3 Ekim 2022 Pazartesi

0 ALINTILAR // Axie Oh - XOXO

"Hem yıldız olup hem Nathaniel'la birlikte olamaz mısın? Annen izin vermez mi?"

"Konu annem ya da şirket değil. Daha fazlası."

"Nasıl yani?"

Bana döndü. "Gerçekten bilmiyor musun?"

"Hayır" dedim, "ama öğrenmek istiyorum."

Sori de. Nathaniel da. Gi Taek de. Angela da. Hepsi yanı hayalin peşindeydi. 

Jaewoo da.

"Yıldız olmak büyük bir onurdur. Pek çok kişinin peşinden gittiği hayali gerçekleştirdiğin anlamına gelir. Ancak bu, sadece başlangıçtır. Güzel müzik yapmak, şirketini ve kendi imajını korumak, başarılı gösterilere imza atmak, ödüller kazanmak, liste başı olmak, hayranlarına imza günleri düzenlemek, çeşitli gösterilere çıkmak, grup arkadaşlarının solo gösterilerini desteklemek, kendin için solo program yapmak..." Nefes aldı. "Bunların yanına başka birini eklediğin zaman insanlar yeterli enerjiyi bulamayacağını düşünür. Sanki hayatındaki kişi bunlardan daha değerli olacakmış, onunla olan hayatını kimseyle paylaşmayacakmışsın gibi. Hayranların tüm başarılarına ortak olmaya alışmışken onunla olan hayatına ulaşamadıkça hayal kırıklığına uğramaktan korkacaktır."

İç çekti. "Yani ben böyle düşünüyorum ve onlara hak veriyorum. İnsanları gülümsetmek istiyorum. Kalplerini ısıtmak da... Başkasıyla birlikte olduğum için endişeye kapılacaklarsa ya da onlar için yeterince çabalamadığımı düşüneceklerse ben de bunu yapmam, olur biter."


*****


Jaewoo, "Neden gittin Jenny?" diye sordu. Bu soruyu duyacağımı çok iyi biliyordum ama yine de göğsüm sıkıştı. 

Her şey buraya kadardı. Bu konuşmayı yaptıktan sonra aramızdaki ilişkiyi inatla devam ettirmemiz gerek kalmayacaktı. Asıl önemli olan şeye, kariyerine odaklanmalıydı.

Ben de kendimi toparlayıp çello çalışmalarıma, projeme, geleceğime odaklanmalıydım. 

"Senin hastaneden gitmene neden olan şey yüzünden," dedim. Sesim titremediği için kedimle gurur duyuyordum. "Nathaniel söyledi zaten." Jaewoo suratını astı. "Senin kaybedecek çok şeyin var. Anlıyorum. Biz başka dünyalarda yaşıyoruz."

"Başka dünyalarda yaşıyoruz," diye tekrarladı. Her ne kadar kendimi buna hazırlamış olsam da bu sözleri ondan duymak canımı yakmıştı. "Ancak benim gitme nedenim bu değildi."

Salıncağım titredi. Kafamı kaldırdığımda benim salıncağımı zincirlerinden tutup kendine çektiğini fark ettim. Düşmemek için onun zincirine tutunmak zorunda kaldım. 

"Benim Nathaniel'a kıyasla kaybedecek çok şeyim var," dedi. Çevremizi hüzün kapladı. "Sonuçta o, kalbini feda etmiyor."  



*****


Köyün arka tarafındaki hanoklardan birinin önünden geçerken tanıdık bir ses duydum. Kapıdan baktığımda Nathaniel'la birkaç erkeğin top oynadığını gördüm. Hiçbirinin üzerinde tişört yoktu. Nathaniel beni gördü. "Çocuklar!" diye bağırdı. "Seyircimiz var! Kendinizi koruyun." Herkes çevreye kaçıştı. 

"Sanki size meraklıydı." Kendisini görmeden önce sesini duyduğum Jaewoo, yan taraftan göründü. Üzerine giydiği rüzgarlığın fermuarını çekiyordu ama son anda kaslı karnını ve göğsünü görebilmiştim.

"Bir dakika," dedim önüme geçince onu ittirerek. "Henüz hiçbir şey görmedim ki!"

Kaşlarını çattı. "Görmek isteyeceğin tek şey, önünde zaten."



*****


"Senin yanında içimi döktükçe döküyorum. Başından beri böyle... Bana bir şey yaptın sen. Şarkı yazarken de böyle hissediyorum ama senin yanındayken daha çok hissediyorum."

"Ben de aynı şeyi hissediyorum." Duraksadım. "Sana bir şey söyleyeceğim."

Güldü. "Ne?"

"Tanıştığımız gece, en son girdiğim yarışmanın jürilerinden cevap gelmişti. Bana kıvılcımdan yoksun olduğumu söylemişlerdi. Karaoke odasında karşılaştığımızda canım onlara sıkkındı zaten ama sen de çok uyuz davrandığın için sana da gıcık olmuştum."

Başını sallayarak güldü. 

"Fakat otobüste yeniden karşılaşıp festival alanına gittiğimizde o gece hiç bitmesin istedim. Sadece o akşamı beraber geçireceğimizin farkındaydım ama hep daha fazlasını diledim.

"Yani..." dedi Jaewoo, "ben senin kıvılcımın mıyım?"

"Aramızda bir kıvılcım olduğu kesin işte!" Şakalaşmak için ona vurur gibi yaptım, bileğimi yakaladı.

"Peki, şimdi ne düşünüyorsun?"

"Hiç bitmesin istiyorum."



*****


"Keşke başından ayrılacağımızı söyleseydi biri. O zaman içim bu denli acımazdı."

"Jaewoo..."

"İlişkimizin birkaç ay sonra biteceğini düşünerek girmedim ben bu yola. Kimse bir ilişkiye bitecek diye başlamaz."

"Doğru, insanlar en başından başlamamalar gerektiğini bildikleri için ilişkilerini bitirme kararı alırlar."

"Buna gerçekten inanıyor musun?"

Hayır demek istiyordum. Seninle geçirdiğim iki ay, Seul'de arkadaşlarımla geçirdiğim beş ay hayatımın en güzel zamanlarıydı demek istiyordum. 

Ancak bu cümleyi söylemek için kendime acı çektirdiğimin farkındaydım çünkü artık geri dönüyordum ve ona aşık olduğumu söylemenin ikimize de faydası olmayacaktı. 

"Evet."



*****


"İnsanlar kendilerini korumak için tuhaf şeyler yapıyorlar. İnsan, korktuğu zaman kalbini kapatıyor ve sonra da doğru zamanı bulamıyor. Ancak kalbini açarsan, şansını deneyecek kadar cesur davranırsan zaman da sana destek oluyor."

"Sanırım ben bir hata yaptım ama bu hatayı nasıl düzelteceğimi bilmiyorum."

"Yanılıyorsun. Hatanı nasıl düzelteceğini çok iyi biliyorsun. Sadece... git..."



*****


Jaewoo bir eliyle ensesini ovuşturup diğer eliyle benim elimi tutmaya devam ediyordu. "Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı," diye karşılık verdi. 

Nathaniel göz kırparak, "Evet, biliyoruz," dedi. 

"İyi misin?" diye sordu Sun. "Biraz daha bekleyebiliriz."

"İyiyim."

"Eğer sahnede kendini kötü hissedersen, Jaewoo-hyeong," dedi Mingyu, "işaret versen yeter." İşaret parmağını kaldırıp çenesini kaşıdı. "Ben komik bir şey yapıp herkesin dikkatini dağıtırım." 

Jaewoo sırıttı. "Teşekkür ederim, Mingyu-yah."

Gözlerim doldu. Böyle bir ana sahip olup duygularıma hakim olmam mümkün değildi. 

Birbirlerine destek olmaları çok güzeldi. Güven, sevgi ve inanç. Onları bütünleştiren de buydu. 



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın