Aimee Carter'ın Tanrıça Üçlemesinin son kitabı ülkemizde yayınlandı. İlk iki kitabını zevkle okumuş, ikinci kitap soluksuz bitmiş ve üçüncü kitabı heyecanla beklemiştim ve şimdi elime alıp okuyunca hem bitirmek istemedim hem de ne olacak merakıyla hızla okudum.Sonuç mu? Bittiği için hissedilen bir hüzün, son cümlelerin verdiği duyguyla yüzüme yayılan bir gülümseme oldu.
Fantastik kitaplar denilince akla uzun zamandır vampirler ve kurtadamlar geliyordu ve ben mitlolojiyi seven ve ilgi duyan biri olaran bu serinin farklılıklarını ve mitolojik özelliklerini okuyunca daha çok sevdim ve severek okuyup bitirdiğim fanastik serilerden biri oldu. Cidden farklı arayışlar içinde olanlara tavsiye ederim hele de benim gibi mitolojiyi seviyorsanız durmayın hemen alın okuyun bile derim :)
Hazır hızımı almış giderken sizlere küçücük bir uyarı yapayım. Kitap içeriğine giren bir yorum yapacağım şimdiden söylüyorum.
Ava'ya hatta ihanetine 2. kitabın sonunda okuduklarımdan sonra bu kitaba da dolayısıyla nefret ederek başladım. Tamam tam olarak nefret değildi de sempatimi yitirdi. Ama altında yatan nedenleri düşününce hak vermemek de elde değil tabi ki ama şahsen Ava o sonu hak etmiyordu! Cidden çok üzüldüm gerek Kronos'a gerekse Rhea çok sinir oldum. Hatta bir an bir umutla tamam dedim Ava için de her şey yoluna girecek ama... düşündükçe Rhea'yı parçalayasım geliyor!
Henry... Henry...Henry... genelde okunan bütün mitolojik kitaplarda Hades karakterinini kötü umursamaz can yakan bir varlık olarak okuduk ki genelde de hep Hades kötüyü anımsatır - en azından benim için nedenini bilmiyorum böyle düşünmemin :)) - ama bu kitapta Henry'den daha iyi bir adam yoktu gözümde. Henry başımın tacı oldu resmen. Kate boş ver gel bana diyesim vardı hep! Hele ki son yaptığı fedakarlık... küçük Milo için,Kate için kendini feda eder davranması... Ahhh Henry ahhh.... Gel benim Hades'im ol! <3
Milo bütün kitap boyunca en sürpriz karakter oldu benim için. Beklenmeyen bir ufaklıktı ve onunla ilgili okuduğum her detay bende gülümseme isteği uyandırdı. Hele ki Kate'i gördüğünde onu hep yumuk ellerini ona uzatırmış gibi hayal ettim. Ya da Henry'nin kucağında! Cidden bir Ölüler Diyarı Tanrısı'nın kucağında küçük sevimli bir bebek! Bundan daha iyi bir detay olabilir mi? :)
Neredeyse bütün karakterleri değerlendirmiş gibi olacağım :) Ama hayır değerlendirmeyeceğim diğerleri hakkında hiç konuşmayacağım :) Sadece hakkında küçük bir iki laf edeceğim bir Walter kaldı o kadar! Walter'a ne söylesem az... kendi kızını bu kadar feda eder davranması her ne kadar içinde duygu barındırsa da benim için fasa fiso...çok sinir bozucu davranıyordu! Tamam arkadaş anladık Tanrıların Kralısın ama kardeşim karşındaki senin kızın ya... nasıl onu böyle bir tehlikeye atarsın. Nasıl Henry'i savaştırabilmek için Kate'i kendi kızını kullanabilirsin! Keşke Kronos seni öldüreydi de yerine daha geçeydi! Daha iyi bir kral olurdu benim gözümde :)) tamam biraz abarttım :)
Bir şey diyeyim mi? Immortals (Ölümsüzler) filmini izlediniz mi bilmiyorum. Şimdi bu konuya nereden geldi diyeceksiniz ama çok güzel bir bağlantı çekeceğim :) O filmde Poseidon rolünü Kellan Lutz oynuyordu ve bana göre o role o karaktere Kellan o kadar güzel oturmuştu ki şimdi bu kitapta Phillip (Poseidon)'un olduğu her satırı okurken sanki Kellan Lutz oradaymış da o konuşuyormuş gibi düşündüm ve sanırım Phillip'e aşık oldum <3
Yine yorumumu uzattım da uzattım :) Henry'nin Kate olan aşkını kanıtlarca söylediği sözleri paylaşarak yorumumu bitiyorum.
"Artık güneşi görebiliyorum. Senin sayende günlerim rengarenk.Ebediyet bir kez daha anlam kazandır. seni bunu hak etmeyecek kadar çok incitmiş olmama rağmen, kırık olan bütün parçalarımı bularak beni tekrar bütünledin. Beni bir arada tutan şey sensin ve seni kaybedersem, bu benim sonum olur."Ve Walter'ın Kate'e söylediği sözleri de sizlerle paylaşıyorum.
"Ava çocuklarım arasında beni gerçekte olduğum gibi gören tek kişiydi. Diğerleri bana baktıklarında yalnızca saf bir güç görürdü. Calliope ise bir zampara. Ama Ava hepinize karşı beslediğim sevgiyi anlayabiliyordu. Bir adamın, ifade etmediği duygular içinde olabileceğini ve bu ifadesizliğin sevgiyi öldürmeyeceğini biliyordu. "
***
"Birçok ölümlü evladım var. Testleri geçebileceğin kesin değildi ve başarısız olma ihtimalini göz önüne alarak seninle bir bağ kurmaktan kaçındım."
"Neden değerli sırrının açığa çıkacağından korktuğun için mi?"
"Annenin senin hakkında bana anlattıklarından korktuğum için. Seni görmeye geldiğim anda, seveceğimi biliyordum. Asla tanımadığım çocuklarımı kaybetmenin acısı yeterince fazla. Ama sevdiğim birini kaybetmek..."
***
"Özür dilerim." Sesi çatladı. "İhtiyacın olan bir baba gibi davranmadığım için özür dilerim. İnsanlarımın hak ettiği gibi bir kral olamadığım için özür dilerim. Ve kızımın fedakarlıkların en nihaisini yapmasına izin verdiğim için özür dilerim. Senin ya da dünyadaki hiç kimsenin affını beklemiyorum ama bir gün, Ava'nın hatırına, ailenin bir parçası olmama, sen büyürken olmam gerektiği gibi baba olmama izin vermeni umuyorum. Ava'nın ikimiz içinde isteyeceği şey bu olurdu.Kitabın sonuna kadar Walter'dan nefret etme boyutuna geldim ama bu sözleri cidden onunda içinde insani duygular barındırdığını düşünmeme neden oldu.
Artık yorumumu bitiriyorum. Ve eğer fantastik aşk, savaş, heyecan, mitolojik kitapları seviyorsanız şiddetle tavsiye ederim bu seriyi okuyun! Hep keyif alacak, hem de raflarınızda güzel bir görüntüye sahip olacaksınız :) Şaka bir yana ben bu seriye 5 üzerinden 5 veririm, o kadar beğendim ve dolayısıyla da fantastik severlere tavsiye ederim okuyun!
Tanrıça Üçlemesinin kitapları:
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Aşk ya da Yaşam.
Henry ya da Çocuğu.
Ailesinin ya da Dünyanın Sonu.
KATE BİR TERCİH YAPMAK ZORUNDA...
Kate Winters, dokuz ay süren bir esaret boyunca kıskanç bir tanrıçaya, intikam peşinde olan bir Titan’a ve hiç beklemediği bir gebeliğe rağmen ayakta kalmayı başardı. Şimdi Tanrılar’ın Kraliçesi doğmamış çocuğunu elinden almak istiyor ve Kate’in onu durdurması olanaksızdı; Kronos ile bir pazarlık yapana dek.
Titanlar’ın Kralı Kronos, Kate’in sadakati ve bağlılığına karşılık insanlığı bağışlayacak ve Kate’in çocuğunun kendisinde kalmasına izin verecektir. Ancak yine de Henry’yi, Kate’in annesini ve konseyin geri kalanını yok etmeye kararlıdır. Kate anlaşmayı reddettiği takdirde ise dünya üzerindeki en son tanrı ve ölümlü kişi yok olana dek dünyayı yerle bir edecektir.
Sevdiği herkesin kaderi omuzlarındayken Kate imkânsız olanı başarmak zorundadır: Evrendeki en güçlü varlığı yenmenin bir yolunu bulmak, hem de sahip olduğu her şey pahasına olsa bile.
Bedeli ölümsüzlüğü olsa bile.
benimde şuan okudugum kitap çok güzel yorumlamışsın :) Ellerine saglık .. Her güzel seri gibi bitişi bende büyük bir hüzün olacak . :(
YanıtlaSilAimee Carter'ın bu seriye benzer başka kitabı var mı?Yada bu seriye benzer yani fantastik seriler var mı?Lütfen paylaş!
YanıtlaSilAimee Carter yeni bir seriye başlamış, bunu Tanrıçanın Mirası kitabının arkasında bir bölüm paylaşarak gösterdi ve sanırım yine fantastik olacak ama mitlerle ilgili olur mu bilemiyorum o konuda ne yazık ki bir bilgim yok.
SilAimee carter'ın bu seriye benzer kitapları var mı?Lütfen paylaş!
YanıtlaSil