22 Nisan 2021 Perşembe

0 Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf



~~~*~~~
İçindeki bütün yıkımlara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.
~~~*~~~

 
Açıkçası şu zamana kadar yazarın iki kitabını okumuştum. Hepsini toplayıp okuma planım varken neden bu ay başlamayayım diye düşündüm. Ve işte Kuyucaklı Yusuf ile karşınızdayım. 

Daha öncesinde Kürk Mantolu Madonna ve Canım Aliye Ruhum Filiz kitaplarını okumuştum. Şimdi de Kuyucaklı Yusuf kitabını okuyunca yazarın her kitabında daha başka bir tarafını ve toplumsal sorunu ele aldığını gördüm. Üstelik bunu oldukça güzel bir şekilde yaparken okuru kendine bağlıyor, kitabı elinden bırakamamasına neden oluyor. 

Kitapta o dönemin kelimeleri vardı. Zaman zaman bunları okumak ve ne anlama geldiğini araştırmak biraz beni kitaptan kopardı. Ancak şunu söylemeliyim ki yadırgamadım. Çünkü romanın yazılmış olduğu dönem dikkate alındığında bu kelimeler günlük hayatlarında kullanılırken kitaplarda da kullanılması çok normal ama işte bizler bu kelimeleri kullanmayınca ne anlamını biliyor ne de kolaylıkla okuyabiliyoruz. Bir tek bu konuda sıkıntı yaşadım onun haricinde her bir cümlesinden zevk aldığım bir kitap oldu.


~~~*~~~
Şimdi ilk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir istekle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkansızlıkla beraber gelmişti? Niçin hayatının bu en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz, öldürmeye mecbur kalıyordu?... Niçin? 
~~~*~~~



Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Kaymakam Salahattin Bey, Nazilli'de bir terör saldırısı sırasında anasını babasını kaybetmiş ve kimsesiz kalmış olan Yusuf'u yanına alır ve evlatlık edinir. Kendi küçük kızı Muazzez ile büyütmeye karar verir Her ne kadar karısı Şahinde, bunu istemediğini tavırları ve sözleri ile belli etmekten çekinmese de Kaymakam Salahattin Bey, kararından vazgeçmez. Daha sonra Edremit'e tayini çıkan kaymakamın ailesi ile beraber oraya taşınıyor. Sonrasında zaten hayatları oldukça değişiyor. Yusuf orada kendi hayatını kurarken aynı zamanda kendi sessizliği ve içten içe yaşadığı yetimliğin verdiği yalnızlıkla yaşamaya çalışırken kalbi de içten içe Kaymakam Salahattin Bey'in kızı Muazzez'e doğru akar. Ancak sevdası da karşılıksız değildir çünkü Muazzez'de Yusuf'a sevdalıdır. Her ne kadar belli etmeseler de Edremit'tin zengin ailelerinden birinin oğlu olan ve her şeyi yapabilme hakkı olduğunu düşünen Şakir ise Muazzez'e göz koyar. Her kızı istediği gibi kullanan Şakir'in amaçlarına Yusuf izin vermez ve bu durum karşısında Şakir bilenir ve kiniyle bütün hayatları etkileyecek adımlar atar. Üstelik yaptıkları da yanına kar kalmaktadır. 

Öncelikle her ne kadar o dönemler desem de ne yazık ki yaşadığımız dönemde bile geçerliliğini sürdüren paran varsa adalette, şahitler de, haklar da senin tarafında... Şakir babasından gelen zenginliği ve babasının gücüyle yaptıklarının yanına kar kaldığını ve hiçbir şekilde cezalandırılmadığı bir hayatta her şeye hakkı olduğunu düşünerek ve rahatlıkla yaşıyor. Bu durumda Yusuf ile Muazzez'in hayatına çok büyük etkiler yaratıyor. 

Şu kitabı okurken en çok düşündüğüm şeylerden biri şuydu ki... Eğer ki Şakir böyle bir adam olmasaydı Muazzez ve Yusuf'un hayatları ne yöne giderdi? Ya da Şakir, Ali'yi öldürdüğünde ceza alsaydı ve o cezasını çekerken Yusuf ile Muazzez'in hayatını nasıl etkilerdi?

Sonları ne olurdu? Mutlu olurlar mıydı? Olmazlar mıydı? Bilemem ama bildiğim tek şey gencecik iki ya da üç kişinin hayatı böylesine büyük etkilenmezdi. 

Bütün bunların yanında tabi ki bir şekilde düzenlerini kurmuş yaşayıp giderken Muazzez'in annesi Şahinde'nin bir anne olarak yaptıkları... Yok mu böyle anneler? Allah aşkına yok kızlarını meze masalarına koyan anneler... yok mu alkol sofralarında erkeklere sunan anneler... karnımız doysun, kolumuz altın görsün, hediyelere boğulalım mantığıyla kızlarını erkeklerin eline bırakan anneler yok mu? İşte Şahinde'de öyle bir anne... 


~~~*~~~
Kalbinin derinlerinde yerleşen bir saadet hissi şimdi ona, mevcut fakat erişilmez bir şey gibi görünüyor ve onun hırsını daha çok arttırıyordu. 
~~~*~~~


Aslında kitaba şöyle bir bakıldığında belki o dönemlerin değil hala günümüzde bile devam eden sorunların yansıması olması bu kitabı bunca sene unutulmaz, vazgeçilmez ve silinip gidemeyecek kadar değerli bir kitap haline getirdi. 

İtiraf etmek gerekirse, kitabı okurken en çok son bölümde... Yusuf'un eve dönüp de gördüğü onca şeyden sonra... Muazzez'in "buradan gidelim Yusuf" dediği noktadan sonra... sonu bir şekilde tahmin etmiştim ama yine de olmamasını isterdim. Sonu itiraf ediyorum beni ağlattı. Çünkü bütün her şeye rağmen, bütün yaşananlara rağmen tek bir cümle, tek bir kelime ya da tek bir duygunun tarifi insanın son noktası olur ya işte bu kitabın da son sayfaları o son damla oldu benim için. 

Kitaba dair çok fazla anlatacak şey yok. Türk klasiklerini sever misiniz bilemiyorum. Sabahattin Ali kitapları sever misiniz onu da bilemiyorum. Ama şiddetle tavsiye ediyorum okuyun! Çünkü bence hayatınızda bir şeylerin değişmesine sebebiyet verebilecek bir kitap. 




~~~*~~~
"Yoksa gelmem diye mi korkuyorsun?"
Yusuf başını salladı:
"Gelirsin... Biliyorum..."
"Öyleyse neden bırakmıyorsun?"
Yusuf avucunda tuttuğu bileği sinirli bir hareketle sıkarak:
"Lüzumu yok!" dedi. Sonra, dudakları titreyerek, ilave etti: 
"Ne olursa olsun, artık seni hiç bırakmayacağım!"
~~~*~~~




Kitabın adı     : Kuyucaklı Yusuf
Yazarı            : Sabahattin Ali
Yayınevi          : Yapı Kredi Yayınları
Sayfa sayısı     : 222

Kitabın tanıtım yazısı: 

"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."

Kuyucaklı Yusuf, Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.

Sabahattin Ali büyük romanı Kuyucaklı Yusuf'ta lirik ve romantik bir kahramanın yanı sıra, zalim ve ağulu bir taşra portresini bütün aktörleriyle gözümüzde canlandırır.





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın