Veee Feniks'in en yeni kitabı olan Eczacının Kızı'nı bitirmiş bulunuyorum...
Kitabı okurken nasıl kategorilendireceğimi çok düşündüm. Aşk desem tipik aşk romanı değil, dram desem çok dram da değil bilemedim nasıl etiketlesem...Sanırım hepsinden biraz var. Historical, aşk, dram, biraz da İngiliz Edebiyatı...
Charlotte Betts'in sanırsam ülkemizde yayımlanan ilk kitabıydı ve ben kalemini sevdim... Belli ki kitabı yazarken araştırmış...
Bazen bazı detaylar bana fazla geldi ama çok boğucu da değildi. Gerçi konuya göre belki bu detayların olması da gerekiyordu ama işte bazen biz okurlar ya da ben zaman zaman kitaplardaki detaylardan sıkılıyorum. :)
Zaman zaman öfke, zaman zaman gülümseme zaman zaman şaşkınlık zaman zaman da heyecan gibi duygular hissettiriyordu.
Kitap içeriğine giren bir yorum yapmadan önce kitabın konusuna değineceğim biraz.
Bir eczacının kızı olan Susannah adında bir genç kadının hayatını konu alıyor. Susannah'ın babası ikinci evliliğini yapıyor, kadın Susannah'ı doğal olarak evde istemiyor ve onu eczanenin müşterisi olan doktorun kuzeni Henry ile evlendiriyorlar. Henry'de iyi güler yüzlü çekici yakışık anlayışlı bir adam izlenimi uyandıran şerefsizin teki! Tabi bu sıralarda Londra'da veba salgını var ve Susannah'ın kocası Henry vebaya yakalanıp ölüyor. Henry karısını borç içerisinde bırakıyor derken Henry'nin teyzesi Agnes'in yanına yerleşiyor Susannah ve bu sırada hayatı yeni bir yön kazanıyor derken acıyı tatlıyı, ihaneti ve aşkı, bir çok şeyi yaşayarak öğreniyor. Eczacının Kızı adlı kitapla kısacası Susannah'ın, babası ikinci evliliği yaptıktan sonra hayatının nasıl yön değiştirdiğini okuyoruz.
Kitabın konusuna da kısaca değindikten sonra şimdi kitap içeriğine giriyorum :)
Açıkçası başlarda baba kızın diyalogları ve birbirlerine karşı olan sevgisi okurken yüzümde gülümseme oluştu. Çünkü babamla benim de aramda eşsiz bir ilişki vardır ve bu ilişkiyi biraz görür gibi oldum Susannah ve babasıyla. Ama o şıllık, sürtük paragöz Arabella aralarına girince az saydırmadım kadına. Cidden böyle insanlar ne kadar gereksiz yaratıklar ya... Resmen dağdan gelip bnğdakini kovdu denilebilinir.
Henry'de iyi, hoş, çekici, göz alıcı göründü bu rollerle göz boyadı sonra gitti tam sırttından vurdu. Daha Susannah ile evliliklerinin gecesinde sinir oldum. Be adam sen nasıl bir kocasın dedim ya!
Susannah cidden bir anda hayatı çok değildi. Öyle bir yöne kaydı ki okurken cidden içim biraz cız etti ama
biraz etti sadece çünkü güçlü bir kadın ve kaderine yenilip pes edecek bir karakter de olmamasını takdir ettim her ne kadar bazen biraz fazla geleceğini düşünüyor olsa da! Ama itiraf edeyim zaman zaman Susannah'a sinir olduğum da oldu, bazen fazla... ımm nasıl derler bilemedim ama sinir bozucu oldu. Ama dürüst olarak bir şey ifade edeyim kitabı okurken Arabella'nın yapacaklarını tahmin ettim, Henry'nin ihanetinden sonra William ile Susannah'ın aralarında oluşan aşkı da tahmin ettim ama Henry'nin Barbados'tan getirttiği köle ve çocuğun sevdiği kadın ve oğlu olması beni cidden çok şaşırttı! Bunu beklemiyordum ve Susannah her ne kadar kabullenmiş olsa da ben Henry'i ele geçirsem kesinlikle bir kaşık suda boğardım. Veba'dan değil ama İnci usulü işkencelerden ölürdü!
Kitabı okurken beni en çok sinir eden ve kaş çattıran iki karakter Arabella ve Henry oldu! William ise yaralı kalbini tekrardan açarak mutluluğu hak etti.Gerçi onda yaşanan şeyden sonra Susannah'da hak etti ya :)
Kitabı genel anlamda sevdim, evet bazı yerlerde birazcık sıkıldım ama yine de sevdim. Benim için kitap 5 üzerinden 4 ya da 4,5 verebileceğim bir kitaptı. Çeviri kusursuzdu, hiçbir imla hatası yoktu bu yüzden özenli çalışmasından dolayı Feniks'i tebrik ediyorum :) Ayrıca kapak tasarımını da çok beğendim ve kitabın içeriğine uygun bir kitap tasarımıydı :)
Tavsiye ederim bence okuyun, genelde yeni tanıdığım yazarı yüksek beklentilerle okumam dolayısıyla de beğenirim her kitabı ama bazı kitapları cidden çok beğenirim ve ben bu kitabı da çok beğendim.
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Her türlü merhemi ve yatıştırıcı ilacı hazırlama konusundaki büyük becerisi ile katı ve asık suratlı Doktor William Ambrose’u bile etkilemiş olan Susannah, eczanenin penceresinden süzülen ışıkta hayal kurup kötü kokulu bir toza dönüştürdüğü sülfürü ezerken dışarıdaki dünyayı izliyordu.
Fleet Caddesi, her zamanki gibi karınca yuvasını andırıyordu. Sabah başlayan kar çoktan Limehouse'daki ocaklardan yayılan zehirli bulutların getirdiği isle karışmış, ana kanalizasyondaki atıklar da inişli çıkışlı buzdağları oluşturmuştu. Kilise çanı çalarken köpekler havlıyor, eczanenin önünden kalabalık bir insan seli geçiyordu.
Susannah’ın gözleri, koyu renk şapkası ve peleriniyle karda yürümeye çalışan uzun boylu adama ilişti. Ormanda sessizce sürünen bir kurt misali kalabalığın yarattığı hengamede ilerlemeye çalışması Susannah'ın dikkatini çekmişti...
İki önemli edebiyat ödülü kazanmış olan Eczacının Kızı kitabını okurken 17.yy Avrupası hakkında da çok şey öğreneceksiniz...
- 2010 YouWriteOn Book Ödülü- 2011 RNA En İyi Yazar Ödülü
‘Yangın, veba ve adaletsizliklerin yaşandığı bir dönemde yaşanan çarpıcı bir aşk hikayesi’Katherine Webb, The Legacy kitabının çok satan yazarı
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın