniz :)

"The Royal House of Shadows" Serisinin kitapları:
Kitabın arka kapak yazısını aşağıda sizinle paylaşıyorum:

Prenses Breena, çocukluğunu geçirdiği yer olan Elden'deki şatodan kaçmak zorunda kaldığı gece onu ilk kez rüyasında görmüştü. O, yıkılmayan bir dağ gibi, nefes kesen, hem tehlikeli hem de vahşi bir savaşçıydı. Elden'den çok uzaklarda, ormanın orta yerinde Breena, onunla karşılaştığında her ikisi de rüyayı hatırlıyorlardı. Osborn bu rüyalarındaki altın saçlı güzel prensesi vahşi zevkleri için uyandırmak istiyordu. Breena ise, onun hem sevgisini istiyordu hem de insanlık dışı savaşçı güçlerine ve becerilerine ihtiyacı vardı. Osborn bir seçim yapmak zorundaydı. Hayatını ortaya koymazsa ne prensesi kurtarabilir ne de Elden Krallığı'nı karanlıktan aydınlığa kavuşturabilirdi…



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın