Deburgh serisinin 4. kitabı Büyülü Lord DeBurgh... Açıkçası serinin 3. kitabı Kalp Hırsızı'ndan sonra bununda biraz yavan olacağını düşünerek ön yargılı yaklaşmıştım. Ki Kalp Hırsızı'nı okurken zaman zaman sıkıldığım olmuştu. Ancak bu kitabı sevdim. Akıcıydı ve konu diğerlerinden daha güzeldi sanki. Stephen'ı zaten merak ediyordum ki bu da merakımı tatmin etmeye yeten bir kitap oldu. Hep alışık olduğumuz savaşçı, kahraman, mükemmel Lord'ların yanında burada kusurlu bir Lord görmek harikaydı. Gerçi Brighid Stephen'ın kardeşlerinin de kusurlarını saydı ama olsun.
Kitapta diğer hoşuma giden taraf ise Brighid'in özel yeteneğiydi. Tarihi aşk romanlarında hiç denk gelmediğim bir şeydi Simyacılık ama bunda değinilmesi hoşuma gitti. Brighid'in Stephen ile atışmaları, Stephen'ın Brighid'i sinir etme çabaları kesinlikle okumaya değerdi.
Kitapta favori sahnem Brighid ile Stephen'ın köyde küçük bir kulübede kaldıklarında Stephen'ın uyuyamayıp şaraba ihtiyaç duymasında Brighid'in tepkisi... Nedense çok romantik geldi.
Brighid'in halaları zaten ayrı bir olaydı bayıldım kadınlara... Ama diğer iki kitabın sonunda diğer DeBurgh kardeşleri görürdük keşke bunda da görseydik. Neyse en azından başında Reynold'u gördük :)
Kitabı şahsen beğendim. Dediğim gibi Wessex Kurdu'nu çok beğenmiştim serinin ikinci kitabını okuyamamış olduğumdan bir şey diyemem ama Kalp Hırsızı'nı Wessex Kurdu'nun yanında biraz yavan bulmuştum ancak bu kitapta yine ilk kitabın tadını aldım ve çok sevdim. Şimdi bu ay yayınlanan Büyülü Prenses var sırada. Serinin 5. kitabı ve Robin'i anlatıyor...
Seriyi tarihi aşk romanı severlere tavsiye ederim.
The DeBurgh Serisinin Kitapları:
- Wessex Kurdu
- Kralın Buyruğu
- Kalp Hırsızı
- Büyülü Lord DeBurgh
- Büyülü Prenses
- Kara Şövalye DeBurgh
- Son DeBurgh
Stephen DeBurgh, uzun boy ve çarpıcı bir vücut yapısı bahşedilmiş, genç bir Tanrı'ya benziyordu. Ancak Brighid L'Estrange'a göre, o her yönüyle sadece bir insandı. Nefsine düşkün ve kendini çok beğenen o çapkın şövalye, asil soyuna layık değil gibi görünüyordu. Ama her şeye rağmen... Neden Brighid yine de onda, kalbinin derinlerindeki bütün özlemleri açığa çıkaran, müthiş bir güç ve doğruluk hissediyordu?
O inatçı ve dik kafalı Brighid'e Galler'in bataklık arazilerinde refakat etmek, Stephen'in gerilen sinirlerini patlama noktasına getirmişti. Hayatı boyunca, Bayan L'Estrange'in okyanus yeşili gözleri, Stephen DeBurgh'u, hayatını sonsuza kadar değiştirecek bir kadere çağırıyordu. Hem vücudunu hem de yüreğini titreten o büyüden kurtulması mümkün müydü?
Sen böyle okuyup okuyup yorumluyorsun ya çok imreniyorum hatun :( Ah finaller ah.
YanıtlaSil