Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Hep önce benim uykuya dalmamı bekliyorsun," dedi karanlığın içinde. Sıçrayarak uyandım.
Tabii ki fark etmişti. "Bazen ne kadar dikkatli olduğunu unutuyorum."
Bana doğru döndü, karanlıkta yüzüme bakıyordu. Gözlerinin beyazını ve kafasının hatlarını seçebiliyordum ancak daha fazlasını görmek mümkün değildi. "Neden?"
"Ben temkinli bir p*çim."
"Seni uykunda öldüreceğimi mi düşünüyorsun?"
Yüz ifadesini göremeden duygularını ölçmek zordu ve bundan nefret ediyordum. "Bunu yapmayı düşündün mü?" Sözlerimin şaka olması gerekiyordu ama sesim fazlasıyla ciddi çıkmıştı.
"Hayır, kan görmeye dayanamıyorum."
"Sırtıma bıçaklarımdan birini saplamamamın tek nedeni bu mu?"
"Hayır. Seni öldürerek bu dairen çıkamam. Asansörün şifresini bilmiyorum."
"Luca'yı öldürmeyi hiç düşündün mü? Eğer o ölseydi, Capo unvanını sen alırdın. Kariyer basamaklarını tırmanmak için ailesinden birini öldüren ilk Made erkeği olmazdın," dedim.
Matteo'nun ifadesi sertleşti. "Öz kardeşimi asla öldürmem. Capo olmak umurumda değil ve öyle olsaydı bile, konumumu yükseltmek için ondan vazgeçmezdim. Luca benim arkamı kollar, ben de onunkini. Bu hep böyle olmuştur."
"Bu iyi bir şey. Güvenebileceğin insanlara sahip olmak önemli," dedim dürüstçe. Yalnızlık bizim dünyamızda büyük bir sorundu. Etrafınızda hep insanlar olurdu ama kimseye güvenemezdiniz.
...
"Bana güvenmen için ne gerekiyor?" diye sordu Matteo merakla.
"Bir mucize." Ona sırtımı döndüm ve komodinin üzerindeki lambayı kapattım. Gözlerindeki bakış göğsümde beni dehşete düşüren bir şeyi harekete geçirdi.
Matteo diğer ışıkları kapattı ardından bana doğru eğilip kulağımı öptü.
"Mucizeleri kim sevmez ki?"
"Bardoni ve monitörümden kurtulduğum için zaten başın yeterince belada değil mi?"
Matteo saçımın bir tutamını parmağının etrafında döndürdü. "Bunu senin için yaparım. Sen benim karımsın ve seni mutlu etmek istiyorum." Gülümsemesi oldukça muzipti ama yine de söyledikleri kulağa içten geliyordu.
Kalbim tehlikeli bir şekilde çarparken içimden yeni bir panik dalgası yükselmişti. Neler oluyordu? Kendi duygularımdan korkmak aklımı bira olsun başıma getirdi. "Eğer beni gerçekten önemsiyorsan ve mutlu olmamı istiyorsan, bırak gideyim. Hayattaki tek isteğim, özgürlük ve normal bir yaşamdı."
Sözcükler ağzımdan çıktığı anda, hala gerçek olup olmadıklarından emin olmadığımı fark ettim.
Matteo'nun yüzü ciddileşirken gözlerine sert ve soğuk bir ifade yerleşmişti.
Tekrar uzandı ve ışıkları söndürdü. Neredeyse özür dileyip ona doğru uzanacaktım.
Dudakları kulağımı okşadı. "Sanırım bu yeterince önemsemediğim anlamına geliyor. Çünkü gitmene izin vermek... Bu asla yapmayacağım tek şey."
"Gianna'nın benden sonsuza dek nefret edebileceğini düşünmeye başladım. Bunun onun ilginç olma ve meydan okuma yolu olduğunu, sonunda aklının başına gelip ondan önce peşimden koştuğum tüm kızlar gibi bana aşık olacağını düşünmüştüm. Ama Gianna'nın kaybettiğim bir savaş olduğundan oldukça eminim. Asla yola gelmeyecek. Sanırım bu hayattan her geçen gün biraz daha nefret ediyor."
"Ondan vazgeçmeyeceksin, değil mi?" dedi Luca teslim olmuş bir ses tonuyla.
"Hayır."
"Ona özgürlüğünü vereceğime dair şerefim üzerine yemin ettim ama eğer istediğin buysa sözümden dönebilirim. Daha kötülerini de yaptığım oldu."
"Hayır. Yeminini bozmanı istemiyorum. Bu yalnızca benden daha fazla nefret etmesine neden olur. Gianna'yı bir şey yapmaya zorlayamazsın. Bana kendi isteğiyle geri dönmesine gerek. Tek yolu bu."
Luca başını iki yana salladı. "Matteo, bunu ummanın ne kadar boş olduğunu sen bile anlamış olmalısın. açacak ve bir daha geri dönmeyecek. Bu riski almak istiyor musun?"
"Evet."
"O zaman benden çok daha iyi bir adamsın. Ben Aria'nın gitmesine asla izin vermezdim."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın