7 Ekim 2014 Salı

0 Şevket Devrim - Ana Karargah İstanbul


Güçlü bir kurgu, akıcı bir üslup, okuru içine çeken her ani yaşıyormuş gibi hissettiren bir kitap. İşte tehlikeli bir üçlüden oluşan polisiye, gizem türünde bir kitap olan Ana Karargah İstanbul okundu ve bitti... 

Öncelikle, böylesine okuru kendine çeken ve okuru etkisi altına alan bir kurgu için yazarı tebrik ediyorum. Akıcı bir üslupla kaleme alınan bu kitap gereksiz detaylar yerine kurguyu güçlendirecek ve  okurun merakını cezbederek okumasına, heyecanla sayfaları çevirmesine neden olacak bir şekilde işlenmişti. Her şeyi dozunda bırakılmış ve polisiye severleri tatmin edecek bir şekilde sonlandırılmış kitabın sonu!

Blogu takip edenler bilirler ben aşk romanları okuruyumdur ama nadir de olsa diğer türleri okurum da. Polisiye de okuduğum ancak kalemine güvendiğim yazarlardansa tercih ettiğim bir tür, Çünkü beni şaşırtmalı, heyecanlandırmalı, kitabın içine çekmeli polisiye kurgusuna sahip kitaplar eğer böyle değilse büyük bir hayal kırıklığı olacağına hiç okumam daha iyi diye düşünürüm. Bu kitabı okurken de tereddütleri vardı yoktu değil ama her kelimesi ile bir okur olarak beni tatmin eden bir kitap oldu! 

Açıkçası, keyifle okuduğum ve okumak için ayırdığım her saniyeye değer bir kitap oldu!

Kitaptaki yer betimlemeleri çok iyi bir şekilde kaleme alınmıştı. Sanki defalarca gitmiş görmüşüm gibi gözümde canlandırabildim ve karakterler o kadar içten samimi ve gerçekti ki sanki önümü çıkan herhangi bir polismiş gibi hissettim. 

Polisiye kitaba dair daha nasıl bir yorum yapıp övebilirim bilemiyorum. Cidden çok beğendim!

Kitaba dair birkaç alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

*** 
İnanmak…
Kurumuş toprakların ortasında tek başına duran, susamış bir çiçeğin koynuna, gökyüzünden kavuşma hayali ile gelen bir yağmur damlası gibi inanmak.
Veya ağzında küçük solucanı yavrusuna kavuşturabilmek için kartalların arasından geçmek zorunda kalan bir güvercin gibi inanmak. 
*** 
Bugüne kadar hiçbir kızın elini sevgiyle tutmamıştı. İşin doğrusu bu yaşına kadar hiçbir kızı elini bile tutmamıştı. Ona göre öyle birisini sarmalıydı ki elleri, onun üzerine başka bir el görmemeliydi. Şair demiş ya, “yandığı ateşi tarif edebilen gerçekten yanmamıştır.” İşte onun gibi yakmalıydı o elin sahibi kendisini. Yirmi altı yıllık hayatında şu ana kadar herhangi bir ateşe düşmemişti ancak o ateşin kendisini hazırda beklediğini biliyordu. 
*** 
Komiser Timur, birbirini tanıdıktan sonra aşık olduklarını söyleyenlere hiç inanmamıştı. Aşk, beslenecek büyütülecek veya sonradan oluşacak bir duygu değildi. Kafesinde saklı bulunan kalbin, asıl sahibi görünce çözüleceğine ve kilitlerinden kurtularak dışarı çıkacağına inanıyordu. 
***
Bu kısımlar çok hoşuma giden kısımlardı. Kitabın polisiye, cinayet kurgusundan bambaşka yerlere götüren satırlardı ve bayıldım! 

Melek ile Komiser Timur arasındaki gelişmeler itiraf etmeliyim ki beklediğim gibi olmadı ben mutlu sonları seven bir okurum. Cinayet çözülür ve Timur sevdiği kızla mutlu olur türünde bir mutlu son, bunda bunu bulamamak kalbimi burktu açıkçası ama beni şaşırtan kitapları severim de :) tahmin ettiğimden daha farklı bir son olması bir yandan da memnun ediciydi.

Katil hiç tahmin etmediğim biri çıktı. Gerek filmlerde gerekse kitaplar çok okumanın ya da seyretmenin sonucunda üç aşağı beş yukarı katil tahmin edilebilecek biri çıkar ama bu kitapta ne yazık ki katil beni çok şaşırttı. Hiç beklemediğim biri çıktı hatta bir ara Sezgin’den müdürden bile katil olmasını bekledim ama.. kim olduğun söylemeyeceğim =)

Yorumu biraz daha uzatırsam sanırım kendimi tutamayıp katili söyleyeceğim bu yüzden kısa kesiyorum.

Ciddi anlamda güçlü bir kalem ve hayal gücü ile araştırılarak bilgi edinilerek donanımlı olarak yazılmış bir kurgu, kitaptı. Okumaktan keyif aldığım, her satırını heyecanla okuduğum ve herkese polisiye sever sevmeyen herkese tavsiye edebileceğim bir kitap!

Bence okumalısınız ve ben garanti ediyorum seveceksiniz! :)



Kitabın tanıtım yazısı: 

Ardında hiçbir iz bırakmayan bir katil… Belli bir amaç uğruna seçilmiş kurbanlar… Ustaca işlenen seri cinayetler… Ülkeyi bir kaos ortamına sürüklemeye çalışan uluslararası bir örgüt… Ve bu örgüte ana karargâh olarak seçilen bir şehir: İstanbul…

Başarılı bir polis olan Komiser Timur, bu yapbozun parçalarını bir araya getirmek ve resmin bütününü görmek zorundadır. Bu cinayetleri işleyen katili bulacak ve büyük güçler tarafından oynanan bu oyunu bozabilecek midir? Bunu yaparken aynı zamanda kendi hayatını da yoluna sokması gerekmektedir.Kendisi de bir polis olan Şevket Devrim, yeni romanı Ana Karargâh İstanbul'da büyük bir bulmaca sunuyor okurlarına.

Cinayet bir sanat şeklidir. Tek bir farkla; sanatçısı cehennemin derinliklerine,eserleri ise toprağa gömülür…


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın