Bir Nora klasiği daha bitti. Bu kadının kalemini sevmeyen var mı acaba merak ediyorum. Cidden güçlü bir kalemi var ve okuru kendinden geçirtiyor.
Her neyse bu kitabı aldığımda okuyacağım Nora karakterlerinin MacGregor ailesiyle bağlantılı olacağını hiç tahmin etmezdim. Meğersem seriye dahil olan bir kitapmış. Aslında kısmen bağlantılı çünkü bir MacGregor'un hikayesi değil... Dıdısının dıdısının dıdısı cinsinden bir tanışıklık var ama olsun yine de MacGregor'ları duymak, görmek daha da önemlisi Daniel'i okumak harikaydı :)
MacGregor ailesi taptığım bir aile :)
Kitabın beğendiğim beğenmediğim hatta yazarın diline falan girmeyeceğim. Zaten Nora'nın kalemini gerek blogumuzda gerekse diğer sosyal medyada yeterince duyuyor, okuyorsunuz. Bu yüzden bu kısımları es geçiyorum.
Kitabın konusu kısaca dahi bahsetme gereği duymuyorum çünkü Harlequin öyle bir arka kapak yazısı yazmış ki bildiğin kitabı özetlemiş. :)
Ahh bu arada kitapta sevmediğim bir yer var onu söylemeden geçemeyeceğim. Biliyorum o kısmı atlayacaktım ama bunu içimde tutamam. Kitap çok kısaydı. Tadı damağımda kaldı.Keşke daha uzun olsaydı dedim. İşte sevmediğim tek nokta kitabın kısalığıydı. Romandan çok kısa bir hikaye ya da film tadındaydı.
Kitapta en zevk aldığım yer Daniel MacGregor'un olduğu satırlardı. Hele onu büyükbaba olarak okumak paha biçilemezdi.Zamanında çocuklarına yaptığı çöpçatanlığı şimdi torunlarına yapmıyor mu bitiriyor beni. Bu adam harika...
Allah bana da öyle bir kayınpeder versin hehe :))
Cybiş'in neşeli, cıvıl cıvıl, ele avuca sığmayan ev aşırı konuşkan tavırlarına karşılık Preton'un sakin, sessiz, ciddi ve suratsız halleri kelimenin tam anlamıyla "zıt karakterler birbirini çeker" sözünü anlatıyor.
Kitapta oldukça eğlendiğim iki yer vardı onları da anlatıp yorumumu bitiriyorum.
Cybil'in erkek kardeşi geldiğinde Preston'un onları birbirine sarılmış gördüğünde kıskanması ve Preston ve erkek kardeşinin yalnız kaldığında aralarındaki bakışmanın ardından gelen sözler beni çok güldürdü.
Bir de eğlendiğim diğer yer ise Preston'un Cybi'in kıymetini anlayıp da romantik bir tutum sergilediğinde Cybil'in "Sende kimsin be adam? Ve Preston'ın vücudunda ne arıyorsun?" demesi... harikaydı çok güldüm. Ayrıca laf açılmışken Preston'ın romantik tavırları çok şekerdi. İç çektiren cinsten.
Yine tutamadım kendimi ve çok konuştum. Bu yüzden yorumumum bitiriyorum ve herkese tavsiye ediyorum.
MacGregor Serisinin kitapları:
- Kumarbaz Aşık
- Kader Bizi Bağladı
- Geçmişin Gölgeleri
- Yalnız Adam
- Paylaşılan Hayaller
- Alacakaranlık
- Utangaç Milyoner
- The MacGregor Brides
- The MacGregor Grooms
- Gizemli Komşu
Kitabın konusunu sizlerle aşağıda paylaşıyorum:
Çalışırken yanında birinin olması Cybil'i rahatsız etmezdi aksine o bundan hoşlanırdı. Sessizliği ve yalnızlığı seven biri değildi. Bu yüzden de New York'ta yaşamaktan, meraklı ve gürültücü bir avuç komşunun bulunduğu küçük bir apartmanda oturmaktan hiç şikâyeti yoktu. Bu tip şeyler onu hem kişisel olarak tatmin ediyor hem de mesleğine malzeme oluyordu...
Adamın adı, Preston McQuinn'di ve gizemli biri olduğunu düşünmezdi. Sadece yalnızlığı seven biriydi ve dünyanın en kalabalık şehirlerinden birine sürüklenmesinin nedeni de bu yalnız kalma arzusuydu. Saksafonunu kutusuna koyarken, kısa bir süreliğine bu şehirde olduğunu düşündü. Connecticut'ın kayalık sahilindeki evinin tamiratı iki ay içinde bitecekti. Çoğu insan bu evin, onun kalesi olduğunu düşünürdü ve Preston için bu çok normal bir durumdu. Bir erkek, kendi kalesinde, yalnız başına, huzur içinde yaşayabilmeliydi...
Bir yavaş İnci, bir nefes al :D :D :D
YanıtlaSilHatun bunlar benim bayram tatilde okuduklarım :)) onları aradan çıkarıyorum :)
Sil