30 Ekim 2020 Cuma

0 Büşra Toraman - Kanın Büyüsü (Kırmızı Başlıklı Kız Serisi #3)


~~~*~~~
"Seni sevmek hayatımda yaptığım en zor, aynı zamanda en kolay şey. Senden hiçbir zaman vazgeçmem ama bir daha asla sizi kaybettiğimi hissettirme bana."
~~~*~~~


 
Ayy serinin 3. kitabı da bitti.  Şu seriyi okumaktan inanılmaz zevk aldım. Her kitabı ayrı bir heyecanlıydı ama bu kitabı ayrı bir nefes kesiciydi. Her ne kadar çoğunluğunun favorisi Cellat'ın Kalbi olsa da benim en favorim Kanın Büyüsü'ydü. O kadar iyiydi bu kitap. 

Ancak şunu da söyleyebilirim ki Büşra Toraman'ın serilerinde her bir kitabı bir öncekinden daha nefes kesici oluyor. 

Kanın Büyüsü, Kırmızı Başlıklı Kız Serisi'nin üçüncü kitabıydı ve Ada ile Dawson'ın hikayesi kaldığı yerden devam ediyordu. İkinci kitap yarım kalmıştı ve öyle heyecanlı bir yerde bitmişti ki burada hikaye kaldığı yerden devam etti. Hem de nasıl devam etti... muhteşemdi. 

Kesinlikle okumaktan çok hoşlandığım fantastik bir seri oldu. Ayrıca 4. kitabın siparişini de verdim geldiği gibi okuyacağım :)

~~~*~~~
"Ada yeni dönüşüm geçirmişken bu güçleri keşfetti. Daha ileride neler olacağını bir düşün. Büyücüleri korkutan sadece bu da değil. Aşık bir kadına saldırmaktan daha kötü ir şey varsa o da bir anneye saldırmaktır. Ada bir anne ve sana yaptıklarında verdiği tepkiden çok daha fazlasını gösterecektir. Aynı şekilde sen de öyle."
~~~*~~~

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; ikinci kitapta Amona, Dawson'ın kalp mührünü etkin hale getirmişti ve Ada'ya yaklaştığında düşündüğünde acı çekecekti ve kendine böyle acı çekmeye devam ettiğinde de ölümüne sebep olacaktır. Ada hem hamileliği hem de Dawson'ın kalp mührüyle uğraşıp bir çözüm yolu ararken Dawson da Aleut'taki cellatlık görevlerine devam etmektedir. Her ne kadar Ada, bu büyüyü bozabilecek bir şeyler bulmaya uğraşsa da doğacak olan ikiz bebekleriyle ve yaklaşmakta olan savaş içinde bir çözüm bulmaya çalışmaktadır. Çünkü doğacak bebekleri hem bir melez hem de ala kurt genlerine sahip olması büyücüleri fazlasıyla korkuttuğu için Ada, hem kendisi hem bebekleri hem de Dawson için savaşmak zorundadır. Tabi sadece bununla da kalmıyor, çünkü Stone'ın da kalp mührünü kırmayı kafasına koymuş olan Felicia'ya da değiniyor. Kendisi Stone'a aşık olurken aşkına karşılık alabilecek olması da onu iyice kararlı hale getiriyor. 

Kitap yine bütün Aleut'a değinirken asıl olayların merkezinde olan Dawson ve Ada'ya da fazlasıyla değiniyor. 

Öncelikle Peratha, Murat ve Hilary, Gavin ve Deborah'ı bolca görmek çok hoşuma gitti. Özellikle Gavin'i bolca görmek harikaydı. Şu seriyi Gavin olmadan düşünemiyorum. Resmen serinin vazgeçilmezi gibi :) 

Ada'nın pes etmeden savaşması, Dawson için çırpınması, savaşması ve mührü kıracak bir şeyler araması çok güzel anlatılmıştı. Dawson'ın her seferinde onu geri itmesine rağmen bütün o kalp kırıcı şeylere rağmen pes etmemesi çok güzeldi. Aşkına sahip çıkması harikaydı. Gerçi karşılığını da güzel aldı ya neyse. Son bir denemede Dawson'ı kesmesi, özür dilemesi, aşkı, buna rağmen yaralanması ve Dawson'ın tepkileri güzel anlatılmıştı. 

~~~*~~~
"Çocukların ve kendi yaşamının arasında kalsaydın hangisini seçerdin?"
"Bir anne olarak bu sorunun cevabını biliyor olmalısın. Ben yaşamak istiyorum am sona geldiğinde her zaman çocuklarımı seçerim."
~~~*~~~


Dawson'ın da her şeyi bilmesi ama hissedememesi çok kötüydü. Adam her Ada'ya yaklaştığında fenalaşması... ona hissettiği aşkı hatırlamaması çok kötüydü. Ama yine de yapmıştı yapacağını Dawson... içindeki o aşık adam, evlilik yüzüğüne büyü yapıp da parmağından çıkaramaması çok güzel bir detaydı. Sevdim bu ince detayı... 

Bir de Dawson'ın mührünü kırmak için yapılanlar çok güzeldi. Yani evet biraz vahşiceydi ama gerekliydi ve güzel anlatılmıştı. Mühür kırıldıktan sonrası da çok güzeldi. Kıyamam ya resmen Ada'ya kendini affettirmeye çalıştı, Ada'da hep bir rüya olarak bekledi ya çok güzeldi.

Ada'nın bebekleri hissetmesi, birinin fazlaca haylaz olması birinin uslu olması, bunların tavırları falan çok tatlıydı. Ama asıl olay doğumdu... açıkçası beklediğim gibiydi doğum, çünkü Ada'nın bunu başarabileceğine ben de inanıyordum. Ancak doğum sonunda Dawson'ın geçtiği sınav cidden ağırdı. Gerçi bakıldığında Ada'nın sınanan aşkına karşılık Dawson'a da bir sınav gerekiyordu ama geçti sınavdan... aşk işte... 

Hatta Gavin'in odaya girip de Dawson'ı isim töreni sırasında aldığı dövmeye bakarken görmesi ver sonrasındaki konuşmalar işte bu dedirtti. 

Küçük ikizler bu kitabın en sevilesi canlılarıydı. Özellikle de spoiler olacak belki ama dönüşüm yapmaları ve anne babalarına yardım etmeleri çok tatlıydı :D daha fazla okumak istedim onları. 


~~~*~~~
"Nasıl olur da bana hiç sıradan bakmazsın, bıkkınlıkla ya da alışılmışlıkla. Her bakışın, beynimde hissettiğim her düşüncen hiç azalmıyor, hiç sıradan olmuyor."
"Aynısı senin için de geçerli değil mi?" dedi Dawson, Ada'nın saçlarına dokunarak onları önüne doğru alırken. "Beni gördüğünde bakışların üzerime takılmıyor mu? Ya da her hücrene varana kadar yaşadığını hissetmiyor musun?"
~~~*~~~


Büyücülerle yapılan savaş çok güzel anlatılmıştı. Aleut'a saldırmaları, ikizleri koruma çabaları ve daha da önemlisi Tarafsızlar, Remuslar ve Aleutların hepsinin büyücülere karşı birleşmeleri çok iyi kurgulanmıştı. 

Amona'ya yapılan baskın sırasında Ada'nın yaşadıkları bir an yok artık dedirtti. Tabi sonrasında olaylar iç yüzüne çıktı ama öncesinde Ada ve Konrad'ın yaşadıkları ve Dawson'ın tavrı, Ada'nın tavırları her şey hem şaşırtıcı hem de sürprizlerle dolu detaylardı. Özellikle Ada'nın her şeye rağmen Dawson'a yalan söylememesi, her şeye rağmen dürüst olması çok iyiydi. Konrad ise... kaşındı.. cidden kaşındı ve belasını buldu. Bu konuda da Dawson takdirimi kazandı. Çünkü aşkına inanan ve ona göre savaşan hep Ada'yı okuduk. İlk defa burada Dawson'ın bu konuda savaşmasını ve plan yapmasını izledik. Gerçi Ada'yı bu yolda yine çok üzdü ama sonunda hayatını kurtardı. 

Ada'nın kitabın sonundaki tavırları -neler olduğunu söylemek spoilerin dibi olur diye susuyorum- cidden nefes kesen şeylerdi. Çünkü kitabı elimden bırakamadım neler olduğunun merakıyla.

Ayy aslında o son bölümlere dair detaylı konuşmak isterdim ama susuyorum çünkü çok fena spoiler olur ama şunu söylemeliyim ki nefes kesiciydi. Son 150 sayfa... off be dedirtti resmen. 

Creon'ı da çok gördük bu kitapta. Biliyorsunuz ki kendisi bir Remus olmasının yanında Ada'nın da kuzeni... ayrıca -bence- kendisi Peratha'nın da sevgilisi olacak çünkü aralarındaki atışmalar ve Creon'ın Peretha'ya tavırları sanki havada aşk kokusu var diye düşündürtüyor. 

Tyson ve Alper'i görmek de büyük sürprizdi çünkü itiraf etmem gerekirse böyle bir detay beklemiyordum. Çok iyi geldi. Bir de Ada'nın rüyalarında kurtların atası Asena'yı görmesi... sürprizin dibiydi resmen. Ada'nın gücünü nereden aldığı belli oldu :D 

Stone'nu bu kitapta daha çok gördük. özellikle Ada ve Dawson'un Aleut'a geldiklerinden sonra... ikizlere karşı tavırları, onlara karşı sevecen haller, Felicia'ya karşı sahiplenici tavırları süperdi. :)

Neyse çok uzatmayayım çünkü cidden kendimi spoiler vermemek için zor tutuyorum. Bir kez daha diyorum her yorumda da demeye devam edeceğim. Bu seriye bayıldım. Hazır 4. kitapta çıkmışken bence  mutlaka el atmalısınız bu seriye. Çünkü çooook güzel. 


~~~*~~~
"Bize sadece ölümle ayrılabilecek bir şekilde birleşmişken bile beni kıskanmanı saçma bulmak isterdim ama hoşuma gidiyor aslında."
~~~*~~~







~~~*~~~
"Sevilmesi kolay bir adam olsan da yaşaması çok zor birisin. Ama, seni seviyorum, öyle değil mi? Birbirimizi idare ediyoruz. Önemli olan da bu."
~~~*~~~


Kitabın adı        : Kanın Büyüsü
Yazarı                : Büşra Toraman
Seri Sıralaması : Kırmızı Başlıklı Kız Serisi #3
Yayınevi             : Ephesus Yayınları
Sayfa sayısı        : 559

Kitabın tanıtım yazısı: 

Kurtların arasında yalnızca yer edinmekle kalmayıp aynı zamanda onlardan birine dönüşen Ada’nın artık en büyük sorunu hayatta kalmak değildi. Tanıştıkları ilk günlerde gördüğü Dawson, daha beter bir şekilde geri dönmüştü. Amona’nın büyüsü yüzünden bambaşka bir gerçekliğe hapsolan Dawson, Ada’nın tahmininden daha büyük bir karanlıktaydı.

Büyücülerin onlara karşı harekete geçmesiyle tüm öncelikleri değişecekti. Ada’nın efsanevi bir yaratığa -ala kurda- dönüştüğü haberi tahminlerinden daha hızlı yayılmıştı. Yeni güçlerini keşfederken aynı zamanda ailesini kurtarmaya çalışan Ada için savaşmaktan başka bir seçenek yoktu.

Bir savaş yaklaşıyordu. Üstelik bu savaşı önce kocasına, sonra da kurtların en büyük düşmanlarına karşı vermek zorundaydı. Beklemediği şeyse geçmişinden gelen hayaletlerin ona yardım etmesiydi.

“Kan ve küf kokulu bir depoda, kocası yaralı bir halde masaya bağlanmışken uykuya daldı. Ona yardım etmedi, kurtulması için kelepçelerini çözmedi. Sadece sıradaki işkencesinin ne zaman başlayacağını düşündü. Yanında duran bıçağını temizlemişti. Kullanılmaya hazırdı.”





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın