15 Ocak 2025 Çarşamba

0 Ayşenur İnce - Kış Rüyası 1 - Dilhun


~~~*~~~
Gidenler, geride bıraktıklarını hiçbir zaman hatırlamazlardı...
~~~*~~~ 

 

Peş peşe Türk yazarlar okuyorum ama şu sıra iyi gitti çünkü hafif, yormayacak bir şeylere ihtiyacım vardı dolayısıyla da bu kitaplar bana istediğimi verdi. 

Ayşenur İnce'nin daha önce hiçbir kitabın okumamıştım dolayısıyla da bu okuduğum ilk kitabıydı ki zaten serinin de ilk kitabı. 

Askeri bir kurgu ve içeriği dolayısıyla da herkesin okuyabileceği bir kitap. Yani yaş sınırlamasına takılmayan bir kitap. İçeriğinde yetişkin içerik yok.

Yazarın kalemi, sade, yormuyor ama dram kısımları biraz fazla gibi hissettiriyor. Bir karakterlere bir üçüncü kişiye geçişler yapan anlatımı vardı. Üçüncü kişi anlatımına bence gerek yoktu... Neyse bununla ilgili kısımlara yorumumun devamında değineceğim. 


~~~*~~~
Kimsesiz kalmaktan yorulmuştu artık kalbim... Terk edilmekten, ihanete uğramaktan, yalnız kalmaktan...
~~~*~~~ 


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Eylül evlatlık alınmış, aile tarafından yetiştirilmiş ve öğretmen olmuş genç bir kadındır. Geçmişine dair hiçbir şey hatırlamadan hayatına devam edip, kendisine bir aile, yuva ve bir yere ait olma hissi için hayatını yoluna koymaya çalışmaktadır. Ancak bir gün evliliğine aylar kala nişanlısı Tolga'nın kendisini aldattığını çok acı şekilde öğrenir. Üstelik aldattığı kişi de kız kardeşi gibi sevdiği Nazlı'dır. Nazlı'nın sürpriz hamileliğini öğrenip de sonrasında bebeğin babasının kendi nişanlısı olduğunu öğrenmekle tam bir vurgun yemiştir. Üstelik ne Nazlı ne de anne gibi gördüğü kadın onun yanında olmamış, kendisini saf dışı bırakmıştır. Bütün bu vurgunlardan sonra yaşadığı şehir Ankara'dan tayininin çıkmasını da fırsat bilerek gider. Arkasına bakmadan, o insanları da arkasında bırakarak yeniden bir yaşam kurar kendine. Diğer yandan da Yusuf Ali, yetimhanede büyümüş ve bir şekilde yolunu asker olmuş, hayatına da bu şekilde devam eder. Eylül'ün aniden o şehre gelmesi Yusuf Ali'nin de dengesini bozar. Çünkü geçmişten takılı kaldığı yetimhaneden kalbinde yer edinmiş Melek'i ilk kez geçmişte bırakacağını düşünerek Eylül'den etkilenmeye başlar. Kalpleri birbirine çekilen iki genç de önce geçmişlerini aşmaları sonrasında da birbirleriyle ne yapacaklarına ve duygularına karar vermeleri gerekmektedir. 

Öncelikle yorumun başında da dedim tekrar söyleyeyim. Kitap içeriğinde herhangi bir smut içerik, sohbet, diyalog yok dolayısıyla bu tür detayları okumaktan rahatsız olanların da tercih edebileceği bir kitap diyebilirim. 

Kitap da ara ara Yusuf Ali'nin çocukluğuna, geçmişine giden bölümler vardı. Geçmişi ve yaşadıklarını anlamak adına güzel bir detaydı.

Kitabın tasarımı çok iyiydi. İç tasarımı resimleri vs güzeldi. Bölüm başlarındaki alıntılar da çok iyiydi. 


~~~*~~~
İnsan her güne bir anı sığdırabilirmiş meğer... Burada öğrendim bunu, öylesine yaşamamayı, her yeni günde bir anlam bulmayı...
~~~*~~~ 


Eylül'ün yaşadıkları ağırdı. Nazlı veya annesi hiçbir şekilde kendini haklı çıkaramaz. Çünkü yanlışın en büyüğünü yaptı. Seni sevmeyen bir adamla yaşadığın tek gecelik maceranın sonucunda hamile kal ve o adamla evlenme moduna geç... o adam seni ne derecede sever sayar ki... kendini mutsuzluğa hapsetmek bu olsa gerek. Ki bütün bu koca hatanın doğurduğu tek güzel şey Eylül'ün aslında farkına varmadan kendisine en büyük kötülüğü yapacak olmasından döndürmesi oldu. Çünkü nişanlısı Tolga'yı sevmemesi bu evliliğin yanlış olduğunun en büyük kanıtıydı. 

Aslında Eylül'ün içinde yaşadığı travmatik geçmiş ve ruhsal durum için tedavi bile alması gerekebilir. İçinde bulunduğu ruh hali çok fazla depresif... 

Yusuf Ali'nin asker olması askeri kurgu sever ben için güzel bir detaydı. Ancak askeri detayı daha fazla görmek istedim. Aslında evet başka bir meslek sahibi olsa bu şekilde daha fazla detay demiyoruz ama askeri kurgu dendiğinde de o detayı daha fazla okumak istiyoruz. Bunu bize tam olarak yansıtan ve veren yazar ne yazık ki çok az. Ayşenur İnce'de bu kitapta bunu çok fazla verememiş gibi... üzgünüm 😔

Kasaba kurgusu olarak çok iyi yazılmıştı. Birbirlerini tanımalar, misafir ağırlama modları ya da öğretmene duyulan saygı çok güzel anlatılmıştı. Hatta yaşlı teyze modları ve seni oğluma alayım ya da benzeri muhabbetleri çok güzel oturmuştu. 

Ancak kitap çok dramatize edilme hissi verdi okurken. Bundan çok hoşlanmadım açıkçası. Bilmiyorum ama okurken sanki çok mu depresifsin, dramatize ediyorsun, acındırıyorsun, ajitasyon yapıyorsun moduna sokuyordu. O yüzden sevemedim. Tamam dram okuyorum ve onu hissettirdiğinde de o yürek burkmayı, hüznü hissediyorum ama bunda o his yoktu. 


~~~*~~~
"Eminsen kendinden, umut eden başka kalplere de bunu anlat olur mu? Arafta bırakmak en büyük acımasızlıktır."
~~~*~~~ 


Romans kısmı... aşk kısmı... çok aşırı yavaştı. Kitabın sonuna kadar ne aşk okuduk ne de mutluluk... sadece dram ve bir kadının kendine yeni hayat kurmasını günlük gibi okuduk. Keşke aşkı daha fazla okusaydık. Açıkçası kaç kitaplık bir seri bilemiyorum ama biraz daha kalın olabilir ve tek kitapla da bitebilirdi sanki... 

Kitapta bir Eylül bir de Yusuf Ali tarafından anlatım vardı. Geçmiş kısımları da güzel anlatımdı... buraya kadar sıkıntı yok ama bazen bir anda üçüncü kişi tarafından anlatıma geçiyordu ve bu kopukluk yarattı. Keşke olmasaydı. 

Kitabı mutlaka alın ya da almayın diyemem sizin tercihiniz. Sadece büyük beklentiyle okumayın derim. 

Kitaba dair puanım 5 üzerinden 2 veriyorum. 🌟🌟


~~~*~~~
"Yaşarken de ölürken de aklımda da ruhumda da yüreğimde de sadece sen olacaksın."
~~~*~~~ 

~~~*~~~
"Hiç beklemediğim bir anda kalbimin sesini duydum. Öyle ansızın geldi ki afalladım. Sonra da anladım," dediğinde daha fazla kendime engel olamayarak yüzüne çevirdim bakışlarımı. Artık yan yana, yüz yüzeydik. Gecenin bir karanlığına inat bakışlarında yüreğimi aydınlatan bir parıltı vardı. Yusuf Komutan yanılıyordu. Bu kasabanın en güzel, en aydınlık, en huzur dolu tarafı onun bakışlarıydı. Bana hep hayalini kurduğum o yuvayı hatırlatan bakışları... 
"Ben bu hayatta sadece bekledim Eylül," dedi ilk kez telaşsızca yalnız adımı söyleyerek. "Ama artık beklemek istemiyorum. Biliyorum... Her şey bir anda oldu, birbirimizi daha yeni tanıdık ama..." dediği sırada dilim tutuldu sanki. Sus demek istedim ama dilim dönmedi bir tülü. 
Ne olur sus komutan...
"Çok ama çok uzun zamandır hiçbir şey istemedim ben bu hayattan... Ama artık istiyorum," dediğinde göğsümün altında kavrulan kalbimi hissettim. Bakışları hayatım boyunca hayalini kurduğum her şeyi yüreğime sunar gibi gözlerime bakarken başlamayan hikayemizin sonunda olduğumuzu biliyordum. 
"Ben... bizim için bir umut varsa eğer sana elimi uzatıyorum. Elimi tutar mısınız Öğretmen Hanım?"
~~~*~~~ 


Kitabın adı     : Kış Rüyası 1 - Dilhun
Yazarı            : Ayşenur İnce
Seri Bilgisi      Kış Rüyası #1
Yayınevi         : Parola Yayınları
Sayfa sayısı    : 368

Kitabın tanıtım yazısı: 

Eylül Aksoy, hatırlayamadığı geçmişinin gölgesinde aidiyet duygusuna hasret genç bir kadındı. Hiçbir yere, hiç kimseye ait hissedemediği dünyasında çaresizce çırpınıyor, yalnız kendisine ait olacak bir yuvanın hasretiyle yaşıyordu.

Yüzbaşı Yusuf Ali Karan, unutamadığı geçmişinin esaretinde yalnız bir adamdı. Yaşadığı tüm güzel anılar çocukluğunda esir kalmışken, tutunduğu mutlu anılar uğruna geleceğini geçmişine feda ediyordu. Sahip olduğu tek aileyi yıllar evvel kaybettiğinden beri yeniden umut etmeye cesaret edemiyordu.

Kader, bir yuvanın hasretiyle çarpan kimsesiz iki kalbi karlarla kaplı dağların tutsak ettiği kasabada bir araya getirdiğinde geçmiş ve gelecek birbirine karıştı. Her kar tanesi geçmişe dair bir anıyı daha beraberinde getirirken gökyüzü mavisi etraflarını sardı. İki genç, kalplerini saran masum aşkın büyüsüyle günbegün birbirlerine çekilirken geçmiş, bugüne artık çok daha yakındı...

“Yusuf Komutan yanılıyordu. Bu kasabanın en güzel, en aydınlık, en huzur dolu tarafı onun bakışlarıydı. Bana hep hayalini kurduğum o yuvayı hatırlatan bakışları…”




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın