14 Temmuz 2020 Salı

0 Monica McCarty - Maskesiz (MacLeods of Skye Trilogy #2)


~~~*~~~
Alex ona hayatının en büyük hediyesini vermişti, aşkını... Ama hayatı pahasına... 
~~~*~~~


Kitaplarına taptığım yazarlardan biri olan Monica McCarty'nin McLeods of Skye Üçlemesi'nin ikinci kitabını da okudum. Aslında bu serisi daha öncesinde Koridor Yayınları'ndan çıktığına okumuştum ama şimdi yeni basımlarıyla alıp okumam gerektiğini düşünerek aldım ve okudum yeniden... milyonuncu kez belki de... 

Kadının kitaplarını ciddi anlamda çok seviyorum ve historical romans severlere özellikle İskoç temalı ve kurgu olsa da bir kısmı gerçekliğe dayanan olayları okumayı da seviyorsanız bu yazarı mutlaka denemelisiniz. 

McLeods of Skye Üçlemesinin ilk kitabı Asi, Rory McLeods'un hikayesi ikinci kitap Alex'in hikayesiydi ve üçüncüsü de yeni basımıyla çıktı o da küçük kız kardeşleri Flora'nın hikayesi. Onu da aldım ve bu ay bitmeden okuyacaklarımdan biri olmasını planlıyorum. Eğer araya başka kitaplar girmezse... 



~~~*~~~
Her savaş yalnızca güç değil aynı zamanda strateji ve kurnazlık sınamasıydı. Onur ve cesaret sınaması... 
~~~*~~~


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Meg, klanının refahı ve ağabeyinin yetersizliği için hem klanına hem de ağabeyinin hakkı olan liderliğine saygı duyacak ama yardımcı da olacak bir adamla evlilik yapmak zorunda olduğunu kabullenerek saraya gider. Yolda saldırıya uğrayan genç kadını saldırganların elinden Alex McLeods kurtarır. Her ne kadar aralarında ilk görüşte aşkın kıvılcımı çaksa da Alex'in kendine verdiği sözü ve geçmişte yaptığı gençlik hatasından sonra vicdani sorumluluğu ile çıkacağı görevde bir kadına yer olmadığının farkında olduğundan o küçük çatışmayı ve Meg'i unutmak için yoluna devam eder. Meg'i ise kendi sorumluluklarıyla bırakır. Sarayda Meg kendine uygun bir eş aramaya çalışırken ve kendine en uygun olan eş olarak Jamie Campbell'ın seçmişken aslında rüyalarını süsleyen ve asla unutamadığı kendini kurtaran savaşçı Alex'i sarayda görmesi işleri daha da karmaşık hale getirir. Alex'de her ne kadar Meg'den uzak duracağına kendi kendine söz verse de her seferinde genç kadına çekilmesi ve Meg'in de Alex'in peşini bırakmaması her ikilisini de çıkmaza sürüklerken önlerindeki savaş olayları daha da karmaşıklaştırır. 

Meg görevi ile aşkı arasında kalırken Alex daha büyük bir sorunla başa çıkmaya çalışmaktadır. Aşkı, görevi ve vicdanı ile... Çünkü artık görev bilinciyle atan kalbi Meg'in aşkı için atmaktadır... Ve bu aşk gelecekleri olmayan, Meg'in de hayatını riske atabilecek bir aşktır. 


~~~*~~~
Aşk için her şeyi tehlikeye atmıştı... ve kaybetmişti.
~~~*~~~


Öncelikle Alex'i ilk kitaptan beri kendini kanıtlama, bir şeyler için hep bir sorumluluk alma modunda okumuştum bunda da kuzenlerinin ölümünden kendini suçlaması ve bunun sorumluluğunu alarak ona göre davranması çok iyi kurgulanmıştı. Alex'in duyguları o kadar güzel anlatılmıştı ki o vicdani rahatsızlığı, pişmanlığı ve suçluluk duygusunu okurken ben hissediyor gibiydim hep. Zaten Alex'in Meg'in aşkından hep kaçma modunda olması da bu duygulardan dolayıydı ama karşısındaki kadın istediğini alma konusunda o kadar azimli çıktı ki Alex nereye kadar kaçabilecekti ki :D

Meg ise, kadın her şeyine hayran kaldım resmen. Alex'e de senin gibi bir kadın lazımdı daha azı olamazdı asla. Meg'in güçlü kişiliği, klanı için göz aldıkları ve sonrasında kalbi ile görev bilinci arasında kaldığı noktada aldığı riskli kararlar muhteşemdi. Öyle ki bir an için... aşkı ve görevi arasında kaldı ve görevini seçti... kadın sen cidden güçlüsün ve Alex'e de yakıştın. 

Meg'in pes etmeden ve Alex'e olan inancını bozmadan onun için çırpınması çok iyiydi. Özellikle son olarak gerçekleri öğrendiğinde göze aldığı riskler muhteşemdi. Tek kelimeyle ölümüne seven bir kadının alacağı risklerdi. Hayranlık uyandırıcıydı. 

Bir de Alex, Meg'in dinlediğini bildiği halde yaptığı konuşma... o son konuşma sonrasında Meg'in tavrı... ayakta alkışlanacak derecedeydi. 



~~~*~~~
Meg'i sonsuza kadar kendinden uzaklaştırmayı başardığında, onu ne kadar çok sevdiğini fark etti. Meg ile kurulacak bir geleceğin tüm ihtimallerini yok ettiği anda, sonunda, acı bir tesadüf gibi, içini kemiren duygulara bir isim koymayı başardı. 
~~~*~~~


Jamie'ye ise... adam cidden adamdı. Her şeye rağmen Meg'i mutlu edeceğine inandığı için ve onun görevine saygı duyduğu için göze aldığı evlilik kararı gözümde Jamie'yi yüceltti. Ama asıl hamlesi de Meg'in evlilik teklifine ne kadar vereceğini öğrenmeye gittiğinde Alex hakkında anlattıklarıydı. Adam... seni sevdim. Başlarda sevmiyor gibi hissetsem de insanlar yaptıkları eylemleriyle sevilirler ya sen o son yaptıklarınla gönlümü fethettin. 

Kitabın en güzel tarafları savaş sahneleriydi. Monica McCarty o kısımları cidden çok iyi kaleme alıyor. İskoçların düsturlarını anlatış şekli, savaş stratejileri ve daha da önemlisi aslında o savaşların aslında gerçekten yaşandığını sadece karakterlerin kurgulandığını belirten anlatımları muhteşem. 

Yazarın şimdiye kadar okuduğum bütün kitaplarında denk geldiğim şey, evet historical romans yazıyor olabilir ama o aşk hikayelerinin altında yatan gerçekliğe dayanan olaylara da değinmesi... Mesela bu kitapta da Fife Maceraperestlerin yaptığı saldırılar ve savaşların aslında gerçekte yaşanmış olması... Alex McLeods adında bir Highlandlı'nın gerçekten var olması ve Margeret Mackinnon adında bir kadınla evlenmesi... aslında kitaplarının şöyle bir özeliği var olaylar gerçek ama bu olaylar biraz kurgulaştırılarak eşsiz aşk hikayelerine dönüştürülmesi.. bu yazarı zaten diğerlerinden ayıran özellik de bu. 

Bu yüzden bu kadının kitaplarına tapıyorum ya... evet historical romans okuyoruz ama alttan alta da historical fiction'a da benziyor hikayeleri... 

Ben bu yazarın kitaplarını çok severek okuyorum ki ilk basımlarından okumuş olmama rağmen bu kitapları yeni basımlarından tekrar alıp okuyorum. 

Sizlere de tavsiye ederim. Bu türü sevenlerin özellikle kaçırmaması gereken bir yazar. 


~~~*~~~
"Seni seviyorum Alex. Dougal'ın seni benim yüzümden öldürmesine müsaade edemezdim." Bir şeyler hatırladığında gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. "Hem sen de ben seviyorsun."
"Evet, bunu duydun, değil mi?"
Meg başıyla onayladı. "Seni hayatımdan daha çok seviyorum."
Meg, Alex'in elini sıktı, gözlerinde yaşlar parıldadı. "Söyle. Lütfen."
Alex, genç kadının gözlerinin içine baktı. "Seni seviyorum Margaret Mackinnon. Tüm kalbimle..."
~~~*~~~

MacLeods of Skye Trilogy 



Kitabın adı      : Maskesiz
Orijinal adı     : Highlander Unmasked
Yazarı              : Monica McCarty
Çevirmen        : Aslıhan Sevimli
Seri bilgisi       : MacLeods of Skye Trilogy  #2
Yayınevi           : Nemesis Kitap
Sayfa sayısı      : 400

Kitabın tanıtım yazısı: 

"Heyecan verici, hızlı ve büyüleyici… Nefesinizi kesecek." -  Julia London

Alex MacLeod'un savaş meydanlarında dövüşerek kazandığı üstün yetenekleri ve düşmanlarına korku saçan kara şöhreti, paralı asker rolünü mükemmelleştirmesinde etkili olmuştur. Klanının güvenliği için kendini tehlikeye atan Alex gizli bir görevdedir ve ne pahasına olursa olsun gerçek amacını saklamak zorundadır. Ancak tüm planlarının, haydutların  saldırısından kurtardığı güzel bir kadın tarafından bozulacağını tahmin edemez.

Meg Mackinnon, klanının geleceğini güvene almak için güçlü bir eşe ihtiyaç duyar, ancak en gizli düşlerinde bile, yakıcı mavi gözleriyle onu nefessiz bırakacak bir savaşçıyı düşünmeye cesaret edemez. Aniden hayalleri gerçek olur, onu haydutların elinden kurtaran bu savaşçı hem Meg hem de klanı için en doğru insandır. Aralarındaki tek engel, Alex'in sadakati olmayan, paralı bir asker gibi davranmasıdır. Meg, Alex'in tüm sırlarını öğrenmek ister, ancak bu sırlar açığa çıkarsa hayatlarından çok daha fazlası tehlikeye girecektir.





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın