Kitabın yorumu için tıklayınız!
Sebastian genç kadının gözlerinin içine bakarak, "İçimdeki ateş ne kadar güçlü yansa da Evie, seninle bu ateşi besleyeceğim," dedi.
"Sebastian..." Yavaşça karşı koyarken Sebastian onu daha güçlü bir şekilde masaya yapıştırdı.
"Seni öpmek benim hakkım," diye ona hatırlattım. "Ne zaman istersem, ne kadar istersem. Anlaşmamız böyleydi."
Evie telaşlı bir şekilde odaya bakınca Sebastian düşüncelerini okumakta hiç zorluk çekmemişti.
"İnsanların bizi görüp görmemesi umurumda değil. Sen benim karımsın." Dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. "Daha net konuşmam gerekirse, benim hayat arkadaşımsın." Üzerine doğru eğilerek alnının tepesindeki saçlara burnunu sürttü. "Benim ödülüm... Benim eğlencem ve acım... Benim sonsuz arzumsun. Senin gibi birine hiç karşılaşmadım, Evie."
Sebastian'ın odasında kahvaltı ederlerken, "Okunmamış bir sürü mektubun var," demişti ona. "Ofisin yarısını kaplıyorlar. Mektupları ne yapalım?" Devam etmeden önce dudaklarında şeytani bir gülümseme belirmişti. "Dinlenirken sana onları okumamı ister misin?"
Sebastian gözlerini kısmıştı. "Hepsini at. Ya da en iyisi okunmamış halde geri gönder."
Verdiği cevap Evie'nin çok hoşuna gitmiş olsa da bunu ondan saklamak zorundaydı. "Başka kadınlarla yazışmana karşı çıkmam," demişti. "Birçok erkek böyle yapıyor, uygunsuz hiçbir yanı yok..."
"Ben yapamam." Sebastian ona uzun, dikkatli bir bakış atmıştı, sanki ne demek istediğini tamamen anladığından emin olmak istiyor gibiydi. "Artık olmaz."
Eski Evie olsa anında siner, kırılır ve muhtemelen daha fazla karşı çıkmadan isteğini yerine getirirdi. Ama yeni Evie eskisinden daha güçlü... Ayrıca sırılsıklam aşıktı. "Senden ayrı kalabileceğimi sanmıyorum," dedi düz bir ses tonuyla. "Özellikle de sebebini anlamıyorken."
Sebastian'ın kendinden emin duruşu bozulmuş, boynuna hafif bir renk dalgası yükselmişti. İki elini birden saçlarına götürerek parlak lülelerinin arasından geçirdi. "Son zamanlarda dikkatim o kadar dağınık ki hiçbir şey hakkında karar veremiyorum. Doğru düzgün düşünemiyorum. Karnım düğümleniyor, göğsümde dinmek bilmeyen bir ağrı var ve ne zaman seni başka erkeklerle konuşurken ya da birine gülümserken görsem kıskançlıktan deliye dönüyorum. Bu şekilde yaşayamam. Ben..." Susup şaşkınlıkla ona baktı. "Lanet olsun, Evie, bunda gülünecek ne var?"
"Hiçbir şey," dedi ve aceleyle yüzündeki gülümsemeyi sildi. "Sadece... Sanki beni sevdiğini söylemeye çalışıyor gibisin."
"Lanet olsun sana," dedi çaresizce. "Seni buradan göndermek zorundayım."
"Sen beni değil kendini korumaya çalışıyorsun." Evie sıkıca ona sarıldı. "Ama birini sevme riskini göze almak için kendini biraz zorlayabilirsin, değil mi?"
"Hayır," diye fısıldadı.
"Evet. Zorlamalısın." Evie gözlerini kapatarak yüzünü onun yüzüne dayadı. "Çünkü seni seviyorum, Sebastian... Ve senin de beni sevmene ihtiyacım var. Ama yarı yarıya değil."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın