"Beni karın olarak görmemeyi tercih ediyorsun. O zaman ben de seni kocam olarak görmemeye gayret edeceğim. Ama anlamanı istediğim bir şey var. Eğer her geceyi kocamın kollarında geçirmek gibi bir seçeneğim olsaydı; bunu bir görev olarak değil, bir ayrıcalık olarak görürdüm."
*****
"Bahçeyi temizliyorum." Ellerindeki tozu silkeledi. "Gülün yeri burası olmamalı diye düşünüyorum," diye gösterdi. "Beyaz, kırmızıyla kontrast yaparsa çok daha güzel görünür. Hem ayrıca, şuna baksana; o kadar vahşice büyümüş ki berbat görünüyor..."
"Onu kesme. Yerini değiştirme. Ona dokunma."
Güçlü eller dirseğinin altından onu yakaladı ve yukarı çekti.
Anne kendini kurtardı. "Ne!" diye bağırdı, çileden çıkmıştı. "Beni rahat bırak, Simon! Kurallarından usandım. Buraya gitme. Şuraya gitme. Ne yapıp yapamayacağımın söylenmesinden bıktım. Ne yapıp yapamayacağımı senden dinleyecek değilim."
Simon'ın gözlerinden açıkça ateş çıkıyordu. "Beni dinle, Anne. Onu kesmeyeceksin. Yerini değiştirmeyeceksin. Ona dokunmayacaksın."
Konuşması, ateşin kavı körüklemesi gibi Anne'in öfkesini artırdı. "Nedenmiş o?" diye bağırdı. "Neden yerini değiştiremiyorum? Neden ona dokunamıyormuşum? Ya da başka bir şeyi neden istediğim gibi yapamıyormuşum, bana söyler misin?"
Simon'ın, Anne'e doğru çevrilen bakışları son derecede vahşiydi. "Çünkü karım burada gömülü. Karım ve çocuklarım."
*****
Simon, Anne'i kaybetme pahasına kalbini koruyacaktı ve bu Anne'in dayanabileceğinden çok fazlaydı. İçi kan ağlıyordu. Simon onu parçalarına ayırıyordu. Ona bebekten söz edemezdi. Şimdi olmazdı. Simon'ın suçluluk ya da görev duygusuyla hareket etmesini istemiyordu.
Her şeyin mükemmel olmasını istiyordu. Kırıntıları istemiyordu. Onları alamazdı. Gururunu kaybetmeyecek, onu kurtaracaktı
Başını Simon'ın omzuna yaslayıp bütün gece boyunca onunla uzanmayı ne kadar çok istiyordu! Kalbinin üstüne elini mutlak bir güven ve korkusuzlukla koymak istiyordu.
Sabah olduğunda, onun yanında olacağını bilmek istiyordu. Onun yanında istiyordu. Her bir gece. Her gece.
Ya hep ya hiçti. Daha azına razı olmayacaktı.
*****
Simon'ın gözleri Anne'inkileri delercesine baktı. Anne onun çok fazla şey gördüğünü... fazlasını gördüğünü hissetti.
"Gidemezsin, Anne. Gidemezsin. Ben..." Sesi gergin, ifadesi metanetliydi. "Ben gitmeni istemiyorum."
Anne tek kelime edemedi. Söyledikleri içini acıtıyordu...
"Lanet olsun, Anne. Sen... sen beni seviyorsun." Sesi fısıltıdan farksızdı. "Bana her baktığında gözlerin seni ele veriyor..."
Hayır, diye düşündü Anne, kırık dökük. Hayır.
Simon'ın sesinde işittiği acı Anne'i can evinden vurmuştu. Simon kadının elini yakaladı... kalbini yakaladı.
Anne, gözleri yaşlarla dolu ve titrer bir haldeyken kendine geldi.
"Ben... ben artık nereye ait olduğumu bilmiyorum. Neden hala burada olduğum bile bilmiyorum..." İtirafı sessiz ve boğuk çıkmıştı. "Her şey söylendi. O yüzden lütfen durdurma beni. Lütfen bunu olduğundan daha zor hale getirme. Eğer bana bir parça değer veriyorsan, o zaman... gitmem izin ver."
*****
"Her şeyin söylediğinden bahsetmiştin. Ama söylenmeyen bir şey daha var." Eğildi, dudakları birbirine değmek üzereydi. "Seni seviyorum Annie. Seni seviyorum."
Anne tekrar ağlamaya başladı.
"Şişşt tatlım." Sıkıca bedenine yaslanmış halde onu ileri geri salladı. "Seni çok incittim. Kalbinde hala beni affedecek bir şeyler kaldığını umut ediyorum yalnızca."
Anne'in parmakları Simon'ın dudaklarına dokunup konuşmasını durdurdu. Başını salladı, dudakları küçük bir tebessümle kıvrıldı. "Simon," diye fısıldadı, "kalbimde kalan şey şu... Seni şu anda sevdiğimden daha fazla hiç sevmemiştim. Seni sevmeyi asla bırakmayacağım."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın