18 Kasım 2024 Pazartesi

0 ALINTILAR // Vi Keeland - Uygunsuz


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!






"Bu akşam neden yanında birisiyle gelmedin, Ireland?" Pistin ortasında dans ederken gözlerini bana çevirdi. 

"Sanırım uygun bir aday olmadığı için."

"Eminim Los Angeles'ta en azından bir tane uygun bekar aday vardır."

"Galiba onu hep kaçırıyorum."

Gülümsedi.

Birbirimizle sohbet etmekten çok keyif aldığımız şüphesiz bir gerçekti. Hatta o ilk saçma e-pota alışverişimizde bile öyleydi. 

"Sen neden bu akçam biriyle gelmedin?" diye sordum.

"Galiba ben de o kişi hep kaçırıyorum."

*****

"Demek bana gerçekten iyi bir adama benziyorum ama... ile başlayan o reddedici konuşmayı yapacaktın. Bu çok sık duymadığım bir konuşma." 

"Çünkü kimse sana hayır demez mi?"

"Hayır çünkü o kadar da iyi bir adam değilim."

Ireland bir patates kızartması alıp bana doğrulttu. "Bu da seninle akşam yemeği yememem ya da içki içmemem için yeterli bir sebep değil mi?"

Önüne doğru eğilip elindeki patatesten bir ısırık aldım. "Muhtemelen. Ama yine de fikrini değiştirmek istiyorum. Sana açık olmadığımı düşündüğün için bana karşı temkinli davrandığını hissediyorum ama burada zor durumdayım. Benim için çalıştığından dolayı aklımdaki her şeyi söyleyemiyorum ve kendini baskı atında hissetmeni de istemiyorum."

"Patronum olduğun için kendimi baskı altında hissetmiyorum. Üstelik öğle yemeğine buraya gelmem için benimle sert konuşmuş olmana rağmen. Bir şekilde işimin tehlikede olmadığını ve senin sadece kendin gibi davrandığını biliyorum. Dürüst olmam gerekirse,  o tavrın bana fazlasıyla gerçek geldi ve uygun davranmaya çalışan çekingen biri yerine o adamı görmeyi tercih ederim."

"Demek uygunsuz ve sert davranışları tercih ediyorsun?"

Güldü. "Sadece kendin olmanı ve düşündüklerini saklamamanı tercih ediyorum."


*****

"Kız mı? Tekneler her zaman kız mı oluyor?"

Başıyla onayladı. "Büyükbabam geçmişte neredeyse tüm denizcilerin erkek odluğunu ve gemilerini, onları dalgalı denizlerden koruyacak tanrıçalara adadıklarını söylerdi." Grant omzumdaki saçları geriye doğru itti. "Ama bence de tekneler kadın çünkü bakımları oldukça zahmetli."

"Oldukça zahmetli demek? Sen de teknede yaşıyorsun, o zaman bu da oldukça zahmetleri şeyleri pek umursamadığın anlamına geliyor?"

Gözlerini dudaklarıma çevirip sırıttı. "Görünüşe göre benim tipim zahmetli şeyler. Kolay şeyler sıkıcıdır."



*****

"Bir sır öğrenmek ister misin?"

"Ne?"

"Seninle tamamen yalnız kalmaktan biraz kokuyorum. Dürüst olmak gerekirse, randevuya çıkmak yerine içki içmekte ısrarcı olmamın nedenlerinden biri de buydu."

"Neden?"

"Bilmiyorum. Sanırım seninleyken kendime pek güvenmiyorum. Beni... geriyorsun. Kötü anlamda değil, tabii bu kulağa ne kadar mantıklı geliyor bilmiyorum."

Kenetlenen ellerimizden birini alıp dudaklarıma yaklaştırdım ve eklemlerine bir öpücük kondurdum. "Çok mantıklı. Neden biliyor musun?"

"Neden?"

"Çünkü sen de beni fena halde korkutuyorsun."



*****

"Hiçbir zaman yalan söylemedim. Kadınların aradığımın aşk olmadığını anladıklarından emin olmak için elimden geleni yaptım. Sanırım ikimizin de güven problemleri var."

Başımı salladım. "Dürüstlüğünü takdir ediyorum. Ama benden beklediğin şey de bu mu? Senden inanılmaz derecede etkileniyorum. Eğer gerçekten istediğin buysa, sadece cinselliğe dayalı bir ilişkiyi de kabul edebilirim. Ama sana aşık olabileceğimi de hissediyorum. Bu yüzden ne aradığın konusunda dürüst olursan sevinirim."

Elimi tutup beni kucağına doğru çekti, böylece artık yanında oturmuyordum. Yüzümü ellerinin arasına alıp gözlerimin içine bakarak konuştu. "Seninle daha fazlasını istiyorum. Ama bu konuda ne kadar başarılı olabileceğimden emin değilim, Ireland. Sana verebileceğimden emin olmadığım bir şey için söz vermeyeceğim. Yine de aramızdakilerin yürümesini istiyorum."



*****

"Sadece senden hoşlanıyorum. Ve seni tanıdıkça hoşlanacağım daha çok şey buluyorum."

Grant bir an için bakışlarını kaçırdı. "Biriyle ilk çıktığında her zaman her şeyi net göremediğini ve her zaman pislik erkekleri seçme alışkanlığın olduğunu söylemiştin, hatırlıyor musun?"

"Evet."

Gözlerimin içine baktı. "Yine aynısını yapıyorsun."

Suratımı buruşturdum. "Ne demek istiyorsun?"

"Masallardaki bir beyaz atlı prens ve bir kötü adam olur. Hayat o kadar siyah beyaz değil. Bazen o prens her ikisi de olabilir."

"Ben... anlamıyorum."

Grant başını iki yana salladı. "Hayal kırıklığına uğramanı istemiyorum."

"Ama neden hayal kırıklığına uğrayayım ki?"

"Ireland, ben kadınları b*cermek için onları yaşamadığım daireye götüren bir adamım."

Birkaç kes göz kırptım. "Pekala... bunu daha önce de söylemiştin. Ama şuan buradayım. Ve aşağıdayken işleri zorlayıp benimle yatabilirsin. Ama yapmadın."

Bana baktı. "Seni incitmek istemiyorum, Ireland."



*****

"Senin için deli oluyorum, Ireland. Bunu söylediği diğer tek kadınla evlenmiştim. Benden şüphelenmene neden olduğum için özür dilerim. Çünkü bunu yaptığımı biliyorum. Ama..." Direkt olarak gözlerinin içine baktığımdan emin oldum. "Seninle aramızdakinin yürümesini istiyorum. Son yedi yıldır, hiçbir şeyin yürümesini istemedim. Sabah saat on bir de bir toplantıda meşgulken seni düşünüyorum. Son yedi yılda, kadınları sadece akşam on bir de yalnızken düşünürdüm. Arada kahrolası derecede büyük bir fark var."

Ireland'ın gözleri dolmaya başladı. "Ben de bunun yürümesini istiyorum."

Gülümsedim. "O zaman bunu yapalım, tatlım. Bırakalım da yürüsün."



*****

"Bu sabah gün doğumunu kaçırdın. Hayattaki güzel şeylerin basit olabileceğini hatırlamak için her gün gün batımını ya da gün doğumunu izlediğini sanıyordum?"

Grant yanaklarımı avuçladı. "O geçmişte kaldı. Fark ettim ki, hayattaki tüm güzel şeyler basit değil. En iyi şeylerin bazıları karmaşıktır ama güzel ve tüm risklere değerdir. Artık güzel şeylerin var olduğunu hatırlamak için her gün, gün doğumunu veya gün batımını izlemem gerekmiyor. Çünkü sana sahibim."



 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın