15 Ocak 2023 Pazar

0 ALINTILAR // Amanda Bouchet - Ateşin Nefesi (Kralseçen Günlükleri #2)

 

Kralseçen Günlükleri (Kingmaker Chronicles)


"Catalia Fisa." Griffin, ona tamamını hiç söylemediğim ismi çiğneyip tükürür gibi söyledi. Bir daha asla 'sadece Cat' olmayacaktım. Ben sadece krallığımdan gelmekle kalmıyordum. Krallığın kendisi bendim. "Ruh ve bedenle, Majesteleri. İçini ve dışını. İkisini de istiyorum. Ya da hiçbirini istemiyorum."

Yüreğim acı verici bir şekilde buruldu ve kaburgalarıma çarpmaya başladı. "İkisini de mi?"

Düz bakışı, Beni duydun, der gibiydi. 



*****


""Ben umutsuz vakayım."

"Sen asla umutsuz değilsin." Griffin bana baktı, sözlerimin anlamını kasten değiştiriyordu. "Bir şey senin için önemliyse, sen kazanana kadar kavga sona ermiyor. İşte bu yüzden Buz Düzlükleri'ne gideceğiz ve hayatta kalacağız... Hatta eki, almak için gittiğimiz şeyi alarak geri döneceğiz. Dünyayı değiştireceğiz, Cat, korktuğun savaşa girmeden yapacağız bunu. Tanrılara yemin ederim ki mümkün olduğunca az kan akıtarak yapacağız."

Yüreğim taş gibi oldu. Sonun habercisi. Krallıkların yok edicisi.

"Hadi şimdi büyücüyle konuşmaya gidelim," diyerek beni öpmek için yakınına çekti. 

Yanağımı göğsüne dayadım ve kollarımı beline doladım. Bedeni soğuk rüzgara karşı benimkini koruyordu, tanıdık kokusunu içime doldurdum. Narenciye, güneş ışığı, hava, deri ve erkek... 

Korktuğun savaşa girmeden yapacağız bunu...

Keşke bu doğru olsaydı. Fakat değildi... ve tanrılar aşkına, onu büyük bir hayal kırıklığı bekliyordu.  




*****


"Beni asıl endişelendiren şey senin benim için kendini feda etmen, agapi mou." Sevgilim.

Ona ağzım açık baktım. "Kendin için başka, benim için başka standartlar belirleyemezsin!"

"Sen de hayatını kendin haricindeki herkes daha önemliymiş gibi yaşayamazsın!"

"O..." Kahretsin, bu iyi bir karşılıktı. "Ben de ölmeyi senden çok istemiyorum. Fakat zaten yıllardır ödünç alınmış zamanla yaşıyorum. Bazen buraya kadar elmiş olmama bile inana-"

"Dur. O düşünceni bitirme bile." Griffin'in gözleri tehlikeli bir ışıltıyla parladı, ayın ilk ışınlarını yansıtıyordu. "Kendini, kendin için en başa koymayacaksan, o zaman benim için yap bunu. Ailemiz için."

"Bizim bir ailemiz yok."

"Biz bir aileyiz."

Sesindeki hararet bana öyle sert bir tokat gibi indi ki sıçradım. Gözlerimin arkasına küçük hançerler batmaya başladı, gözlerim acıyor ve sulanıyordu. 

Griffin yüzümü avuçlarının arasına aldı. Parmaklarını başıma bastırıyordu. "Seni artık büyülü bir iple tutmuyor olabilirim ama gitmene asla izin vermeyeceğim ve seni asla bırakmayacağım. Seni güvende ve yanımda tutmak için yaratıklara, tanrılara ve korkunç, acımasız kraliçelere meydan okurum. Seni kollarımda tutmak ve kalbinin atışını benimkinin üzerinde hissetmek için Olympos Dağı'nı yerinden oynatırım. Sen benim ruhumsun ve evet, senin için savaşacağım ve son nefesimi verene kadar seni koruyacağım."



*****


Griffin omuzlarımı tutup beni kendine çevirdi, gözlerim duyduğum rahatsızlığı ele vermişti herhalde çünkü birdenbire tutuşunu yumuşattı. "Anlamıyor musun, Cat? Sen anahtarsın. Bunu gözlerimi sana çevirdiğim ve bir daha senden alamadığım günden beri biliyorum. Gözlerimi senden almayı istemedim de." Beni nazikçe sarstı, gözleri benimkileri yakıyordu. "Seni ayakta tutmak anlamına geliyorsa her birimiz teker teker düşeceğiz. Sen feda edilebilir değilsin."

"Hiçbiriniz de benim için feda edilebilir değilsiniz!"



*****


Duygularımın altında ezilerek Griffin'e baktım. "Hoi Polloi yeminlerini edeceğim." Zaten kararımı vermiştim ama onunda bilmesini istiyordum. Hoi Polloi yemini sevginin, korumanın, sadakatin ve bağlılığın sözlü olarak ifade edilmesi demekti. Çoğu Magoi kendilerini böyle kalıcı olarak bağlayacak şeyler söylemeye cesaret etmezdi ve töreni tek kelime etmeden geçirirlerdi.

Griffin'in dudakları kıvrıldı, bugüne kadar gördüğüm en yıkıcı gülümsemeydi. Göğsü kabardı. "Pişman olmayacaksın."

Başımı salladım. "Biliyorum." Emin olduğum tek bir şey varsa, oydu.  



*****


"Senin kalkan, benim de kılıç olduğumu söylediğimde yanıldım."

Yutkundum. Yeni bir dünya yaratacağımızı o zaman söylemişti. Planı harekete geçirmişti belli ki.

Griffin'in gözleri benimkilere odaklandı. Bütün Thalyria yan dönüyormuş da ben de üzerinden kayıyormuşum gibi hissettiğimde beni olduğum yerde tutan onun dengesiydi. "Sen hem kalkan hem de kılıçsın."

Nefes almayı bıraktım ama dengeli sözlerindeki bir şey fikrimi değiştirdi, tekrar dengemi bulmama yardım etti. Üzerime aşina olmadığım bir sakinlik çöküyor, hem havanın hem de kanın yerini alıyordu. Bedenime sessizce, kaçınılmaz bir biçimde yayılıyordu; fırtınayı müjdeleyen sessizlik gibiydi. 

Ciğerlerim yeniden doldu, sesim şaşırtıcı biçimde titremiyordu. "Peki, bu seni ne yapıyor?"

Gülümsedi, yüz ifadesi kendinden emindi. Şaşmazdı. "Senin neye ihtiyacın varsa o, agapi mou." Griffin ellerimin ikisini dudaklarına doğru kaldırdı. Tenime değen nefesi sıcaktı ve sessizce verdiği söz, içimde oyalanan korkuyu parçalayıp ufak ama kırılmaz bir umut parçasına dönüştürdü. 



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın