24 Temmuz 2024 Çarşamba

0 ALINTILAR // Neva Altaj - Çalıntı Dokunuşlar (Perfectly Imperfect #5)



Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Güzel bir kadını öğle yemeğine çıkarmak istememde yanlış bir şey mi var?"

"Bu genelde, gerekli tanışma faslından sonra gelir, Kurt." Gülümsedim. "Saklayacak bir şeyin mi var? Bana adını söylemek istememenin bir sebebi mi var?"

"Saklayacak neyim olabilir ki?" Eldivenli parmakları saçımı bıraktı ve bunu yaparken kolumun üst kısmını okşayıp tüm bedenime heyecanlı bir ürperti yaydı. 

"Bilmem. Sabıkalı mısın? Evde karısı ve üç çocuğu olan bir politikacı mısın?"

"Adıma kesilmiş bir hız cezası bile yok. Karım ve çocuklarım da yok."

"Neden yok?" Tek kaşımı kaldırdım. "Kaç yaşındasın?"

"Otuz dört. Bir eşe ve çocuklara sahip olmayı hiç planlamadım."

"Peki, her şey için bir planın var mı?"

"Çoğu şey için, evet." Gözlerimin içine baktı. "Eş pozisyonu için başvurmak ister miydin?"

Kahkahalara boğuldum. Sorunun kendisine değil, son derecede ciddi bir tonla söyleniş biçimine. "Üzgünüm, Kurt. Tam olarak piyasada değilim. Kendine uygun eşi başka bir yerde araman gerekecek."

"Evliliğe karşı bir şeyin mi var? Bağlanmaktan mı korkuyorsun?"

"Hayır." Yeni tanıştığım bir adamla evlilikle ilgili konuştuğum için şaşkınlıkla başımı salladım. "Sevmediğim bir adama bağlanma konusunda içimde haklı bir korku var." 

*****

"Tetikçiyi nerede tutuyorsunuz?"

"Eski güvenli evde."

"Daha sonra geleceğim. Peki ya kız?"

"Bu sabah her zamanki gibi işe gitti. Peşinde sürekli takipte olan iki adam var ama şu ana kadar şüphe uyandıran bir şey olmadı. Tetikçiden başka kimse onun seninle gördüğünü sanmıyorum. Güvende olmalı." Bana imalı şekilde baktı. "Eğer mesafeni korursan."

Haklıydı. Ancak sorun şuydu ki, mesafemi korumak istemiyordum.


*****

"Sen ne zaman görsem, kafana sert bir cisim fırlatasım geliyor."

Salvatore'nin dudakları tenime değmeye devam etti, yumuşak dokunuşu ensemdeki tüyleri karıncalandırırken soğukkanlılığımı korumam zordu. 

"Hayal kırıklığına uğrattığım için kusura bakma. Kısa çöpü sen çektin. Kaputun altındakilerden memnun kalmadığına göre beni aldığın yere geri göndermeye ne dersin?"

Aniden beni çevirdi, artık ona bakıyordum. Çenemi kavrayıp başımı yukarı kaldırdı. 

"Hiçbir yere gitmiyorsun, Milene." 


*****

"Eğer İrlandalılar olmasaydı onun çalışmasına izin verir miydin?"

"Belki. Eğer jinekoloji ya da pediatri bölümüne geçmeyi kabul etseydi. Yetişkin erkek hastaların olmadığı bir yere."

"Bana kıskandığını mı söylüyorsun?"

"Kıskanmıyorum." Kahvemden bir yudum aldım. "Sadece karıma bakan her erkeği öldürmek için kontrol edilemez bir dürtü hissediyorum."

Annem birkaç saniye beni izledikten sonra ellerini masanın üzerine koyup öne doğru eğildi. "Umarım bu geçici bir hevestir," dedi. "Eğer tamamen bağlandıysan, Tanrı kızın yardımcısı olsun." 



*****

"Bugün Pippa ile bir çiçekçinin önünden geçerken aklıma bir şey geldi."

"Ne?" diye sordu çenemin kenarını ısırırken.

"Sen ikinci sapıksın. Bana bir ton çiçek yollayan kişi."

"Evet."

Eğildim ve bakışlarımla onu kıstırdım. "Yüz vazo mu?"

"Doksan altı. Ellerinde sadece o kadar vardı."

"Bir tanesi yeter de artardı."

Salvatore bir an beni izledi, sonra öne doğru eğildi ve burnunu benimkine değdirdi. "Benim için ya hep ya hiç, Milene. Bunu şimdiye kadar anlamış olmalıydın."


*****

"Senin derdin ne?" diye bağırdım, yüzümden akan gözyaşlarını silip ona doğru yürüdüm. "Bir değişiklik olsun diye başka birisi vurulamaz mı? Yoksa bu senin ayrıcalıklı hakkın mı?"

Salvatore, "Milene, sakinleş," derken Ilaria son dikişi attı.

"Bana sakinleşmemi söylemeye cüret etme, seni pervasız, ihmalkar salak." Omuzlarını tutup bağırmaya devam ettim, sol tarafımda duran ve bana yüzlerinde şokla bakan Ilaria ve Nino'ya aldırış etmedim. "Vücudundaki kurşun yaralarını saymaktan bıktım! Anlıyor musun?"

"Milene-"

"Bu sonuncusu!" Yüzüne doğru kükredim, sonra gözyaşlarına boğuldum. "Söz ver bana!"

"Muhtemelen seken kurşunlardan biri. Girmedi bile."

"Lanet olası bir paintball topu bile olsa umurumda değil, Salvatore!" Burnumu çekip dişlerimi sıktım. "Bir daha vurulursan, giderim."



*****

Gözlerimi kıstım ve göğsüne dayayarak tuttuğu ufak bohçayı gösterdim. "Bebeğimi çalmayı bırak."

Bir ay önce hastaneden eve geldiğimiz günden beri, Salvatore her fırsatta bebek odasına gizlice girip Mia'yı alıyor ve gittiği her yere yanında yaşıyordu. Açıklaması; yatakta değil de onun kollarında uyumayı daha çok seviyor olmasıydı. Bu da yetmezmiş gibi, Mia'yı uyanıkken tutan da oydu. Sürekli. 

Salvatore başını yana eğdi ve gözleriyle şu şeyi yaptı, beni bakışlarıyla yerime yapıştırdığı ve yavaşça gözlerini kırpıştırdığı şeyi. Lanet olsun, hala dizlerimin bağını çözüyordu. 

"Dokuz ay boyunca onu kendime sakladın, Milene." En tuhaf ifadeyi bile son derece mantıklıymış gibi gösteren ciddi tonuyla konuştu. "Artık sıra bende."

"O karnımdaydı, Slavatore. Bu sayılmaz."

"Benim kitabımda sayılır."

İç çekip yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Neler oluyor. 'hiçbir şey' deme çünkü seni çok iyi tanıyorum. O yüzden dökül bakalım."

Uzun bir süre gözlerime baktıktan sonra gözlerini kapattı. "Beni sevmeyeceğinden korkuyorum."



 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın