Selam millet artık iş yoğunluğum bittiği için kitaplarıma dönebiliyorum ve dönüşümü de historical romans ile yapıyorum. Zaten blogumuzun instagram sayfasında ayrı bir okuma grubumuz var ve #illekitaplahistoricalokuyoruz hashtagı ile okumalarımızı yapıyoruz. Ben de bu ay için serime yani McBride Family serisine devam edip son kitabını okuyup seriyi sonlandırdım.
Önce kısa bir seri bilgisi vereyim sonra da sizlere yorumumu vereceğim. McBride Family Serisi üç kitaptan oluşup her kitap bir kardeşi anlatıyor. Bu kitapta en büyük kardeş, ağabey, dük olan karakterimizi anlatıyordu.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Maura, bir kontun kızı olmanın yanı sıra bundan yüzyıl önce kendi topraklarında olan ve topraklarına bereket getirdiği inanılan Işık Çemberi, Kara İskoç lakaplı korsan tarafından çalınır ve sonucunda da kuralık ve bereketsiz topraklar kendini göstermeye başlar. Maura, babası aniden ölüm döşeğine düşüp de babasına Işık Çemberi'ni geri getireceğine dair söz verdiğinde hemen plan yapmaya ve Kara İskoç'un soyundan gelen Alec McBride'ın topraklarından çemberi almak için risklere girmeye başlar. Alec McBride, olaylardan habersiz, asparagas olduğuna inandığı bir efsaneye inanmamaktadır. Ve Maura'nın kurduğu oyuna düşüp de kendini genç kadınla evli bulunca bütün hayatı değişir. Maura'nın da çemberi bulabilmek için Alec'in evi Gleneden topraklarına gitmesi ve çemberi araması gerekmektedir. Maura'nın Alec ile evlenmesi ve halkı için göze aldıkları, genç kadının hayatını baya değiştirir. Çünkü çemberi aramak için girdiği risklerin yanında genç kadının kalbi de risklidir. Alec hiç de tahmin ettiği gibi değildir, adamın ilgisi, nezaketi, iyiliği genç kadın için oldukça şaşırtıcı çıkmıştır. Alec ise, oyuna geldiğinin oldukça farkında olsa da genç kadına duyduğu ilgiyi saklayamaz ve inkar da edemez. Bir de gerçekleri öğrendiğinde kalbi ve aklı çakışırken, karışırken... hayatına dair alması gereken ciddi kararlar vermesi gerekmektedir. Ya aşk kazanacak ya da aşk kaybedecek...
Öncelikle şunu söylemeliyim ki Maura'nın halkı için göze aldıkları çok güzeldi. Riskli kararlardır, kendiyle ilgili birçok şeyi riske atıyordu ama yine de güçlü olma çabası, sözünün arkasında durma çabası çok güzeldi.
Alec zaten bizim ilk kitaptan beri tanıdığımız bir karakterdi ve onun neleri yapabileceği, zekası ve gücü hayranlık uyandırıcıydı. Bu kitapta da bunu görmek hatta daha fazlasını görmek çok güzeldi. Bir şeylerden eminken yine de tavırlarındaki duruş çok güzeldi.
Maura'nın Gleneden topraklarında araştırmaları, hali çok tatlıydı. Yabancı bir yerde ama meraklı yapısı, hedefi için araştırmaları çok güzeldi.
Alec ise... Maura'yla ilgilenmesi, genç kadını hiçbir şeye zorlamaması ama buna karşılık da onu mutlu etmek için çabalaması çok güzeldi. Özellikle alışverişte tek bir ipek çorap isterken buna karşılık birçok ipek çorap sahnesindeki o mutluluk ve heyecan çok güzeldi. Ahh bir de gecelik detayı var 🙈
Gleneden koyundaki sahneler çok tatlıydı ama daha tatlı olan sahne de Maura'nın küçük çocuklara masal anlatırken ki sahneydi.
Su kuyusu çok müthiş bir detaydı. Oradaki sahneler çok güzel ve etkileyiciydi.
Alec ve Maura'nın uyumu ve kimyası çok güzeldi.
Ama... yani şöyle bir şey vardı sanki çok hızlı sonuçlandı gibi geldi. O son çok çabuk geçiştirildi gibi hissettirdi. Güzeldi ama hızlı sonlandırılmıştı.
Her şey çok güzel gidiyordu ama neden bilmiyorum ama bana çok hızlı sonlandırılmış hissi verdi. Belki de biraz daha okumak istiyordum ondan bilemiyorum ama o histen kurtulamadım nedense.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 3 yıldız. 🌟🌟🌟
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın