Uzun zamandır elimde olan ama Riley Thorn ve Ölü Komşu kitabından sonra almasaydım almayacağım bir kitap olan Üstesinden Gelemediğimiz Şeyler kitabının yorumuyla karşınızdayım.
Neden almasaydım almayacağım dememi hemen açıklayayım. Riley Thorn ve Ölü Komşu kitabını pek sevmemiştim yazarla tanışmak için yanlış bir kitap olduğu söyleniyordu bana ve ben yine de tereddütlüydüm. Ancak ben yazarın ülkemizde çıkan üç kitabını aynı anda aldığım için açıkçası almışken de okumadan elden çıkarmak istemedim.
İtiraf etmeliyim ki çok doğruymuş çünkü yanlış bir kitapla tanışmışım yazarla. Hala Riley Thron ve Ölü Komşu kitabı hakkındaki düşüncelerim aynı, kitabı sevmedim. Ancak bu kitapla o kitabın yazarının aynı olmasına da şaşkınım çünkü bu kitap çok iyiydi.
Bu kitabı sevdim iyi ki almışımda dedim.
Bu arada Knockemout Serisi'nin ilk kitabıydı ve ikinci kitabı da çıktı şimdi Martı Yayınları'ndan üçüncü kitabı bekliyoruz. Kitabı sevdiğimi söylemeliyim. Evet yetişkin içerikler ve diyaloglar var ancak kitabın kurgusuna öyle bir oturmuş durumdaki o sahneler yazar bunu çok iyi kaleme almış.
Kitabın konusuna hemen kısaca değineyim. Naomi, iki kardeşi Tina ile doğduğu andan beri problemler yaşayan bir genç kadındır. Küçüklüklerinden beri Tina'nın yaptığı aşırılıkların ailesini üzmesini ve sonucunda kötü evladın-kardeşin o olması sonucunda Naomi'nin örnek ve iyi evlat olması gerektiği konusunda kendini şartlaması sonucunda ne olursa olsun Tina'nın peşini toplamaya ve ailesini memnun etmeye o kadar alışmıştır ki... Evleneceği gün, müstakbel kocasıyla yaşadıkları problemlerden sonra bir kaçış noktası ararken düğün günü Tina'nın onu araması bir kaçış noktası yaratmıştır. İkiz kardeşine yardım edecektir. Tina'nın adresini verdiği kasabaya giden Naomi çok daha büyük problemle karşılaşır. Çünkü Tina, yaptıklarıyla kasabada büyük bir öfke-nefret edinmiştir ve şimdi herkes Naomi'yi Tina sanmaktadır. Üstelik Tina son vurgunu yaparak Naomi'nin arabasını, yanında getirdiği nakit parayı da çalarak ortadan kaybolurken ardında 11 yaşındaki kızı Waylay'i de Naomi'ye bırakmıştır. Naomi, varlığından yeni haberdar olduğu yeğeniyle ne yapacağını bilemez halde ve parasız ortada kalmıştır. Knox ise Tina'nın kasabaya geri döndüğü haberi alır almaz onun olduğu kahve dükkanına gittiğinde karşısında Tina gibi görünen ama farklı bir kadınla karşılaşır. Naomi'nin kendini anlatması, tanıtması, kimliğini göstermesi ve her şeyin ötesinde Tina'dan daha farkı davranması ve konuşmasıyla onun Tina olmadığını fark eden Knox, genç kadına ve yeğenine yardım etmeye karar verir. İşler de orada raydan çıkar. Çünkü Naomi her ne kadar Knox'tan etkilenmiş olsa da sorumluluğundaki küçük yeğeni Waylay için her şeyin iyi olmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Bunun içinde hayatında her şey yoluna girene kadar kasabada kalacak ve Waylay'in eğitimine ara vermemesini sağlayacaktır. Bu sırada da Tina'nın yine neyin peşinde olduğunu çözmeyi hedeflemektedir. Knox ise geçmişinde yaşadığı kayıplardan sonra hayatına birini alma ve bağlanma konusunda problemleri olmasına rağmen Naomi'den oldukça etkilenir. Ondan ne kadar uzak durmaya çalışsa da onun ve yeğeninin yörüngesine girmeye başlayan Knox her şeyi boş verip de her şeyi oluruna bırakarak Naomi ile bir ilişkiye başlar. Ancak hayatlarındaki korkular, tereddütler, çevresel etkiler de dahil olunca ikili arasındaki ilişki patlamaya hazır bir bomba gibi olur. Ancak korkmaları gereken şey ilişkileri değil de Tina olduğunu fark ettiklerinde kaybedecek daha çok şeyleri olduğunu da fark ederler. Çünkü sevdikleri insanların hayatları bu kez tehlikededir...
Öncelikle yazarın kitaplarına sadece aşk olmasın işin içine azıcık heyecan ve gizem de katayım diyerek "polisiye" detay koymasını sevdim. Açıkçası amacına ulaşmış ve sadece aşk romanı kategorisinden de ayırıp heyecanlandırmış da. O yüzden bu detayları sevdiğimi söylemeliyim.
Kitaptaki aile ilişkileri detaylarını, birbirlerine bağlılıkları, sevgileri ve destekleri çok güzeldi. Knox'un kendince kardeşine destek olma çabası ve yaptığı hatalar sonucunda elinde patlaması ama her şeye rağmen kardeşi Nash için de çabalaması çok güzeldi.
Naomi'nin ikizi için çabalaması, her şeye rağmen ardını toplama çabası... bütün bunların yanında yeğenine iyi bir hayat-eğitim vermek için uğraşması, örnek olmak adına dikkatli davranması da çok tatlıydı. Okurun yüreğini sıcacık yapan detaylardı.
Naomi'nin ailesi ise bence kitabın en güzel detaylarındandı. Sapsız üzüm modu yoktu karakterlerde, aileleri yanında, arkalarında, destekleri hep yanlarındaydı ve bunu çok sevdim okurken. Varlıkları resmen çok güzel bir detaydı. Okurken gülümseten ve aile kavramının önemini gösteren bir kurgu oluşturmuştu.
Naomi'nin Waylay için yaptıkları, küçük kızın annesinin bırakıp gitmesine olan alışıklığı ve sonucunda da hayatına giren herkesin bir gün onu bırakıp gidecek modda düşüncesiyle kendi başına kalma çabası güzel anlatılmıştı. Zaten Waylay'in bocalamaları, duygusal korkuları da okura güzel yansıyordu. Hatta küçük kızın arkadaş edinme problemleri, diğer çocukların onu dışlamaları veya öğretmenlerinin davranışları Waylay'in hayatını etkilerken Naomi'nin onun için yaptıkları çok iyiydi. Hatta sadece Naomi'nin de değil Knox'un ya da Nash'in de dahil olması... sonrasında büyükannesi ve büyükbabasının dahil olması da küçük kızın hayatını değiştiren detaylardı.
Bütün bunların yanında arkadaşlıklar da çok iyiydi. Evet küçük kasabalarda herkes birbirini tanır ve destekler kısmını okumayı çok seviyorum. Sanırım içimde de öyle bir yerde yaşama hevesi var... Knox'un yaptığı hata sonucunda bütün kasabanın Naomi'nin yanında durup Knox'a laf atması çok eğlenceliydi.
Herkesin Naomi'yi tanıması, sevmesi... arkadaşlıklar kurması... o arkadaşların Naomi'ye desteği, sahip çıkması çok güzeldi.
Knox ve Naomi ilişkisi ise güzel kurgulanmıştı. Birden, damdan düşer gibi aşık olma ya da ilişkiye başlama modu yoktu. İki yetişkinin sorumluluklarına önem vererek sonrasında kendilerine vakit ayırma sıralamasında aşkı koymaları güzeldi. Naomi'nin hep Knox ile yaşayacağı ilişkinin Waylay'e nasıl etki edeceğini düşünerek hamleler yapması, Knox'un da Naomi'yi isterken onun yanında Waylay'e tavırları, özeni de çok güzeldi. Küçük kızın hayatında bir baba figürü yokken onunla bir babaymış gibi ilgilenmesi çok güzeldi. Bu kısımları o yüzden çok sevdim.
Knox'un korkularına rağmen bir ilişkiye başlaması, sonrasında da Naomi'den uzak kalamaması, onun varlığının kendini mutlu etmesi ve onu hayatında istemesi durumları da güzel yazılmıştı. Hatta aralarına Knox yüzünden giren küçük bir ayrılığın da yarattığı acıları yaşarken hissettiklerini dışa vurumu ve korkuları, kıskançlıkları da güzel anlatılmıştı.
Naomi ise... hep ailesini memnun etme çabası ardından Tina'nın yaptıklarını temizleme çabası yaşarken bir de sorumluluğunu aldığı Waylay için daha iyi bir hayat sunmak için çaba harcamasının yanında kendisi için istediği tek şey Knox olması ve onunla mutluluğu yakalaması çok güzeldi. Ama her şeye rağmen de içinde hiçbir zaman yeterince iyi olamadım kırgınlığı taşıma da bence kendine yaptığı en büyük haksızlıktı.
Naomi ile Knox'un yaşadıkları ilişki, birbirlerine karşı duydukları her ne kadar fark etmeseler de aşk, tutku, heyecan ve mutluluk çok güzeldi. İkilinin diyalogları, atışmaları da öyle.
Hatta zaman zaman olaylara dahil olan arkadaşlar da çok eğlenceli oluyordu. Nash, Lucian ve Knox'un ilişkisi çok güzeldi. Bunun benzer bir ilişkiyi kurmayı başarmış olan Naomi'nin de arkadaşlıkları çok iyiydi.
Kitabın kalınlığı başlarda göz korkuttu itiraf etmeliyim ki 560 sayfa ne yazmış olabilir yazar diye düşünmedim değil. Hatta öyle ki heyecanlı başlamasından sonra bir süre durağan gitti, hareket yoktu kitapta ve o monotonluk sıktı da ama sonrasında sabırlı olup okumaya devam ettiğimde aslında kitap açıldı. Elimden bırakmak istemedim de... çünkü tam aşkları alevlenecek hadi diye heyecanlanırken aşk alevlendi hayatları düzene girecek derken Tina problemi geri dönme sinyalleri verdi falan derken bir baktım kitap bitti ve herkes kendi mutlu sonunda oldum.
Kitapta verilen mesajlar, ima edilen detaylar çok yerinde ve güzeldi. Evet bazen başkalarını memnun etmeye çalışırken kendi hayatımızı kaçırabiliyoruz bunun en büyük örneği de Naomi'ydi ve onun bunu fark etmesi, herkesin ona bunu fark ettirme çabası çok güzel kurgulanmıştı.
Zaman zaman Knox'un ağzının ortasına vurasım, sirkeleyesim ve kendine gelmesini sağlayasım geldi. Ancak zaman zaman Naomi'nin de omuzlarından tutup kızım kendine gel diyesim de geldi.
Yukarıda da dediğim gibi yazarla çok yanlış kitapla tanışmışım. Tanışmam gereken kitabı buymuş resmen. Sevdim. Bu kitabı sevdim.
Bu ay yetişmese de programımda yok çünkü ocak ayında kesinlikle Nash'in hikayesini okuyacağım. Umarım yayınevi Lucian'ın hikayesini de çabucak çıkarır.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4,5 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟/🌟
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın