Kitabın yorumu için tıklayınız!
Gözlerimi hızla açtığımda Alessandro'yu bana doğru eğilirken buldum. Sol eli arabanın üzerinde, hemen başımın yanındaydı ve diğer elinin tersiyle çenemin çizgisini takip ediyordu.
"Sorun ne?" diye sordu.
"Hiçbir şey ve her şey."
"Ya hiçbir şeydir ya da her şeydir. İkisi birden olamaz." Gözleri benimkilerden ayrılmadı. Sabitti. Esrarengizdi.
"Niye umursuyorsun ki? Benden hoşlanmıyorsun bile."
"Hoşlanmanın ya da hoşlanmamanın bu durum için uygun terimler olduğunu söyleyemem, Ravenna."
Şifreli sözlerine karşı tek kaşımı kaldırdım. "Değil mi? Peki uygun olan ne?"
"Daha ham bir şey." Yüzü, keskin hatlarını belirginleştiren gölgelerle kaplandı.
"Ne?" diye fısıldadım.
Alessandro'nun dokunuşu yüzümden kayboldu. Dudaklarımızın arasında sadece birkaç santim kalana kadar başını eğdi.
"Ben de hala anlamaya çalışıyorum."
"Ablanın senin hapishaneye sürüklenmeni izlemesini ister misin? Ya da daha kötüsü, cenazene katılmasını? Çünkü inan bana, ailenden birinin tabutunun toprağa indirilmesini izlemekten daha dayanılmaz bir şey yok."
Çocuk kıvranmayı bıraktı ve bana bakmak için başını kaldırdı.
"Şimdi, sakinleşeceksin, içeri gireceksin ve ablana sarılacaksın. Onu sevdiğini söyleyeceksin ve gelecekte başka sorunlar yaratmayacaksın."
Çocuk bana baktı sonra başını salladı. "Peki ya Rocco? Ya o..."
"Rocco Pisano ölüm fermanını yıllar önce imzaladı," dedim. "Ablana bir daha dokunamayacak."
"Nereden biliyorsun?"
"Çünkü ellerin olmazsa kimseye vuramazsın. Ayrıca bir daha ablanın yanına yaklaşma fırsatını bulamadan onu öldüreceğim." Çocuğu bıraktım. "İçeri gir. Ravenna'ya onu burada bekleyeceğimi söyle."
Arkasını dönüp gözlerini kısarak bana baktı. "Onu gerçekten öldüreceksin."
"Evet."
"Umarım acı çeker."
Suratıma rahat bir gülümseme yayıldı. "Hem de çok çekecek."
Alessandro'nun ağzı boynumun yan tarafına inip hassas derimi ısırdı.
"Seni gördüğüm andan beri zihnimi bir veba gibi istila ettin Ravenna," dedi kulağımın yanına yaklaşıp ve hemen altına bir öpücük kondurdu. Kızgındı. Hayal kırıklığına uğramıştı. Ses tonundan bunu duyabiliyordum ve tenimi nazikçe ısırmasıyla tamamen çelişiyordu. "Beynimi karıştırıyorsun, artık doğru düzgün düşünemiyorum."
Uzanıp çenesinin çizgisini takip ettim. Ya biri onu tekrar incitmeye cüret ederse ve ben orada olmazsam?
"Yakında gidiyorum," dedim.
Ravenna hızla nefes aldı ama gözlerini gözlerime dikerken tek kelime etmedi.
"Endişe etene gerek kalmayacak," diye devam ettim. "Ben gitsem de sen güvende olacaksın. Daima. Bundan emin olacağım."
"İlginç. Nefret ettiğin herkesi güvende tutar mısın?"
"Hayır." Dişlerimi sıktım. "Sadece sen."
Sözlerle ve davranışlarla yalan söylemek kolaydı ama gözler daima gerçekleri ortaya sererdi. Şu anda onun gözlerinde nefret yoktu. Aslında uzun zamandır yoktu. Öfke ve hayal kırıklığının arasında farklı bir duygu gizleniyordu. Umutsuzluktu bu. O kalın kafasında neler olup bittiğini yad a yalanlarının sebeplerini bilmiyordum.
"Bunlar benim iyiliğim için mi yoksa senin iyiliğin için mi?" diye sordum.
"Ne?" Başparmağını ağzımın kenarından geçirdi, dudaklarımın şeklini takip etti.
"Yalanlar, Alessandro. Benim için mi yoksa senin için mi?"
Sözlerim karşısında eli durdu ve vücudu kaskatı kesildi.
"Benim için."
Ravenan söz konusu olduğunda önünde dizlerimin üzerine çöküp yaptığım tüm korkunç şeyleri ortaya serme ihtiyacı hissediyordum. Bu da beni ölümüne korkutuyordu.
"Aylarımı bana işkence etmekten büyük zevk alan bir adamla geçirdim, Alessandro. Hem zihinsel hem de fiziksel olarak. Psikoloji işkence gözle görünen izler bırakmayabilir ama açtığı yaralar çok daha kötüdür." Bakışlarımla onu yerine kıstırdım. "Bir sebepte ötürü benden nefret ediyordun. O zaman nedenini bilmiyordum ama gözlerinde gördüm. Öylece durup kendimi kaybetmemi izleyebilirdin ama yine de yapmadın. Benden nefret etmene rağmen."
Alessandro başını öne eğip yere baktı. "Senden nefret etmek için çok uğraştım. İnan bana, denedim. Sonunda, kendimden nefret eder hale geldim."
"Hepsi de seninle ilgili, Ravi. Ajello'yu peşime takarak seni tehlikeye atmayacağım. Hiçbir misilleme buna değmez."
Gözümden bir damla yaş kaçıverdi ama bu kez üzüntüden değil, mutluluktandı. İntikamının onun için ne anlama geldiğini biliyordum ve şimdi onu bırakıyordu.
"Ne olursa olsun seninle gelirdim," diye fısıldadım.
"Buna asla izin vermezdim. Senin için hissettiklerimden daha önce hissettiğim her şeyden çok daha büyük Ravenna. Beni tüketen güzel bir alev gibi, çok uzun zamandır ruhumda çürümüş bir karanlığa ışık tutuyor. Eğer izin verirsen sonsuza kadar bu ışığın içinde kalmak istiyorum."
"Seni seviyorum," diye fısıldadım dudaklarına.
Beni göğsüne o kadar sıkı bastırdı ki nefes almakta zorlandım.
"Sevginin sana karşı hissettiklerimi anlatmak için yeterince güçlü bir terim olduğunu sanmıyorum, Ravi," dedi öpücüklerin arasında. "Keşke bunu tarif edecek kelimeleri bulabilseydim. Kalbimi sarmalayan güzel bir alev gibi, tam anlamıyla yanan bir deliliğe dönüştü. Diğer her şey onun ışığının yanında önemsiz kalıyor."
"O zaman birlikte yanalım."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın