0 Vi Keeland - Uygunsuz

 

~~~*~~~

Şans eseri aşık oluruz. Ancak aşık kalmak ve ilişkiyi yürütmek şans eseri olan bir şey değil, bir seçimdir.

~~~*~~~

Adil Oyun'un yarattığı hayal kırıklığından sonra beni toparlayacak şey kesinlikle bir Vi Keeland kitabıydı ve yaptı da. Evet belki her kitabı çok müthiş değil ama her kitabı çok keyifle okunuyor ve her şeyi tadında da kalıyor nasıl sevmeyeyim ki. 

Seri değil, tek kitap. Yetişkin okurlara göre olduğunu da söylemeliyim. Romans türünde, aşk okumayı sevenlere tavsiyemdir. 

Akıcı, eğlenceli, merak uyandıcı, sıkmayan ve bir çırpıda okunan, yormayan aksine devamını okumanız için teşvik eden ve gereksiz uzatmalardan uzak, tadında bırakılmış bir hikayesi vardı. 

Bir ikinci şans kitabı da diyebiliriz en azından erkek karakter için... Gerek sohbetlerde gerekse içerikte smut olduğu için bunu bilerek okuyun derim. 

~~~*~~~

"Mutlu bir evliliğin sırrı budur. Seni biraz korkutan, sana benim gibi bir ahmakla ne işi var? diye düşündüren bir kadınla evlen. Sonra da hayatının geri kalanını, o kadının hak ettiğine inandığın şeye layık olmaya çalışarak geçir."

~~~*~~~

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Ireland, bir sabah haber spikeridir. O konuma çok çalışarak ve hakkıyla gelmiştir ama yöneticisi ile anlaşamaz ve kendisinin açığını aradığını bilerek ona göre davranır. Ama Ireland, ev arkadaşı Mia'nın bekarlığa veda partisinde çekilen bir videonun içeriği yüzünden iş politikasına uymadığı gerekçesiyle işinden atılır. Bunun üzerine haberi aldığı ve sarhoş olduğu gece çalıştığı kanalın ve firmanın sahibi, büyük patrona mail atar ve attığı mail hiç de uygun değildir. Çünkü hem içerik olarak hem de konu olarak agresif, hakaret içeriği vardır. Grant ise, Ireland'ın mailini gördüğünde okur ve normalde vereceği tepkiden daha farklı bir tepki vererek eğlenir. Bir yandan genç kadının mailini yanıtlayarak tavrını ortaya koyarken bir yandan da genç kadının dosyasını isteyerek kimliğini inceler. Geçmişinden, elde ettiği başarılardan ve genç kadının hem karakterinden hem de kendisinden etkilenen genç adam, Ireland ile iletişimi kesmemek adına bütün şansını kullanmaya karar verir. Ancak tesadüfen karşılaşmaları ve sonrasında olan olaylar ikisinin de iletişimlerinin kopmamasına neden olurken Ireland'ın dikkatini çeken ve gözlemleyerek elde ettiği bilgileri Grant ile paylaşması ve sonrasındaki hamlelerle işine geri dönen Ireland kaldığı yerden hayatına devam ederken tek değişen şey hayatındaki Grant faktörüdür. Grant ise, ciddi bir ilişki istemeyen ve hayatına giren her kadına da bunu açıkça dile getirmekten geri durmayan biriyken Ireland'ı hayatında isteyen halleri ve bu ilişkinin nereye gideceğini görmek istemesi ikili arasındaki dinamiği değiştirir. Çünkü artık işin içine duygularda girmeye başlamıştır. Asıl problem de bu noktada başlar çünkü Ireland bu konuda korkmamasına rağmen Grant'ın geçmiş tecrübeleri ve yaşadıkları duygularına tedirgin yaklaşmasına ve kendini affetmemesine neden olmaktadır. Bütün bunların aşıp aşamayacağı ise belli değildir. 

Öncelikle Vi Keeland'ın kitaplarında en sevdiğim şey, kadınların güçlü, kariyer sahibi olan kadınlar olması. Acılarıyla, yaşadıklarıyla baş edebilen, ayakta durabilen ve her şeye rağmen, içinde fırtınalar kopsa da, bugün ağlasa da yarın dimdik durabilecek karakterler yazıyor olması. Evet yıkılırım, ağlarım, ama ayağa da kalkar devam ederim modundalar. Bu yüzden de hem kitaplarını okumayı seviyorum hem de kadınları takdir ediyorum. 

~~~*~~~

"Kardeşim bir istiridye gibidir. Sımsıkı kapalıdır ve belki de asla açılmayacak... Ya da onu açan kişi sen olabilirsin. Eğer bu olursa, seni bekleyen bir inci bulacağına söz veriyorum."

~~~*~~~

Ireland da tam olarak böyle bir kadın karakterdi ve bu yüzden de çok sevdim. Geçmişine rağmen ki babasının annesini öldürmesine tanık olup, iki gün o evde kalması ve sonrasında bulunması gibi bir travma yaşadığı çocukluğuna rağmen olduğu kadın hayranlık uyandırıcı. 5 yaşında bir çocukken bunlara tanık olup yaşamak ve sonrasında hayalleri peşine koşan, güçlü, hayatı yaşamaktan korkmayan bir genç kadın olmak... Ireland kızım sen müthiş bir şeysin ve bence Grant'tan daha da cesursun. 

Grant ise... evet benzer bir çocukluğu olsa da, her ne kadar anne babası terk edilmiş koruyucu ailelerde büyümüş bir çocuk olsa da bir yerde onunda geçmiş travması daha farklı bir konuda. Grant'ın Lily ile yaşadıkları ve sonrasında Lily'nin yaptığı... evet atlatılması zor bir şey. Ki belli ki atlatamamış ve kendine atlatmak için de izin vermiyor gibi görünüyor. Ama derler ya her insanın hayatına biri girer ve o giren kişi sana yeniden bir hayat bahşeder diye... işte Ireland, Grant için o kişiydi. 

Ireland, resmen Grant'ın yaralarını saran kişi oldu. Hayatın devam ettiğini, acıların izini taşımanı ama o acıyı yaşamayı geçmişte bırakmayı öğretti. Kadın sen müthiş bir detaysın. 

Grant'ın travmasını, daha doğrusu yaşadığı acıyı anlamamız için onun geçmişine dönük bölümleri çok sevdim. Okurken başta altından ne çıkacak diye merak etmiştim ama altında koca bir hüzün, acı saklı olduğunu... özellikle de böylesini düşünmemiştim. 

Acı detayların yanında Grant ile Irenland'ın ilişkisi çok güzeldi. Aralarındaki diyaloglar, atışmalar, birbirlerine sataşmaları ve özlemelerine rağmen aramak için bahane yaratı halleri çok güzeldi. 

Grant'ın evlatlık olmasına rağmen kız kardeşlerinin de evlatlık olması ama o ailede öz kardeş gibi büyümleri çok güzeldi. Evet biyolojik anne-babalarında bir darbe yemelerine rağmen sahip oldukları aileye de sıkı sıkı tutulmaları ve kan bağının aslında çok da önemli olmadığını gösterme şekli çok güzeldi. 

~~~*~~~

Hiç çaba sarf etmeden, bana kendimi buradaki tek kadınmışım gibi hissettirmeyi başarmıştı. Bütün ilgisinin bende olduğunu hissediyordum çünkü gerçekten öyleydi. 

~~~*~~~

Grant ve Ireland için... bunu ikisi için de söylüyorum. Birbirlerine karşı dürüst olmaları, duyguları ve yaşadıkları hakkında şeffaf olmaları çok güzeldi. Açık yüreklilikler bir şeyleri ortaya dökme şekilleri güzel kurgulanmıştı. Hatta birbirlerine karşı gösterdikleri anlayış da bence kitaplarda aradığımız olgunluktu. Bu yüzden sanırım artık young adult serilerde ve kitaplarda beklentimi karşılamamaya başladı. Gereksiz tripler... bu kitapta bu durum yoktu ki bu çok hoşuma gitti. 

Şunu söylemek istiyorum. Grant ile Ireland yaşadıkları bir olay yüzünden bir süre görüşmediklerinde bile bir araya geldiklerinde birbirlerini anlayıp sebeplerini dinleyip affedecek olgunluktaydı. Açıkçası şu kurguyu başka bir yazar yazsaydı eminim ki uzatırdı, triplere sokardı, aylar sürecek ayrılık yazar ve karakterleri depresif halde okuturdu bize. 

Kitabın sonu ise, çoook tatlıydı. Tam da kitaba yakışan bir sondu. 

Ve benim de tam olarak ihtiyacım olan bir kitaptı. Kitabı cidden çok sevdim ki zaten yazarın kitaplarını sevme severim de hep bana beklentimi veriyor oluşu. 

Kitaba dair puanım 5 üzerinden 5 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟🌟

~~~*~~~

"Kalbini geri alamayacağın kadar çok ona verme."

Başımı sallasam da çoktan verdiğimden oldukça emindim.

~~~*~~~

Kitabın adı     : Uygunsuz

Orijinal adı     : Inappropriate

Yazarı            : Vi Keeland

Çevirmen        : Gülsena Karaca

Yayınevi         : Pukka Yayınları

Sayfa sayısı    : 344

Kitabın tanıtım yazısı: 

Uygunsuz türde davranışlarda bulunmanız yüzünden işinize son verildi.

Ellerimdeki mektuba inanamıyordum.

Dokuz yıl. Dokuz kahrolası yıl boyunca Amerika’nın en büyük şirketlerinden biri için gecemi gündüzüme katarak çalışmıştım ve bir haftalık Aruba tatilimden döndüğüm zaman bir mektupla kovulmuştum.

Tüm bunlar arkadaşlarımla tatildeyken çekilen bir video sebebiyle olmuştu; özel bir anımda çekilen özel bir video yüzünden. Yani, en azından ben öyle düşünüyordum.

Öfkeden delirip bir şişe şarap açtım ve milyarder CEO’ya şirketi ve politikaları hakkında ne düşündüğümü anlatan bir e-posta attım.

Cevap vereceğini düşünmemiştim.

Ayrıca kesinlikle o zengin pislikle, birbirine sürekli e-posta atan arkadaşlar olacağımızı hayal etmemiştim.

Sonunda bana haksızlık yaptığını fark etti ve işime geri dönmemi sağladı.

Ama… Grant Lexington’ın benim için yapmak istediği tek şey bu değildi.

Patronumun patronunun patronuyla ilişki yaşamam doğru olmazdı… öyle değil mi?