22 Ekim 2020 Perşembe

0 Büşra Toraman - Av Dönencesi (Kırmızı Başlıklı Kız Serisi #1)

 


~~~*~~~
Gözlerimi celladın gözlerine dikiyorum, korku duymadan.
Kurtuluşum kalp atışı mıydı yoksa ölüm sessizliği mi bilmiyorum.
~~~*~~~


Amazon Efsaneleri Serisi'ni çok sevdiğimi bilirsiniz ki onun yorumlarında da yazarın bu serisine el atacağımı bolca dile getirmiştim. İşte şimdi yazarın Kırmızı Başlıklı Kız Serisi ile karşınızdayım. 

İtiraf etmek gerekirse seriyi almayı da okumayı da hep erteliyordum ama instagramda okuma grubu kuran arkadaşım @okuryazarannecik sayesinde seriyi aldım ve hemen başladım da. Hazır serinin 4. kitabı da çıkmaya yakınken artık başlamak farz oldu da... 

Büşra Toraman, aslında birçok yabancı yazardan bile daha güçlü kalemiyle ve akıcı kurgularıyla Türk fantastik romans yazarlarından biri. Akıcı yazmasının yanında oldukça merak uyandırıcı ve kuru tatmin edecek şekilde kaleme alıyor kurgularını. Okurken o eksik olmuş, burası olmamış demiyorsunuz ve kapılıp gidiyorsunuz. Su gibi akıyor kitap bir yer de... 

Bu kitap da öyleydi. Hatta bu serinin öyle olacağını düşünüyorum. 

~~~*~~~
"Kurtların doğuştan kendilerine has çekicilikleri vardır."
"Farkındayım," diye Ada mırıldanarak.
"Sen şimdi tüm bu güllerin arasındaki papatya gibisin."
"Sizin dikenleriniz, yani dişleriniz var. Benimse minik beyaz yapraklarım, öyle mi?"
~~~*~~~


Bu arda seriye dair kısa bir bilgi vermek gerekirse serinin 7 kitaptan oluşacağını duydum, şuanda 3 kitabı yayınlandı ve 4. kitap yakında çıkacak hatta her an ön siparişe açılabilir de... İlk üç kitabın Ada ve Dawson'ın hikayesi olduğunu duydum ki okuduğum ilk kitapla öyle de başladı diyebilirim. 4. kitap arkadaşlarından birinin hikayesi ve diğerleri de öyle olacak diye duyumlar aldım. Bu yüzden ilk üç kitabı okuyup - sıralı bir şekilde - sonrasında dördüncü kitapla devam edebilirsiniz. 

Seri fantastik türde ve kurt adamları ve onların efsanelerini konu alıyor. Eğer ki kurt adam temalı kitapları seviyorsanız mutlaka okuyun, asla kaçırmayın. 

Öncelikle kitabın konusundan kısaca bahsedeyim; Ada, ailesiyle ve nişanlısıyla gittiği Uludağ tatilinde uğradığı saldırıdan sonra gözlerini hastanede açar. Ne yazık ki çok bir şey de hatırlamamaktadır saldırıya dair. Sadece kurt saldırıcı olduğunu ve parçalanan bedenleri anımsamaktadır. Ailesinden geriye kalan teyzesiyle ve onun eşiyle Kanada'ya yerleşen ada o saldırının üzerinden dört ay geçesine rağmen kendini hala normal hayata adapte edememiştir. Ancak bir gün nişanlısının kardeşi Ali, kapısını çalıp da bu saldırının normal bir saldırı olmadığını söyleyerek kendisine bu konuda yardım etmesini isteyene kadar. Ali, bu saldırıların kurt saldırıcı ve düzenli bir terör saldırısı olarak düşünse de buna tam olarak Ada'yı inandıramaz. Ama gelişen olaylar hem Ada'yı hem de Ali'yi bu saldırıların ardında daha büyük olayların döndüğünü gösterir. Ada, ailesinin intikamını almak için kendini kurtların arasında yani Aleut'ta bulur. Orada hem eğitilip hem de hatırlamadığı detayları hatırlamaya çalışırken olaylar daha da patlak verir. Ada, Aleut Kurtlarının Cellatı ve Remus Kurtlarının Avcısı olan Dawson'dan eğitim alırken hem kurtlarla ilgili bilgi edinirken hem de Dawson ile arkadaşlığını ilerletir. Dawson, cellat ve avcı olmasının getirisi olan büyüyle kalbi mühürlenince hiçbir şey hissetmezken bir tek Ada'ya karşı bir çekim hissetmeye başlar. Bu durum Dawson dahil olmak üzere Ada ve Dawson'ın arkadaşlarının merakını çekerken aynı zamanda da endişelendirir. Bütün bu karmaşanın ortasında hayatta kalmaya çalışan Ada, ta ki Aleut'un başı Kaiser'ın onu ve Dawson'ı gözden çıkarmasıyla olaylar patlak verir. Çünkü Ada ve Dawson kaçacaktır ve hayatta kalmak için Remus'larla savaşmak zorundalardır. Ama asıl önemli olan ise neden Ada'nın peşinde oldukları... çözülmesi gereken çok fazla sır varken, hayatta kalma savaşı vermek zorunda kalan Ada ve Dawson'ın hikayesini okuyoruz. 


~~~*~~~
"Gerekli korku insanı başarıya, fazla korku aptallığa sürükler. Cesaretin için gerekli olan şey de bu."
~~~*~~~


Buradan sonra spoilere giren detaylar vermiş olabilirim bu yüzden dikkatli okuyun :) Sonra uyarmadı demeyin ;) 

Kitabı okumaya başladığımda Ada'nın ailesinin ölümünü ve nişanlısı, büyük aşk yaşadığı nişanlısı Kerim'in ölümünü çok çabuk kabullendi diye düşündüm. Çünkü Kanada'ya geldikten sonra dört ay gibi bir süre de atlatması bana çabuk gelmişti çünkü ben sanırım yıllarca atamam üzerimden onu diye düşünmüştüm ama sonrasında da mantıklı düşünerek baktığımda da bu olayları yaşarken onları atlatmak zorunda kalınıyor. Hayatın hiç bilmediğin bir yöne kayıyor, masal sandığın her şey gerçek çıkıyor ve bununla yüzleşmek zorunda kalınca yaşadığın şok çok daha büyük oluyor bu durumda da atlatılır. :) En azından ben öyle düşündüm. 

Ada'nın pes etmeyen, güçlü ve zayıf olmayı kabul etmeyen savaşçı kişiliğini çok sevdim. Kitaplarda güçlü kadınları okumayı severim. Amazon Efsaneleri serisinde de Aleka çok güçlüydü ve bunda da bunu görmek yazarın da güçlü bir karaktere sahip olduğunu düşündürdü. Tebrik ediyorum seni Büşra Toraman... böyle kadın karakterler yazmaya devam etmelisin. 

Ada'nın yaşadığı olaylar karşısındaki duruşu çok iyiydi. İnsan olmasına rağmen aldığı eğitim, soğukla baş etme şekli, korkusuzca konuşması ve karşıdaki kurt dahi olsa kafa tutabilecek, itiraz edebilecek karakterde olması süperdi. Çoğu zaman Peratha'ya kafa tutması, Gavin ile dalaşması, Dawson'ın aksilikleriyle baş edebilmesi süperdi. Kaiser'e bile itiraz edebilecek olması... kadın ayakta alkış aldın benden :D

Dawson... adamım seni alıp içime sokup, pamuklara sarıp, herkesten gizleyip sevesim var. Seni sevebilirim... dolu dizgin, korkusuzca severim... öyle bir karaktersin sen... Sen ki "beni sevebilir misin" dedin beni bitirdin. Yaşadığı onca acıya, dışlanmaya karşılık içindeki o yalnız adam... ayy şu kitaptaki her karakteri sayfalarca anlatabilirim ama Dawson seni... anlatamam... sen anlatılmazsın yaşanmalısın... O yüzden sana dair ne yazmalıyım bilemiyorum. Ama yine de yazacağım :) Dövmelerin, onları alış şekillerin, ailenin yaşadıkları, Deborah ile yaşadığın, herkesten uzaklaşman ve daha da önemlisi yalnızlaşman... ne olduğunu saklayarak herkesten uzaklaşman... adamım çok fazla şey yaşamışsın ki bence yaşamamalısın da bu kadar kötülüğü... hak ettiğini hiç sanmıyorum. Bu yüzden avcı olup, kalbinle ve duygularınla bütün bağlantını kesmeni gerektiren büyüyü yaptırdın... 


~~~*~~~
"Eğer ailenin ve arkadaşlarının katilini bulmak konusunda söylediğin kadar ciddiysen başına gelenleri kabul et. Ne olduğunu anla, unutma ama yoluna devam et. "
~~~*~~~


İşte seni de yalnızlığından kurtarmak için geldi Ada :) kızım Ada seni sırf Dawson'ı mutlu ediyorsun diye bile sevebilirim :) 

Dawson'ın Ada'nın mühürlerini zorladığını keşfetmesi ve sonrasında yaptıkları çok güzeldi. Yürek burktu falan ama çok güzeldi. İşte orada dedi ya Ada'ya beni sevebilir misin diye... ben bittim. Ama neyse ki Ada akıllıca hareketler yapacak bir kadın. Sevdim seni kız! :) 

Dawson'ın acemi aşık halleri çok güzeldi, hele ki yapmadığım ya da yapmayı unuttuğum şeyler yüzünden tartışmamız gerekecek bu işin kuralı ne, kurallarını nereden bulabilirim tavırları ve sözleri bana kahkaha attırdı :D 

Gavin'e gelecek olursak... adam resmen evin yaramaz, haşarı, ele avuca sığmaz çocuğu gibiydi. İtiraf ediyorum okurken başlarda hep bir hainlik yapacak diye bekledim, Gavin'den de Murat'tan da ama ikisi de beni yanılttı. Cidden Dawson'la çok yakın arkadaşlarmış bunu çok güzel gösterdiler. 

Gavin'in Ada'yla uğraması, eğitirken ki zorlamaları, sonrasında Dawson ile arasında bir şeyler geliştiğindeki tavırları süperdi. Çok eğşendiğimi söylemeliyim bazı kısımlarda baya kıkırdadım da. :D

Murat ise... resmen ağır abiydi. Grubun büyüğü, olgunu gibiydi ama ne oldu Gavin'in çıtır kuzenine kaptırdı gönlünü umarım cidden aralarındaki aşktır çünkü Hilary çok güzel seviyor gibi görünüyordu. Bu arada Hilary, Gavin'in kuzeni. Teyze çocuklarılar. :) 

Peratha... sevmekle sevmemek arasında kaldığım bir karakter. Başlarda tavırlarından pek sevemedim ama sonradan yaptıkları ise sevmeme neden oldu. Peratha bu arada Gavin, Murat ve Dawson'ın yakın arkadaşları. Bu dörtlü çocukluk arkadaşı. Peratha aynı zamanda Dawson'a aşık... ama Dawson ve Ada'nın aşkına da anlayışla karşılayacak kadar da asil bir kadın. Kitabın sonunda zaten Dawson'ın yanağına dokunup veda etmesi yok mu... kadın sen de büyük bir aşkı hak ediyorsun umarım o zamanları da okuruz. 


~~~*~~~
Hiçbir ceza Dawson'ın kendisine verdiğinden daha ağır olamazdı. Kalbinin üzerinde taşıdığı kilit onu her geçen gün yavaşça öldürüyor, duygularını asla ulaşamayacağı bir yere itiyordu.
~~~*~~~


Bu arada kitaptaki olay döngüsü süperdi. Aleut'a Remus'ların saldırması, Dawson'ın cezalı kurtlara karşı infazı, kaçtıklarındaki saldırılar, kurda dönüşmeleri, sonra insana dönüşmeleri, büyücülerle ilgili kısımlar, efsaneler... her şey o kadar güzel kurgulanmıştı ki cidden çok profesyonelce ve eksiksizdi. 

Özellikle insan formundan kurda ve tam tersi dönüşlerdeki çıplaklık konusuna yazarın aldığı önlem muhteşemdi. Güzel bir hayal gücü... Bir de dövmeler... Dawson'ın özellikle dövmeleri... her şey çok iyi kurgulanmıştı. 

Eksik, kopuk gelen hiçbir kısım yoktu. Her şey tam olması gerektiği gibiydi. 

Özellikle aşk kısımları... türdeşlerinden çok daha farklı ince ince işlenmesi, yavaş yavaş filizlenmesi ve imkansızı imkanlı hale getirmesi çok güzel kurgulanmıştı. Özellikle aşk kurgusunu çok iyi yazmıştı. 

Arkadaşlık ilişkilerine değinmesi de çok hoşuma gitti demezsem içimde kalır ;)

Ben bu kitabı aşırı derecede beğendim. Şimdi elime ikinci kitabı alıp kaldığım yerden devam edeceğim. Çünkü öyle bir yer de bitti ki iyi ki elimde devamı var dedirtti. 


~~~*~~~
"Ada." Dawson kendini geri itip yavaşça ayağa kalkarken iç geçirdi. "Son iki yüz yılım içinde tüm rutinimi bozan tek şeysin. Bazen diğerlerinden farklı olmamanı diliyorum."
"Diğerlerinden farklı olduğuma memnunum," dedi Ada. 
"Ben de öyle."
~~~*~~~





Kitabın adı        : Av Dönencesi
Yazarı                : Büşra Toraman
Seri Sıralaması : Kırmızı Başlıklı Kız Serisi #1
Yayınevi             : Ephesus Yayınları
Sayfa sayısı        : 528

Kitabın tanıtım yazısı: 

Kavurucu rüzgârlar estiren bir kış masalı…

Ailesi ve nişanlısıyla gittiği bir kampta kurtların saldırısına uğrayan Ada’nın hayatı yanlış bir patikaya sapmıştı. Tüm sevdikleri öldürülürken kendisinin kurtulmasını bir şans olarak görenlerin aksine Ada asıl cezanın hayatta kalmak olduğunu düşünüyordu.

Kanada’ya yaptığı yolculukta geçmişini arkada bırakmak isterken aslında ona doğru sürüklendiğinden habersizdi. Kurtların hayatına girmiş, onları tanımış ve farkına varmaksızın bir parçaları haline dönüşmeye başlamıştı. Sadece kurtları değil, kendisini de keşfederken bir daha asla yaşayamayacağını düşündüğü tutkuları da peşinden sürüklenmişti.

Kamp saldırısından kurt adamların sorumlu olduğunu öğrendiğindeyse en az aşk kadar büyük bir intikam duygusuna kapılmıştı.

Kalbini ve ruhunu onlardan birine vermekse aklına gelebilecek son ihtimaldi.

Onu sevdi,
Onu korudu,
Onu öldürdü.





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın