28 Aralık 2023 Perşembe

0 ALINTILAR // Christina Lauren - En Uzun Noel



Kitabın yorumu için tıklayınız!





Güneş çoktan dağların arkasında kaybolmuştu ve o kadar yorgundum ki yer çekiminin üzerimdeki etkisi artmış gibi hissediyordum. "Andrew," dedim, "kayıkhane çok soğuk olacak."

Yanı başımda duran Andrew kaskatı kesildi. "Sen bunu nereden bili-"

"Başka bir içgüdü."

Birkaç saniye duraksayıp devam etti. "Yine de ranzadan iyidir."

"Sanırım." Pes ettim. "Ama bu gece yatmaya gitmeden önce bodrumdaki eski uyku tulumlarını dövelim. Donmanı istemiyorum. Seni de uzuvlarını da soğuktan kurtaralım."

"Ben..." Gözlerini üzerime dikti. "Uyku tulumları mı?" Sessiz kalmaya devam ettiğimde alçak sesle devam etti, "Başka bir içgüdü daha mı?"

"Aynen öyle."

Yanaklarındaki gamzeler ortaya çıktı. "Kayıkhanede olmam seni endişelendiriyor mu, Maisie?"

"Senin için daima endişeleniyorum."


*****


"Senin neyin var?" diye sordum sessizce. 

Güldü. "Benim neyim mi var? Asıl senin neyin var? Kokteyl ve kucaklamalar isteyen bu yeni Mae de kim?"

"Söylesem bile inanmazsın," dedim.

"Eh, nedeni her neyse bunu sevdim," dedi. "Ortada hiçbir şey yokken bana kendimi sarhoşmuşum gibi hissettiriyorsun. Ki bu kötü bir şey değil."


*****

Tekrar tekrar bir zaman döngüsü içinde yaşamak zorunda kalmak ve her seferinde sonuna yalnızca bir yeni gün eklemek? 

Adeta bir işkence.

"Tek ihtimalin bu olduğundan emin değilim," dedi Benny ve ellerimi kendisininkinin arasında aldı. "Kendini hep çok kısıtlıyorsun. Belki olay sadece doğru seçimleri yapmakla alakalı değil, en sonunda kendin olduğun için doğru seçimleri yapmakla alakalıdır. Belki de ihtiyacın olan buydu."

"Belki de benimle hiçbir ilgisi yok? Bilmiyorum," dedim ona dürüstçe. "Sadece sürekli diken üstünde olmaktan çok yoruldum."


*****

"Hiç aklıma gelmedin, Maisi. Seninle bir şansım olabileceğini hiç düşünmemiştim."

"Ne demek istiyorsun?"

Bir tümseğe çarptık ve sola döndük, Andrew'un belimdeki tutuşu güçlendi. Yeniden doğrulduğumuzda bile beni bırakmadı, tutuşunu sıkılaştırıp beni kendine çekerken kolunu belime daha da sardı. Kıvrılan parmakları montumun hemen altına sürtüyordu. 

Nefesi boynumu ıslattı, sesi titriyordu: "Benim olabileceğin aklımın ucundan bile geçmemişti."


*****

"Birkaç ay önce bir partiye gittiğimi söylemiştim, hatırlıyor musun," diye fısıldadı, "bir arkadaşımın arkadaşı tarot bakıyordu?"

"Evet."

"Sanırım onunla dalga geçiyordum ve beni zorla önüne oturttu. Kartları önüme dizip, 'Falına bakacağım' dedi. Kaybedecek neyim vardı ki? Beni tanımıyordu bile. Böylece teklifini kabul ettim. Kartlara bakıp işimde geri planda kalmaktan mutlu olabileceğimi söyledi. Şaşaalı bir hayat ya da dünyayı ateşe vermeye ihtiyacım olmadığını söyledi. Haklıydı da - bunlara ihtiyacım yok. Ama daha sonra hayatımın aşkıyla çoktan tanıştığımı söyledi, yalnızca onu dinlemediğimi." Güldü. "Tek yaptığım şeyin dinlemek olduğu düşünülünce."

İçimde bir yusufçuk sürüsü çırpınıyor gibiydi, rengarenk, parlak ve çok yer kaplayan bir sürü. Nefes almakta zorlanıyordum çünkü söyledikleriyle ima ediyor olabileceği şeylerin ağırlığı üzerime çöküyordu. 

"Bana karşı olan hislerinin," dedi ve başını yere eğdi. "Hiç farkına varmadığıma inanamıyorum."

Dudağımı ısırdım. "Bu yüzden benden soğudun mu, yoksa..." diye fısıldadım. Sonraki kelimelerimi söylemeye karar verene kadar aradan on yıl geçmiş gibiydi: "Heyecanlandın mı anlamıyorum."

Yanımda kıpırdanıp vücudunu benimkine çevirdi. Birazdan olacakların farkına vardığımda kalbim artık bir organ değil, kaburgalarıma birbiri ardına darbeler indiren bir yumruktu. Andrew sakin bir tavırla elini kaldırıp boynumun yanına dayadı.

Ciğerlerini boşaltırken nefesi titriyordu. "Heyecanlandım."



*****

"Andrew, bana kızgın olduğunu bili-"

"Sana kızgın değilim," dedi nazik bir sesle. "Kendime kızgınım." Başını iki yana salladı ve düşünürken dalgın dalgın gitarını tıngırdattı. "Genellikle kendimi olaylara böyle hızlı kaptırmam ve neden bu şekilde davrandığımı kendime kanıtlamış oldum."

Sormadan edemedim, "Neden?"

Sanki söyleyeceği şeylerin canımı yakacağını biliyormuş gibi acı dolu gözlerle bana baktı. "Çünkü birini tanımak için tüm hayatını harcasan da yanılabilirsin."

Vay canına. Suratıma bir yumruk yemiş gibi hissettim. Ama yanılıyordu: Hayatımızı birbirimizi tanıyarak geçirmiştik, evet ama onun yanındayken daha önce hiç olmadığım kadar kendimdim.

"Benim hakkımda yanılmıyordun." Odanın içine bir adım daha attım ama aramızdaki mesafeyi koruyordum. "Belki yola çıkar çıkmaz bir engelle karşılaştık ama benim hakkımda yanılmıyordun. Yaşadığımız şey çok güzeldi, Andrew. Eğer bu kadar güzel olmasaydı şu an böyle üzgün olmazdın."








 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın