Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Benden ne istiyorsun? Krallığınız zaten var. Sen zaten kraliçesin."
"Yine de bir başkası daha var." Başını hafifçe eğdi ve beni inceledi. "Kraliçe Veda, krallığını sanki benim kadar güçlüymüş gibi yönetiyor. Kocamı aldı ve ona bir varis doğurdu."
"Ve ne? Onu kıskanıyor musun?"
Kraliçenin sert kahkahası şaşırtıcıydı. "Kraliçe Veda'nın kıskanacağım hiçbir şeyi yok. Ben sadece onu yok etmek istiyorum."
"Neden?" Sorum aptalcaydı. Bana bakan gözlerindeki açgözlülüğü görebiliyordum.
"Çünkü bu dünya bize ait." Elini etrafta salladı. "Üzerinde sadece tek bir gerçek hükümdar olacak ve o hükümdar da benim oğlum olacak."
"Gavril'in eşini öldürdüğünde ona da böyle mi söyledin?"
*****
"Seni izliyorlar ve sen de onlara bana layık olduğunu göstereceksin."
İlk başta bakışlarına karşılık vermedim. Öfkem kafamdaki sis perdesini aralamaya başladığında gözümü göğsüne diktim. "Sana layık mı?" Yumuşak bir kahkaha attım ve sonunda gözleriyle buluşmak için başımı kaldırdım. "Bana layık olmayan sensin."
Onun yavaşça kayboluşunu izlerken kalbim hızla çarpmaya başladı ve ne yapacağımı düşünemeden dizlerimin üzerine çöktüm.
"Lütfen bize yardım edin."
Su perisi durdu, beni dikkatle izlerken eli ağaca yapıştı ama cevap vermedi.
"Sahip olduğu ölüm büyüsünü yenebilir miyim bilmiyorum. Onu kurtarabilir miyim bilmiyorum." Dudaklarımdan dökülen bu dürüstlük içimi dağladı. Onun yardımına ihtiyaç duymak istemiyordum ama ne olursa olsun yardımını kabul edecektim.
Adara'yı geri almak için ne gerekiyorsa yapardım.
"İçinde kraliçenin gücü var, değil mi?" Su perisi başını yana eğerek yüzümü inceledi.
"Evet."
"Bunu ona geri ver." Gözlerini kırpmadan bana baktı. "Onu yenecek kadar güçlü."
"Sarayın etrafında büyülü bir bariyer var."
"Onun gücü daha kuvvetli."
*****
"Adara," dedi Garvil adımı söyleyerek, sesi gergin ve panik doluydu.
"Krallığımı katletmeleri için askerlerini mi gönderdin?" Soru dilimde yayılarak kül tadı verdi.
İçten içe yanıyordum ve eğer bu büyünün bir kısmını yakında serbest bırakmazsam, beni tüketeceğinden endişeleniyordum.
Görüşüm bulanıklaşmaya başladığında, alnımda ince bir ter tabakası hissettim. büyüm artıyor, tenimin altında sürünüyordu. Bir gelgitin ayaklarımı çekmesi gibi beni çektiğini hissedebiliyordum.
"Görüyorum ki büyünü bulmuşsun." Gavril'in gözlerinin etrafındaki kırmızı halka daha önce hiç görmediğim kadar parlaktı ama bundan korkmak için kendimde bir neden bulamadım.
"Ve görüyorum ki sen de başkasınınkini çalmışsın." Onu izlerken başımı yana eğdim. "Söylesene prens, bu gücü elde etmek için eşini öldürdüğünde hiç pişmanlık duydun mu?"
*****
"Bir daha asla gitmene izin vermeyeceğim." Ona en dürüst gerçeği söyledim. "Gavril beni öldürmek zorunda kalsa bile."
"Hiçbir yere gitmiyorum." Başını elime doğru yasladı.
"Bana söz ver," dediğimde gözbebekleri parladı. "Neyi feda etmek zorunda olursak olalım, bu asla birbirimiz olmayacak. Bir daha asla."
Başımı sallamadan önce uzun bir süre sessiz kaldı. "Söz veriyorum. Bir daha asla."
*****
"Suçluluk duygusu içimi kemirmeden bakamadığım tek kişi sensin. Kardeşimin sana yaptığı şeyler..." Sertçe yutkunup, başını salladı. "Bunun için kendimi asla affetmeyeceğim."
Yüzümü ona döndüğümde bakışları vücudumda gezindi, ardından ellerini indirdi. "Bu dünyada ya da öbür dünyada, hiç kimse senin kime ait olduğun konusunda yanılgıya kapılmasın diye, üzerinde izimi bırakmak istediğim tek kişi sensin. Sana olan bağlılığım konusunda hiçbir kafa karışıklığı yaşanmasın diye."
"Bilmeleri için beni işaretlemene gerek yok." Kapıdan uzaklaşıp ona doru adım attım. Gözlerinde çok fazla sahiplenme vardı, arzu resmen onu boğuyordu. "Ama ihtiyacın olan buysa, al o zaman. Bana vereceğin her işareti takacağım."
*****
"Seni hayal kırıklığına uğrattım, hala da uğratıyorum ama hayatımın geri kalanını seni bir daha hayal kırıklığına uğratmamaya çalışarak geçireceğim."
"Beni yüzüstü bırakmadın." Başını salladı ama yanılıyordu. Hem de çok yanılıyordu.
"Seni hayal kırıklığına uğratmaktan başka bir şey yapmadım, prenses. Güvenini kırdığımda da seni hayal kırıklığına uğrattım. Kardeşimle gitmene izin verdiğimde de seni hayal kırıklığına uğrattım ve anneni kapımızın önüne koyabilecek kadar sana yaklaşmasına izin verdiğimde seni yine hayal kırıklığına uğrattım."
"Dur," diye fısıldadı ve beni daha sıkı kavradı. "Lütfen, dur."
"Seni hak etmiyorum, prenses ama gitmene de asla izin vermeyeceğim. Gitmene izin verecek kadar güçlü değilim."
*****
Kardeşim olan şeytanla yüzleşmeden önce son bir kez etrafıma bakındım. Krallığımın yok olduğunu görmek için elinden geleni yapacaktı.
Ancak ne alacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
Etrafıma bakınırken zihnimde anılar canlandı. Bazıları çocukluğumdan, bazıları da Adara ve arkadaşlarımla olan anılardı.
"Bunu yok etmesine izin vermeyeceğiz." Sorin'in sesinde öyle bir inanç vardı ki göğsümün derinliklerine yerleşmesine izin verdim. O haklıydı. Gavril hangi güce sahip olursa olsun, onu durdurmak için elimizden geleni yapacaktık. "Sonu ne olursa olsun, onunla savaşacağız."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın