Allah'ımmmm sana geliyorummmmmmm :))
Hani diyorlar ya bu "Türk Erkeklerinin nesi eksik onlardan" diye, bu kitabı okuduktan sonra bir kez daha anladım ki "neleri tammış ki" bir Martin ya da bir Seth gibi olamıyorlarsa atsınların kendilerini FSM'den aşağıya! Nokta bitti! :))
Arkadaş, o Seth neydi öyle yav! Adam tek kelimeyle "KİNG" yav! Martin'de kimmiş Setih'in yanında :P Ben Seth'çiyim arkadaş baştan söylüyorum! Asude bende Seth istiyorum. Artık sokaklarda bir adet Seth arayacağım o kadar yani... gerisini siz düşünün! :)) <3 <3
Sanırım ilk defa böyle damdan düşer gibi yoruma daldım ama duygularımı şuan içimde tutamıyorum ve bu satırlara akıtma ihtiyacı ile yanıp tutuşuyorum :)
Asude kalemini sevdiğim Türk yazarlardan biri ve özellikle Papucumun Ajanı inanılmaz derecede hoşuma gitmiş ve şimdi bu kitapta çok hoşuma gitti :) Güldüm eğlendim kızdım sinirlendim Seth'e aşık oldum onu okumak için yanıp tutuştum ve onun sayfalarını iki üç kez okudum buna rağmen kitap bitti.
Aslında daha ilk satırlardan kitap içeriğine giren bir yorum yapacağımı görmüşsünüzdür ve uyarıyorum bundan sonra bolca kitap içeriği olacak :)
Martin ile İlkim'in tanışmaları çok eğlenceliydi, özellikle onu işkence yapmak için kaçırması... kıyamadım yine de İlkim'e. garibimin kimseye zararı yoktu sonucunda! Ama gel gör ki bazen paparaziye yakalanmanın iyi sonuçlar doğurduğunu görmüş olduk İlkim ve Martin'i okurken. Ne anlamsız bir cümle kurmuşum yalnız bir kez daha okuyunca fark ettim.Neyse :))
Martin'e otel odasına İlkim not bırakıyor ya hatta parada... sonra havaalanına gidiyor... o kısımlar süperdi :) hehehe Martin hak etti ama sonucu kötü bitti! İlkim o kısımda biraz haddini aştı bence tadında bırakamadı ve hak etti terk edilmeyi! Evet iyi başladı ama fazla uzattı. Sonucunda fazla naz aşık usandırır diye boşuna dememiş atalarımız. O değil de... havaalanında son anda seven erkeğin sadece filmlerde geldiğini de gördük. Kitaplarda bile gitmiyorlarsa bu biz kadınların aklının bir kenarında bulunsun ki yarın öbür gün başımıza gelirse gelmelerini beklemeyelim!
Seth... adam... aşkım... hayatım... erkek'im...
Nasıl da asi, sert, istediğini alan, ne istediğini bilen bir erkek! Bebeğim seni hak etmeyen o Mary cadısını bırak bana gel dedim hep okurken! Aramızda kalsın Mary'nin yerinde olmayı o an çok istediğim. Adam tam benlik yav! Şeytan diyor ki al eline bıçağı... git o Mary'nin önce derisini yüz sonra tek tek saçlarını yol sonra Seth diyen dilini kes sonra ona bakan gözlerini oy ve en sonunda da öldür gitsin! Ama tabi Ramazan Ramanzan günaha girmemek için şeytanı Ramazan sonrasına kadar susturuyorum ;)
Ayyy ne çok konuştum... Tamam susuyorum şimdi ve kitaptaki alıntılarıma gelelim ve bende susayım :)
"Bu gözlük senin ayrışmaz bir parçan dört göz fosil. O gözlerinde değilken yanlış adamlara gidiyorsun!"
"Doğru adam mı var sanki?"
Martin hafifçe gülümsedi. Gerginliği ve öfkesi canlı olsa da kızın çocukça alınması onu gülümsetmişti. kısa bir an için elbette. Sonra gergince "var," dedi. Duraklamadan da devam etti. "Doğru adam benim!"
"Ah, umarım doğru adamı öpüyorumdur. Çünkü buraya koşarken hiçbir şey görmüyordum!"
Martin geceyi inleten tek hecelik bir kahkaha attı. "Merak etme bebeğim, doğru adamı öpüyorsun. Senin için doğru olan tek adamı!"
"İlgi duyduğun matematik içeride kaldı!"
"Daha çok ilgi duyduğum şey burada."
"Bu ben değilim herhalde? Ne de olsa sarışın değilim."
"Sarışın olmanı asla istemezdim. Çünkü sen böyle güzelsin bebeğim. Bu zevksiz kazağın, daracık kotun, 72 inç gözlüğün ve elbette dokunulası bu açık kahverengi saçlarınla..."
"O kutsal ders notlarını sıkıcı bulduğuna göre beni sahiden çok seviyorsun."
İlgim gülümsedi. "O halde dünyanın en çok sevilen kocası sen oluyorsun."
Genç adam sırıttı. "Bu bir onurdur madam!"
İlkim gururu için gidiyordu ancak Martin de gururu için ona yalvarmıyordu. İki deli aşık olarak birbirinin hamlesini beklerken, Martin ödün vermeyeceğini söyledi kendisine. Bu kadına aşık olsa bile, ona onursuzca yalvaramazdı. Onun aptal bir fino köpeği gibi şımartamazdı. Sözlerine inanmalıydı ve bundan başka çaresi olmadığını bilmeliydi. Eğer yapamıyorsa, gitmeliydi.
İlkim de gitti. Adama son bir kez bakıp, gözyaşlarını son bir silip, tüm kapıları çarparak lüks evden koşarak çıktı.
"Benimle ilgili olmadığı sürece her türlü anlaşmayı yapabilirsiniz."
"Özür dilerim bebeğim, ama senin üzerine anlaşma yaptığım için asla pişman değilim."
"Yüzde on hisseyi unutma Bay Turner!"
"O anlaşmayla yüzde on hisseyi almadım bebeğim, dünyada cenneti satın aldım."
Aşk...
Aşk...
Ve daha çok aşk... :)) Bir okur başka ne ister ki :)
Kitabı beğendim ve sizlere de tavsiye ederim. Favori Asude kitabım "Papucumun Ajanı" olmasına rağmen bunu da sevdim :) Kapak tasarımı da İlkim ve Martin ile çok uyumlu onun için de yayınevini tebrik ediyorum :) ve yorumumu sevdiğim bir alıntıyla bitiriyorum :)
"Aşk sahiden fazla zararlı bir duyguydu.
Eğitim karşıtı, anarşik, kaotik ve tehlikeli bir histi.
Kanunlarca yasak ilan edilmeliydi."
Kitabın konusunu aşağıda paylaşıyorum:
Birbirlerinden nefret eden iki insandı onlar… Ama evlendiler! Uslanmaz bir asosyal olan İlkim'in hayatındaki tek amaç başarılı bir bilim kadını olmaktır. Onun modayla, makyajla işi yoktur ve gözlüğünün ardındaki dünyada ders notlarıyla mutludur.
Evlenmek için hayallerinin profesörünü beklerken, karşısına tehlikeli, kaba, bilimden anlamayan, öfkeli bir işadamı çıkar. Martin Turner… Bu Amerikalı adamla asla evlenmemesi gerektiğini bilse de, muhteşem kariyerinin anahtarının onun ellerinde olması işleri rayından çıkaracaktır. Genç kız, ilk andan beri koşarak kaçmak istediği bu yakışıklı ve karanlık adama, hayatının tüm ideallerini çiğneyerek tutkuyla çekilirken, ilk kez gerçek bir kadın gibi hissetmeye başlar.
Ve genç adam, gizli çıkarları uğruna evlendiği bu kızı Amerika'ya götürdüğü gün ondan kurtulma planları yaparken, sessiz karısı hayatının merkezine yerleşir. Aşk, nefreti gölgesi gibi takip ederken, bu nefretten bir aşk doğabilir mi? Peki ya sırlar açığa çıktığında gerçek aşk yalanlara direnebilir mi?
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın