Bir spor romans yorumuyla karşınızdayım.
Red Zone Rivals Serisi'nin ikinci kitabı Kör Nokta'yı okudum. Aslında serinin ilk kitabı Adil Oyun'u sevmemiştim dolayısıyla da bu seriyi okuma kısmında çok tereddütlüydüm. Ancak seriyi okuyanların yorumları ve baskıları sonucunda bu kitabı ilk kitaptan daha iyi olduğu ve zaten almışken bir şans daha verip okumamı söylediler. Mahalle baskısına birkaç ay dayanabildim ve sonucunda kitabı okudum.
Açıkçası ilk kitabı yazan kişiyle bu kitabı yazan kişi aynı mı sorusu kafamda dönüp duruyor çünkü bu kitap çok daha iyiydi.
Spor romans türünde olan kitap üniversite Amerikan Futbolu oynayan bir takımın aşk hayatını anlatan bir kurgusu var. Bu kitapta da takımın ikinci kaptanının hikayesini okuduk. Kitapta tutku, aşk, dram kısımları varken yetişkin içeriklerin olduğunu konusunda da uyarmalıyım.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Giana, futbol takımının stajyer halkla ilişkiler koordinatörü konumundan terfi alıp da halkla ilişkiler koordinatörü olduğunda daha da görevine son hızla devam etmektedir. Bütün takımla tanışan ve görevlerini yerine getirmesi konusunda kendisinin iki katı ağırlıkta ve boyutta adamları dize getirip görevlerini yerine getirme konusunda otoriterdi. Herkes onu basınla ilgili işler konusunda tanıyıp, saygı duymaktadır. Takımın ikinci kaptanı olan Clay, yeri geldiğinde takımdaki herkesin görevlerini yerine getirmeleri konusunda, problemleri ve sorunları konusunda ağabeylik yaparken öyle bir dönemden geçer ki psikolojik olarak çöküntüde ve herkese agresif ve huysuz davranmaktadır. Birgün basınla röportaj vermesi gereken zamanda agresif tavırları sonucunda Giana'nın başını belaya sokar. Bunun üzerine Giana, işin aslını araştırdığında Clay'ın liseden beri çıktığı sevgilisinden ayrıldığını ve aşk acısı çektiğini öğrenir. Onu toparlamak için harekete geçtiği sırada o kızında kendileriyle aynı üniversitede olması ve daha da önemlisi amigo takımında olması işleri iyice karıştırır. Clay bir gün kafasında bir planla Giana ile buluştuğunda genç kıza kendisinin sahte sevgilisi olmasın ister. Böylece Clay, eski sevgilisini kıskandıracak ve geri dönmesine neden olacaktır. Giana ise, uzun zamandır hoşlandığı müzisyen Shawn'ın dikkatini çekecektir. Clay'ın planını kabul eden Giana, sahte bir ilişkiye başlarlar. İkili birbirlerini tanımaya başladıkları anda olaylar değişmeye de başlar. İşin içine birbirlerine karşı hissettiği duygular da girince iyice ortalık karışır. Glay ve Giana her ne kadar başkalarının dikkatini çekmek için bu sahte ilişki içerisine girseler de birbirlerine karşı hissettikleri sahiplenme, anlayış, dostluk, tutku ve filizlenmeye başlayan aşkla aslında o ilişki sahtelikten çıkıp gerçekliğe doğru ilerlerken arka planda daha büyük sebepler onları koca bir sınavdan geçirmek için beklemektedir. Bu sınavda aşklarımı kazanacak yoksa o aşk kaybedecek ve sorumluluk duygusu mu ağır basacak?
Öncelikle dediğim gibi ilk kitaptan daha çok sevdim. İlk kitapta eksikliğini hissettiğim her şey vardı bunda. Keşke o da bunun gibi olsaydı da onu da sevseydim dedim. Halbuki bu kitapta Riley ve Zeke karakterlerini de ilişkilerini de gördük ve burada onları çok sevdim ama ilk kitapta bu kadar sevememiştim hikayelerini...
Kitaptaki arkadaşlığı çok sevdim. Özellikle o takımın birlikteliği, karakterlerin arkadaşlığı, birbirlerini tanımaları ve saygı duymaları, dertlerine çare bulma çabaları çok güzeldi.
Takım Giana'yı savunması da öyleydi. Clay'in sevgilisinden ayrılıp da çok zaman geçmeden Giana ile ilişkiye başlamış görüntüsü takımı harekete geçirdi. Hepsinin 'Giana iyi bir kız, onu yara bandı diye kullanma' modu çok tatlıydı. Hepsi aynı sebeple Clay'ı uyarmasını çok sevdim. Özellikle de takımın bir parçası değil, basın ayağı olmasına rağmen kendi takım arkadaşlarına karşı Giana'yı savunmaları süperdi.
Giana'nın ailesi, yaşadıkları, kendini kanıtlama çabası, ne istediğini bilememesi ama herkesin ondan beklentisinden daha başka şeylerle uğraşması ve başarılı olması çok güzeldi. Özellikle de diğer kardeşlerinin başarılarına karşılık kendisini başarısız hissederken ve onlardan daha altta görürken kendi için yaptıkları ve başardıkları takdir edilecek şeylerdi.
Clay'in ise geçmişi zaten dramatik ve trajik... buna rağmen annesi ile yaptıkları, aldığı sorumluluk ve sadakat duygusu muhteşemdi. Kendi alıştığı düzeni bozulduğunda bocalaması ve annesine yaptıkları çok güzel anlatılmıştı. Özellikle de içindeki sorumluluk duygusu, kendisinden önce hayatındaki insanları düşünür halleri de öyle... hatta kendi mutsuzluğu olacak olsa bile sevdiği insanlar mutlu olacaksa gerisini düşünmemesi de çok güzel anlatılmıştı. Bütün o karmaşık duygular ve sorumluluklar arasında kendisi için istediği tek şeyin futbol olması ve sadece elinde o kalmış gibi ona sarılması da çok iyi anlatılmıştı.
Giana ve Clay'in arkadaşlığı çok güzeldi. Sahte sevgililik de olsa birbirlerini tanımak için arkadaşlık yapmaları, acı tatlı ailelerinden ya da problemlerinden bahsetmeler çok güzeldi. Resmen iyi kötü birbirlerini tamamen tanıdılar da. Resmen arkadaşlık aşka evrildi ama çok güzel evrildi.
Giana her ne kadar Shawn'ı etkilemek istese de aklına ve kalbine giren Clay'ı sahiplenirken Clay'da eski sevgilisini kıskandırmayı planlarken Giana'yı sahiplenmesi çok güzeldi. Uzaktan birbirlerini kıskanmaları, benim sevgilim moduna girmeleri de öyleydi...
Planları amacına ulaştığında ikilinin aslında istedikleri kişinin birbirleri olduğunu keşfetmeleri ve bunu triplere girmeden birbirlerine itiraf etme şeklini de sevdim. Gereksiz uzatma olmadan ve birbirlerini aldatma olayı olmadan birbirlerine açılmalarını sevdim. Özellikle de Clay'ın Giana'nın kapısına gelmesi ve itiraf eder moda girmesi çok güzeldi.
Zaten ikiliyi sevgili modunda okumak çok güzeldi. Ama tabi Clay'ın annesi olaya dahil olmasaydı. Çünkü o olaya dahil olunca ortalık karıştı. Her ne kadar babasına kızsam da adamın haklı olduğu da bir gerçek. Resmen Clay'i manipüle ediyorlardı.
Clay ve Giana'nın ayrıldığı kısım çok fenaydı. Hani severken ayrılmak zor derler ya... ağlayarak, deli gibi severek veda etmek... işte onu yaşadık resmen. Ama barışmaları da bir o kadar güzeldi. Tabi Clay yatıp kalkıp takım arkadaşlarına dua etsin. Riley, Zeke ve Holden resmen kurtarıcıları oldu.
Yorumun başında da dediğim gibi... bu kitabı Adil Oyun'dan daha çok sevdim. O kadar tavsiyeye rağmen ön yargılı başlamıştım ama öyle ki bir oturuşta 150-200 sayfa falan okutacak kurgusu, akıcılığı vardı kitabın. İyi ki söz dinlemiş ve okumuşum.
Şimdi serinin diğer iki kitabına da şans vereceğim, umarım ay bitmeden okuma fırsatı bulurum onları da...
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟
Okumak için sabırsızlanıyoruz! :)
YanıtlaSil