28 Nisan 2020 Salı

1 ALINTILAR // N. G. Kabal - 00:00 Biri Sizi Düşünüyor

Yine çok sevdiğim bir kitabın alıntılarıyla karşınızdayım. :) O kadar post it yapıştırıp da sonrasında onları es geçmeye gönlüm el vermiyor ve sizlerle paylaşmak istiyorum bu yüzden de bu postlar çıkıyor karşınıza. 

Yazarın okuduğum ilk kitabı ama yayınlanmış beşinci kitabı olduğunu söylemeliyim. Bir alttaki postta kitaba dair yorumu bulabilirsiniz ayrıca kısa yoldan ulaşmanız için de linke tıklayabilirsiniz :) 

Değişik bir aşk romanı olduğunu söylemeliyim, yazarın da oldukça profesyonel bir şekilde kaleme almış olduğunu da... Bence şans vermelisiniz ki ben yazarın diğer kitaplarına şans vereceğim :) 

Bu arada yazarın yayınlanmış diğer kitaplarını da aşağıda sıralıyorum. 

Kitaba dair alıntılarıma geçiyorum :) 



Birini sevmenin cesaret gerektirdiğini biliyordum, sevmek başlı başına bir devrimdi ama bana kalırsa bir insanın asıl savaşı sevdiği kişiyi terk ettiği zaman başlıyordu. 


*****


"Neden peşimden geldin?" Gözlerimi kapatıp on beş dakikadır arkamdan gelen ve şimdi duran ayak seslerine dönmedim. Kim olduğunu biliyordum. 

"Beni sen çağırdın, atkuyruğu."

Yavaşça arkamı döndüm. Elleri cebinde bekliyordu. 

"Bütün gece seninle konuşmadım bile."

"Söyledin demedim Naz, beni sen çağırdın dedim. Gözlerin dilini iyi bilirim."


*****


"Nazlı," diye seslendi kapıya ulaştığında. Ona bakmak için başımı yastıktan kaldırdım. "Geçmiş, sen izin verdiğin sürece yaşamaya devam eder."


*****


"Bana karşı çok naziksin ve dikkatlisin. Ne yemeği sevdiğimi biliyorsun, kitaplardan hoşlandığımı, beni nerede bulacağını, beni uyurken izliyorsun ve benim için endişeleniyorsun. Neden?" Bunu azarlar gibi söylemek istememiştim ama tutumum biraz sert kaçmıştı. Menüyü kapatıp ellerini masanın üzerinde birleştirdi. 

"Sen gördüğü en güzel şeysin," dedi. 


*****


"Bizi eğlendiren şeyler..." dedi karanlığı çağıran denize doğru bakarak. "Bizi eğlendiriyor mu gerçekten?"

"Öyle görünüyor."

Bana bakıp yeniden gülümsedi. "Aslında buna sadece zaman öldürmek deniyor. Şanslıysak bazen gülüyoruz ama çoğunlukla herkes gibi hayatın akışına kapılıyoruz."

Ve hayat akarken ben, çoğunlukla orada öylece duruyorum. Büyük bir dalga üzerimden geçiyor ama ben bir heykel gibi kımıldamadan orada bekliyorum. 

Neyi?

Kimi?


*****


"Cesetler soğumaya başladığı zaman, katillerin çoğu neden öldürdüğünü unutmuş olur." Çenemi omzuna yasladım. "O yüzden neden diye sorduğunda, sana bir cevap veremem."


*****


İnsanların korkmaları için yolun sadece karanlık olduğunu görmeleri yeter, karanlık olduğu sürece o yolda ne olup olmadığını önemsemezler. 

Ben onlar için, karşılarına her an neyin çıkacağını bilmedikleri karanlık bir yol gibiydim. 

Kahrolası insanoğlu, bilinmezlikten nefret ederdi. 

Aptal insanoğlu, korktuğu her şeyden ardına bakmadan kaçardı. 

İnsanlar, hiçbir şey için mücadele edemezlerdi. 


*****


"Mutlu olmak da mutsuz olmak da bir seçenek." İkimizde tavana bakıp orada göreceğimiz bir ışık aradık sanki. Bu mahrem an karşısında garip bir şey hissetmiş ve onun da aynı şeyi hissettiğini düşünmüştüm. Sorguluyordu. Yeniden ayağa kalkıp yatağımın kenarına oturdu ve konuşmadan önce uzun uzun gözlerimin içine baktı. 

"Yaşadığın anı ziyan etme, evren sana her zaman hayatta olma fırsatı vermeyecek; ölüp gitse bir daha ekndine gelemeyeceğin insanları incitme, sarılınca halledemeyeceğin bir şey yok, öpüşürsen dünyayı bile kurtarabilirsin." İkna etmek ister gibi derin bir nefes verip başını salladı. "Sapkınlık, yalnızlık, bencillik çağı değil mi bu? Kapılmama zamanı, hoyrat davranmama, kendini bilme, kendini öğrenme. Her şey sende başladı, her şey sende bitecek, her şeyin çözümü sende; suçlu da sensin, suçsuz da. İyi de sen, kötü de. Mutsuz zaten sensin ama mutlu olabilecek de sen. Yollar uzun, yollar çok, yollar hep." Yeniden gülümsedi. "Kaybolma."


*****


"Sabahtan beri beni mi takip ediyorsun?"

Burnunu kırıştırarak güldü. "Biliyorsun, bu yapmayı en sevdiğim şey." Yeniden açık saçlarımda parmaklaırnı dolaştırdı. "Burada böylece durup seni izlemeyi durduramıyorum." Kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Aslında bir süre daha takip edecektim ama dayanamadım. Seninle konuşmak, sana dokunmak, gözlerine bakmak için müthiş bir arzu duydum."

"Ben de," dedim. "Ben de senin peşinden gelmeyi çok istedim ama bir kere benden kendini kurtarmışken bir kez daha seni kendime maruz bırakmak istemedim." 

Sırıtarak "Sen kafayı yemişsin," dedi ve beni kendine doğru çekti. "Ama sanırım sonunda ödevimizi tamamladık, birbirimize ayna olabildik, baksana aynı görünüyoruz."

"Sanırım," dedim.

"Hem aradan yıllar geçmiş hem de her şey dün olmuş gibi."

"Seni seviyorum," diye fısıldadım, limonlu ve sandal ağacı olduğunu hatırladığım sadece ona özgü olan kokusunu içime çekerek. "Seni seviyorum." Kafesin önce çatladığını sonra paramparça olduğu nu hissettim. Sırtımda birleşen elleri, bir kanat gibi özgürlüğümü fısıldadılar.

"Seni seviyorum," dedi saçlarımdan öptükten sonra çenesini başımın üzerine yasladı. Sevilmenin, doğru bir şekilde sevilmenin ne kadar iyi hissettirdiğini hatırlayınca titredim. Sonunda zamanın bileğime taktığı zincirlerden arınmıştım. 




1 yorum :

  1. Öyle güzel yerleri seçmişsin ki okuma hevesim daha da arttı abla. :))
    Bir oturuşta kitabı yarıladım ben de, bitirince yorumunu da okuyacağım. ♥

    YanıtlaSil

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın