26 Mayıs 2019 Pazar

0 T. Y. Mazer - Lacivert (Lacivert #1)


~~~*~~~
Ben gülümsemeyi severdim, gülen insanlara her zaman daha çok yakınlık duyardım. Ama şimdi yazın ortasında bile beni soğuk fırtınalara feda eden bir adam tutulmuştum.
~~~*~~~

Öncelikle kalemini yeni tanıyacağım Türk yazarların kitaplarına başlarken ki 'ne kadar iyi olabilir ki?' ön yargılarım yüzünden Türk yazarlarından özür dilemem gerektiğini düşünüyorum. Evet,  oldukça iyi olabiliyorlar. Özellikle alışık olmadığımız türde kurguları kaleme almada çok iyi olabiliyorlar. Bunu bir kez daha gördüm. 

Bir Türk yazarın da yabancı yazarlarda okuduğumuz ileri teknolojileri yazacak, bunu Türkiye sınırlarında kurgulayacak ve kendini diğerlerinden ayıracak kurguyla karşımıza çıkabileceğini bana kanıtlayan T. Y. Mazer'e teşekkür ediyorum. 


Bir Türk yazarda çok iyi kurgular ortaya çıkarabiliyormuş ve hayranlıkla kitaplarını okutabiliyormuş bunu görmüş oldum. 

~~~*~~~
"Sana güvenmiyorum Beren. Başını belaya sokmakta üstüne yok."
"Bak işte o konuda haklısın, sana bulaştığıma göre."
~~~*~~~

Yoruma başlayışımdan da anladığınız üzere kitabı çok beğendim. 

Genel olarak kitabı konusuna değinirsek eğer; Beren ağabeyinin baskılarından ve bu baskılara ses çıkarmayan ebeveynlerinden kaçarken yolunu kaybedip de girdiği ıssız orman yolunda bir adama çarpar - çarptığını sanır - durup yardım etmeye çalıştığında ise karşısında yaralı ama hiç de yardıma muhtaç olmayan bir adam olan James Hunter ile karşılaşır. James, görevinde yaralanıp da mahzenine gidip iyileşmeyi hedeflerken yoluna çıkan Beren'in tüm planlarını alt üst edeceğini düşünemeyerek onun arasına el koyar. Ama Beren pes etmeyip de James'i takip ettiğinde ve onun mahzenine girdiğinde hayatı tepetaklak olup, bambaşka bir dünyanın içerisinde bulur kendini. Ultra ilerlemiş teknoloji ile James'in dünyası, Beren'i hem tehlikenin içerisine hem de aşkın içerisine çekerken kendini bilmediği yabancısı olduğu bir dünyada hayatta kalmaya çalışarak geçirmeye çalışır. 

Tabi Beren o kadar ileri teknoloji ve görevlerin arasında kalbini James'e kaptırırken James'in arayıp durduğu Sophie, Beren'in hayatının en büyük sınavını vermesine sebep olacaktır. 

~~~*~~~
"Ne istiyorsun James?"
Mike'tan uzak durmanı istiyorum."
"Hani konu onunla ilgili değildi?"
"Değil zaten. Konu senin güvende olmanla ilgili. Ama onun yanında güvende olmazsın."
"Ne yani, senin yanında mı güvendeyim?"
~~~*~~~

Kitapta hem Beren'in James'e karşı olan duyguları ile savaşmasını okurken hem de istemeden dahil olduğu görevi başarmaya çabalamasını okuyoruz. Her ne kadar sıradan aşık bir kız gibi görünse de içerisinde yatan o cesur ve gözü kara genç kadın bütün her şeye rağmen ayakta durmayı başarması hayranlık uyandırıyordu. 

James'in ise... hayatına birden, damdan düşer gibi dahil olan Beren'in kendi dünyasından farklı oluşu dikkatini çekerken, bir sıcak bir soğuk tavırlarındaki karmaşıklık aslında onunda büyük bir ikilemde kaldığını gösterirken kalbiyle, görevi arasında bir savaş vermesini okuyoruz. 

Ekip diye bahsettikleri Brad, Elizabeth ve Mike'ın olaya dahil olması bence hareket katmıştı ve kitabı biraz daha aşk romanı kategorisinden maceraya çevirmişti. Mike'ı çok sevdiğimi itiraf etmeliyim. Her ne kadar James, Mike'ın Beren ile olan arkadaşlığını kıskansa ve göstermemeye çalışsa da aralarındaki arkadaşlık cidden çok eğlenceliydi. 

Elizabeth tam bir sürtükken Brad'e karşı nötr duygular içimdeyim. Altından bir şey çıkmazsa iyidir. Kitabın sonunda Sophie detayı beni heyecanlandırdı, çünkü ne olacak James ve Beren ilişkisi derken birde ortaya çıkması tam bir aşk üçgeni yarattı. Ama bence asıl olayda o değildi. 

~~~*~~~
O yanımdaydı, beni tutuyordu. Paramparça olmuş umutlarım beni tuttuğu kollarda beden bulmuştu sanki. Önemli olan tek şey buydu.
~~~*~~~

Ben Tobias'tan bir atak beklerken asıl atak Onur'dan geldi ve beni harbi şaşırttı. Onur'un öyle bir karakter olacağını ve o yaptıklarını yapacağını düşünmemiştim. Kitabın sonunda beni şaşırtan şeyleri severim ve bunu da sevdim açıkçası. 

Kitaptaki aksiyon sahneleri süperdi. Ultra hızlı uçaklar, binaya tırmanırken görünmeyen merdivenler, hızlı iyileştiren tıp cihazları, genetik değişimler falan... bayıldım bu detaylara!

Bütün bunların yanında kitapta güldüren sahnelerin olduğunu da itiraf etmeliyim. Özellikle Mike olaya dahil olduktan sonra. James'in zaman zaman onu kıskanması ve verdiği tepkiler süperdi. Ama en çok da James'in Beren'e söylediklerini Beren'in ona karşı kullanması çok iyiydi. 
Çıplaklık mevzusu hakkındaki konuşmalar buna en iyi örnekti. Okuyan anlayacaktır beni :D

Kitabın başlangıcı ile sonu çok iyiydi ve ortalardan biraz böyle James ve Beren aşkı çerçevesinde gelişen olayların hep öyle mi gidecek, klasik aşk hikayesine mi dönüştürecek yazar tereddüttü yaşarken yazar tam da benim istediğimi bana verdi ve yanıldığımı gösterdi. Başladığındaki çizgiyi bozmadan ilk kitabını bitirdi. Kesinlikle nefes kesici bir final yaptı kitabına ve size tavsiye ikinci kitabı almadan biri bitirmeyin merakta kalırsınız.  

~~~*~~~
"Seninle aramıza bir çekim olduğunu inkar etmiyorum. Ama bunun nedeni beni sevmen ya da benim seni sevmem değil, Beren. Bir süredir beraber yaşıyoruz. Bambaşka bir hayattasın ve yapayalnızsın. Yanında benden başka güvenebileceğin kimse yok. Hayatın boyunca bir erkekle olmamışsın. Beni merak ediyor olman normal. Ama benim için hissettiklerin ya da bu duygusallığın birer yanılgı."
"Ne hissettiğime de sen mi karar vereceksin?"
~~~*~~~

Kitaba dair beklentim düşüktü çünkü çevremde beğenen de beğenmeyen de vardı. Bu yüzden düşük beklentiyle başladım ki beni hayal kırıklığına uğratmasın ama kesinlikle böyle bir kurguda beklemiyordum. Türk yazarlardan daha çok böyle kurgular okumayı isterim. 
Biraz bilim kurguya kaçar sahneleri vardı kitabın bu yüzden bence klasik aşk hikayelerinden çok farklı noktalara gitmesi ve içerisindeki hep bir heyecan, atraksiyon olması çok iyiydi. Özellikle aşkı ve polisiyi mi demeliyim görev kısımlarını mı demeliyim bilemedim ama o sahneleri beraber işlemesi bence çok iyi olmuştu. 

Neyse çok uzatmadan kitabı sonlandırayım, ben kitabı cidden sevdim. iyi ki serinin diğer kitaplarını da almışım çünkü peş peşe okuyup meraktan ölme durumu yaşamayacağım :) 

~~~*~~~
Bir tek o, varlığıyla yine kendi yarattığı buzdan dünyamı kırıp geçiriyor, güneşi doğuruyordu. Bir tek o inandırıyordu beni ruhun aşktan nasıl kavrulduğuna, aşkın nefes, dokunuşunun abıhayat olduğuna.
~~~*~~~

Size de tavsiye ederim ben seriyi :) 

Bu arada bu serinin hem ciltli hem de karton kapaklı halleri var. Ben karton kapaklı aldım çünkü kesinlikle hayalimde canlandırdığım James karakteri Can Yaman değil, bu yüzden karton kapaklı tavsiye ederim :) 


~~~*~~~
Söylediklerinden çok, yumruğumu kaplayan sıcacık avucundaydı aklım. Sanki kalbimi yumruğuma hapsetmiştim ve o da kocaman eliyle hem onu koruyor hem de acımasızca sıkıp nefessiz bırakıyordu. 
~~~*~~~

Kitabın adı    : Lacivert
Yazarı           :  T. Y. Mazer
Seri bilgisi     : Lacivert #1
Yayınevi        : Ephesus
Sayfa sayısı    : 544

Kitabın tanıtım yazısı:

Dışarıdan bakıldığında soğuk ama etkileyici bir katildi.
Karanlık değildi. Aydınlık hiç değildi.
Gündüzle gecenin, aşkla esaretin, ölümle yaşamın arasında kalan tondu o.

Çok gizli bir birlik için çalışan, özel yeteneklere sahip Ajan James Hunter ile ailesinin baskıcı tavırlarına dayanamayarak evden kaçan tıp öğrencisi Beren Soydan'ın yolları karanlık bir gecede kesişir. 

Kendini hayal dahi edemeyeceği bir teknolojinin ve bol aksiyonlu bir kovalamacanın içinde bulan genç kız, lacivert bakışlarla kuşatıldığı bu yeni dünyada, bilinmezliklerle örülü, merak ve tutku dolu bir maceraya sürüklenir…

James, nam-ı diğer Lacivert, beklenmedik bir anda tehlikeli hayatına konuk olan Beren'i korumak için kurallara karşı gelirken, mekanik duvarlarının ardında sakladığı duygularına karşı kayıtsız kalmayı başarabilecek midir?

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın