20 Şubat 2022 Pazar

0 Aşkın Nur Karataş - Asistan 1


~~~*~~~
Değişim bir dokunuştu, bir dokunuşla başlar ve bir dokunuşla son bulurdu. Kalbe, ruha ve bedene...
~~~*~~~


 Bir serisi hariç her kitabını okuduğum nadir Türk yazarlardan biri olan Aşkın Nur Karataş'ın en yeni kitabı ve serisi Asistan'da okundu. 

Öncelikle bu kadının cüretkar kalemini seviyorum. Bizim yazarlarımızın pek yazmadığı kadar cesur kaleminde... daha da önemlisi bunu yazmayı çok güzel becerebilmesinin haricinde okuru da yazdığı türle alakalı tatmin de ediyor. 

Bu kitabı diğer kitaplarından daha farklı çünkü diğerleri erotik romans derken bu kitap kelimenin tam anlamıyla dark romans olarak adlandırdığımız türe kaymış. Bence güzel de yazmış altından kalkabilmiş. Kitabın devamı nasıl olur bilmiyorum ama bu kitapla şunu söyleyebilirim ki yazarım ayakta alkışlıyorum sizi. 

~~~*~~~
Benim gücüm için savaşıyordu ama güçsüzlüğümü arzuluyordu.
~~~*~~~


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Tutku, küçük yaşlarda babası tarafından terk edilmiş annesi, üvey babası ve üvey kardeşiyle yaşamak zorunda kalmış yirmi yedi yaşında genç bir kadın. Geçmişinden gelen yaşadıklarından dolayı kendince sorunları olan Tutku, ailesi içerisinde yaşadıklarından sonra doğup büyüdüğü Almanya'yı terk edip Türkiye'ye gelir ve babasının yanına kısa süreliğine kalmak için gider. Bu sırada da yaşamak ve kendi hayatını kurabilmek adına bir anlık kararla iş başvurusunda bulunduğu Bozkurt Holding'den dönüş aldığında hayatını tamamen değiştirir. Çünkü onun ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve onu anlayabilecek, onun gibi ihtiyaçlara sahip bir patronu vardır. Yıldırım Bozkurt... Tutku'nun acıya ihtiyaç duyması, geçmişte yaşadıkları ve en çaresiz, karmaşık, duygusal anlarında acıya ihtiyaç duymasını anlayan Yıldırım, Tutku'nun kaçış noktası olur. Hem işinde ilerlerken hem de acıya ve güçlü olmaya olan açlığını Yıldırım ile karşılamaya başlayan Tutku, değişmeye de başlamaktadır. Ancak işin içine yavaşça birbirlerine duydukları çekimde girince işler daha başka boyuta giriyor. İşte o noktada da kitap bitti. 

2. kitabı oradan bana fırlatın hemen dedim. :) 

Öncelikle, kitabın başlamak şekli, Tutku'nun düşünce tarzı, çaresizliği, yaşadıkları, kimsesizliği, yalnızlığı, psikolojik durumu güzel anlatılmıştı. Babasıyla yaşadıkları ve duyguları da güzel anlatılmıştı. Özellikle benim gibi babacı birinin, böylesine duygusal ve boşlukta ilişkileri okumak açıkçası etkileyiciydi. Ki daha fazla detaylandırılmaması çok iyiydi çünkü drama girerse oturur ağlardım. 


~~~*~~~
Yıldırım Bozkurt bir fırtınaydı ben ise ağaca bile sahip olmayan başıboş yaprak... Fırtınaya karışıp savrulmaya başlamıştım bile yitip gitmem pek uzun sürmeyecekti.
~~~*~~~


Tutku'nun arkadaşlık ne demek bilmemesi, Koray, Cem ve Pınar ile olan arkadaşlığı... Özellikle Koray ile olan arkadaşlığı çok güzel ifade edilmişti. Bunların Tutku üzerinde etkisi de öyle. Ki Tutku birçok şeyden yoksun kalmış bir kadın olarak bunların onun için değeri güzel ifade edilmişti. 

Gelelim Yıldırım Bozkurt'a... aslında şu kitabı üçüncü kişi tarafından okumayı ve Yıldırım'ında iç dünyasını öğrenmeyi çok isterdim. Çünkü içimden bir ses onun da kolay bir hayatı olmadığını ve Yıldırım karakterinin oldukça zorlu süreçten sonra böyle güçlendiğini söylüyor. Gerçi bunun sinyallerini söyledilerinden anlıyoruz ama hisleriyle okumakta güzel bir deneyim olabilirdi. 

Yıldırım'ın Tutku'nun ihtiyaçlarını anlaması, bunu ona vermesi, yavaştan yavaştan sahiplenmesi ve kıskanma belirtileri güzel anlatılmıştı. Özellikle Tutku'nun başlarda genç adamın karşısında tutuk olması ama sonradan açılması ve bunun tamamen Yıldırım'ın başarısıyla olması da güzeldi. 

Bunların haricinde o acı kısımları... tamam çok fazla dark romans türevi okumadım, dilimize pek çevrilmiyor bu tür. Ancak bence yazar bu türün altından iyi kalmış. O kısımlardaki duyguları anlatma şekli ve olayı anlatma döngüsü güzel kurgulanmış, ifade edilmişti. 

Ha bana sorsanız yaşar mıyım bunları veya kabul eder miyim asla! 

Normal mi bu durum? Hayır değil! 

Bana sorarsanız Tutku bir manyak! Yıldırım ondan da manyak! 

Benim için yaşanabilir ya da yaşanmayı kabul edilebilir bir yaşam tarzı değil. Söz konusu bile olamaz... kurgu olarak değerlendiriyorum bunu ve duruma böyle baktığımda da okumaktan keyif aldığım sorunlu insanların birbirini anlama çabası ve ayakta durma yolculukları gibi geliyor. 


~~~*~~~
"Sen ne kadar güçlü ve dik durursan dalgaları o kadar kolay alt edersin. Tek ihtiyaç pes etmemek."
~~~*~~~


Bu türü sevmeyenler çok yargılayacaktır, okuyanlar çok saydıracaktır, gömecektir ve daha da önemlisi ne zaman ne de verilen ara değer bir kitap olduğunu düşünmüyorum diyeceklerdir. O yüzden direk diyorum ki bu türü sevmeyen okurlar bu kitabı boş yere okuyup da gömmesinler! 

Zamanında bu tür kitapların çevirileri çıktığında baya yorum okuduğumdan dolayı açık açık söylüyorum. Bu türü sevmeyenler okumayın!

Ben sevdim. Dediğim gibi benim için yaşayabileceğim bir hayat tarzı değil ama bu tür hayatı yaşayanlar yok mu? Bence vardır! Saygı duyarım. Ama onaylamadığım bir yaşam tarzı olması bu kitabı sevmeyeceğim anlamına gelmiyor. Sevdim! Bence bu türün hakkını vererek yazmış Aşkın Nur Karataş. 

Kitabın devamı gelecek. Yanılmıyorsam yakın bir zamanda gelecek. Beklemedeyim onu da okuyacağım. Bu kadının kalemini seviyorum. Yukarıda da dediğim gibi cüretkar ve cesur kalemine bayılıyorum. 

Heyecanla devamını bekliyorum :) 

Bu arada kitaba normalde 5 üzerinden 5 verirdim ama 4,5 veriyorum. Sebebi de içimdeki feminen bir kadına yapılan bu hamleleri kaldıramadı. Üzgünüm sevgili yazarım. 


~~~*~~~
"Sevmediğin insanları, düşmanlarını, rakiplerini kendine olabildiğince yakın tut. Onlara kedini göster, onlardan saklanma ve zayıflıklarını görmelerine izin verme. Onlar sana saldırdıkça gülümse ve daima karşılarında ol. Alacağın en büyük intikam bu olur. Onlara yıkılmadığını göstermek..."
~~~*~~~






Kitabın adı     : Asistan - 1
Yazarı            : Aşkın Nur Karataş
Yayınevi          : Lapis Yayınları
Sayfa sayısı     : 338

Kitabın tanıtım yazısı: 

Kadın acıya inanıyordu.

İnsan dünyaya acıyla geliyordu ve acıyla göçüp gidiyordu. Bir annenin acı dolu feryadının ardından dünyaya gelen bebek hayatı boyunca değişik acılar ve sevinçler yaşayarak acı dolu bir nefes bırakıp göçüp gidiyordu dünyadan.

Zamanla acının dünyada yaşanması zorunlu olan bir his olduğunu kabullendi. Bunu kabullendikten sonra acının
iyileştirici gücü olduğunu keşfetti. Bir yaraya tuz bastığında canının yandığını ama ardından hemen kabuk bağladığını öğrendi. Kadın için acı ihtiyaçtı.

İyileşmek için, unutmak için ödenmesi gereken küçücük bir bedeldi ve adam acıtmaya gönüllüydü.

“Canın yandıkça var olduğunu hisseder, var olduğunu hissettikçe güçlenirsin.”





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın