26 Nisan 2022 Salı

0 ALINTILAR // Erin Watt - Düşmüş Varis (The Royals #4)

"Bak, Royal. Daha ne kadar açık konuşabilirim bilmiyorum ama seninle ilgilenmiyorum."

"Sana inanmıyorum."

"Tabi ki inanmazsın. Çünkü sen birinin neden senin yakınlarında olmak istemeyebileceğini ihtimal yok anlayamazsın."

Üzgün bir ifade takındım. "Neden benim yakınlarımda olmak istemiyorsun? Ben eğlenceliyimdir."

"Evet öylesin," diye katıldı. "Eğlencelisin, Easton. O kadar eğlencelisin ki Salem Sokağı'ndaki birkaç serseriden dayak yiyorsun. O kadar eğlencelisin ki neredeyse bayılmak üzere olduğun halde motoruna atlayıp eve sürmenin iyi bir fikir olduğunu düşünüyorsun..."

Utançtan göğsüm sıkıştı.

"... o kadar eğlencelisin ki cebinde bir yığın parayla geceyi rastgele bir kızın evinde geçiriyorsun. İstesem seni soyup soğana çevirirdim." Omuz silkti. "Benim böyle şeylere vaktim yok. Bu çok büyük bir yük."

Bir yük mü?


*****


"Easton." Durakladı. "Neden beni araştırıyorsun?" Bir duraklama daha. "Neden bana yemek alıyorsun?" Bir tane daha. "Neden buradasın? Neden büyük, şatafatlı evini bırakıp bütün geceni beni beklemekle geçiriyorsun? Burada soyulmamış olmana bile şaşırdım."

Buna gülmek zorundaydım. "Ben başımın çaresine bakarım, bebeğim. Ve sorunun cevabı, buradayım çünkü senden hoşlanıyorum."

"Beni tanımıyorsun bile," dedi sinirle. 

"Tanımaya çalışıyorum!"


*****


Onda, yanındayken mutlu olmama neden olan bir şey vardı. 

Aklıma çılgın bir fikir geldi.

"Peki ya arkadaş olsak?" diye sordum yavaşça.

Şaşırmış görünüyordu. "Ne?"

"Arkadaş. Yedi harften oluşan ve karşılıklı bağ kurabilen kişiler anlamına gelen kelime."

"Ne anlama geldiğini biliyorum. Ben sadece senin neden bahsettiğini anlayamıyorum."

"Arkadaş olmalıyız diyorum. Madem bana ilgi duymuyorsun." Göz kırptım. "Ya arkadaş oluruz ya da sana asılmaya ve seni öpmeye çalışmaya devam ederim."

Hartley bıkkın bir ses çıkardı. "Neden bunlardan biri olmak zorunda? Üçüncü bir seçenek yok mu?"

"Yok."

 


*****


"Neyin peşindesin sen?"

"Sadece iyi şeylerin, küçük kardeş." Kolumu omzuna attım.

Şüpheciliği sinirlerimi bozmaya başlıyordu. "Neden? Hartley için iyi olacağıma inanmak o kadar mı zor?"

"Evet, öyle. Seni canım gibi sevdiğimi biliyorsun ama yapma, Easton. Sen insanların sana nasıl hissettirdiği doğrultusunda karar verirsin, diğer türlü değil."

Espri yaparak, "Hadi ama. O kadar da kötü biri değilim," dedim.

Ama Ella hızını alamamıştı. "İnkar mı ediyorsun? Yani abilerinin kız arkadaşlarıyla yatıp kalktığını inkar mı ediyorsun? Bir keresinde sen kendin bana ne dedin..."

Kalbim kırılmıştı, kolumu indirdim ve hızımı yavaşlattım. "Bu sabah kuyruğuna mı bastım, ne yaptım? Neden bu boktan şeyleri yüzüme vuruyorsun?"

"Çünkü seni önemsiyorum. İnsanları incittiğinde, eninde sonunda kendi kalbini de kırıyorsun." 


*****


"Bunu ben çözeceğim. Tek başıma. Senin yarımına ihtiyacım yok."

Dizlerimin üzerinde yumruklarımı sıktım. "Evet, var."

"Hayır, yok. Senden gelecek hiçbir şeye ihtiyacım yok." İfadesi öfkeyle doldu. "Seninle tanıştığımdan beri bana sorun yaratmaktan başka bir şey yapmadın. Bu yüzden, Tanrı aşkına lütfen bana yardım etmeye çalışma. Yardım da etme ve kesinlikle çözmeye de çalışma. Sende bir şeyleri çözebilecek kapasitede değilsin." Üzüntüyle başını iki yana salladı. "Sen bir şeyleri sadece bozabiliyorsun."

Bunu söyledikten sonra gitti. Kalbe saplanan bir bıçak gibiydi. 




 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın