24 Aralık 2019 Salı

0 ALINTI -2 // Jennifer Royce - Aşktan Kaçış

Jennifer Royce'un Asil Korsanlar serisinin son kitabı ve 3. kitabı Aşktan Kaçış kitabı için hazırladığım Alıntılar -2 postu da yayınlandı. 

Bol keyifle okuyun çünkü ben kitabı okurken çok eğlendim, ama alıntıları buraya yazarken daha çok eğlendim :D

Historical Romans severler mutlaka denemeli bu seriyi ve yanılmıyorsam serinin ilk kitabı Esir Yürek yakında -umarım- yeni basım yapacak o zaman seriyi toplayıp okuyabilirsiniz ;) 

Bu arada serinin kitaplarını şöyle bir sıralayayım. 

Asil Korsanlar Serisi


Seri bilgisi de verdiğime göre şimdi sırada bir sürü alıntı yayınlamaya geldi sıra :D





"Belki biraz düşüncesiz davranıyorsun."

Genç kız boğuk bir şekilde hıçkırarak onun beline daha sıkı sarıldı. "Belki mi?"

"Tamam. Çok düşüncesiz davranıyorsun." Sean'ın sesinde gülme izleri vardı.  

"Aptalım da..."

"Sen öyle diyorsan..." Beatrice'in burnunu gömdüğü göğüs hafif bir kıkırdamayla sarsıldı. 

"ayrıca bencil, küstah bir kızım ve kapı dinliyorum."

Sean bu defa kahkahasını tutamadı. Genç kız günah çıkarmaya karar vermişti. "Kimin kapısını dinliyorsun?"

"Annemin ve en çok Dante'nin. Sisi konuşurken dinledim. Çalışma odasında..."

"Bu nedenle kulüpteydin."

Beatrice başını salladı. 

"Peki, nasıl dinliyorsun?" Sorusu ağzından çıkarken gerçekten de merak etmişti. Bildiği kadarıyla Dante'nin çalışma odasının kapısı oldukça kalındı. 

"Kullanılmayan, arka bahçeye inen merdivenin köşesinde bir delik var, oradan dinledim."

"Bunları bana niye anlatıyorsun, ufaklık?"

"Senin sempatini kazanabilirsem beni Dante ve anneme karşı savunabilirsin belki."

Sean, bu çok bilmiş cadının yaptığı kurnazca hesaplamalar üzerine sırıttı. Bu kız onu şaşırtmaktan asla vazgeçmeyecekti. "Ya seni savunmazsam?"

Kucağına sığınmış ufak tefek narin bedenin omuzları kasıldı. "O zaman her pazar ziyaretime gelirin değil mi?"

"Nereye ziyaretine geleceğim ki?"

"Mezarlığa... çünkü kesinlikle beni öldürecekler!"



***************



Biriyle tartışan Sean'ın sarhoş olduğunu durdukları noktadan bile görebiliyorlardı. Küfreden Sean'a takılmak istemeyen denizcinin oldukça sabırlı tavırları dikkatlerini çekti. 

"Aradığını bulacak!" dedi Cabir. 

Fahid kollarını göğsünde bağlayıp, "Dayak yemesine izin vermeli miyiz?" diye sordu. 

Dante de onu taklit ederek, "Ya da onu götürüp çok istediği yumrukları bizzat verebiliriz!" diye öfkeyle homurdandı. 

Cabir esmer teninde parlayan dişleriyle gülümsedi. "Ben ikisinin de yapılması taraftarıyım. Bırakalım burada bir güzel dayak yesin. sonra götürüp bir de biz dövelim. Bence ancak aklı başına gelir."

Fahid geniş omuzunu silkti. "Çok cazip bir teklif..."

Genç adam daha sözünü bitirmişti ki tavernada kıyamet koptu. Sean sonunda aradığını bulmuş gibi ilk yumruğu karşısındaki iri ve öfkeli denizcinin yüzüne geçirdi. Sarhoş bir adama göre oldukça sağlam bir yumruktu. Geriye doğru uçan denizcinin arkadaşlarının kavgaya hevesli oldukları ileri doğru atılmalarından belliydi. Karnına gelen yumrukla hemen arkasındaki masaya düşen Sean'ın üzerine kalabalık bir grup yürüdü. 

"Onunla yine böyle bir kavgada karşılaşmıştım ama o zaman sarhoş değildi."

Dante, Fahid'in duygusuz bir yüz ifadesiyle söylediklerini dinlerken Cabir, "İzleyecek miyiz?" diye sordu. 

"Biraz önce müdahale etmeyelim diyen sen değil miydin?" Dante, arkadaşının yediği yeni bir yumrukla yüzünü buruştururken Cabir'i cevaplamıştı. 

"Bütün kemikleri kırılmış bir adamı dövmek hiç eğlenceli olmaz"

Fahid bağladığı kollarını çözerken, "Gidip şu sersemi buradan çıkaralım!" diyerek kalabalığın içine daldı. 

Cabir homurdanarak, Dante de küfrederek onun peşinden yürüdüler.

(Fahid, Dante, Cabir ve Sean'ın arkadaşlığına dair alıntı araya sıkıştırmazsa olmazdı :D)




***************



Sean, sonunda başını kaldıran genç kızın gözlerinde hayal kırıklığını ve yıkılan güveni gördüğünde derin bir nefes aldı. İstediği olmuştu. ona inanana ve güvenen tek insanı büyük bir başarıyla kendisinden uzaklaştırmıştı. Azıcık daha eşelese belki de kendisinden nefret bile ettirebilirdi. Burada bırakmaya karar verdiğinde içinde yaşadığı depremden dolayı ayakta kalabilmeyi diledi. 



***************



"Onunla konuşmak zorundasın!"

Durduğu terasta, pis bir sapık gibi genç kadını gözetlerken, Fahid'e yakalanınca esmer teni kızardı. 

"Söylemesi kolay!"

"Zorlukların seni yıldırdığını hiç görmedim. Şimdi mi korkuyorsun?" Arkadaşının yanına gelip durdu Fahid. 

"Bahanelerim veya sebeplerim işe yaramazsa onu yeniden kaybetmekten korkuyorum."

"Sen onu hiç kazanmadın ki... Sahip olmadığın bir şeyi kaybetmekten neden endişeleniyorsun?"



***************



"Ayrin ne dediğini bilmiyor," diyerek gülümsedi. Önünde duran ve avucu büyüklüğünde açmış olan güle doğru konuşmuştu. "Kırılgan ruh diye bir oldu yok. En azından varsa bile bende olmadığı kesin. Sana dokunuversem dağılırsın." Gülün yaprağına nazik bir fiske vurdu. "Bir de bana bak. Yumruklasan bile düşmem."

Sonra söylediklerinden kafası karışmış gibi tıraşlanmış başını kaşıdı. "Yere düşmeyen bedenim. O zaman kırılgan olmayan bedenim mi oluyor? Ruhun yumruklanması mümkün değil! O zaman kırılgan olduğunu nasıl anlayacağım?" Kaşlarını çattı. "Ruhumun hayali yumruklara maruz kalması mı gerekir? Hayali yumruklar..." Düşünceli bir ifadeyle bakışlarını yukarıya dikti. "Zahra'nın benden nefret etmesi hayali bir yumruk sayılabilir. Eveti canımı yakıyor. Bedenim darbe almadığı halde çok acı veriyor." 



***************



Genç adam onun yüzünü avuçlarına aldı. İpeksi tenini başparmağıyla okşadı. "Şunu kabullensek iyi olur. İkimiz de gerçekten iyi birer yalancıyız. Evlendikten sonra her zaman doğruyu söyleyeceğin konusunda söz ver!"

"aynı sözü senin vermeni de beklerim."

"Söz veriyorum. Benden habersiz hiçbir kumarhaneye adım atmayacağına da söz ver!" 

"Bu seninle gidebileceğim anlamına mı geliyor?" diye gülümsedi genç kız.

Sean inleyerek alnını onun alnına dayadı. "Kahretsin! Cezalandırılması gereken asıl günahkar benmişim!"

"Ne demek istiyorsun!"

"Hep Dante'nin senin gibi bir baş belasıyla cezalandırıldığını ve bir günahkar olduğunu düşünüyordum."

Beatrica kaldırdığı ayağını onun bacağına vurdu. İnleyen genç adam aynı zamanda da gülüyordu. 

"Bana aşık olduğunu söylerken de yalan mı söylüyordun?"

Genç kızın kısık sesle sorduğu soruyla başını kaldırdı. Gözlerinde hayal kırıklığına uğramaktan korkan bir ifade vardı. "Sana aşığım, öyle çok seviyorum ki bunun bir yalan olduğunu düşünmen bile canımı yakıyor." Onun aşkla parlayan gözlerine ve cazibesine doğru çekiliyordu. "Bana hala aşık olduğunu söyle!" diye emretti.

"Söylemiştim!"

"O uzun zaman önceydi. Benden ve aşkımdan vazgeçmediğini duymaya ihtiyacım var."

"Vazgeçmedim. Başka bir kadını sevdiğini düşündüğüm o kadar zaman boyunca bile kendimi seni sevmekten vazgeçmeye ikna edemedim."




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın