10 Nisan 2024 Çarşamba

0 ALINTILAR // Sophie Lark - Kayıp Varis (Brutal Birthright #2)



  Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Ne duymayı bekliyordun?" diye sordu Canavar alaycı bir şekilde. "Banka hesaplarımın şifrelerini mi? Güvenlik sisteminin şifresini mi? Bildiğim tüm sırları sana anlatabilirim ve bu konuda hiçbir şey yapamazsın."

Yanaklarımın pembeleştiğini duyabiliyordum.

Adam haklıydı. Tamamen güçsüzdüm. Bu yüzden evinin etrafında dolaşmama izin veriyordu.

Mikolaj bana yaklaşarak, "Ailenin seni eğitmemesine şaşırdım," dedi. Bana bakarak yüzünde küçümseme ifadesi hakimdi. "Bir kurt yetiştirmeliydiler, küçük bir kuzu değil. Neredeyse zalimce görünüyor."

*****

"Babanın pek de örnek bir insan olduğunu sanmıyorum!" diye bağıdım. "Kendi oğlunun parmağını kesmiş!"

Mikolaj gözlerini kısarak benden yana döndü.

"Ne dedin sen?" diye tısladı.

Şimdi haklı olduğuma emindim.

"Kasap serçe parmağını kesmiş," dedim. "Sana böyle davrandıysa, onun adına intikam almaya neden bu kadar kararlısın anlamıyorum."

Mikolaj üç adımda aramızdaki boşluğu kapattı. Yeterince hızlı geri çekilemedim. Sırtım duvara çarptı ve artık tam önümdeydi; beni ısıracak kadar yakınımdayken yüzüme doğru nefes alıp veriyordu. 

"Sence beni pohpohlayıp şımartmalı mıydı?" dedi Mikolaj, öfkesiyle beni duvara yapıştırarak. "Bana bilmeye değer her dersi öğretti. Beni asla bağışlamadı."

Elini kaldırdığında serçe parmağı hariç mükemmel olan uzun, esnek parmaklarını görebildim.

"Bu benim ilk dersimdi. Bana her zaman ödenecek bir bedel olduğunu öğretti. Ailenin bunu öğrenmesi gerekiyor. Senin de öyle, baletnica."



*****

"Ne olacak?" diye sordum. 

Bu odada ilk konuştuğumuzda bana değer verdiğim her şeyi yok edeceğini söylemişti. Planının hala bu olup olmadığını bilmek zorundaydım. Eğer aramızda hiçbir şey değişmediyse. 

"Şey," dedi Mikolaj, "duruma bağlı."

"Neye bağlı?"

"Sana bağlı, Nessa."

Elini kül sarısı saçlarında gezdirip gözlerinin önünden çekti. O salar hemen tekrar gözlerine düştü. Asla yerinde durmuyordu. Mikolaj'ın gergin olduğunu gösteren tek şey buydu. Aksi taktirde asla anlayamazdınız. 

"Bu evi seviyor musun?" diye sordu bana. 

Tuhaf bir soruydu. 

"Elbette," dedim tereddütle. "Çok güzel. Ürkütücü bir şekilde."

"Ya burada kalsaydın?" diye sordu Mikolaj, buz mavisi gözlerini gözlerime dikerek. "Benimle birlikte."

Bu alanda neredeyse çok fazla oksijen vardı. Sanki azot oksit kokusu almışım gibi biraz başım dönmeye başladı. 

"Bu konuda gerçekten bir seçeneğim yok, değil mi?" dedim usulca.

"Ya olsaydı?" dedi Mikolaj. "Burada mutlu olabilir miydin?"

"Seninle mi?" diye tekrar ettim. 

"Evet."

"Bir evlilik anlaşmasından bahsediyorsun."

"Evet," dedi "Eğer ailen kabul ederse."



*****

Nessa'ya baktım. İri yeşil gözlerinde ve kara kaşlarında hiç görmediğim kadar endişe hakimdi. Gözyaşları yağmur gibi yüzüme yağıyordu. Hissedebildiğim tek sıcaklık buydu. Tüm kanım yarı donmuş toprağa akıyordu.

O çok, çok güzeldi. 

Eğer bu gördüğüm son şeyse, huzur içinde ölebilirdim.

"Nessa," diye mırıldandım. "Geri döndün."

Nessa elimi tutup sıkıca kavrayarak, "İyi olacaksın," dedi. 

Muhtemelen olmayacaktım ama bununla tartışacak durumda değildim. Hala zanım varken ona bir şey söylemeliydim.

"Seni neden gönderdiğimi biliyor musun?" diye sordum ona.

"Evet," diye hıçkırdı Nessa. "Çünkü beni seviyorsun."



 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın